beyaz_melek
Bayan Üye
Ellerimizi aldınız avuçlarınızın içine, güzel sözlerle süslediniz anlamlı bakışlarınızı.
Kendi kendimize yarım yamalak devam ettirdiğimiz hayatlarımıza hiç
çekinmeden parmaklarınızı soktunuz, allı pullu sözlerle güven aşıladınız.
Hayallerimizde başrol olmak istediniz, oldunuz da…
İnandırdınız bizi yalan sevgilere, sahte dokunuşlara…
Bir gün çekip gideceğinizi bile bile vicdansızca sırnaştınız.
Sizce kolaydı her şey. Sevmek de, vazgeçmek de…
Hayatından çıkıp gittiğiniz her kadına birkaç damla gözyaşı armağan ettiniz,
ama suçu kadına atmayı da bir borç bildiniz… “Kadın milleti işte, duygusal”…
Söylesenize, gözyaşlarına boğulan bir kadının gözyaşını inceleyip,
o gözyaşında kimin payı olduğunu anlayabilecek bir teknoloji olsun
ister miydiniz?
Döktürdüğünüz gözyaşlarıyla yüzleşmek ister miydiniz?
Yoksa kadınların sadece ve sadece duygusal oldukları için ağladıklarına
inanmak daha mı az vicdanınızı sızlatıyor…
Saftık biz. Sizleri tanımadan önce..
Hayatımıza giren her hemcinsiniz birkaç yara açıp öyle çıktı hayatımızdan.
En nihayetinde size güvenilmeyeceğini öğrendiklerinde, kadınlar oldu “şeytan”
diye anılan…
Hep sevilmek istediniz.
Hoşunuza gitti sevgi sözcükleri.
Ama korkaklığınız baş gösterdi sonra.
Korktunuz size bağlanılmasından, yapmacık sevginize inanılmasından… Şeytanlaştırdığınız kadınlara ve onlarla yaşadığınız tek gecelik ilişkilere
kucak açtınız.
Dokunuşları, sözleri, ilişkileri sahteleştirdiğiniz gibi, kadınları da sahteleştirdiniz.
Ne kadar güzel duygumuz varsa öldürdünüz hepsini…
Önce size olan sevgimizi, güvenimizi, saygımızı, en nihayetinde özgüvenimizi
alıp götürdünüz.
Öyle çok kırık kalp bıraktınız ki geride, yüzleşemez oldunuz geçmişinizle.
Geri dönüp bakamadığınız tüm hatalarınızı yeni kurbanlarınızda
tekrarlayıp durdunuz.
Gidişinizden sonra kadına gözyaşı dökmek ve mirasınız olan yaraları iyileştirmek
görev kılındı.
Gece yarılarında ayna karşısında gözümüzden damlayan siyah gözyaşlarını
seyrettik.
Nerede yanlış yaptığımızı sorgulayıp yüzleştik kendimizle.
Peki ya siz; bir kere bakabildiniz mi aynaya?
Kendi kendimize yarım yamalak devam ettirdiğimiz hayatlarımıza hiç
çekinmeden parmaklarınızı soktunuz, allı pullu sözlerle güven aşıladınız.
Hayallerimizde başrol olmak istediniz, oldunuz da…
İnandırdınız bizi yalan sevgilere, sahte dokunuşlara…
Bir gün çekip gideceğinizi bile bile vicdansızca sırnaştınız.
Sizce kolaydı her şey. Sevmek de, vazgeçmek de…
Hayatından çıkıp gittiğiniz her kadına birkaç damla gözyaşı armağan ettiniz,
ama suçu kadına atmayı da bir borç bildiniz… “Kadın milleti işte, duygusal”…
Söylesenize, gözyaşlarına boğulan bir kadının gözyaşını inceleyip,
o gözyaşında kimin payı olduğunu anlayabilecek bir teknoloji olsun
ister miydiniz?
Döktürdüğünüz gözyaşlarıyla yüzleşmek ister miydiniz?
Yoksa kadınların sadece ve sadece duygusal oldukları için ağladıklarına
inanmak daha mı az vicdanınızı sızlatıyor…
Saftık biz. Sizleri tanımadan önce..
Hayatımıza giren her hemcinsiniz birkaç yara açıp öyle çıktı hayatımızdan.
En nihayetinde size güvenilmeyeceğini öğrendiklerinde, kadınlar oldu “şeytan”
diye anılan…
Hep sevilmek istediniz.
Hoşunuza gitti sevgi sözcükleri.
Ama korkaklığınız baş gösterdi sonra.
Korktunuz size bağlanılmasından, yapmacık sevginize inanılmasından… Şeytanlaştırdığınız kadınlara ve onlarla yaşadığınız tek gecelik ilişkilere
kucak açtınız.
Dokunuşları, sözleri, ilişkileri sahteleştirdiğiniz gibi, kadınları da sahteleştirdiniz.
Ne kadar güzel duygumuz varsa öldürdünüz hepsini…
Önce size olan sevgimizi, güvenimizi, saygımızı, en nihayetinde özgüvenimizi
alıp götürdünüz.
Öyle çok kırık kalp bıraktınız ki geride, yüzleşemez oldunuz geçmişinizle.
Geri dönüp bakamadığınız tüm hatalarınızı yeni kurbanlarınızda
tekrarlayıp durdunuz.
Gidişinizden sonra kadına gözyaşı dökmek ve mirasınız olan yaraları iyileştirmek
görev kılındı.
Gece yarılarında ayna karşısında gözümüzden damlayan siyah gözyaşlarını
seyrettik.
Nerede yanlış yaptığımızı sorgulayıp yüzleştik kendimizle.
Peki ya siz; bir kere bakabildiniz mi aynaya?