Ne zaman benden uzaklaşan bir gölge görsem eksilir tükenmez sandığım umutlarım.
Her gidiş beraberinde götürür avuç dolusu zamanı her gidenin ardından küçülür insanın yaşı.
Yokluk en çok solundan gelir insana en çok soluna iner apansız acılar.
Dil bildiğini unutur ya hani ben en lâl zamanlarımda sevdim seni.
Söylemediğim sözümdün yutkunup dudaklarımın arasından çıkaramadığım tükenmez sandığım kalemlerin yazamadığı ilk mısramdın.
Şimdi seni ne kadar sevsem diyorsun ya tek söz etmeden bir romanı anlatır gibi sev beni.
Sayfa sayfa işlesin sessizliğin yüreğime noktasına virgülüne dokunursam adam değilim.
Gecenin karanlığında mavi mavi sev beni boğulmaktan korktuğum derin suların olsun mabedim.
Kulaç kulaç sana yüzsün kendini bilmez yüzsüz sevdam ıslak dudaklarında son bulsun bu eşsiz maceram.
Şimdi yazmayan kalemleri bırakıp bir kenara gözümün yaşı ile düşerim notlarımı beni ne kadar sevdiğini umursamadan göz kırpıyorum sırtındaki yakamoza.
Eski bir ölüydün sanırmısın ki kışım döner yaza..
Uzaklardan geliyor şehrime bu soğuk.
En az ellerin kadar yabancısıyım öyle salına salına düşen kar tanelerinin.
Nasıl da güzel görünüyorlar halbuki bir önceki gecenin ayazından haberleri var mı acaba ?
Penceremi yalayan rüzgarın sesini duymuşlar mıdır o köpük köpük bulutların arasında ?
Ya da dudakların susup yüreklerin ezbere söylediği şarkı sözleriların hangisinden haberdar olurlar o kadar yukarda iken ?
Şimdi makamsız şarkı sözleriların öznesiz sözlerine özeniyorum.
Üzerimi örten geceyi takıp koluma sensizliğe seni anlatıyorum.
Kırıp dizlerimi odanın uzak köşesinde duvarlarımdaki gölgelere senli hayallerimi sunuyorum tok satıcı edası ile.
Fonda yine bir gitar sesi hafızamın tozlu raflarından indirdiğim bir şarkı sözlerinın esiri oluyorum.
Gece gibi sevsen beni diyorum farkında olmadan itiraf ediyorum en yasaklı yanlarımı.
Günün hükmünü sona erdiren gece gibi düşsen üzerime.
Senden öncekilerin girdabında boğulmalarımı unutup sığ sularında tadına varsam diyorum.
Sırtındaki yakamozu izlesem ıslak kirpiklerinin arasındaki gözlerinden.
Gece..
Ne çok yakışıyor gözlerine..
Ne varsa sana yakışan güzel görünüyor gözlerime.
İmlasını kaybetmiş mısralarım sen okuyunca buluyor yolunu öznesiz kalmıyor hiçbir cümlem.
En gizli anlamlarım açığa çıkıyor dudaklarının arasında.
Sen konuşuyorsun ben çözülüyorum..
Sen susuyorsun ben düğümleniyorum..
Tek kaçışım mısralarım oluyor sonra alıp kalemi elime seni sana yazmaya başlıyorum yine.
Gözlerine yakışan geceyi bırakıp bir kenara sırtına yakamozun düştüğü suların rengi ile yazıyorum sana.
Gecenin bir yarısı mavi boncuklar dağıtıyorum her noktanın ardından.
Satır başlarım şenlikli oluyor cümle adınla başladığında havada uçuşan harflerim kendiliğinden diziliyor adeta.
Sevdiğin bir şarkı sözleri açıyorum sonra.
Sayfamın kenarından taşıyor heyecanım.
Çocuksu bir hevesle gelişlerine kuruyorum saatlerimi umulmadık zamanlarda.
Yenik düştüğüm heyecanlarımı toparlayıp satır aralarında yeniden karşına çıkıyorum yalınayak öylece. Adıma inat küçük bir umuda bel bağlayıp tutunmaya çalışıyorum büyük boylu harflerime. Gidişlerini gizleyip gözlerine yakışan gecenin karanlıklarına derin bir mavinin içinden gelmelerini bekliyorum.
Gel diyorum avazımın çıktığı kadar susmalarım ile. Bilirim duyarsın ne kadar uzağımda olsan bile. Küçük bir yüreği yükleyip yüzdürdüğüm kağıt gemiler gibi rüzgarın ceplerinde ulaşır sana sesim. Yollar uzar mevsimler değişir kimene. Bir ses bir soluk olur düşerim yollarına yine.
Zordu kimbilir belki imkansız diyen bile olmuştu. Ama aşktı bu hamuru acı ile beraber yoğrulmuştu.
Şarkıları satırları geceyi ve maviyi yükleyip heybeme sana geliyorum.
İstersen sustur şarkı sözleriları satırları sil yazıldığı yerden. Geceyi sakla göğün göğsüne ve mavi sonsuza kadar görünmesin gözümüze ne çıkar.
Aşktır bu aşkın tadı seninle çıkar.
Yenik düşen heyecanlarımı kaldırıyorum yerinden.
Unutma tek sözüne bakar.
Başla dersin bıraktığın yerden başlar..
Her gidiş beraberinde götürür avuç dolusu zamanı her gidenin ardından küçülür insanın yaşı.
Yokluk en çok solundan gelir insana en çok soluna iner apansız acılar.
Dil bildiğini unutur ya hani ben en lâl zamanlarımda sevdim seni.
Söylemediğim sözümdün yutkunup dudaklarımın arasından çıkaramadığım tükenmez sandığım kalemlerin yazamadığı ilk mısramdın.
Şimdi seni ne kadar sevsem diyorsun ya tek söz etmeden bir romanı anlatır gibi sev beni.
Sayfa sayfa işlesin sessizliğin yüreğime noktasına virgülüne dokunursam adam değilim.
Gecenin karanlığında mavi mavi sev beni boğulmaktan korktuğum derin suların olsun mabedim.
Kulaç kulaç sana yüzsün kendini bilmez yüzsüz sevdam ıslak dudaklarında son bulsun bu eşsiz maceram.
Şimdi yazmayan kalemleri bırakıp bir kenara gözümün yaşı ile düşerim notlarımı beni ne kadar sevdiğini umursamadan göz kırpıyorum sırtındaki yakamoza.
Eski bir ölüydün sanırmısın ki kışım döner yaza..
Uzaklardan geliyor şehrime bu soğuk.
En az ellerin kadar yabancısıyım öyle salına salına düşen kar tanelerinin.
Nasıl da güzel görünüyorlar halbuki bir önceki gecenin ayazından haberleri var mı acaba ?
Penceremi yalayan rüzgarın sesini duymuşlar mıdır o köpük köpük bulutların arasında ?
Ya da dudakların susup yüreklerin ezbere söylediği şarkı sözleriların hangisinden haberdar olurlar o kadar yukarda iken ?
Şimdi makamsız şarkı sözleriların öznesiz sözlerine özeniyorum.
Üzerimi örten geceyi takıp koluma sensizliğe seni anlatıyorum.
Kırıp dizlerimi odanın uzak köşesinde duvarlarımdaki gölgelere senli hayallerimi sunuyorum tok satıcı edası ile.
Fonda yine bir gitar sesi hafızamın tozlu raflarından indirdiğim bir şarkı sözlerinın esiri oluyorum.
Gece gibi sevsen beni diyorum farkında olmadan itiraf ediyorum en yasaklı yanlarımı.
Günün hükmünü sona erdiren gece gibi düşsen üzerime.
Senden öncekilerin girdabında boğulmalarımı unutup sığ sularında tadına varsam diyorum.
Sırtındaki yakamozu izlesem ıslak kirpiklerinin arasındaki gözlerinden.
Gece..
Ne çok yakışıyor gözlerine..
Ne varsa sana yakışan güzel görünüyor gözlerime.
İmlasını kaybetmiş mısralarım sen okuyunca buluyor yolunu öznesiz kalmıyor hiçbir cümlem.
En gizli anlamlarım açığa çıkıyor dudaklarının arasında.
Sen konuşuyorsun ben çözülüyorum..
Sen susuyorsun ben düğümleniyorum..
Tek kaçışım mısralarım oluyor sonra alıp kalemi elime seni sana yazmaya başlıyorum yine.
Gözlerine yakışan geceyi bırakıp bir kenara sırtına yakamozun düştüğü suların rengi ile yazıyorum sana.
Gecenin bir yarısı mavi boncuklar dağıtıyorum her noktanın ardından.
Satır başlarım şenlikli oluyor cümle adınla başladığında havada uçuşan harflerim kendiliğinden diziliyor adeta.
Sevdiğin bir şarkı sözleri açıyorum sonra.
Sayfamın kenarından taşıyor heyecanım.
Çocuksu bir hevesle gelişlerine kuruyorum saatlerimi umulmadık zamanlarda.
Yenik düştüğüm heyecanlarımı toparlayıp satır aralarında yeniden karşına çıkıyorum yalınayak öylece. Adıma inat küçük bir umuda bel bağlayıp tutunmaya çalışıyorum büyük boylu harflerime. Gidişlerini gizleyip gözlerine yakışan gecenin karanlıklarına derin bir mavinin içinden gelmelerini bekliyorum.
Gel diyorum avazımın çıktığı kadar susmalarım ile. Bilirim duyarsın ne kadar uzağımda olsan bile. Küçük bir yüreği yükleyip yüzdürdüğüm kağıt gemiler gibi rüzgarın ceplerinde ulaşır sana sesim. Yollar uzar mevsimler değişir kimene. Bir ses bir soluk olur düşerim yollarına yine.
Zordu kimbilir belki imkansız diyen bile olmuştu. Ama aşktı bu hamuru acı ile beraber yoğrulmuştu.
Şarkıları satırları geceyi ve maviyi yükleyip heybeme sana geliyorum.
İstersen sustur şarkı sözleriları satırları sil yazıldığı yerden. Geceyi sakla göğün göğsüne ve mavi sonsuza kadar görünmesin gözümüze ne çıkar.
Aşktır bu aşkın tadı seninle çıkar.
Yenik düşen heyecanlarımı kaldırıyorum yerinden.
Unutma tek sözüne bakar.
Başla dersin bıraktığın yerden başlar..