Salvo
Kayıtlı Üye
Berberilerin Fatımilere Karşı Ayaklanmaları
İkinci Fatımi hükümdarı olan el-Kaim, 946'da öldü. El-Kaim, 934'te babası Ubeydullah'ın ölümü üzerine tahta çıkmış ve dini görüşlerinde ondan daha fanatik, yayılmacı politikasında da daha saldırgan olmuştu. Tahta çıktıktan bir yıl sonra, Mısır'ı ele geçirmek için üçüncü Fatımi saldırısını başlattı, fakat önceki ikisi (914 ve 921) gibi bu teşebbüs de akim kaldı. Oniki yıllık hükümdarlığı döneminde, Fatımi donanmasını güçlendirdi, Fransa ve İtalya sahillerine saldırdı, Cenova'yı yağmaladı; bütün Akdeniz'de Fatımiler korkulan bir güç oldu.
Bütün bunların bedeli, ağır vergi yükü olarak halkın omuzlarına bindi ve Sünniler arasında bu (inançlarına) aykırı (bölge halkının çoğunluğu Sünni veya Harici idi) idareye duyulan kızgınlığı arttırdı. 944'te Fatımi idaresine karşı, Tahertli koyu bir Harici olan Ebu Yezid liderliğinde karınca gibi kaynaşan hararetli bir Berberi kitlesi tarafından cihad ilan edildi. İsyan, çığ gibi her yeri sildi, süpürdü. Çaresiz kalan el-Kaim, asilerin Kayravan'a çekildiği 945 yılı sonbaharına kadar 10 ay Mehdiye kalesinde mahsur kaldı. 946'da el-Kaim öldü ve yerine, neredeyse Ifrıkiye'deki Fatımi hakimiyetini ortadan kaldırmak üzere olan isyancıları ağır bir mağlubiyete uğratan oğlu el-Mansur (h. 946-53) geçti. El-Mansur, isyanı bastırırken, daha önce de Mehdiye'nin kurutulmasına yardım eden Berberi Benhace kabilesinden büyük destek gördü. Ebu Yezid kaçtı fakat bir yıl sonra mehametsizce avlanarak, cesedi iftiharla el-Mansur'a getirildi.
Ebu Yezid ayaklanmasının başarısızlıkla sonuçlanması, Fatımileri daha önce olduklarından daha güçlü bir hale getirdi ve bunların dizginlere daha sıkı sarılmalarını sağladı. Hükümdar artık kendini Mehdiye'deki sahil kalesinden çıkacak kadar emniyette hissediyordu ve 947'de Kayravan'ın dışında hükümeti için yeni bir saraylar komleksi inşa ettirmeye başladı.
İkinci Fatımi hükümdarı olan el-Kaim, 946'da öldü. El-Kaim, 934'te babası Ubeydullah'ın ölümü üzerine tahta çıkmış ve dini görüşlerinde ondan daha fanatik, yayılmacı politikasında da daha saldırgan olmuştu. Tahta çıktıktan bir yıl sonra, Mısır'ı ele geçirmek için üçüncü Fatımi saldırısını başlattı, fakat önceki ikisi (914 ve 921) gibi bu teşebbüs de akim kaldı. Oniki yıllık hükümdarlığı döneminde, Fatımi donanmasını güçlendirdi, Fransa ve İtalya sahillerine saldırdı, Cenova'yı yağmaladı; bütün Akdeniz'de Fatımiler korkulan bir güç oldu.
Bütün bunların bedeli, ağır vergi yükü olarak halkın omuzlarına bindi ve Sünniler arasında bu (inançlarına) aykırı (bölge halkının çoğunluğu Sünni veya Harici idi) idareye duyulan kızgınlığı arttırdı. 944'te Fatımi idaresine karşı, Tahertli koyu bir Harici olan Ebu Yezid liderliğinde karınca gibi kaynaşan hararetli bir Berberi kitlesi tarafından cihad ilan edildi. İsyan, çığ gibi her yeri sildi, süpürdü. Çaresiz kalan el-Kaim, asilerin Kayravan'a çekildiği 945 yılı sonbaharına kadar 10 ay Mehdiye kalesinde mahsur kaldı. 946'da el-Kaim öldü ve yerine, neredeyse Ifrıkiye'deki Fatımi hakimiyetini ortadan kaldırmak üzere olan isyancıları ağır bir mağlubiyete uğratan oğlu el-Mansur (h. 946-53) geçti. El-Mansur, isyanı bastırırken, daha önce de Mehdiye'nin kurutulmasına yardım eden Berberi Benhace kabilesinden büyük destek gördü. Ebu Yezid kaçtı fakat bir yıl sonra mehametsizce avlanarak, cesedi iftiharla el-Mansur'a getirildi.
Ebu Yezid ayaklanmasının başarısızlıkla sonuçlanması, Fatımileri daha önce olduklarından daha güçlü bir hale getirdi ve bunların dizginlere daha sıkı sarılmalarını sağladı. Hükümdar artık kendini Mehdiye'deki sahil kalesinden çıkacak kadar emniyette hissediyordu ve 947'de Kayravan'ın dışında hükümeti için yeni bir saraylar komleksi inşa ettirmeye başladı.