Hayat 80 yılında bir fenerbahçe maçıyla başlamıştı benim için, doğduğum gün herkeste bir telaş varken, kartal babam da fenerbahçe maçı telaşı varmış, sabahın 7 sinde elinde alkol şisesiyle girmiş alt kapalıdaki mekanına, tabiî o zamanlar statda alkol serbest, oradaki arkadaşları oooo baba olmuşsun karsılamalarıyla falan karşılamışlar ama babamdaki telaş başkaymış, o gün golü kim koyarsa oğlumun adı onun olacak ve olduda zaten ömür boyu taşısın diyormuş hatta yeminler etmiş….. neyse maç başlamış hemde beşiktaşımız iyi başlamış saldırıyormuş kartallar gibi, bu arada ben hastanede meleklerin bana armağan edeceği beşiktaşlılık duygusunu tatmak üzere yaşamın ilk dakikalarındayım daha,
neyse ilk yarı bitmiş gol yok, ikinci yarıya hoca o zaman fenere hep koyan şaban'ı almış takıma tribünden sesler yükselmiş çoşku artmış, herkes oh tamam bu iş bitti derken , babam eyvaaahhh demiş şaban mı olacak yoksa benim oğlumun adı?
olsun be fenere geçirelim de olsun ... koyim demiş. öyle böyle derken necdet soldan yapmış ortayı şaban koymuş kafayı, kaleciyi geçen top üst direkten geri dönmüş herkes ahhh çekerken babam derin bir ohh çekmiş ne oluyo be sesleri yükselmiş üzülmeye başlamış babam seviniyormuş ama içten içe………..
derken geri dönen topu bora tamamlamış ve gooooooolllllllllllllllllllll. o an sevinçlerin en güzelini yaşamış babam hem adımı ölümsüz kılmış hemde ezikleri o gün 1-0 yenmişiz. Sonramı sonra…
altım bezliyken kapalıda alt kattan üst kata ellerden ele gezen bir bebeeek olmuşum maçlardan önce necdetin,boranın,mehmet ekşinin ellerinde soyunma odalarının neşe kaynağı olmuşum. Tabii benim haberim yok bebeğim çünkü daha ama babam anlatıyor…. biraz daha büyüyünce babam mekanımız kazanda piyizlenirken bende abilerimizin ruhunu taşımak için onları izlerdim hep izlerdim nasıl daha iyi beşiktaşlı olunur beşiktaşım için daha neler yapmalıyım diye ve 11 yaşında başladım yeni açık tribünlerine………
o mutlulukları hatta o gözyaşlarını ilk orda tattım. biraz daha da büyüyünce deplasmanlar başladı kardeşlerimizle tek vücut olduğumuz deplasmanlar, dayaklar yediğimiz (samsun deplasmanı unutulmaz)
rüya gibiydi sadece beşiktaşımızın olduğu günler, istanbula gelince tüh be diye konuşup üzüldüğümüz yine döndük dediğimiz günler,,,,,,,,,
derken askerlik çıktı, tüm kartallar gibi bende gittim vatan görevine…….
bende askerde beşiktaşım için dayak yedim firar ettim maçlarda gazinonun en önünde kavgalar ettim yeri geldi kapalıya çevirdim taburu ama kapalı başkaydı oradaki hayat sadece orda yaşanıyordu, ama hep vardı beşiktaşım. Sevgiliydi bana Beşiktaş… hemde asla yamuk yapmayacak bir sevgili….. ömür boyu seninle olacak sende kalacak bir sevgili….. karşılıksız sevmiştim zaten bende beşiktaşımı çok masum ve içten………
askerlikten sonra da devam etttik tabiî ki…. deplasmanlara ve kapalı üst tarafa…...
sonra….. sonra mı.. bir kız sevdim beşiktaşıma kuma gelirmisin dedim… gelirim be dedi…..o lafı dedi ya tamam dı bu iş…. o da artık bir dişi kartal dı benim gözümde artık……. beni tanımıştı.. çünkü biliyordu ki beşiktaş hep en öndeydi en baştaydı benim için. Neyse……. nişan günü geldi çattı……..eyvahhhhhh beşiktaşımızın maçı vardı o gün…….. o zaman nişan ertelenecekti başka yolu yoktu zaten….. ve ertelendi 1 hafta sonraya, eşim şikayetçiydi artık…….. bu ne ya böyle demeye artık yeter demeye başlamıştı,……
bende yok ki bu sevdanın bi tarifi diyordum……….. anlayamazdı diye düşünüyor ve umuyordum,………
çünkü sadece babamla göz göze gelirdik en önemli anlarımda asker ,nişan,düğün v.s gibi………. ve bana bakardı tam bir baba kartal gibi ve mutlaka yumruğunu havaya kaldırarak………. tek o anlardı beni beşiktaşla ilgili, o bilirdi bu sevdanın bir tarifini, çünkü o öğretmişti bana beşiktaşlılığı iyi yoldasın oğlum derdi devam et karakterini bozma dürüstlüğünü bozma……….
derkennn geçen ay düğünüm vardı. gelin arabası sırf siyah ve beyaz dı, ve tabiki gelin ve damat da siyah beyazdı, davetiyemde ise ölümle yaşamı ayıran çizgi siyahla beyazı ayıramaz ki yazıyordu…….
çok kişi gelmişti ama aslında kimse yoktu benim Beşiktaş sevdasının tarifini anlayan sadece babam ve tribün tayfasından arkadaşlar vardı……..
ve eşim varmış o gün anladım………… salona girerken bizimkisi siyah-beyaz bir aşk hikayesi çalıyordu ki, dans ederken kulağıma fısıldadı eşim; beşiktaşım ve boram hayat sensin dünyam sensin hersey sensin bu sevdadan vazgeçersem allah belamı versin,………………
başarmıştım be…… bir dişi kartal yaratmıştım kendimce,,,,,,,,anlıyordu artık bu sevdanın nasıl bişey olduğunu,,,,,,,,,,
ertesi gün kahvaltı hazırlamıştı bana, yine siyah ve beyaz vardı o gün… çünkü zeytin ve peynir yedik sadece….. siyah-beyaz evimizin her yerini süslüyor ve hep süsleyecekte......................................
iyiki varsın beşiktaşım… biz seni sevinmek için sevmedik………………………
yaniiii…… BEŞİKTAŞ, BANA BABAMDAN KALAN MİRAS DEĞİL OĞLUMA OLAN BORCUM DUR..............
neyse ilk yarı bitmiş gol yok, ikinci yarıya hoca o zaman fenere hep koyan şaban'ı almış takıma tribünden sesler yükselmiş çoşku artmış, herkes oh tamam bu iş bitti derken , babam eyvaaahhh demiş şaban mı olacak yoksa benim oğlumun adı?
olsun be fenere geçirelim de olsun ... koyim demiş. öyle böyle derken necdet soldan yapmış ortayı şaban koymuş kafayı, kaleciyi geçen top üst direkten geri dönmüş herkes ahhh çekerken babam derin bir ohh çekmiş ne oluyo be sesleri yükselmiş üzülmeye başlamış babam seviniyormuş ama içten içe………..
derken geri dönen topu bora tamamlamış ve gooooooolllllllllllllllllllll. o an sevinçlerin en güzelini yaşamış babam hem adımı ölümsüz kılmış hemde ezikleri o gün 1-0 yenmişiz. Sonramı sonra…
altım bezliyken kapalıda alt kattan üst kata ellerden ele gezen bir bebeeek olmuşum maçlardan önce necdetin,boranın,mehmet ekşinin ellerinde soyunma odalarının neşe kaynağı olmuşum. Tabii benim haberim yok bebeğim çünkü daha ama babam anlatıyor…. biraz daha büyüyünce babam mekanımız kazanda piyizlenirken bende abilerimizin ruhunu taşımak için onları izlerdim hep izlerdim nasıl daha iyi beşiktaşlı olunur beşiktaşım için daha neler yapmalıyım diye ve 11 yaşında başladım yeni açık tribünlerine………
o mutlulukları hatta o gözyaşlarını ilk orda tattım. biraz daha da büyüyünce deplasmanlar başladı kardeşlerimizle tek vücut olduğumuz deplasmanlar, dayaklar yediğimiz (samsun deplasmanı unutulmaz)
rüya gibiydi sadece beşiktaşımızın olduğu günler, istanbula gelince tüh be diye konuşup üzüldüğümüz yine döndük dediğimiz günler,,,,,,,,,
derken askerlik çıktı, tüm kartallar gibi bende gittim vatan görevine…….
bende askerde beşiktaşım için dayak yedim firar ettim maçlarda gazinonun en önünde kavgalar ettim yeri geldi kapalıya çevirdim taburu ama kapalı başkaydı oradaki hayat sadece orda yaşanıyordu, ama hep vardı beşiktaşım. Sevgiliydi bana Beşiktaş… hemde asla yamuk yapmayacak bir sevgili….. ömür boyu seninle olacak sende kalacak bir sevgili….. karşılıksız sevmiştim zaten bende beşiktaşımı çok masum ve içten………
askerlikten sonra da devam etttik tabiî ki…. deplasmanlara ve kapalı üst tarafa…...
sonra….. sonra mı.. bir kız sevdim beşiktaşıma kuma gelirmisin dedim… gelirim be dedi…..o lafı dedi ya tamam dı bu iş…. o da artık bir dişi kartal dı benim gözümde artık……. beni tanımıştı.. çünkü biliyordu ki beşiktaş hep en öndeydi en baştaydı benim için. Neyse……. nişan günü geldi çattı……..eyvahhhhhh beşiktaşımızın maçı vardı o gün…….. o zaman nişan ertelenecekti başka yolu yoktu zaten….. ve ertelendi 1 hafta sonraya, eşim şikayetçiydi artık…….. bu ne ya böyle demeye artık yeter demeye başlamıştı,……
bende yok ki bu sevdanın bi tarifi diyordum……….. anlayamazdı diye düşünüyor ve umuyordum,………
çünkü sadece babamla göz göze gelirdik en önemli anlarımda asker ,nişan,düğün v.s gibi………. ve bana bakardı tam bir baba kartal gibi ve mutlaka yumruğunu havaya kaldırarak………. tek o anlardı beni beşiktaşla ilgili, o bilirdi bu sevdanın bir tarifini, çünkü o öğretmişti bana beşiktaşlılığı iyi yoldasın oğlum derdi devam et karakterini bozma dürüstlüğünü bozma……….
derkennn geçen ay düğünüm vardı. gelin arabası sırf siyah ve beyaz dı, ve tabiki gelin ve damat da siyah beyazdı, davetiyemde ise ölümle yaşamı ayıran çizgi siyahla beyazı ayıramaz ki yazıyordu…….
çok kişi gelmişti ama aslında kimse yoktu benim Beşiktaş sevdasının tarifini anlayan sadece babam ve tribün tayfasından arkadaşlar vardı……..
ve eşim varmış o gün anladım………… salona girerken bizimkisi siyah-beyaz bir aşk hikayesi çalıyordu ki, dans ederken kulağıma fısıldadı eşim; beşiktaşım ve boram hayat sensin dünyam sensin hersey sensin bu sevdadan vazgeçersem allah belamı versin,………………
başarmıştım be…… bir dişi kartal yaratmıştım kendimce,,,,,,,,anlıyordu artık bu sevdanın nasıl bişey olduğunu,,,,,,,,,,
ertesi gün kahvaltı hazırlamıştı bana, yine siyah ve beyaz vardı o gün… çünkü zeytin ve peynir yedik sadece….. siyah-beyaz evimizin her yerini süslüyor ve hep süsleyecekte......................................
iyiki varsın beşiktaşım… biz seni sevinmek için sevmedik………………………
yaniiii…… BEŞİKTAŞ, BANA BABAMDAN KALAN MİRAS DEĞİL OĞLUMA OLAN BORCUM DUR..............
Son düzenleme: