ParadokS
Kayıtlı Üye
Mert Fırat tiyatro oyunu, dizi, sinema filmleri derken sürekli karşımızda. Ancak onun tüm bunların kendisine sağladığı popüler kimliğin kaymağını yemek gibi bir derdi yok. Senaryosunu yazdığı filmlerin sosyal meselelerle ilgili kamuoyu yaratması genç oyuncuyu tatmin etmeye yetiyor. Ünlü oyuncuyla, aktivist tavrını, yeni projelerini ve aşkı konuştuk.
Mert Fırat dert edindiği konularda düşündüklerini cesurca söyleyen bir oyuncu. “Bu durum iş tekliflerinin önünü tıkar mı, uzun vadede bana geri dönüşü ne olur?” gibi ince hesaplar yapmıyor. Yeni sezonda hem bir dizide hem Özer Kızıltan’ın yönettiği Beni Unutma’da hem de Çağan Irmak’ın Dedemin İnsanları adlı sinema filminde karşımızda olacak.
İnsan gençken daha bencil olur, kendine odaklı yaşar. Oysa ucu size dokunmayan pek çok sosyal sorunu gündeminize alıyorsunuz.
Galiba gelecekten korktuğum için böyleyim. Toplumda herkes iyi olduğunda korkulmayacak bir gelecekten söz edilebilir. Bu yüzden insana dair her şeyi, herkesin daha iyi şartlarda yaşamasını kendime dert ediniyorum. Tüm bunlar sosyalist düşünceye yakın olan şeyler. Ki ben sosyalist olduğumu her yerde söylüyorum. Uzun zamandır halkevleriyle çalışıyorum. Haksızlıklara karşı bir şeyler yapayım, benim de sesim çıksın istiyorum.
Kimileri de “Kendimi garanti altına alayım sonra söyleyeceğimi söylerim” der...
Bu çok oportünist bir bakış açısı. Ben her zaman böyleydim. Ortada bir sorun varsa düzeltmek için bir şeyler yapmaya çalışıyorum.
Aileniz de sol görüşlü mü?
Hayır. Babam daha merkez sağa yakın.
Aranızda çatışma oluyor muydu?
Annemle babam ayrı oldukları için babamla sadece yazları görüşürdüm. Siyasi görüşümün pek farkında değildi. Sonra da telefon açıp ‘’Niye böyle konuşuyorsun’’ demedi hiç.
İleride çocuğunuzu karşınıza alıp ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz? Kendi prensiplerinizi dayatır mısınız mesela?
Hayır ama benim gibi empati kurabilen, bunun için uğraşan bir insan olmasını isterim. "İlk önce insan ol sonra her şey olursun" derim.
'AYDA BİR GECE ÇIKSAM YETİYOR'
Atlı Karınca ve Başka Dilde Aşk’ın senaryosunda sizin de imzanız vardı. Bir oyuncunun senaryosunu yazdığı filmde oynaması zor değil mi?
Çok zor. İyi oynamak için, karakteri yazdığını unutup, hatta ona yabancılaşıp “Burada neden bunu söylemiş, niye böyle davranmış” diye kendi kendine tartışabilmen gerekiyor.
Yönetmen İlksen Başarır’la çok uzun süredir beraber çalışıyorsunuz. Sevgili olduğunuzu söyleyenler var...
Karı-koca olduğumuzu söyleyenler de var. Hiçbiri doğru değil. Sadece çok iyi arkadaşız. Sevgili olsaydık belki bu kadar iyi çalışamazdık. Birlikte yazmak çok başka bir şey. Yoğun çatışmaların yaşandığı bir süreç. İlksen’le tartıştığımız zamanlar da oluyor. Sevgili olsak bu ilişkimize yansırdı. Olmazdı yani.
Başka Dilde Aşk ve Atlı Karınca sosyal sorunları konu alırken taraf olmamayı tercih ediyordu...
Çünkü buna ihtiyaç yok. Durum o kadar kabak gibi ortada ki. Üstüne bir de konu ile ilgili önerme yapmak bana çok didaktik geliyor. Ki benim didaktik olan bir şeyi izlemeye bile tahammülüm yok. Ayrıca 21. yüzyılda bir meseleyi didaktik bir şekilde sunamazsınız. Durumu ortaya koyup seyircinin empati kurarak kendi yolunu bulmasını umut edebilirsiniz sadece.
Film, dizi, senaryo derken, bu kadar çok çalışmak bir şeyleri kaçırıyormuş hissi yaşatmıyor mu size? Sosyal hayatınızı dolu dolu yaşayabiliyor musunuz mesela?
Gezip-tozmaya doydum ben. 16-22 yaş arasında hep dışarılardaydım. Alanya’da bin kişilik bir diskoda barmenlik yaptım. Bir süre yurtdışında yaşadım. Çok eğlendim. Artık ayda bir gece çıksam yetiyor.
SONUNA KADAR SEVERİM
Yeni filminiz 'Beni Unutma'da “En fazla ne kadar sevebilirsin?” gibi bir soru önermesi var. Aynı soruyu size sorsam...
Sonuna kadar severim ben.
Bugüne kadar aşk için yaptığınız en büyük fedakârlık neydi?
Ülke değiştirip İsveç’e taşındım. Ama olmadı. Çünkü o evlenmek istiyordu, benim yaşım çok küçüktü. Ben 18’dim, o 23 yaşındaydı. Sonra o başkasıyla evlendi. Çocuğu var şimdi.
Sizi en çok ne baştan çıkarır?
Şefkat ve iyi niyet.
Mert Fırat dert edindiği konularda düşündüklerini cesurca söyleyen bir oyuncu. “Bu durum iş tekliflerinin önünü tıkar mı, uzun vadede bana geri dönüşü ne olur?” gibi ince hesaplar yapmıyor. Yeni sezonda hem bir dizide hem Özer Kızıltan’ın yönettiği Beni Unutma’da hem de Çağan Irmak’ın Dedemin İnsanları adlı sinema filminde karşımızda olacak.
İnsan gençken daha bencil olur, kendine odaklı yaşar. Oysa ucu size dokunmayan pek çok sosyal sorunu gündeminize alıyorsunuz.
Galiba gelecekten korktuğum için böyleyim. Toplumda herkes iyi olduğunda korkulmayacak bir gelecekten söz edilebilir. Bu yüzden insana dair her şeyi, herkesin daha iyi şartlarda yaşamasını kendime dert ediniyorum. Tüm bunlar sosyalist düşünceye yakın olan şeyler. Ki ben sosyalist olduğumu her yerde söylüyorum. Uzun zamandır halkevleriyle çalışıyorum. Haksızlıklara karşı bir şeyler yapayım, benim de sesim çıksın istiyorum.
Kimileri de “Kendimi garanti altına alayım sonra söyleyeceğimi söylerim” der...
Bu çok oportünist bir bakış açısı. Ben her zaman böyleydim. Ortada bir sorun varsa düzeltmek için bir şeyler yapmaya çalışıyorum.
Aileniz de sol görüşlü mü?
Hayır. Babam daha merkez sağa yakın.
Aranızda çatışma oluyor muydu?
Annemle babam ayrı oldukları için babamla sadece yazları görüşürdüm. Siyasi görüşümün pek farkında değildi. Sonra da telefon açıp ‘’Niye böyle konuşuyorsun’’ demedi hiç.
İleride çocuğunuzu karşınıza alıp ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz? Kendi prensiplerinizi dayatır mısınız mesela?
Hayır ama benim gibi empati kurabilen, bunun için uğraşan bir insan olmasını isterim. "İlk önce insan ol sonra her şey olursun" derim.
'AYDA BİR GECE ÇIKSAM YETİYOR'
Atlı Karınca ve Başka Dilde Aşk’ın senaryosunda sizin de imzanız vardı. Bir oyuncunun senaryosunu yazdığı filmde oynaması zor değil mi?
Çok zor. İyi oynamak için, karakteri yazdığını unutup, hatta ona yabancılaşıp “Burada neden bunu söylemiş, niye böyle davranmış” diye kendi kendine tartışabilmen gerekiyor.
Yönetmen İlksen Başarır’la çok uzun süredir beraber çalışıyorsunuz. Sevgili olduğunuzu söyleyenler var...
Karı-koca olduğumuzu söyleyenler de var. Hiçbiri doğru değil. Sadece çok iyi arkadaşız. Sevgili olsaydık belki bu kadar iyi çalışamazdık. Birlikte yazmak çok başka bir şey. Yoğun çatışmaların yaşandığı bir süreç. İlksen’le tartıştığımız zamanlar da oluyor. Sevgili olsak bu ilişkimize yansırdı. Olmazdı yani.
Başka Dilde Aşk ve Atlı Karınca sosyal sorunları konu alırken taraf olmamayı tercih ediyordu...
Çünkü buna ihtiyaç yok. Durum o kadar kabak gibi ortada ki. Üstüne bir de konu ile ilgili önerme yapmak bana çok didaktik geliyor. Ki benim didaktik olan bir şeyi izlemeye bile tahammülüm yok. Ayrıca 21. yüzyılda bir meseleyi didaktik bir şekilde sunamazsınız. Durumu ortaya koyup seyircinin empati kurarak kendi yolunu bulmasını umut edebilirsiniz sadece.
Film, dizi, senaryo derken, bu kadar çok çalışmak bir şeyleri kaçırıyormuş hissi yaşatmıyor mu size? Sosyal hayatınızı dolu dolu yaşayabiliyor musunuz mesela?
Gezip-tozmaya doydum ben. 16-22 yaş arasında hep dışarılardaydım. Alanya’da bin kişilik bir diskoda barmenlik yaptım. Bir süre yurtdışında yaşadım. Çok eğlendim. Artık ayda bir gece çıksam yetiyor.
SONUNA KADAR SEVERİM
Yeni filminiz 'Beni Unutma'da “En fazla ne kadar sevebilirsin?” gibi bir soru önermesi var. Aynı soruyu size sorsam...
Sonuna kadar severim ben.
Bugüne kadar aşk için yaptığınız en büyük fedakârlık neydi?
Ülke değiştirip İsveç’e taşındım. Ama olmadı. Çünkü o evlenmek istiyordu, benim yaşım çok küçüktü. Ben 18’dim, o 23 yaşındaydı. Sonra o başkasıyla evlendi. Çocuğu var şimdi.
Sizi en çok ne baştan çıkarır?
Şefkat ve iyi niyet.