Bir varmış bir yokmuş
Bir dağ köyünün en yakın tepesinde evi olan bir bilge varmış. Bu dağ köyü oldukça kalabalık bir köymüş. Tam 150 hane ve 700 nüfusu varmış bu köyün. Ve üç yüz tane çocuk varmış. Köyün yakınlarında da başka köyler olmadığı için köylüler birbirlerine gider gelir, dostluk, arkadaşlık yaparlarmış. Her akşam köyün en az 30 hanesinde birbirinde toplanan köylüler masallar, hikayeler anlatırlarmış birbirlerine.Ama küçük çocuklar en çok aslan ve maymun hikayesini severlermiş. Bu aslan ve maymun hikayelerini tepedeki bilge çok güzel anlatırmış. Köyden 100 metre yürüyerek ve yokuş çıkılarak gidilirmiş bilgenin evine. Her hafta cumartesi günleri köyün bütün çocukları sadece aslan maymun hikayelerini dinlemek için toplanırmış bilgenin evinin bahçesindeki büyük çardağın altında. Giderek, bütün köyü aslan maymun hikayeleri düzenleme ve anlatma hatta ezberleme merakı sarmış. Bu yüzden cumartesi akşamları köyün gençleri, orta yaşlıları ve bazı yaşlıları da tepeye, bilgenin evine aslan maymun hikayesi dinlemeye giderlermiş çocuklarla birlikte.
Her hikaye anlatışı bir seremoni ile başlarmış. Bilge herkesin görebilmesi ve sesini daha iyi duyabilmesi için herkesten daha yukarıda otururmuş.
Bilgenin rahat rahat oturduğu anlaşılınca ve konuşmaya hazır olduğu görülünce herkes susarmış. Öylesine bir sessizlik olurmuş ki, rüzgarın her hareketini duymak mümkün olurmuş. Sonra bilge elini kaldırır ve avucunu gökyüzüne paralel bir şekilde açtığında, bütün çocuklar ayağa kalkarak, "bütün canlılar önemlidir ve değerlidir" diye hep bir ağızdan seslenirlermiş. Bilge avucunu yere doğru açtığında "her canlı birbiriyle aynı ve farklıdır" derlermiş. Sonra Bilge avucunu çocuklara paralel çevirdiğinde tüm çocuklar "Her canlı zavallıdır aslında" derlermiş. Sonra Bilge elini yumruk yaptığında tüm çocuklar "her canlı taşır bir omzunda küçücük bir aslan ve taşır küçük yaramaz bir maymun diğer omzunda" diye bağırırlarmış ve sonra otururlarmış yerlerine. Ve başlarmış hikaye, yine küçük bir seremoniyle. "Demek ki neymiş" dermiş bilge. Ön sıradan bir çocuk kalkıp ayağa ve "demek ki, maymun hep yaramazlık yaptırırmış her canlıya" der ve oturur, "demek ki, neymiş" dermiş tekrar bilge. Ve arka sıradan bir çocuk kalkar "demek ki, aslan korurmuş hep bizi ve uyarırmış" sonra bütün çocuklar ayağa kalkar ve hep bir ağızdan aslanın sözünü tamamlarlarmış. "Gitmeyin maymunun izinden, gitmeyin maymunun izinden" İşte, böylece son seremoni de tamamlandığında, Bilge ayağa kalkar ve başlarmış anlatmaya.
Bir dağ köyünün en yakın tepesinde evi olan bir bilge varmış. Bu dağ köyü oldukça kalabalık bir köymüş. Tam 150 hane ve 700 nüfusu varmış bu köyün. Ve üç yüz tane çocuk varmış. Köyün yakınlarında da başka köyler olmadığı için köylüler birbirlerine gider gelir, dostluk, arkadaşlık yaparlarmış. Her akşam köyün en az 30 hanesinde birbirinde toplanan köylüler masallar, hikayeler anlatırlarmış birbirlerine.Ama küçük çocuklar en çok aslan ve maymun hikayesini severlermiş. Bu aslan ve maymun hikayelerini tepedeki bilge çok güzel anlatırmış. Köyden 100 metre yürüyerek ve yokuş çıkılarak gidilirmiş bilgenin evine. Her hafta cumartesi günleri köyün bütün çocukları sadece aslan maymun hikayelerini dinlemek için toplanırmış bilgenin evinin bahçesindeki büyük çardağın altında. Giderek, bütün köyü aslan maymun hikayeleri düzenleme ve anlatma hatta ezberleme merakı sarmış. Bu yüzden cumartesi akşamları köyün gençleri, orta yaşlıları ve bazı yaşlıları da tepeye, bilgenin evine aslan maymun hikayesi dinlemeye giderlermiş çocuklarla birlikte.
Her hikaye anlatışı bir seremoni ile başlarmış. Bilge herkesin görebilmesi ve sesini daha iyi duyabilmesi için herkesten daha yukarıda otururmuş.
Bilgenin rahat rahat oturduğu anlaşılınca ve konuşmaya hazır olduğu görülünce herkes susarmış. Öylesine bir sessizlik olurmuş ki, rüzgarın her hareketini duymak mümkün olurmuş. Sonra bilge elini kaldırır ve avucunu gökyüzüne paralel bir şekilde açtığında, bütün çocuklar ayağa kalkarak, "bütün canlılar önemlidir ve değerlidir" diye hep bir ağızdan seslenirlermiş. Bilge avucunu yere doğru açtığında "her canlı birbiriyle aynı ve farklıdır" derlermiş. Sonra Bilge avucunu çocuklara paralel çevirdiğinde tüm çocuklar "Her canlı zavallıdır aslında" derlermiş. Sonra Bilge elini yumruk yaptığında tüm çocuklar "her canlı taşır bir omzunda küçücük bir aslan ve taşır küçük yaramaz bir maymun diğer omzunda" diye bağırırlarmış ve sonra otururlarmış yerlerine. Ve başlarmış hikaye, yine küçük bir seremoniyle. "Demek ki neymiş" dermiş bilge. Ön sıradan bir çocuk kalkıp ayağa ve "demek ki, maymun hep yaramazlık yaptırırmış her canlıya" der ve oturur, "demek ki, neymiş" dermiş tekrar bilge. Ve arka sıradan bir çocuk kalkar "demek ki, aslan korurmuş hep bizi ve uyarırmış" sonra bütün çocuklar ayağa kalkar ve hep bir ağızdan aslanın sözünü tamamlarlarmış. "Gitmeyin maymunun izinden, gitmeyin maymunun izinden" İşte, böylece son seremoni de tamamlandığında, Bilge ayağa kalkar ve başlarmış anlatmaya.