bluee
Kayıtlı Üye
Poyraz Karayelde izlediğiniz o cesur ve asi kızı, hacker (bilgisayar korsanı) Meltemi unutun. Karşınızda saçlarını kazıtmakla ve insanları hacklemekle ilgilenmeyen, kendini anlatmayı sevmeyen, çok sakin, tek derdi oyunculuk olan başarılı ve çekici bir kadın, Hare Sürel var...
Kadınlar genelde bunalıma girince saçlarını değiştirir. Sizin saçlarınızın bir kısmını kazıtma sebebiniz de bu mu?
Hayır, Meltem karakteri için kazıttım. Özel hayatımda tercih edeceğim bir şey değildi ama bu karakter için gerekliydi. Günlük hayatta üzerini diğer saçlarımla kapatarak kullanıyorum.
Türkiyede oyuncular genelde rol için yapılan fiziksel değişimden korkuyor...
Aslında değişip değişmemek gibi bir lüksümüz yok. Sürekli aynı tiple farklı karakterleri oynamak inandırıcı olmuyor. Gerekli koşullarda değişime açık olmak her şeyden önce oyuncuya yardımcı oluyor.
Meltem karakteri için Ejderha Dövmeli Kız benzetmesi yapılıyor. Siz de role Lisbeth Salander karakteri üzerinden mi hazırlandınız?
Hayır. Herhalde karakterin hacker olması, dış görünüşünün sert durması bu benzerliği yarattı. Filmi de izledim, hacker olmaları dışında bir benzerlikleri yok.
Hacker rolüne hazırlanırken o gizemli dünya adına neler çözdünüz?
Gizemli bir dünya olduğu için ayrıntılara rahatlıkla ulaştığımı söyleyemem. Karakterin mesleğinden çok kişiliğine ve hikâyesine odaklandım.
Hacker olmak ister miydiniz?
İstemezdim. İnsanların alanına girmekle ilgili hassas biriyim.
Bu rolden sonra hackerların hedefi olmaktan korkuyor musunuz?
Korkmuyorum. Hiçbir şeyimin hacklenmesini istemem tabii. Özellikle bilgisayarlar artık günlük gibi şahsi...
Bir diziye ikinci sezonda katılmanın artı ve eksileri neler?
Doğrusu bir eksisini görmedim. Sevilen ve takdir görmüş bir iş. Bunun parçası olmak kıymetli. İyi bir enerji yakalamış bir ekibe dahil olduğum için mutluyum.
Hare Sürel, aslında kim?
Geçen yıl hem Cem Yılmazla (Pek Yakında), hem Erdal Beşikçioğluyla (Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku) hem de Mert Fıratla (Bir Varmış Bir Yokmuş) film çekip üstüne televizyonda Çağatay Ulusoyla (Medcezir) oynadı. Kısa sürede birçok başarılı projede yer alan Hare Sürele göre başarının sırrı, insanın hayal ettiği şeyi yapmasında saklı.
Dizide canlandırdığı karakterin aksine o neredeyse sinirleri alınmış kadar sakin bir kadın. Ağzından cımbızla laf alınıyor. Tane tane konuşuyor: Gerçek bu, herkesin bir tabiatı var, benim ki de böyle diye özetliyor kendini. Durgun olması ona göre sıkıcı olduğu anlamına gelmiyor. Yeri geldiğinde komik bir kadınımdır diyor. Coşkusuz olmadığının da altını çiziyor.
Aynanın karşısında rol keserek büyümemiş. Ortaokulda tiyatro koluna yazılması kırılma noktası oluyor, oyunculuğa orada vuruluyor.
Annesi sigortacı, babası bankacı. Ailesi çalıştığı için anneannesi ve dedesiyle büyümüş. Üniversitede tiyatro okumak istese de o klasik duvara çarpıyor: Başka bir bölüm oku, elinde mesleğin olsun, istersen yine oyunculuk yaparsın diyorlar. O da sözlerini dinliyor. Önce fizik bölümünü seçiyor. Ama iki sene dayanabiliyor ve ardından soluğu konservatuvarda alıyor.
Oscar almak, Emmyye gitmek gibi hayalleri yok. Ona göre bunlar işini iyi yapmanın sonuçları. Tek derdi var; aynı aşk ve özenle işini yapmaya devam etmek. Kendi çizdiği yolda kendini var etmek...
Hayatta sevdiklerini kaybetmenin bir dönüm noktası olduğuna inananlardan. Kısa süre önce babasını kaybetmiş. Bunun onda bir uyanış yarattığını anlatıyor: Kayıplardan sonra insan kendini ve çevresinde var olan her şeyi başka görüyor.
Çok sık âşık olan, şıpsevdi tiplerden değil. Aşkı, insana canlı olduğunu hatırlatan duygu olarak tanımlıyor.

Kadınlar genelde bunalıma girince saçlarını değiştirir. Sizin saçlarınızın bir kısmını kazıtma sebebiniz de bu mu?
Hayır, Meltem karakteri için kazıttım. Özel hayatımda tercih edeceğim bir şey değildi ama bu karakter için gerekliydi. Günlük hayatta üzerini diğer saçlarımla kapatarak kullanıyorum.
Türkiyede oyuncular genelde rol için yapılan fiziksel değişimden korkuyor...
Aslında değişip değişmemek gibi bir lüksümüz yok. Sürekli aynı tiple farklı karakterleri oynamak inandırıcı olmuyor. Gerekli koşullarda değişime açık olmak her şeyden önce oyuncuya yardımcı oluyor.
Meltem karakteri için Ejderha Dövmeli Kız benzetmesi yapılıyor. Siz de role Lisbeth Salander karakteri üzerinden mi hazırlandınız?
Hayır. Herhalde karakterin hacker olması, dış görünüşünün sert durması bu benzerliği yarattı. Filmi de izledim, hacker olmaları dışında bir benzerlikleri yok.
Hacker rolüne hazırlanırken o gizemli dünya adına neler çözdünüz?
Gizemli bir dünya olduğu için ayrıntılara rahatlıkla ulaştığımı söyleyemem. Karakterin mesleğinden çok kişiliğine ve hikâyesine odaklandım.
Hacker olmak ister miydiniz?
İstemezdim. İnsanların alanına girmekle ilgili hassas biriyim.
Bu rolden sonra hackerların hedefi olmaktan korkuyor musunuz?
Korkmuyorum. Hiçbir şeyimin hacklenmesini istemem tabii. Özellikle bilgisayarlar artık günlük gibi şahsi...
Bir diziye ikinci sezonda katılmanın artı ve eksileri neler?
Doğrusu bir eksisini görmedim. Sevilen ve takdir görmüş bir iş. Bunun parçası olmak kıymetli. İyi bir enerji yakalamış bir ekibe dahil olduğum için mutluyum.
Hare Sürel, aslında kim?
Geçen yıl hem Cem Yılmazla (Pek Yakında), hem Erdal Beşikçioğluyla (Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku) hem de Mert Fıratla (Bir Varmış Bir Yokmuş) film çekip üstüne televizyonda Çağatay Ulusoyla (Medcezir) oynadı. Kısa sürede birçok başarılı projede yer alan Hare Sürele göre başarının sırrı, insanın hayal ettiği şeyi yapmasında saklı.
Dizide canlandırdığı karakterin aksine o neredeyse sinirleri alınmış kadar sakin bir kadın. Ağzından cımbızla laf alınıyor. Tane tane konuşuyor: Gerçek bu, herkesin bir tabiatı var, benim ki de böyle diye özetliyor kendini. Durgun olması ona göre sıkıcı olduğu anlamına gelmiyor. Yeri geldiğinde komik bir kadınımdır diyor. Coşkusuz olmadığının da altını çiziyor.
Aynanın karşısında rol keserek büyümemiş. Ortaokulda tiyatro koluna yazılması kırılma noktası oluyor, oyunculuğa orada vuruluyor.
Annesi sigortacı, babası bankacı. Ailesi çalıştığı için anneannesi ve dedesiyle büyümüş. Üniversitede tiyatro okumak istese de o klasik duvara çarpıyor: Başka bir bölüm oku, elinde mesleğin olsun, istersen yine oyunculuk yaparsın diyorlar. O da sözlerini dinliyor. Önce fizik bölümünü seçiyor. Ama iki sene dayanabiliyor ve ardından soluğu konservatuvarda alıyor.
Oscar almak, Emmyye gitmek gibi hayalleri yok. Ona göre bunlar işini iyi yapmanın sonuçları. Tek derdi var; aynı aşk ve özenle işini yapmaya devam etmek. Kendi çizdiği yolda kendini var etmek...
Hayatta sevdiklerini kaybetmenin bir dönüm noktası olduğuna inananlardan. Kısa süre önce babasını kaybetmiş. Bunun onda bir uyanış yarattığını anlatıyor: Kayıplardan sonra insan kendini ve çevresinde var olan her şeyi başka görüyor.
Çok sık âşık olan, şıpsevdi tiplerden değil. Aşkı, insana canlı olduğunu hatırlatan duygu olarak tanımlıyor.