Bencillik iŞte Kendime Mektup Yazdım

olips

Kayıtlı Üye
Sevgili ben,
Sokağın en başından başlayıp en sonuna kadar adımladığın her yerdeki her şeyi çöpe attın. Hayatı çöpe attın, anlamı çöpe attın, zamanı çöpe attın, günleri çöpe attın, yolu, yolculuğu ve yol arkadaşlarını çöpe attın. Tam da sıra kendine gelmişken çöpün dolduğunu gördün, şaşırdın.
"Onu dolduracak kadar çok şey atmamıştım ki" dedin. Merakla eğilip içine baktın. Senden önce, seni çöpe atanlarla oradaydın.
Hayretle kaldırdın başını. Önünde uzayan bütün yollara, arkanda kalan tüm sokaklara ve hayata bir projektör edasıyla, şaşkınlıkla göz gezdirdin. Kimseyi bulamadın çevrende. Kimsecikler yoktu senin sokağında. Kalabalıklar yoktu. Dostların, arkadaşların yoktu. Yol da yoktu, yolculukta yoktu. Aslında, onların yürüdüğü sokaklarda da sen yoktun. Oysa sen dostluğu, narin bir çiçek gibi öpüp, koklayıp, hiç durmaksızın sabırla büyütmeliydin. Yap(a)madın.


Sevgili ben,
sen, iç dünyasında taşıdığı derin, kalıcı ve kadim dostlukları hatırlayacak kadar vefalı olamayan ve kendilerini zirveye taşıyanlara sırtını dönen, kısaca, yalnızca kendilerini göre (bil) en, ama çok kısa bir süre içerisinde unutulup zirvelerden hayatın derin kuyularına yuvarlanan ahmak yalnızlardan değilsin. Olmamalısın da. Sen; "öldükten sonra, geride kendi varlığına özlem duyarak, keşke biraz daha zamanım olsaydı her şey çok daha güzel olurdu" deyip acı çekenlerden de olmamalısın. Her gün biraz daha eksilen hayatının son noktasında, ölümün güzel yüzünü görmek ve arkanda yalnızlık kuyularına itilmeyecek kalıcı izler bırakmak için zamanını son satırına kadar bilinçli bir çabayla harcamalısın. Bazen bunu beceriyorsun da ve sanırım bıraktığın kalıcı izler de var. Ama bu, seni şımartmasın. Çünkü bu erdemi, kendi iç dünyanda iz bırakan, tanıdığın ya da tanımadığın güzel dostlarına borçlusun. Ki "o dostlar"; ayni yolun kutlu yolcuları olabilmek için ellerini ellerine uzatıp, seni fırtınaların önünde, nereye gittiğini bilmeden savrulan çerçöp olmaktan kurtarmışlardır. Bundan sonrada kurtaracaklardır da. Şükrediyor musun? Şükrü ihmal etme; çünkü veren, elbetteki almayı da bilendir.


-aLıntı-
 
---> Bencillik iŞte Kendime Mektup Yazdım

Sevgili ben biliyorum, döndüğün her köşe başında bireysel kötürümlerin, seni benliğinden uzaklaştıran, ilacı bulunamamış yaşamsal hastalıkların karşına çıkmasına çok kızıyor, çaresiz kalmanın verdiği üzüntüyle kahroluyorsun. Sevgiler kere sevgilerin varken ve sana yakışan kendine gülümseyen bir sevgiyse, nefretler kere nefretin kesinlikle olmamalıdır. Hayatın boyunca sana uğramamış olan ve hiç tanımadığın öfkelerin bilmediğin bir zehir arkından gelip içtiğin suya karışarak seni aklı selim düşünemeyen bilinçsiz bir insan yapmasına izin vermemelisin. Biliyorum umutsuz olmaz!. Hayatının bir gün güzel olacağını elbetteki düşünmelisin. Ama bunun hiçbir şey yapmaksızın olmayacağını kesinlikle unutmamalısın. Bedelini ödemeden kazanabileceğin bütün özgürlüklerin aslında seni birilerine esir yaptığını hiçbir zaman aklından çıkarmamalısın. Çünkü özgürlük, bedeli gerçekten çok ağır olan bir mücevherdir. Yaşadığın tüm günlerde sendelemeden, zorluklarla karşılaşmadan, sorunsuz bir gün geçirmek ve her şeyin bir gün iyi olacağını düşünmek ve bunu istemek yaşadığın ülke için şimdilik hayalden öteye geçmeyen mutlak gerçeklerdir. Sen önce sorunlarının ve sorumluluğunun olduğunu bilmek, daha sonrada nefes alıp verebildiğin sürece değiştirebileceğin ve düzeltebileceğin birçok şeyin mutlaka olduğuna inanarak hiçbir şeyi boş vermeye çalışmamalısın. Çünkü bu sorumsuz davranışın, kabuklar bağlamış yaralarının yeniden kanamasından başka hiçbir işe yaramayacaktır!. Suçlu kendinken, kimi suçlamaya hakkın olabilir ki?. Birilerinin, senin hayatını bütünüyle istemediğin bir şekilde yönlendirmesine izin veriyorsan ve değiştirip düzeltmek konusunda da hiçbir çaba sarf etmiyorsan hayatının susuz kalan ırmaklarının bir gün can bulacağını da bekleyemesin. Çünkü sen boş verenlerdensin. Çünkü sen, özgürlüğün bedelini ödemeyenlerdensin.Çünkü sen, boş vermenin hiçbir şey olduğunu ve hiçbir şeyin boş vermek kadar anlamsız olmadığını unutanlardansın. Belki de bu yüzden, hep unutulacaklardansın
 
---> Bencillik iŞte Kendime Mektup Yazdım

Sevgili ben; bilmem farkında mısın? "hayatını; yazdığın her satırda, konuştuğun her cümlede, adi bir suçlu gibi yargılayıp defalar kere defalar bıkmadan sorguluyorsun. Niçin her şey apaçık ortadayken, bu kadar bilinmezliklerin peşinden koşup ilkbaharda solan bir menekşe gibi ortalarda, yapayalnız kalıyorsun?. Yoksa bütün bu yaptıkların, meraktan kaynaklanan bir alışkanlıkmı?. Sakın unutma! Unutma ki merak, yolların dönüp dolaşıp tekrar aynı yere vardığı şeylerdir. Sana yakışan, girdiğin her sokağın sonundan aynı caddeye çıkmak, yaşadığın her gününü bir diğerinden farksız geçirmek, efendimizin buyurduğu gibi "iki gününü birbirinden farksız yapıp da" söz meclislerinden dışlanmak olmamalıdır. Sen merakını giderince aynı yerde oyalanmak yerine, bir sonraki durağının rotasını belirlemek, o durakta öğrendiğin her şeyi akıl heybene doldurarak bir sonraki durağa, akıl heybene yükleyebileceğin yeni şeyler için koşarak gitmelisin. Böyle yapmak zorundasın!. Gelecekte geçmişini hatırlamayı düşündüğünde, veya ebedi hayata, yani bütün yollarının kesiştiği son durağa vardığında unutulmayan bütün güzel anların ve anıların önüne döküldüğünde, en çokta kendinin içinde bulunduğun "güzel" unutulmayanların olmalıdır.
 
---> Bencillik iŞte Kendime Mektup Yazdım

Sevgili ben; birilerinin sana anlattıkları, yada senin birilerine anlatacağın ve zincirlerin halkaları gibi birbirini tamamlayacak her satır, o satırlarda yer alan her cümle, o cümlelerin içindeki her kelime, o kelimelerin içindeki her harf başkalarına çok anlamsızken sana anlam, yada sana anlamlıyken başkalarına anlamsız gelebilir.

Sen duymayı bildikten sonra anlam, sen anlamı kavradıktan sonra ise yaşam seni, düştüğün her kuyudan minnetsiz kurtaracak, kurtarmakla kalmayıp çaresizliğinin üstüne karanlık bir gecenin ardından beliren billur bir güneş gibi doğacaktır.
….
Sevgili ben; sen okyanusları besleyen su kaynaklarından bile çok daha hızlı akan zamanın kıymetini geçmişiyle geleceğiyle elbetteki iyi kavramalısın. Ama sen en fazla yaşadığın anın değerini anlamak, anların içerisine yer alan hayatının kıymetini bilmek için doğrularını çoğaltmalısın. Çünkü "en değerli an, daima içerisinde bulunduğun andır."
 
---> Bencillik iŞte Kendime Mektup Yazdım

Sevgili ben; bu günlerde, ünlem ve soru işaretlerinden müteşekkil yaşadığın bütün zaman dilimlerinde, belki de yaşamının bütün ırmaklarının kuruduğunu düşündüğün bir anda,
"en çok beklenen, en beklenmedik anda gelendir"
misali, karamsarlığının üstüne doğru hızlı ve coşkun akan bir ümit selinin gelip, hayatının dermanı çekilmiş kollarına su vermesi, fakat hemencecik çekilmesi gibi "şehrin içinde, hayatın ortasında ve ölümün kıyısında" bir başına: öksüz, dağınık ve halsiz kalabilirsin. Düşüncelerinin sayısız parçacıklara bölünmüş zerrelerini toparlamaya çalışsan da, bir akılcık cümle bile kurgulayamadan, şehrin adımladığın bütün sokaklarında kendine yol bulamayan avarelerden olursun. Tamda; artık her şeyin sonu, ben bittim, tutunduğum bütün dallar kırıldı dediğin bir zamanda, nereye gittiğine bakmadan bindiğin bir yolcu otobüsünde, martıların eşlik ettiği bir vapur yolculuğunda veya dertli dertli, boğazın gümüş mangalı andıran derin sularını izlediğin bir günbatımında, yanında sıkıntılı halini dert edinen tanımadığın bir yol arkadaşı veya birlikte gününü paylaştığın bir dostun sana,
senin yaşamsal davranış biçimlerine dair, kendi hayatının şaşırmış pusulasının farkında bile olmadan, kendisine bile değmeyen onlarca cümleyi kurgulayıp hayatına yön vermeye çalışan nasihatler etmeye çalışır.
"Herkesin anlatılmaya değer bir hikayesi vardır" diyerek, hiç istemesen de, saçmada olsa, kim olursa olsun sana anlatılan sade, ama gerçek dışı hikayeleri duymak, verdikleri abartılı nasihatleri saatlerce, sabırla dinlemekten asla vazgeçme.
Çoğu kez, ruhunu parçalara ayıran geçici bir sıkıntının anlık esiri olsan da; uyku ile uyanıklık, düş ile gerçek, yalan ile doğru arasında duyduğun bir cümlenin yüreğine düşürebileceği İbrahim'ce ateş, senin gönül bahçendeki kurumuş bütün güllerin yeniden açmasına ve rüzgarların hayatın ıssız kalmış bütün köşelerine taşımaktan mutluluk duyacağı rayihalar saçmasına sebep olabilir.
 
---> Bencillik iŞte Kendime Mektup Yazdım

Sevgili ben; kim ki sana, yaşadığın âna isyan etmeni öğütleyen, şükrünü unutturan anlamsız masallar anlatıyor, sonrada cümlelerine serpiştirdiği zehirli harflerini yanına alıp hayatın ateşlere götüren yollarında yürümeye devam ediyorsa, bu kaybolmuş kişiden biran önce kurtulup kendi yoluna gitmeyi sakın düşünme!. "Bir insanı kurtaranın, bütün insanlığı kurtardığını" öğütleyen "sevgililer sevgilisinin" nasihatlerini, kendini bilmez insanların gereksiz cümleler doldurdukları heybelerine yükleyebilirsen, elbetteki "Seni öldürmeye gelen, sende hayat bulacaktır". Sende hayat bulan…
 
---> Bencillik iŞte Kendime Mektup Yazdım

Kendime ve Sevgili san'a,
Kaçmak sende neden alışkanlık haline geldi?. En kötüsü de kendinden kaçıyorsun.Aynalara baktığında birden fazla gördüğün kaç yüz olduğunun farkında mısın?. Sahi hangisi gerçek sensin?. Hangisi, ben diyebileceğin kendini hayatın bütün sokaklarına, gecelerine ve mevsimlerine maskesiz taşıyan kendinsin?. Bir ömür boyu aradığın şeyi aramadığın bir zamanda bulmak ve bulduğunu bile anlamadan kaybetmek nasıl bir duygudur bilir misin?. Galiba sen, hala büyüyememiş, başının okşamasını bekleyen, şefkate muhtaç bir çocuksun!. Beklide yalnızca şefkati arıyorsun
Sen gökyüzünde herkesin fark edebildiği belirgin, parlak bir yıldız olmak dururken gecede uykuya dalmış güneş olmayı istememelisin.Bu kadar çok hatırlanmayı beklerken, dostlarını bir bir telefon rehberinden azaltarak unutan vefasızlardan olmamalısın. Olduğun gibi gözükmek ve gözüktüğün gibi olmak sözünü hayat felsefesi diye anlatırken, sokaklarda sana ve benliğine ait olmayan maskelerle dolaşmamalısın. Sevgi üzerine bu kadar fazla cümleler kurgulamışken, kendi hayatını bile sevmeyen çelişkili insanlardan olmamalısın. İnandığın dinin "Oku" emrini bilmişken ve ilk duyduğunda hayretle irkilmişken kitaplardan kesinlikle uzak durmamalısın. Elin kaleme, düşüncelerin kelimelere tutundukça yazmaktan asla vazgeçmemelisin. Beklemekten nefret ederken, bekleten olmayı seçmemelisin. Bedeli ne olursa olsun "Özgür olmak dururken" hayatını birilerinin yönlendirmesine kesinlikle izin vermemelisin. Bir şeyleri düzletme kaygısını taşıyabilecek kadar bilgi ve tecrübeye sahipken, boş vermek kadar anlamsız olan yanlış bir yolu seçmemelisin. Hoşgörülü olmak dururken, tahammülsüz olmayı kendine yakıştırmamalısın. Kendinle, hayatınla ve yaşadığın dünyayla olan barışıklığın seni mutlu edecekken, karamsarlıktan yana tavırlar takınıp da, mutsuzluk şarkıları fısıldamamalısın. Gönül zenginliği kanaatsizliğini doyuracakken, açgözlü olmayı seçmemelisin. Perdelerini serin esen bir rüzgarın havalandırdığı pencerelerden yıldızları seyretmekten mutluluk duyacakken, gecelerin karanlığından nefret etmemelisin. Dünya anlamayan, konuşacak sözü olmayan, haddini ve kendini bilmeyen bunca ağırlığı çekerken anlaşılmaz olup ta dünyanın yükünü artıracak davranışlar sergilememelisin. Kötü günde dostlarının yanında olman gerekirken, bana değmeyen yılan bin yaşasın nemelazımcılığını kabullenmemelisin. Sessizliğin sesi varken, gürültülerin kulakları tırmalayan seslerinden mutlaka kaçmalısın. Bugünün içinde anlamlı yaşamak dururken, yarının kaygılarıyla bugününü de mahvetmemelisin. Umutlarını her mevsimde yeniden yeşertmek varken, umutsuzluğa teslim olamamalısın. Yürümeyi öğrenmeden koşmayı düşünememelisin. Hayatın gerçeğe yakın pencereleri dururken, hayallerle avunmamalısın. Umursamanın umut olduğunu düşündüğünden beri, umursamaz tavırlar takınmamalısın. Her gün yeni bir şeyler öğrenmen gerekirken bildiklerinle yetinmemelisin. Renklerin mavisini seviyorsun diye siyahlardan nefret etmemelisin. Ölümden bu kadar korkarken, korkusuz olduğunu söyleyen aptal cesurlardan olmamalısın. Hayatının her anında sürpriz gelişmeler yaşanırken hayretin ifadesi ünlemlerden nefret etmemelisin. Çocukluğunu hiç sevememişken, geçmişe dönmek istememelisin. Yağmurda ıslanmak dururken, duygularını kuraklaştırıp yağmursuz kalmayı istememelisin. Seherlerde dua etmek dururken, güneşten sonra uyanmayı istememelisin.Bize, bizden daha yakın olan rabbimiz varken, yalnızım nankörlüğüne gitmemelisin. Hayatımıza yön veren inancımız varken, inançsız kalıp ateşlere atılanlardan olmamalısın.
Kendimiz olmak ve kendimiz kalabilmek.. işte hepsi bu! …güveniyorum.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst