sEmih
Kayıtlı Üye
Bektaşilik Tarikatının kuruluşunda geçirdiği süreç, kurucusunun kim veya kimler olduğu, bu süreçte Hacı Bektaşın konumunun ne olduğu, tarikatın piri mi, yoksa kurucusu mu olduğu, Balım Sultanın tarikata nasıl bir yapı kazandırdığı yüzyıllar geçmesine karşın hala tartışmalıdır. Öteden beri bu konuda yazanların çoğunluğu, Hacı Bektaşın tarikat kurmadığı ve Bektaşiliğin yalnızca piriolduğu kanısındadırlar. Bektaşiliği XVI. y. yılda Balım Sultanın kurduğunu savunurlar. Jacop, Tschudi, Şemseddin Sami Bey gibi eski yazarlardan tutun, A. Yaşar Ocak gibi yeni yazarlara kadar birçok araştırmacı bu görüştedirler. Durum böyle olunca şu iki soru halen tartışılırlığını koruyor demektir: 1) Bektaşilik Tarikatı ne zaman kurulmuştur? 2) Bektaşilik Tarikatının kurucusu kimdir? Hacı Bektaş Veli mi, Balım Sultan mı? Bu süreçte başkalarının da rolü var mıdır ? . .
a- Hacı Bektaş Veli:
Prof. F. Köprülü, Bektaşilik Tarikatının kurucu olarak kabul edilen Balım Sultandan en az bir yüzyıl öncesinde Bektaşiliğin tarikat olarak varlığını sürdürdüğü, tüm ayin ve erkanıyla birlikte kurulu olduğunu yazmalara dayanarak savunur. Bektaşi şairi Muhyiddin (öl. 1476) Hızırname adlı kitabında Hacı Bektaştan söz eder ve Sarı Saltık, Yunus Emre gibi diğer dervişlerin ona bağlılığını vurgular. Eminüddin Baba b. Davud Fakih tarafından yazılarak 1497-98lerde II. Bayezıta sunulan Risale-i Kudsiyyede şeyhlerin taclarındaki alametten söz edilirken, Bektaşi geleneğinin ünlü Elifi tacına da değinilir.Elifi tac, Aşıkpaşaoğlunun tarihinde de yer alır. Doğallıkla bunlar göstermektedir ki, Bektaşiliğin bütün resmi adap ve erkanı Balım Sultandan çok önceleri oluşumunu tamamlamış, XV. y. yıllarda biçimleşmiş ve kurumlaşmış olarak karşımıza çıkmaktadır.
Hacı Bektaş, Bektaşiliğin piridir. Bektaşilik Tarikatını Hacı Bektaş kurmuştur. Hacı Bektaş, Horasan Okulundan aldığı Dört Kapıanlayışına, her kapıya onar makamekleyerek Dört Kapı Kırk Makamdan oluşan tarikatın altyapısını kurar. Buna, Bektaşi Seyri Sülüğü de denir.Kaygusuz Abdal, Bektaşi erkannamesi üzerinde düzenlemeler yapar. Bektaşiliğin ilk erkennamesini yazan o olur. Böylece Bektaşi Tarikatının ilk tüzük yapıcısı Kaygusuz Abdaldır. Balım Sultansa bu erkannameyi sonradan geliştirmiştir ve kurumlaştırmıştır.Hacı Bektaşdan sonra tarikatın başına Abdal Musa geçmiştir. Bektaşilik; XVI. yıldan sonra Batınilik, Hurufilik, Ahilik, Kalenderilik, Haydarilik, Nakşibendilik, Melamilik, Şiilik, Oniki ve Sekiz İmamcılık gibi inanç eğilim ve topluluklarını içine alıp eriterek bir bireşime (senteze) ulaşmıştır.
Hacı Bektaş dağınık Alevi ve Alevilik türevi akımları ve toplulukları içine almış, yeniden kalıba dökmüş, Aleviliği yeniden derneştirmiş ve Alevi- Bektaşiliğin yolunu çizmiştir. Bunu da doğallıkla kurduğu tarikatıyla yapmıştır. Çevresine bir takım görevliler alması, bunların bir bölümünü kimi yerlere görevlendirerek göndermesi, oralarda aydınlatma/ irşat çalışmaları yaptırması, Anadoludaki diğer Alevi ocakları ile ilişki kurarak kendine bağlaması, onları yönlendirmesi Onun bir tarikat kurduğunun ve bunları tarikatı/ örgütü yoluyla yaptığının kanıtlarıdır. Zaten başka türlü de bu çalışmaları yürütemezdi, Alevi topluluklarını bir çatı altında toplayamazdı, adını bu ekole veremezdi, tüm Anadolu ocakları tarafından serçeşme olarak kabul edilmezdi. Bu nedenlerle Hacı Bektaş, Alevi- Bektaşi toplumunun gözünde yolun- yolağın piridir, tarikatın kurucusudur. Dönemin örgütlenme biçimi de böyleydi. Alevi toplumu böyle bilmekte, böyle inanmaktadır. Balım Sultan onlara göre ikinci pir (piri sani)dir. Alevilik- Bektaşilik araştırmacısı İngiliz J. K. Birge bu süreci Alevi toplumunun yorumuna göre yapar. Ona göre; XIII. yüzyıldan başlayarak Küçük Asyadan ismen ait oldukları çeşitli dinlerden karışmış öğeler içeren bir tür halk dini gelişti. Hacı Bektaşın, harekete yardımcı olan gezginci ruhani önderlerden biri olarak giderek artan bir biçimde üstünlüğü tanındı, yalnızca Kırşehir yakınındaki köy adını ondan almakla kalmadı, fakat tüm Küçük Asyada sayısız köyde onun adı pir olarak ünlendi. Balım Sultanla kent içi ve yakınlarındaki tekkelerde daha yetkinleştirilmiş bir ritüel ve örgütlenme başladı. Bu örgütlenme, belirli ölçülerde çok benzer inanç ve uygulamaları sürdüren, fakat Bektaşiliğin düzenlenmiş sisteminin dışında kalan köy gruplarından farklılaştı ve daha biçimsel olarak örgütlenmiş Bektaşi Tarikatı haline geldi.
b- Balım Sultan:
Balım Sultan (1462 (? )-1516), geniş bir kitleye göre Bektaşiliğin önemli bir ulusudur. İkinci piri (piri sani), kurucusu ve kurumlaştırıcısı olarak görülür. Kurucusu olamadığını daha önce kanıtladık. Yalnız ikinci piri olduğu, kurumlaştırdığı, yolu yasal bir kurum durumuna getirdiği, Bektaşiliğin varolan yapısına yeni bir biçim kazandırdığı, erkanını geliştirerek yeniden düzenlediği kesindir. Bektaşilik onunla birlikte devlet tarafından tanınır ve geniş yığınlara mal olur. 1501lerde dönemin padişahı II. Bayezıt tarafından Kırşehirdeki Hacı Bektaş Dergahının başına atanır. Amaç; Türk/Türkmen Kızılbaş-Alevi-Bektaşiyi İranın Şiilik etkisinden korumaktır. Bu durum Bektaşilikle devletin ilişkilerini arttırır. Bundan sonra, devlet içerisindeki birçok yönetici bürokrat ve ulemadan insanlar doğrudan Bektaşilik Tarikatının üyeleri olurlar.
Balım Sultan, Hacı Bektaştan sonraki mihenk taşıdır. Bektaşiliğin toplumsal ve insancıl yönlerini, barışseverliğini ve yardımseverliğini ön plana çıkaran bir gönül eridir. Yüzyıllardan beri gelen Alevi- Bektaşiliğe ait kuralları derlemiş ve dergahta bir düzen içerisinde yaşama geçirilmesini sağlamıştır. Sözel olan Bektaşi geleneğinde düzenlemeler yaparak, yazılı metin haline getirmiştir. Yapısal olarak Bektaşiliği kurallara bağlamıştır. Balım Sultanla Bektaşilik erkannamesi son biçimini almıştır. Böylece geniş bir coğrafik alana yayılan Bektaşilik uygulamasında birörneklilik sağlanmış olur.
Balım Sultan XVI. y. yılda Bektaşiliği Haydariliğin bir kolu, türevi olmaktan kurtarır, Haydarilik etkilerinden arındırır. Osmanlı Devletinin de desteğini alarak Hacı Bektaşın adına yeniden yapılandırır.Artık bu yüzyıldan sonra Bektaşilik bağımsız bir tarikattır. Diğer Batıni- Alevi eğilimli tarikatları içerisinde eritip özümleyecek güçtedir.
Balım Sultan yola, tarikatın pratiğine sürekli bir biçim ve içerik kazandıracak yeni etkiler getirmiştir. Geliştirilen erkana göre yola girenlerle sıkı ilişki içerisinde örgütlenmiş bir Bektaşi toplumu ortaya çıkarmayı amaçlamıştır. Tarikata bir disiplin getirmiştir. Kent içi ve kenti çevreleyen tekkelerde daha yetkinleştirilmiş bir ritüel ve örgütlenme başlatmıştır. Giderek düzenlenmiş sistemin dışında kalan köy gruplarından farklılaşan, bir biçime ulaşmış Bektaşilik Tarikatı yaratmıştır. Bu örgütünü kendisi tarafından kurulan sistemin ruhani ve örgütsel başı olan Dedelerle yaymayı ve yaşatmayı amaçlamıştır. Çelebiler Anadolu ve köylük yörelerde tutunurken, kentsel yörelerde Balım Sultan ekolü benimsenir. Balım Sultan, soydan Alevi olmayanlara kapı açarak Bektaşi olabilmelerinin yolunu açar ve Alevi- Bektaşilik alanında önemli bir reform yapar. Dedebabalıkla yönetilen Bektaşiliğin bu kolu ne var ki fazla yaygınlaşamamış, bugün ancak birkaç yüzbin kişilik bir topluluktan öteye gidememiştir.
Balım Sultana kadar Bektaşilik, genellikle kırsal kesimlerde ve köylük yörelerde tutunmuş, Alevi- Türkmen içerisinde benimsenme olanağı bulmuştur. Özellikle Aleviliğin bir türevi ve Aleviliği yeniden biçimleyen, derneştiren, onları eğiterek disipline eden bir eğilim olarak kendini ortaya korken, Balım Sultanla kentsel kesimlere ve Osmanlı aydınları arasına da girmiştir. Böylece Bektaşilik tarihinde yeni bir dönem başlar ve Bektaşiler; Köy Bektaşisi, Kent Bektaşisi olarak farklılaşırlar. Kent Bektaşiliğine Nazenin Tarikatı veya Babagan Kolu (Babalar Kolu) da denir.
Balım Sultan, Oniki İmam anlayışını yola kazandırır. Bu, Onun yaptığı yeniliklerin başındadır. Oniki İmam törenleri, oniki çerağ, oniki post, palhenk, evlenmemiş (mücerred) babalık kuralı, şerbet yerine şarap, ibahiyecilik, üçleme (teslis), Hurufilik etkisi Onunla tarikata girer. Balım Sultan düzenlemesinde ünlü Dört Kapının şeriat ve tarikat kapıları yer almaz. Bu kapıların kullanılmasına gerek görülmez.
Oniki İmam inancı Alevi-Şiilikte başından beri olmasına karşın, Bektaşilik Tarikatının temel töreleri arasına Balım Sultanla girer. Tarikatın temel direği olur. Her bağlının, müridin temel inanışları içerisinde yer alan bir ilke olur.Bu temel ilke Alevi- Bektaşi edebiyatının temel çeşnisi ve zenginliği olacaktır. Hemen hemen tüm Alevi- Bektaşi ozanları Oniki İmam çeşnisini şiirlerinde malzeme olarak kullanacaklardır. Alevi-Bektaşi edebiyatı bu zenginlik üzerine kurulmuştur dersek, doğruyu söylemiş oluruz.
Oniki İmam anlayışına paralel olarak yaşam oniki rakamı üzerine sistemleştirilmiştir. Cemlerde simgesel olarak oniki çerağ yakılır. Kemer üzerine Oniki İmamı simgeleyen oniki köşeli palheng taşı denilen taş takılır. Bu dervişlerin gönüllerini Tanrıya bağlayan bir simge olarak algılanır. Eline, diline, beline sahip olmayı gerektirir. Bektaşi tacı oniki dilimlidir. Tekkelerin meydan yerleri, tekke üstündeki baca ve kubbeler hep oniki dilimli olur. Bektaşi tekkelerinde pire hizmet görevlerinin her biri bir post ile simgeleştirilir ve temsil edilir. Bu anlayışı Balım Sultan oniki post biçiminde biçimleyerek tarikatın töreleri arasına kazandırmıştır. Postlardan herbiri, Bektaşiliğin en büyük adlarından birine bağlanarak anılmış ve böylece o kişiler ölümsüzleştirilmiştir. Oniki İmam sırrı olan Oniki Post şunlardır:
1. Baba Postu: Horasan postu(Hacı Bektaş Veli)
2. Aşçı Postu: Seyyid Ali Sultan postu
3. Ekmekçi Postu: Balım Sultan postu
4. Nakib Postu: Kaygusuz Sultan Abdal postu
5. Atacı Postu: Kanber Ali postu
6. Meydancı Postu: Sarı İsmail postu
7. Türbedar postu: Kara Donlu Can Baba postu
8. Kilerci Postu: Hacım Sultan postu
9. Kahveci Postu: Şah Şazeli postu
10. Kurbancı Postu: Hz. İbrahim postu
11. Ayakçı Postu: Abdal Musa postu
12. Mihmanevi Postu: Hızır Peygamber postu
Bektaşi tekkelerinde yapılan temel hizmetlerin herbiri bir Alevi- Bektaşi ulusunun adına dayandırılarak adlandırılır ve yapılır. Bunlar da oniki anlayışı üzerine oturtulmuştur. Şu adlar yer alır:
1. Tarikatçı: İmam Hasan
2. Ferraş(yatak serme görevlisi) : İmam Hüseyin
3. Hallak(berber) : Muhammed Hanefi
4. Zakir(saz çalıp nefes okuyan) : Abdüssamed
5. Sofracı: Abdülvahid
6. İbrikdar: Selman Farisi
7. Saki(su ve şarap dağıtıcısı) : Tayyib
8. Meydan Hizmetçisi: Abdümuin
9. Gözcü: Abdülkerim
10. Pervane(haberci, kılavuz) : Abdullah
11. Çerağcı(ışıkları yakan) : Hadi Ekber
12. Bevvab(kapıcı) : Abdülcelil
Bekktaşilikte şerbetin yerini şarabın alması Balım Sultanla töreleşir ve yola girer. Fakat bu bir yerde bir içki serbestliği değildir. İçki, insan için, yol bağlıları için bir mihenk taşı olarak görülür. Yol bağlıları böylece bir denemeden, bir sınavdan geçirilir. İçki/ dem/ dolu yolun belli kuralları çerçevesinde alınır. Töresel ve törensel bir değer taşır. Cem töreninin bir parçası olur.
Dedebabalık, evlenmemiş (mücerret) babalık kurumu ve mengüç Balım Sultanla yola girer ve usül haline gelir. Dedebabalık yoluyla Bektaşi Tarikatı yönetilmeye çalışılır. Dedebabalık, Hacı Bektaşın görevini vekaleten üslenen makamdır. Dedebabalar, Hacı Bektaşın vekilleridirler. Doğallıkla Dedebabalık, Çelebiler kolu ve Alevi- Kızılbaşlarca genellikle benimsenmez. Bektaşiliğin Babagan Kolunun başı olarak tarikatın yönetiminde varlıklarını sürdürürler. Mücerredliğin kurucusu Balım Sultandır. Ona kadar bu uygulama yoktur. Kendisi de evlenmeyerek bu uygulamaya önderlik etmiştir. Amacı profesyonel dervişler yetiştirmek ve tarikatı bunlarla yürütmektir. Mücerredlikle, insanı yoldan alıkoyan nesnelerden ırak tutmak ereklenir. Sonradan Hilmi Dedebaba Şahkulu Sultan Dergahıında bu töreyi ve töreni yürütmüştür. Arnavutluka giden Salih Niyazi Baba bu töreyi orada sürdürmüştür. Bu tören Dimetokada Seyid Ali Sultan (Kızıl Deli) Dergahı ile Kerbeladaki Bektaşi Dergahında sürdürülürken sonraları töre buralarda bırakılmış, yalnızca Pirevinde yürütülür olmuştur. Terk ve tecrit anlamında dervişlerin kulağına mengüç veya diğer adıyla teslim halkası bir törenle takılır. Bunlar dervişi dünyadan ve dünyasal nesnelerden, etkenlerden arındırmayı, soyutlamayı simgelerler. Mengüç, eski Türk/ Oğuz geleneğidir. Kaynaklarda tiginlerin kulaklarına mengüç/ küpe taktıkları görülmektedir.
İbahilik; Sünni anlayışın yasakladığı ve günah olarak değerlendirdiği şeyleri yasak görmemektir. Hatta bir bölümünün tersini yapmak anlayışıdır. Bu anlayış yolun temel kurallarından biri durumuna Balım Sultanla gelir. İslamlığa bir yorumdur. Sünni İslamın, İslamlık olarak ortaya sürdüğü şeyleri, Alevi- Bektaşi anlayışından süzerek/ geçirerek kabul etme veya kabul etmeme anlayışı ve tavrıdır. Alevi-Bektaşiliğin özgün yanını ve - Sünniliğe karşın- kimliğini bu anlayış ortaya kor. Alevi-Bektaşiliğe yorum (tevil) yolunu açar. Bir başka deyişle Alevi- Bektaşiliğin felsefik altyapısını oluşturur.
Üçleme (teslis) ve hulûl, Balım Sultanla yolun töresi haline gelir. Tarikata girmesinde Hurufilik aracılık yapmıştır. Üçleme (teslis), Hıristiyanlığın baba-oğul-kutsal ruh anlayışını çağrıştırır. Alevi-Bektaşilikte Allah-Muhammed-Ali biçiminde yer alır. Tanrının görünüş alanına çıkması, evren ve insanla bütünleşmesi olan hûlul öncelerde de vardır. Tasavvufun zengin malzemelerindendir. Bektaşilik de bu anlayışı alarak yolun töresi içine sokmuştur.
a- Hacı Bektaş Veli:
Prof. F. Köprülü, Bektaşilik Tarikatının kurucu olarak kabul edilen Balım Sultandan en az bir yüzyıl öncesinde Bektaşiliğin tarikat olarak varlığını sürdürdüğü, tüm ayin ve erkanıyla birlikte kurulu olduğunu yazmalara dayanarak savunur. Bektaşi şairi Muhyiddin (öl. 1476) Hızırname adlı kitabında Hacı Bektaştan söz eder ve Sarı Saltık, Yunus Emre gibi diğer dervişlerin ona bağlılığını vurgular. Eminüddin Baba b. Davud Fakih tarafından yazılarak 1497-98lerde II. Bayezıta sunulan Risale-i Kudsiyyede şeyhlerin taclarındaki alametten söz edilirken, Bektaşi geleneğinin ünlü Elifi tacına da değinilir.Elifi tac, Aşıkpaşaoğlunun tarihinde de yer alır. Doğallıkla bunlar göstermektedir ki, Bektaşiliğin bütün resmi adap ve erkanı Balım Sultandan çok önceleri oluşumunu tamamlamış, XV. y. yıllarda biçimleşmiş ve kurumlaşmış olarak karşımıza çıkmaktadır.
Hacı Bektaş, Bektaşiliğin piridir. Bektaşilik Tarikatını Hacı Bektaş kurmuştur. Hacı Bektaş, Horasan Okulundan aldığı Dört Kapıanlayışına, her kapıya onar makamekleyerek Dört Kapı Kırk Makamdan oluşan tarikatın altyapısını kurar. Buna, Bektaşi Seyri Sülüğü de denir.Kaygusuz Abdal, Bektaşi erkannamesi üzerinde düzenlemeler yapar. Bektaşiliğin ilk erkennamesini yazan o olur. Böylece Bektaşi Tarikatının ilk tüzük yapıcısı Kaygusuz Abdaldır. Balım Sultansa bu erkannameyi sonradan geliştirmiştir ve kurumlaştırmıştır.Hacı Bektaşdan sonra tarikatın başına Abdal Musa geçmiştir. Bektaşilik; XVI. yıldan sonra Batınilik, Hurufilik, Ahilik, Kalenderilik, Haydarilik, Nakşibendilik, Melamilik, Şiilik, Oniki ve Sekiz İmamcılık gibi inanç eğilim ve topluluklarını içine alıp eriterek bir bireşime (senteze) ulaşmıştır.
Hacı Bektaş dağınık Alevi ve Alevilik türevi akımları ve toplulukları içine almış, yeniden kalıba dökmüş, Aleviliği yeniden derneştirmiş ve Alevi- Bektaşiliğin yolunu çizmiştir. Bunu da doğallıkla kurduğu tarikatıyla yapmıştır. Çevresine bir takım görevliler alması, bunların bir bölümünü kimi yerlere görevlendirerek göndermesi, oralarda aydınlatma/ irşat çalışmaları yaptırması, Anadoludaki diğer Alevi ocakları ile ilişki kurarak kendine bağlaması, onları yönlendirmesi Onun bir tarikat kurduğunun ve bunları tarikatı/ örgütü yoluyla yaptığının kanıtlarıdır. Zaten başka türlü de bu çalışmaları yürütemezdi, Alevi topluluklarını bir çatı altında toplayamazdı, adını bu ekole veremezdi, tüm Anadolu ocakları tarafından serçeşme olarak kabul edilmezdi. Bu nedenlerle Hacı Bektaş, Alevi- Bektaşi toplumunun gözünde yolun- yolağın piridir, tarikatın kurucusudur. Dönemin örgütlenme biçimi de böyleydi. Alevi toplumu böyle bilmekte, böyle inanmaktadır. Balım Sultan onlara göre ikinci pir (piri sani)dir. Alevilik- Bektaşilik araştırmacısı İngiliz J. K. Birge bu süreci Alevi toplumunun yorumuna göre yapar. Ona göre; XIII. yüzyıldan başlayarak Küçük Asyadan ismen ait oldukları çeşitli dinlerden karışmış öğeler içeren bir tür halk dini gelişti. Hacı Bektaşın, harekete yardımcı olan gezginci ruhani önderlerden biri olarak giderek artan bir biçimde üstünlüğü tanındı, yalnızca Kırşehir yakınındaki köy adını ondan almakla kalmadı, fakat tüm Küçük Asyada sayısız köyde onun adı pir olarak ünlendi. Balım Sultanla kent içi ve yakınlarındaki tekkelerde daha yetkinleştirilmiş bir ritüel ve örgütlenme başladı. Bu örgütlenme, belirli ölçülerde çok benzer inanç ve uygulamaları sürdüren, fakat Bektaşiliğin düzenlenmiş sisteminin dışında kalan köy gruplarından farklılaştı ve daha biçimsel olarak örgütlenmiş Bektaşi Tarikatı haline geldi.
b- Balım Sultan:
Balım Sultan (1462 (? )-1516), geniş bir kitleye göre Bektaşiliğin önemli bir ulusudur. İkinci piri (piri sani), kurucusu ve kurumlaştırıcısı olarak görülür. Kurucusu olamadığını daha önce kanıtladık. Yalnız ikinci piri olduğu, kurumlaştırdığı, yolu yasal bir kurum durumuna getirdiği, Bektaşiliğin varolan yapısına yeni bir biçim kazandırdığı, erkanını geliştirerek yeniden düzenlediği kesindir. Bektaşilik onunla birlikte devlet tarafından tanınır ve geniş yığınlara mal olur. 1501lerde dönemin padişahı II. Bayezıt tarafından Kırşehirdeki Hacı Bektaş Dergahının başına atanır. Amaç; Türk/Türkmen Kızılbaş-Alevi-Bektaşiyi İranın Şiilik etkisinden korumaktır. Bu durum Bektaşilikle devletin ilişkilerini arttırır. Bundan sonra, devlet içerisindeki birçok yönetici bürokrat ve ulemadan insanlar doğrudan Bektaşilik Tarikatının üyeleri olurlar.
Balım Sultan, Hacı Bektaştan sonraki mihenk taşıdır. Bektaşiliğin toplumsal ve insancıl yönlerini, barışseverliğini ve yardımseverliğini ön plana çıkaran bir gönül eridir. Yüzyıllardan beri gelen Alevi- Bektaşiliğe ait kuralları derlemiş ve dergahta bir düzen içerisinde yaşama geçirilmesini sağlamıştır. Sözel olan Bektaşi geleneğinde düzenlemeler yaparak, yazılı metin haline getirmiştir. Yapısal olarak Bektaşiliği kurallara bağlamıştır. Balım Sultanla Bektaşilik erkannamesi son biçimini almıştır. Böylece geniş bir coğrafik alana yayılan Bektaşilik uygulamasında birörneklilik sağlanmış olur.
Balım Sultan XVI. y. yılda Bektaşiliği Haydariliğin bir kolu, türevi olmaktan kurtarır, Haydarilik etkilerinden arındırır. Osmanlı Devletinin de desteğini alarak Hacı Bektaşın adına yeniden yapılandırır.Artık bu yüzyıldan sonra Bektaşilik bağımsız bir tarikattır. Diğer Batıni- Alevi eğilimli tarikatları içerisinde eritip özümleyecek güçtedir.
Balım Sultan yola, tarikatın pratiğine sürekli bir biçim ve içerik kazandıracak yeni etkiler getirmiştir. Geliştirilen erkana göre yola girenlerle sıkı ilişki içerisinde örgütlenmiş bir Bektaşi toplumu ortaya çıkarmayı amaçlamıştır. Tarikata bir disiplin getirmiştir. Kent içi ve kenti çevreleyen tekkelerde daha yetkinleştirilmiş bir ritüel ve örgütlenme başlatmıştır. Giderek düzenlenmiş sistemin dışında kalan köy gruplarından farklılaşan, bir biçime ulaşmış Bektaşilik Tarikatı yaratmıştır. Bu örgütünü kendisi tarafından kurulan sistemin ruhani ve örgütsel başı olan Dedelerle yaymayı ve yaşatmayı amaçlamıştır. Çelebiler Anadolu ve köylük yörelerde tutunurken, kentsel yörelerde Balım Sultan ekolü benimsenir. Balım Sultan, soydan Alevi olmayanlara kapı açarak Bektaşi olabilmelerinin yolunu açar ve Alevi- Bektaşilik alanında önemli bir reform yapar. Dedebabalıkla yönetilen Bektaşiliğin bu kolu ne var ki fazla yaygınlaşamamış, bugün ancak birkaç yüzbin kişilik bir topluluktan öteye gidememiştir.
Balım Sultana kadar Bektaşilik, genellikle kırsal kesimlerde ve köylük yörelerde tutunmuş, Alevi- Türkmen içerisinde benimsenme olanağı bulmuştur. Özellikle Aleviliğin bir türevi ve Aleviliği yeniden biçimleyen, derneştiren, onları eğiterek disipline eden bir eğilim olarak kendini ortaya korken, Balım Sultanla kentsel kesimlere ve Osmanlı aydınları arasına da girmiştir. Böylece Bektaşilik tarihinde yeni bir dönem başlar ve Bektaşiler; Köy Bektaşisi, Kent Bektaşisi olarak farklılaşırlar. Kent Bektaşiliğine Nazenin Tarikatı veya Babagan Kolu (Babalar Kolu) da denir.
Balım Sultan, Oniki İmam anlayışını yola kazandırır. Bu, Onun yaptığı yeniliklerin başındadır. Oniki İmam törenleri, oniki çerağ, oniki post, palhenk, evlenmemiş (mücerred) babalık kuralı, şerbet yerine şarap, ibahiyecilik, üçleme (teslis), Hurufilik etkisi Onunla tarikata girer. Balım Sultan düzenlemesinde ünlü Dört Kapının şeriat ve tarikat kapıları yer almaz. Bu kapıların kullanılmasına gerek görülmez.
Oniki İmam inancı Alevi-Şiilikte başından beri olmasına karşın, Bektaşilik Tarikatının temel töreleri arasına Balım Sultanla girer. Tarikatın temel direği olur. Her bağlının, müridin temel inanışları içerisinde yer alan bir ilke olur.Bu temel ilke Alevi- Bektaşi edebiyatının temel çeşnisi ve zenginliği olacaktır. Hemen hemen tüm Alevi- Bektaşi ozanları Oniki İmam çeşnisini şiirlerinde malzeme olarak kullanacaklardır. Alevi-Bektaşi edebiyatı bu zenginlik üzerine kurulmuştur dersek, doğruyu söylemiş oluruz.
Oniki İmam anlayışına paralel olarak yaşam oniki rakamı üzerine sistemleştirilmiştir. Cemlerde simgesel olarak oniki çerağ yakılır. Kemer üzerine Oniki İmamı simgeleyen oniki köşeli palheng taşı denilen taş takılır. Bu dervişlerin gönüllerini Tanrıya bağlayan bir simge olarak algılanır. Eline, diline, beline sahip olmayı gerektirir. Bektaşi tacı oniki dilimlidir. Tekkelerin meydan yerleri, tekke üstündeki baca ve kubbeler hep oniki dilimli olur. Bektaşi tekkelerinde pire hizmet görevlerinin her biri bir post ile simgeleştirilir ve temsil edilir. Bu anlayışı Balım Sultan oniki post biçiminde biçimleyerek tarikatın töreleri arasına kazandırmıştır. Postlardan herbiri, Bektaşiliğin en büyük adlarından birine bağlanarak anılmış ve böylece o kişiler ölümsüzleştirilmiştir. Oniki İmam sırrı olan Oniki Post şunlardır:
1. Baba Postu: Horasan postu(Hacı Bektaş Veli)
2. Aşçı Postu: Seyyid Ali Sultan postu
3. Ekmekçi Postu: Balım Sultan postu
4. Nakib Postu: Kaygusuz Sultan Abdal postu
5. Atacı Postu: Kanber Ali postu
6. Meydancı Postu: Sarı İsmail postu
7. Türbedar postu: Kara Donlu Can Baba postu
8. Kilerci Postu: Hacım Sultan postu
9. Kahveci Postu: Şah Şazeli postu
10. Kurbancı Postu: Hz. İbrahim postu
11. Ayakçı Postu: Abdal Musa postu
12. Mihmanevi Postu: Hızır Peygamber postu
Bektaşi tekkelerinde yapılan temel hizmetlerin herbiri bir Alevi- Bektaşi ulusunun adına dayandırılarak adlandırılır ve yapılır. Bunlar da oniki anlayışı üzerine oturtulmuştur. Şu adlar yer alır:
1. Tarikatçı: İmam Hasan
2. Ferraş(yatak serme görevlisi) : İmam Hüseyin
3. Hallak(berber) : Muhammed Hanefi
4. Zakir(saz çalıp nefes okuyan) : Abdüssamed
5. Sofracı: Abdülvahid
6. İbrikdar: Selman Farisi
7. Saki(su ve şarap dağıtıcısı) : Tayyib
8. Meydan Hizmetçisi: Abdümuin
9. Gözcü: Abdülkerim
10. Pervane(haberci, kılavuz) : Abdullah
11. Çerağcı(ışıkları yakan) : Hadi Ekber
12. Bevvab(kapıcı) : Abdülcelil
Bekktaşilikte şerbetin yerini şarabın alması Balım Sultanla töreleşir ve yola girer. Fakat bu bir yerde bir içki serbestliği değildir. İçki, insan için, yol bağlıları için bir mihenk taşı olarak görülür. Yol bağlıları böylece bir denemeden, bir sınavdan geçirilir. İçki/ dem/ dolu yolun belli kuralları çerçevesinde alınır. Töresel ve törensel bir değer taşır. Cem töreninin bir parçası olur.
Dedebabalık, evlenmemiş (mücerret) babalık kurumu ve mengüç Balım Sultanla yola girer ve usül haline gelir. Dedebabalık yoluyla Bektaşi Tarikatı yönetilmeye çalışılır. Dedebabalık, Hacı Bektaşın görevini vekaleten üslenen makamdır. Dedebabalar, Hacı Bektaşın vekilleridirler. Doğallıkla Dedebabalık, Çelebiler kolu ve Alevi- Kızılbaşlarca genellikle benimsenmez. Bektaşiliğin Babagan Kolunun başı olarak tarikatın yönetiminde varlıklarını sürdürürler. Mücerredliğin kurucusu Balım Sultandır. Ona kadar bu uygulama yoktur. Kendisi de evlenmeyerek bu uygulamaya önderlik etmiştir. Amacı profesyonel dervişler yetiştirmek ve tarikatı bunlarla yürütmektir. Mücerredlikle, insanı yoldan alıkoyan nesnelerden ırak tutmak ereklenir. Sonradan Hilmi Dedebaba Şahkulu Sultan Dergahıında bu töreyi ve töreni yürütmüştür. Arnavutluka giden Salih Niyazi Baba bu töreyi orada sürdürmüştür. Bu tören Dimetokada Seyid Ali Sultan (Kızıl Deli) Dergahı ile Kerbeladaki Bektaşi Dergahında sürdürülürken sonraları töre buralarda bırakılmış, yalnızca Pirevinde yürütülür olmuştur. Terk ve tecrit anlamında dervişlerin kulağına mengüç veya diğer adıyla teslim halkası bir törenle takılır. Bunlar dervişi dünyadan ve dünyasal nesnelerden, etkenlerden arındırmayı, soyutlamayı simgelerler. Mengüç, eski Türk/ Oğuz geleneğidir. Kaynaklarda tiginlerin kulaklarına mengüç/ küpe taktıkları görülmektedir.
İbahilik; Sünni anlayışın yasakladığı ve günah olarak değerlendirdiği şeyleri yasak görmemektir. Hatta bir bölümünün tersini yapmak anlayışıdır. Bu anlayış yolun temel kurallarından biri durumuna Balım Sultanla gelir. İslamlığa bir yorumdur. Sünni İslamın, İslamlık olarak ortaya sürdüğü şeyleri, Alevi- Bektaşi anlayışından süzerek/ geçirerek kabul etme veya kabul etmeme anlayışı ve tavrıdır. Alevi-Bektaşiliğin özgün yanını ve - Sünniliğe karşın- kimliğini bu anlayış ortaya kor. Alevi-Bektaşiliğe yorum (tevil) yolunu açar. Bir başka deyişle Alevi- Bektaşiliğin felsefik altyapısını oluşturur.
Üçleme (teslis) ve hulûl, Balım Sultanla yolun töresi haline gelir. Tarikata girmesinde Hurufilik aracılık yapmıştır. Üçleme (teslis), Hıristiyanlığın baba-oğul-kutsal ruh anlayışını çağrıştırır. Alevi-Bektaşilikte Allah-Muhammed-Ali biçiminde yer alır. Tanrının görünüş alanına çıkması, evren ve insanla bütünleşmesi olan hûlul öncelerde de vardır. Tasavvufun zengin malzemelerindendir. Bektaşilik de bu anlayışı alarak yolun töresi içine sokmuştur.