Ben, Ben Olmalıyım
Sonra neydi yaşananlar,yaşanacak olanlar bilmiyorum, düşünmek istemiyorum. Hayatımı irdelemek acı veriyor. Sadece güzellikleri düşlemek,güzelliklere inanmak istiyorum. Gülmek istiyorum kahkahalarla yüzüm gülerken içim kan ağlasın istemiyorum. Biliyorum yapabilirim,nasılmı?Unutarak yüzüme hüzün çizgilerini yerleştiren herşeyi unutarak. Nasıl mı unutabilirim?
Yaşananların zamanda kaybolmasına zamana dağılmasına izin vererek. Ölürken bile en mutlu anlarım olmalı, düşüncelerimde.... Her zaman yaşamımın her anında sevmeliyim kendimi, aynaya bakıp, olamaz ne kadar çirkinim ne kadar solgun,dediğim anlarda bile sevmeliyim kendimi ve asla ihanet etmemeliyim sevgime.
Sonra başkalarının başka başka şeyleri ilgilendirmemeli beni hayatta insanın ne olduğunu bilmesi kadar güzel bir şey varmıdır, belki de olmaması gerekir. Ve inanmalıyım kendime benim için önemli olmamalı, koymamalı içime başkalarının başka başka söylemesi bana dair. Ben ben olmalıyım bu hayatta ben benden vazgeçinceye kadar.
-------------------------------
Anlayamazsın
Anlayamazsın; hiç tatmadığın, yaşamadığın duyguları anlayamazsın. Sen hiç sevdin mi ki, yüreğinin bir kuş kanadı misali çarptığını hissettinmi hiç? Bana bir baksa, yüzüme bir gülse dünyalar benim olurdu dedin mi hiç? Yolunu, sokağını, evini ezberlediğin hadi çık cama diye dualar ettiğin! Hayatının anlamı,yaşama sevincin, hayata umutla baktığın ikinci gözlerin oldu mu? Gecelerce onu düşleyip, sarhoş gibi yeni güne onu görebilme umuduyla merhaba dediğin oldu mu?
O benimle, o yanımda diye tirtir titrediğini, avuçlarının terlediğini nefesinin kesildiğini hissettiğin anların oldu mu? Uğruna herşeyi feda edebileceğin, hayatımdaki herkesi herşeyi çıkardım yalnızca sen varsın diyebildiğin, bir sevdiğin oldumu hiç?Anlayamazsın hiç tatmadığın, yaşamadığın duyguları anlayamazsın.
Kayboluş
Bugün kaybolanların arasında buldum kendimi, atılmışlığımın, yitirilmişliğimin ve yitirdiklerimin ezikliği içinde!Bir ışık ve karanlık gün daha bitti. Birazdan hava aydınlanacak ve ben yine kayboluşları yaşayacağım bir kez daha.
Günlerin neler getirdiğini bilmiyorum, anımsamıyorum! Ama birşeyler getirseydi küçük de olsa, bir mutluluk mu olurdu içimde diye düşünüyorum. Getirdiği bir yana götürdüğü o kadar çok şey var ki! Önce güveni götürüyor belki, sonra iyiliği, dostluğu! Değer yargıları, içtenlik birer birer siliniyor. Ve sonra insanlık gidiyor elden. Ailen, dost bildiklerin, çevren, belki sevgilin bile!İnandığın, hayata sımsıkı bağlanmak adına tutunduğun herşey, lanetler yağdırabileceğin kavramlara dönüşüyor.
Neden! Neden ışıklar farklı günü getirmiyor. Neden sahte bile olsa farklı şeyleri göstermiyor. Ve neden karanlık; saklamak yerine birşeyleri açıkca büsbütün ortaya seriyor?
Bana karanlık mı ışık mı? dediklerinde karanlık demiştim. Çünkü; hayatın çirkin, anlamsız, iğrenç taraflarını saklar sanmıştım. Şimdi aynı soruyu sorsalar bana, sanırım ne karanlığı ne de ışığı severim. Ben sonsuzluk derim belki de en masumane kavram bu olduğu için. Tanımlayamadığım ve yaşayamadığım sonsuzluk!
Sonra neydi yaşananlar,yaşanacak olanlar bilmiyorum, düşünmek istemiyorum. Hayatımı irdelemek acı veriyor. Sadece güzellikleri düşlemek,güzelliklere inanmak istiyorum. Gülmek istiyorum kahkahalarla yüzüm gülerken içim kan ağlasın istemiyorum. Biliyorum yapabilirim,nasılmı?Unutarak yüzüme hüzün çizgilerini yerleştiren herşeyi unutarak. Nasıl mı unutabilirim?
Yaşananların zamanda kaybolmasına zamana dağılmasına izin vererek. Ölürken bile en mutlu anlarım olmalı, düşüncelerimde.... Her zaman yaşamımın her anında sevmeliyim kendimi, aynaya bakıp, olamaz ne kadar çirkinim ne kadar solgun,dediğim anlarda bile sevmeliyim kendimi ve asla ihanet etmemeliyim sevgime.
Sonra başkalarının başka başka şeyleri ilgilendirmemeli beni hayatta insanın ne olduğunu bilmesi kadar güzel bir şey varmıdır, belki de olmaması gerekir. Ve inanmalıyım kendime benim için önemli olmamalı, koymamalı içime başkalarının başka başka söylemesi bana dair. Ben ben olmalıyım bu hayatta ben benden vazgeçinceye kadar.
-------------------------------
Anlayamazsın
Anlayamazsın; hiç tatmadığın, yaşamadığın duyguları anlayamazsın. Sen hiç sevdin mi ki, yüreğinin bir kuş kanadı misali çarptığını hissettinmi hiç? Bana bir baksa, yüzüme bir gülse dünyalar benim olurdu dedin mi hiç? Yolunu, sokağını, evini ezberlediğin hadi çık cama diye dualar ettiğin! Hayatının anlamı,yaşama sevincin, hayata umutla baktığın ikinci gözlerin oldu mu? Gecelerce onu düşleyip, sarhoş gibi yeni güne onu görebilme umuduyla merhaba dediğin oldu mu?
O benimle, o yanımda diye tirtir titrediğini, avuçlarının terlediğini nefesinin kesildiğini hissettiğin anların oldu mu? Uğruna herşeyi feda edebileceğin, hayatımdaki herkesi herşeyi çıkardım yalnızca sen varsın diyebildiğin, bir sevdiğin oldumu hiç?Anlayamazsın hiç tatmadığın, yaşamadığın duyguları anlayamazsın.
Kayboluş
Bugün kaybolanların arasında buldum kendimi, atılmışlığımın, yitirilmişliğimin ve yitirdiklerimin ezikliği içinde!Bir ışık ve karanlık gün daha bitti. Birazdan hava aydınlanacak ve ben yine kayboluşları yaşayacağım bir kez daha.
Günlerin neler getirdiğini bilmiyorum, anımsamıyorum! Ama birşeyler getirseydi küçük de olsa, bir mutluluk mu olurdu içimde diye düşünüyorum. Getirdiği bir yana götürdüğü o kadar çok şey var ki! Önce güveni götürüyor belki, sonra iyiliği, dostluğu! Değer yargıları, içtenlik birer birer siliniyor. Ve sonra insanlık gidiyor elden. Ailen, dost bildiklerin, çevren, belki sevgilin bile!İnandığın, hayata sımsıkı bağlanmak adına tutunduğun herşey, lanetler yağdırabileceğin kavramlara dönüşüyor.
Neden! Neden ışıklar farklı günü getirmiyor. Neden sahte bile olsa farklı şeyleri göstermiyor. Ve neden karanlık; saklamak yerine birşeyleri açıkca büsbütün ortaya seriyor?
Bana karanlık mı ışık mı? dediklerinde karanlık demiştim. Çünkü; hayatın çirkin, anlamsız, iğrenç taraflarını saklar sanmıştım. Şimdi aynı soruyu sorsalar bana, sanırım ne karanlığı ne de ışığı severim. Ben sonsuzluk derim belki de en masumane kavram bu olduğu için. Tanımlayamadığım ve yaşayamadığım sonsuzluk!