Teknolojik ve bilimsel delillerin hayal gücü ile birleştirilerek yazılmış hikaye ve roman gibi edebiyat eserleri veya çevrilen filmlerin türüne bilim kurgu denir. Kısaca, muhtemel geleceğin tahmin edilmesi ve teknolojinin abartılarak hayal gücü sınırlarının zorlanması olarak tanımlanabilir.
Bilimkurgu denilince akla hayaller gelir. Bilim kurgu her şeyden önce hayal gücüne dayanır. Yani hayalle gerçek karşı karşıyadır. Fakat bu hayaller hiçbir zaman teknolojik ve fiziki gerçeklere ters düşmez.
Bilim kurgu bir ölçüde de muhtemel geleceğin tahminidir. Bu tabiri ilk defa Amerikalı elektrik mühendisi Hugo Gernsback, bilim magazinlerindeki hikayelerini isimlendirmek için kullanmıştır. Bu tür hikayeler yeni teknik ve ilmi buluşlara ilginin artmasına ve sadece bunları ihtiva eden dergilerin çıkmasına sebep olmuştur. İlki 1920’lerde yayınlanan Garnsback’ın Hayret Verici Hikayeler sergisidir. Edebiyat tarihinin ilk kurgubilim yazarlarından olan Jules Vern, 19. yüzyılda ilk romanlarını yayınladığı zaman herkes ona gülmüş, çıldırdığına hükmetmiş, Ay’a gitmenin, günlerce su yüzüne çıkmadan yüzebilen denizaltının, gökte uçabilen çelik uçakların ve roketlerin boş hayallerden ibaret olduğunu söylemişlerdir. Fakat bütün bunlar yirminci yüzyılda birer birer gerçekleşmekte gecikmemiştir. Yirminci yüzyılın başlarında yayınlanmaya başlayan ilk uzay çizgi roman kahramanı Flash Gordon’ın maceraları da yavaş yavaş kitap sayfalarından çıkarak gerçek olma yolundadır.
Günümüzde Bilim kurgu kendi sahasında büyük bir ilerleme göstermiştir. Artık çoktan gerçekleşmiş bulunan Ay’a seyahatleri ve hatta Merih uçuşlarını bile geride bırakan Bilim kurgu , galaksimiz Samanyolu’nun bilinmeyen köşelerine gitmekte, kitapların sahifelerinde, ekran ve perdelerde bizi, yıldızların arasında dolaştırmakta, Andromeda gibi diğer galaksilere ve uzayın uçsuz bucaksız derinliklerine uzanmaktadır. Öte yandan yakın bir gelecekte pekçok işi insanların elinden alacak olan robotların dünyasını anlatmakta, insan zekasına meydan okuyacak olan bilgisayarların tehdidine işaret etmekte, muhtemel bir nükleer savaş sonrası dünyanın dehşet verici hayat şartlarını çizmektedir.
Bilimkurgu denilince akla hayaller gelir. Bilim kurgu her şeyden önce hayal gücüne dayanır. Yani hayalle gerçek karşı karşıyadır. Fakat bu hayaller hiçbir zaman teknolojik ve fiziki gerçeklere ters düşmez.
Bilim kurgu bir ölçüde de muhtemel geleceğin tahminidir. Bu tabiri ilk defa Amerikalı elektrik mühendisi Hugo Gernsback, bilim magazinlerindeki hikayelerini isimlendirmek için kullanmıştır. Bu tür hikayeler yeni teknik ve ilmi buluşlara ilginin artmasına ve sadece bunları ihtiva eden dergilerin çıkmasına sebep olmuştur. İlki 1920’lerde yayınlanan Garnsback’ın Hayret Verici Hikayeler sergisidir. Edebiyat tarihinin ilk kurgubilim yazarlarından olan Jules Vern, 19. yüzyılda ilk romanlarını yayınladığı zaman herkes ona gülmüş, çıldırdığına hükmetmiş, Ay’a gitmenin, günlerce su yüzüne çıkmadan yüzebilen denizaltının, gökte uçabilen çelik uçakların ve roketlerin boş hayallerden ibaret olduğunu söylemişlerdir. Fakat bütün bunlar yirminci yüzyılda birer birer gerçekleşmekte gecikmemiştir. Yirminci yüzyılın başlarında yayınlanmaya başlayan ilk uzay çizgi roman kahramanı Flash Gordon’ın maceraları da yavaş yavaş kitap sayfalarından çıkarak gerçek olma yolundadır.
Günümüzde Bilim kurgu kendi sahasında büyük bir ilerleme göstermiştir. Artık çoktan gerçekleşmiş bulunan Ay’a seyahatleri ve hatta Merih uçuşlarını bile geride bırakan Bilim kurgu , galaksimiz Samanyolu’nun bilinmeyen köşelerine gitmekte, kitapların sahifelerinde, ekran ve perdelerde bizi, yıldızların arasında dolaştırmakta, Andromeda gibi diğer galaksilere ve uzayın uçsuz bucaksız derinliklerine uzanmaktadır. Öte yandan yakın bir gelecekte pekçok işi insanların elinden alacak olan robotların dünyasını anlatmakta, insan zekasına meydan okuyacak olan bilgisayarların tehdidine işaret etmekte, muhtemel bir nükleer savaş sonrası dünyanın dehşet verici hayat şartlarını çizmektedir.