Bilinç Nedir?

Eclipse

Kayıtlı Üye
Bilinç
Bilinç Nedir?
Bilinç Anlamı


Kişinin kendi varlığının tümüyle farkında ol*ması haline bilinç denir. Fakat kavramın biyo*loji psikoloji sosyoloji ve felsefedeki kullanı*lışları birbirlerinden oldukça farklıdır ve bu konuda henüz bir fikir birliği sağlanabilmiş değildir.

Biyolojide ve tıpta bilinç kavramı Beynin ve merkez sinir sisteminin diğer bölümlerinin bir işlevi olarak kullanılır. Çevredeki uyaranların duyu organları tarafından algılanarak sinir sis*temi aracılığıyla beyin kabuğuna götürülmesi gelen bilgilerin orada işlenip ayıklandıktan sonra gerekli tepkilerin verilmesi anlamına ge*lir.
Bilinci meydana getiren bu bir dizi işlemin olabilmesi için organizmanın bir uyanıklık ha*linde olması gerekiyor ve işlemin sonucunda bir farkında olma durumu ort Aya çıkıyor. Or*ganizmanın uyanıklığını sağlayan mekanizma*nın da beyin kabuğundan daha aşağıda bulu*nan beyin sapındaki ağımsı aktive edici Sistem olduğu sanılıyor. Yani bilince biyolojik olarak bakıldığında iki temci belirleyeni olduğu söy*lenebilir. Bunlar uyanıklık ve farkında olma*dır. Uyanıklık mekanizması da son tahlilde en üst zihinsel faaliyetlerin yürütüldüğü yer olan beyin kabuğuna bağlıdır ve uyanıklık mekaniz-masımyürüten ağımsı aktive edici sistemin belirli ölçülerde özerkliği (otonomisi) vardır.

Farkında olma için çevreden gelen bilgilerin bütünleştirilmesi işlenip ayıklanması ve ge*rekli tepkilerin düzenlenmesi kısacası üst dü*zeyde zihinsel faaliyetlere ihtiyaç vardır. Bü*tün bu faaliyetleri merkezi sinir sisteminin ku*manda yeri olan beyin kabuğu düzenler. Biyo*lojik bilinci meydana getiren uyanıklık ve far*kında olma yollarındaki engellemelere göre iş*levlerde azalma ve bozulmalar ort aya çıkar. Örneğin sağır bir kişinin işitsel nitelikteki bil*gileri almasında eksikler olacaktır. Biyolojik bilincin bu karmaşık yapısını alkollü içki alan ve alkol alımını belirli bir süre içinde durmak*sızın sürdüren bir kişideki değişiklikleri izleye*rek daha kolay anlayabiliriz.

Alkollü içki alın*masının ilk aşamalarında kişi belli bir gevşek*lik ve rahatlama hisseder ancak çevreden ge*len uyaranlara tepki verme süresinde bir ge*cikme olur. Alkol alınmaya devam edildiğin*de kişi daha önce yapmaya çekindiği hareket*leri kolaylıkla yaparken konuşması peltckle-şir hareketlerinde dengesizlikler ortaya çıkar. Buraya kadar yapılanları biyolojik bilince gö*re ifade edersek yükselen kan alkol düzeyine bağlı olarak üst düzeydeki zihinsel faaliyetle*ri kişinin farkında olma yeteneğini düzenle*yen beyin kabuğu işlevlerinin yürütüiçmediği sonucuna varırız. Her şeye rağmen alkol alınır ve kandaki alkol düzeyi daha da artarsa kişi uykuya eğilim duymaya başlar ancak çevre*den gelen gürültü ve güçlü ışık gibi uyaranlar*la uyarılabilir. Ardındanyalmzca ağrılı uyaran*lar verildiğinde gözünü açabildiği koma devre*si ve sonra da hiç bir uyarana cevap veremedi*ği ancak kalp çarpması ve soluk alıp verme gi*bi uyarana ihtiyaç göstermeden kendiliğinden devam eden beyin sapı işlevlerinin sürdüğü de*rin koma devresi gelir. Gerekli önlemler alın*mazsa artık ölüm beklenen bir durum olmuş*tur. Yine bu olanlara biyolojik bilinç açısından bakarsak bozulan beyin kabuğu işlevle*rinden sonra daha aşağıda beyin sapında bulu*nan uyanıklık mekanizmalarının da giderek ar*tan şiddette bozulmaya başladığını anlarız.

psikolojide (ve psikiyatride) ise organizma ile çevre arasındaki etkileşim çok daha çetre*filli dolayısıyla bilinç kavramının kapsamı ve muhtevası çok daha değişiktir. Çünkü psikolo*ji çevre ile etkileşimde bulunan organizm ayı aynı zamanda birey olarak görür ve bireyin et*kileşim sırasındaki halet-i ruhiyesinî de hesa*ba katar. Herşeyden önce organizmanın çevre*den gelen bütün uyaranları algılama imkanı yoktur. Her birey kendi seçici dikkatiyle algıla*mak istediği uyaranlara yönelir. Ya da ruhsal sıkıntı veya ruhsal çöküntü içinde bulunan bir bireyin dikkatini belirli bir alana çevirmesin*de güçlükler olabilecektir. Kişi gelebileceğini düşündüğü bir bilinmez tehlike ihtimaline kar*şı sürekli tetikte olma gereği duyacak bu yüz*den uykularını kaçırabilecektir. Ki§ilik yapıla*rı bilinçlilik düzeyini belirleyen bir diğer et*kendir. Mahcup sıkılgan birisiyle girişimci atılgan birisi; telkine müsait her denileni ya*pan birisiyle kendine güvenli kararlı birisi ara*sında bilinç düzeyi yönünden farklar olması muhtemeldir. Psikolojinin bilince bakışı konu*sunda hemen her ekolün değişik görüşleri var*dır. Fakat bilinç kavramına genel psikoloji te*orisi içinde çok özel ve ö nemli yer veren yan-lızca psiko analitik ekoldür.

Sigmund Frcud’un psikoanalitik teorisinde zihinsel süreçler de derinlikli bir yapılanma gösterirler. Fakat bilincin biyolojik ele alını*şından farklı olarak zihnin yapı katmanları merkezi sinir sistemindeki belirli anatomik bölgelere tekabül etmezler. En derinde zihin*sel süreçlerin en büyük bölümünü aysbergin su altındaki asıl gövdesini teşkil eden ancak hiçbir zaman farkcdilcmcyen bilinçdışı bulu*nur. Bilinçdışinda yerleşmiş olan istek dürtü anı ve yaşantılar sözle ifade edilemezler kıs*men sanat ürünlerinde kendilerini açığa vura*bilirler.

Zihnin bilinçdışı katmanında tam bir kaos hakimdir hiçbir mantık ve kural geçerli değildir. Rüyalarda ve kavramla onun temsil ettiği gerçek nesne veya durumun aynı sanıldığı küçük çocukların zihin işleyişlerinde bu bilinçdışı süreçler etkilidir. Bilinçdışının bilince en yakın olan bölümünde yerleşmiş anı ve ya*şantılar sözle ifade edilemezler kısmen sanat ürünlerinde kendilerini açığa vurabilirler. Zih*nin bilinçdışı katmanında tam bir kaos hakim*dir hiçbir mantık ve kural geçerli değildir. Rü*yalarda ve kavramla onun temsil ettiği gerçek nesne veya durumun aynı sanıldığı küçük ço*cukların zihin işleyişlerinde bu bilinçdışı süreç*ler etkilidir. Bilinçdışımn bilince en yakın olan bölümünde yerleşmiş anı ve yaşantılar ise bilinçli çabayla veya bazı zamanlar kendi*liklerinden farkedilebilir hale gelirler. Bu zi*hin katmanına bilinçaltı adı verilir ve bilinçdı-şindan kısmen farkedilebilir olmasıyla ayrılır.

Bilinçaltı kavramı gündelik dilde yanlış ola*rak çok sıklıkla bilinçdışı yerine kullanılmakta*dır. Bilinç ise bütünüyle farkına vanlan süreç*lerin yer aldığı zihnin en üst fakat en küçük katmanıdır aysbergin görünen kısmıdır. Psi-koanalizc göre psikolojik bîlinçlilik için uya*nıklık ve farkında olma yeterli değildir. Zihin*sel süreçlerin gerçeğe uygun neden-sonuç ve yer zaman bağlantılarını da gözeten mantıklı işlemler olmaları gereklidir. Psikolojik bilinç ile biyolojik bilinç arasındaki farkı şu Örnekle ifade edebiliriz: Psikolojik rahatsızlığı nede*niyle büyüklük hezeyanları bulunan kendini cumhurbaşkanı sanan bir kimse dış uyaranları algılayabilecek uyanıklığa onları bütünleştire*cek veya ayırdedcbilecck bir farkedişe ve bun*ları yapmasını sağlayacak anatomik-biyolojik donanıma sahip olduğu için biyolojik (tıbbi) anlamda bilinci kabul edilir. Fakat aynı kişi psikolojik anlamda daha ziyade bilinçdışı zi*hinsel süreçlerin etkisi altında olarak değer*lendirilir.

Bilinç faaliyetlerini yapan insanın aynı za*manda topluluk içinde yaşıyor olması bilinç kavramına sosyal bir boyut katmaktadır. Aynı bireyin değişik insan grupları içinde yaşarken farklı özellikler gösterdiği gözlemlenmekte*dir örneğin ergenlik dönemi delikanlılık di*ye ifade edilen neredeyse bütün gençlerin be*lirli yaşantı ve davranış kalıplarıyla bilinmekte*dir. Gençliği taşkınlık ve kural tanımazlık içinde geçen bir kimse erişkinlik yaşına ulaşmasıy*la birlikte birdenbire uyumlu kurallara bağlı birisi olabilmektedir.

Yine bazı siyasi veya kül-tik kümelerde benzer Düşünce ve tulumlara rastlanmaktadır. insanların bıyık yapılarının bile düşüncelerini ele verdiği ülkemizde bu sosyolojik gözlemin örneklerini bulmak çok kolaydır. 1978′de kültist lider Jim Jones’un ve izleyicilerinin toplu intiharları Grup yaşantısı*nın bireyin bilincine etkisinin hangi noktalara ulaşabileceğini göstermesi açısından ilginçtir. Belirli bir sosyolojik tabakanın benzer bilinç özellikleri gösterdiğini ileri süren Kari Marks’ın “sınıf bilinci” kavramı bu anlayıştan türetilmiştir.

Felsefede ise Bilinç savunulan felsefi siste*me göre çok değişik anlamlara gelmektedir. Deneyciliğin n.yüz yılın başında modern bili*min doğuşu ile sağlam bir zemine oturmasın*dan beri felsefede olgulara ve deney verileri*ne dayalı pozitivistik bir yaklaşım hakimdir. Daha önceki felsefi sistemlerde bilinç fiziksel dünyayı meydana getiren maddî cevherden ay*rı bir cevher olarak görülürken deneyci ve po-zitivist felsefeler tarafından beynin bir işlevi olarak görülmektedir.

Daha doğrusu biyolo*jik bilimlerin ulaştığı sonuçlar onaylanmakta*dır. Zaten pozitivist felsefeler bugün bilimsel bulguları pekiştirmeye çalışmaktan başka bir misyon kabul etmemektedirler. Ancak bilin*cin bu tarzda ele alınmasını ve felsefenin göre*vinin modern bilimsel bulguları pekiştirmek olmadığım iddia eden Varoluşçuluk Ontoloji ve Yaşama felsefesi gibi çağdaş felsefe akım*ları da vardır.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst