Bilimsel Devrim

Hiphop_girL

Bayan Üye
Bilimsel Devrim

Bilimsel Devrim,insan düşüncesinde,deneyiminde ve deney araçlarında görülen topyekün bir yenilenmenin adıdır. Avrupa,17. yy başlarından itibaren Bilimsel Devrim sürecine girmiştir. Peki insan düşüncesi,bilimsel devrimi nasıl yarattı? Eski Yunan'dan miras kalan;İslam ve Hıristiyan teologlarının da kutsadığı bütün entelektüel varsayımları kaldırıp atarak;bunların yerine yepyeni bir sistem koyarak. Müslüman ve Hıristiyan bilginlerin eski Yunanlılardan miras aldıkları "nitel, biteviye, sınırlı ve eski dünya görüşünün yerini,nicel, atomik,son derece genişlemiş,laik,yeni bir dünya görüşü almıştır. Aristo'nun hiyerarşik evreni Newton'un Dünya Makinesi (World Machine'i ) önünde silinmiştir. Bu geçiş dönemi sırasında,yıkıcı eleştiri ve yapıcı sentez o kadar içiçe geçmiştir ki bunları birbirinden ayırmak olanaksızdır.

Thomas Kuhn, Bilimsel Devrimlerin Yapısı'nda şöyle yazar:" bilimsel devrimin en açık seçik örnekleri,bilimsel gelişmenin ünlü aşamaları arasında daha önceden de çoğu kez 'devrim' olarak nitelendirilmiş olanlarıdır. Copernicus, Newton,Lavoisier,Einstein. Bunlar, bilimsel devrimlerin ne olup olmadıklarını,hiç değilse fizik bilimlerinin tarihinde yer alan bir çok diğer olaydan yahut isimden daha büyük bir açıklıkla sergilemektedirler. Her biri bilim topluluğunun,bir zamanlar en büyük saygının duyulduğu bir kuramı reddedip,yerine onun tersini benimsemesini gerektirmiştir." (Kuhn,Thomas, Bilimsel Devrimlerin Yapısı, Alan Yayıncılık s: 63)

Jean Bernal, Bilimsel Devrimi üç aşamaya ayırır. Onun incelemesini temel alarak konuyu sizlere sunuyorum.

Birinci Aşama: Bu dönem, genişleyen ufuklar ve otoritenin eleştirisi dönemidir.

Parayla ödemenin hakim olduğu pazarlar için emtia üretimi şeklindeki ekonomi,12. yy'dan itibaren çeşitli kentlerde kendini göstermişti. Bu biçim,ilk kez15. yy'da,İtalya'dan başlayıp Yukarı Almanya ve Ren bölgesinden geçerek Aşağı Ülkelere kadar olan topraklarda hakim ekonomi biçimi haline geldi. Bütün bu bölgede,sadece İtalya'da,Venedik,Cenova, Floransa ve Milano gibi büyük kentler hem siyasi hem de ekonomik bakımdan bağımsızlık kazandılar ve Rönesans’ın büyük artistik ve fikri uygarlığı buralarda kurulabildi. Bu,İtalya'da,Kiliseden kopmayı beraberinde getirmedi, çünkü Roma'daki Papalık,bütün Hıristiyanlığın yaptığı katkılar sayesinde dolgun bir gelir sağlıyordu. Hareket,Almanya'ya ve daha ötelere sıçradığında başka türlü gelişti. Bir yandan Luther'in reformlarında ifadesini bulan milli temellere dayalı bir din bağımsızlığına yol açtı;öte yandan da 1515-1526 Köylü Savaşları ve 1533-1535'te Münser'de Anabaptist ayaklanması ile kendini gösteren şiddetli toplumsal mücadeleler götürdü. Macaristan'da, hatta katolik İspanya'da, buna benzer ayaklanmalar oldu. Daha sonra Reform hareketi, Aşağı Ülkeler,Britanya ve Fransa'ya sıçradığında daha da radikal bir Kalvenizm şeklinde ortaya çıktı: Hiyerarşik Kilise yönetimini tamamen reddetti ve gerek sivil iktidarı gere kes Kilise iktidarını,seçimle işbaşına gelenlere bıraktı.

Monarşinin geri getirilmesi-demokrasi sorunu henüz etkili bir şekilde ele alınmıyordu-,İmparatorun ve papanın dünyevi iktidarının ve onunla birlikte Orta Çağ aleminin dayandığı bütün bir sistemin sona ermesi demek oldu. Milli devletler ortaya çıkmaya başladı. Bu devletler arasında durmadan değişen ittifaklar ve savaşları hiçbir devleti hakim duruma getirmeyen hassas bir kuvvetler dengesine yol açıyordu.

Bu kral ya da prenslerin sarayları artık paraca kiliseye bağlı olmayan,hümanistler ve bilim adamlarını koruyordu. Gerçekten,aydınların durumu bilginlerin prens saraylarının süsü olduğu eski Arap alemindeki duruma benziyordu. Orta Çağ üniversiteleri,İtalya dışında,feodal düşüncenin kalesi olarak kaldılar ve yeni bilime karşı çıktılar. Fransa Kralı 1. François,Sorbonne'un kabul etmediği sosyal bilimler eğitimini yapmak üzere,1530'da, sonradan College de France adını alacak olan College Royal'i kurmak zorunda kaldı.

Denizciliğin gelişmesi,mevcut pazarlara giden eski ve pahalı kara yolunu kısalttı ve daha önceden hiç düşünülmemiş yeni pazarlara giden yolların açılmasına yol açtı. Bunun en çarpıcı sonucu;Yeni Dünyanın,Amerika'nın keşfiydi. Fakat hemen o anda ortaya çıkan daha önemli bir sonucu da Portekiz'in Asya ticaretini ele geçirmesi ve Baltık ülkeleri ile Rusya'nın hızla gelişmesidir. İtalya ve Yukarı Almanya’nın ticaret olanakları kökünden baltalandı ve bu iki ülkenin siyasi ve ekonomik önemi zayıfladı. Onların yerini denizci ülkeler aldı: Önce Portekiz ve İspanya sonra da daha fazla temel kaynaklara sahip oldukları için daha uzun bir süre Hollanda ve İngiltere. Bu sıradaki sına üretimde ve tarımda üretim arttı. Bunu herhangi bir teknik ilerlemeye bağlamak güçtür. Çünkü bu dönemdeki tek esaslı ve önemli teknik ilerleme matbaanın icadıdır. Matbaa kendi başına bir üretim yöntemi olmadığı halde teknik ilerlemeyi yaymanın en etkili yollarından biriydi; tarım,bahçecilik,yemek pişirme ve sair sanatlar gibi konularda basılan ilk kitapların sayısı da bunu gösterir.

Rönesans yalnızca ekonomik koşullarda ilerleme olarak kalsaydı bugün bulunduğu konumda olmazdı. Rönsansa asıl kimliğini veren husus, bilinçli ve bu bakımdan devrimci bir hareket oluşudur. Entellektüel yönü bakımından Rönesans küçük ve bilinçli bir bilim adamı ve sanatçılar grubunun eseridir. Bunlar bütün bir Orta Çağ hayat biçimine karşı durdular ve klasik Antikiteninkine mümkün olduğu kadar yaklaşan yeni bir biçim yaratmaya çalıştılar. Kadimleri uzun bir gelenekler zinciri aracılığı, Araplar ve Orta Çağın skolastik alimleri yoluyla tanımak yerine,toprağı kazıp heykeller çıkararak,klasik metinleri bizzat kendileri okuyarak aracısız tanımak istiyorlardı. Bu da Eski Yunana geri dönmeyi,sadece Platon ve Aristo'nun değil,aynı zamanda Demokrat ve Arşimet'in düşüncelerini de ilk elden tanımayı gerektiriyordu.

Hümanizm hareketi gerçekte İtalya'da 14. yy'da Petrarca ve Bocaccio ile başladı. Bunlar,eski klasiklerde,mantık inceliklerinden çok,ifade güzelliklerini ve duygu soyluluğunu değerli buluyorlardı. Filozof olarak Platocu idiler. Hümanizm hareketi,16. yy'da daha dini bir görünüm altında,Fransa ve Kuzey Avrupa'ya yayıldı. Bu hareket her yerde,özellikle feodal hiyerarşi düşüncelerinin reddini ve topluma karşı daha laik bir tavrı ifade ediyordu. Bu da dinin hatta mistisizmin reddi değil, ağırlığın artık daha kişisel bir dine,uygulanmasında kiliseye pek gerek duyulmayan bir dine verilmesi demekti. Eski Roma'daki erkekçe bağımsızlık anlamında,bireyin ve erdemin yüceltilmesi,ideal haline geldi.

Protestan ülkelerde,kişisel içtihat hakkı ya da vicdan özgürlüğü ilan edildi. Hümanistler buralarda eski Yunanca ve İbrani’ce metinleri bulup kendi dillerine çevirerek,İncil'in otoritesini daha da güçlendirdiler. Allahın kelamına güvenme,St. Peter'in haleflerinin vaazlarına uymanın yerini aldı. Bütün bunlar,feodalizme boyun eğmeyi reddeden tüccar sınıfının ahlak sistemini oluşturuyordu. Feodal geçmiş, ve onunla birlikte,hümanistlerin alay olarak Gotik dedikleri mimari,skolâstik felsefe,keşişlerin inziva hayatı,rahiplerin dilenmeleri şiddetle reddedildi. Sonunda Katolik Kilisesi bile reform yapmak,kendi Ortaçağ geçmişinden,neredeyse Reformcuların istediği kadar köklü bir şekilde kopmayı kabul etmek zorunda kaldı. İnayet doktrini,Roma'daki iman yoluyla kurtuluşun karşılığıydı. Bir yüz yıl kadar,ahlakça şaibeli kişiler,fakat sanatın büyük koruyucuları olan hoşgörülü hümanistlerin elinde bulunan Papalık,en keskin Protestanlar kadar katı ve onlardan daha hoşgörüsüz hale gelecekti.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst