Peygamber efendimiz (s.a.a) hicret etmesiyle birlikte genelde insanlık tarihinde, özelde İslâmî risalet tarihinde yeni bir dönem başlatmış oldu. Devletin nitelikleri belirginleşmeye, Müslümanların gücü de somut bir şekilde ortaya çıkmaya başladı. Öte tarafta, Kureyş ve onun müttefiki olan diğer müşrik kabilelerle birlikte, görünürde barışı kabul eden, ama büyük bir iki yüzlülükle bu barışı İslâm'ın ve Müslümanların işini bitirmeye yönelik plânlarını kamufle aracı olarak kullanan Medine Yahudîleri de boş durmuyorlardı. Resulullah (s.a.a) işleri hikmetle ve liyakatle yürütüyordu. Doğal olarak Peygamber'imiz (s.a.a) İslâm düşmanlarının komploları ve yıpratıcı faaliyeteri karşısında zayıf ve çaresiz bekleyecek değildi. Bu amaçla düşmanları tehdit ve ürkütme maksadıyla zaman zaman askerî müfrezeler hazırlayıp bölgenin çeşitli yerlerine gönderdi.
Medine ticaret yolu ve Arap Yarımadası'nın ulaşımı açısından stratejik ve önemli bir yere sahipti. Müslümanlar, sayıları arttıktan sonra, artık hesaba katılmaları gereken bir baskı gücü hâline gelmişlerdi. Ali (a.s) Medine'ye adım attıktan sonra, hayatın her alanında, İslâmî risaletin gerektirdiği her hususta, Peygamber'in (s.a.a) yanı başında faaliyet göstermeye başladı. Devletin yapılanmasında, ilâhî mesajın yayılmasında aktif rol aldı. Bu hususta Allah'ın kendisine bahşettiği özel yeteneğini, gücünü ve kararlılığını sonuna kadar kullandı. Denebilir ki, onun gösterdiği çabanın yanında birçok insanın birlikte yürüttüğü faaliyet çok daha zayıf kalıyordu. Ali (a.s) Peygamber efendimizin (s.a.a) karşı konulamaz vurucu gücü gibiydi. Bunu, Ali'nin katıldığı her savaşta rahatlıkla gözlemleyebiliriz. Savaşların kaderi, çoğunlukla ilk çarpışmalara bağlıdır. İlk çarpışmada galip gelen taraf, savaşın seyrini kendi lehine değiştirmiş olur. Özellikle Bedir Savaşı açısından bu husus son derece belirgindir.(1) Bu savaş, Arap Yarımadası'ndaki, özellikle Kureyş içindeki bütün askerî güçlerin sönmesinin bir başlangıç noktasıdır. Bu savaş, Müslümanların tarih boyunca kazandıkları zaferlerin, gerçekleştirdikleri fetihlerin start aldığı bir başlangıç noktası konumundadır.
Rivayet edilir ki, Rebia'nın oğulları Utbe ve Şeybe ile Utbe'nin oğlu Velid müşriklerin safları arasından öne çıkıp Müslümanları teke tek vuruşmaya davet ederler. Bunların karşısına önce Afra'nın oğulları Avf ve Muavviz ile birlikte Abdullah b. Revaha çıkar. Bunların üçü de ensara mensuptular. "Kimsiniz?" derler. Derler ki: "Biz ensardan Müslümanlarız." Derler ki: "Bize denk saygı değer insanlarsınız; ama bizim sizinle bir işimiz yok. Biz kavmimizden bize denk insanlar istiyoruz."
Peygamber (s.a.a) amcası Hamza'ya, Ubeyde b. Haris'e ve Ali'ye onlarla teke tek vuruşmalarını emreder. Ubeyde b. Haris Utbe'nin, Hamza Şeybe'nin, Ali de Velid'in karşısına çıkar. Hamza vakit kaybetmeden Şeybe'yi öldürür. Ali de Velid'i öldürür. Ubeyde ve Utbe ise karşılıklı olarak birbirlerine birer darbe indirip birbirlerine yaralarlar. Hamza ve Ali Utbe'ye saldırarak onu öldürürler.(2)
Ardından, askerî açıdan denk olmayan iki taraf arasında göğüs göğse çarpışmalar başlar. Bir yanda, sayıları üç yüz on üç kişiden ibaret olan, iman ve akide uğruna savaşan, hakkı savunan ve hakka uymaya davet eden Müslümanlar cephesi, öbür yanda cahiliye asabiyeti ve hamiyetiyle savaşan dokuz yüz elli kişilik Kureyş cephesi. Bu noktada savaşın gidişatına başka unsurların müdahalesi söz konusu oluyor. Bu unsurları Peygamberimizin (s.a.a) duası, sebatı, Hamza'nın kahramanlığı ve Ali'nin (a.s) gücü şeklinde sıralayabiliriz. Ali, Hamza ve Müslümanların kahramanları Kureyş'in ortasına daldılar. Bunlar kendilerini ve düşmanlarının sayısal çokluğunu unutmuşlardı. Gövdelerinden koparılmış başlar etrafta uçuşuyordu. Allah Müslümanları kuvvet, kararlılık ve direnç vererek desteklemişti. Müslümanlar kaçamayan müşrikleri esir alıyorlardı. Esir alınanların sayısı yetmişi bulmuştu. Öldürülen müşriklerin sayısı ise yetmiş iki idi.
Rivayetler, bunların büyük bir kısmını Ali'nin (a.s) öldürdüğünü belirtir. En düşük tahmine göre Ali (a.s) en az yirmi dört kişiyi öldürmüştü. On sekiz kişinin de öldürülmesine yardımcı olmuştu. Öyle anlaşılıyor ki, Ali'nin (a.s) öldürdüğü kişiler Kureyş'in kahramanları ve büyükleriydi.(3)
Bu önemli savaşta Ali, savaşın sonucu üzerinde belirleyici bir etkinlik gerçekleştirmesinin yanı sıra Peygamber'in (s.a.a) bayraktarlığını da yapıyordu.(4)
Rivayet edilir ki, Kinaneoğulları'ndan bir adam Muaviye b. Ebu Süfyan'ın yanına girer. Muaviye ona der ki: "Bedir Savaşı'nı gördün mü?" "Evet." der. Der ki: "Gördüğün ve gözlerinin önünde meydana gelen olayları bana anlat."
Der ki: "Biz, sanki orada yoktuk. Gördüklerimiz yaşananların yanında bir anlam ifade etmez." Der ki: "Ne gördüysen onu anlat."
Şöyle der: "Ali b. Ebu Talib'i gördüm. Genç bir adamdı. Etrafına dehşet saçan bir arslan gibiydi. Safları yara yara ilerliyordu. Önüne çıkan herkesi öldürüyordu. Vurduğunu deviriyordu. İnsanlar içinde ona denk olabilecek, onun taşıdığını taşıyacak ve onun çevikliğiyle hareket edecek birine hiç rastlamadım. Savaşta kurnaz bir tilki gibiydi. Sanki ensesinde de iki gözü vardı. Sıçradığı zaman yabani hayvanların çevikliği ve çabukluğuyla sıçrardı."(5 )
Hidayet Önderleri 2 (Hz. Ali (a.s)
Bedir savaşı Kuranı Kerimde şöyle geçer: Yemin olsun ki, ezik-boynu bükük olduğunuz bir sırada Allah size Bedirde de yardım etmişti. O halde Allahtan korkun ki, şükredebilesiniz. (Al-i İmran 123.)
--------------------------------------------------------------------
1- Bu savaşa, Büyük Bedir Savaşı denir. Hicretin ikinci senesinde ramazan ayının on yedisinde meydana gelmiştir. Bazılarına göre, ramazan ayının on dokuzunda meydana gelmiştir.
2- el-Kâmil Fi't-Tarih, 2 / 134-135; Tarih'ut-Taberî, 3 / 35
3- el-İrşad, Şeyh Müfid, s.64 böl.19, bab: 2; Keşf'ul-Gumme, 1 / 182
4 el-İstîab, İbn-i Abdulbirr Malikî, 3 / 33; Tarih-u Dimaşk, İbn-i Asakir, 1 / 142
5- Hilyet'ul-Evliya, Ebu Nuaym, 9 / 145
Medine ticaret yolu ve Arap Yarımadası'nın ulaşımı açısından stratejik ve önemli bir yere sahipti. Müslümanlar, sayıları arttıktan sonra, artık hesaba katılmaları gereken bir baskı gücü hâline gelmişlerdi. Ali (a.s) Medine'ye adım attıktan sonra, hayatın her alanında, İslâmî risaletin gerektirdiği her hususta, Peygamber'in (s.a.a) yanı başında faaliyet göstermeye başladı. Devletin yapılanmasında, ilâhî mesajın yayılmasında aktif rol aldı. Bu hususta Allah'ın kendisine bahşettiği özel yeteneğini, gücünü ve kararlılığını sonuna kadar kullandı. Denebilir ki, onun gösterdiği çabanın yanında birçok insanın birlikte yürüttüğü faaliyet çok daha zayıf kalıyordu. Ali (a.s) Peygamber efendimizin (s.a.a) karşı konulamaz vurucu gücü gibiydi. Bunu, Ali'nin katıldığı her savaşta rahatlıkla gözlemleyebiliriz. Savaşların kaderi, çoğunlukla ilk çarpışmalara bağlıdır. İlk çarpışmada galip gelen taraf, savaşın seyrini kendi lehine değiştirmiş olur. Özellikle Bedir Savaşı açısından bu husus son derece belirgindir.(1) Bu savaş, Arap Yarımadası'ndaki, özellikle Kureyş içindeki bütün askerî güçlerin sönmesinin bir başlangıç noktasıdır. Bu savaş, Müslümanların tarih boyunca kazandıkları zaferlerin, gerçekleştirdikleri fetihlerin start aldığı bir başlangıç noktası konumundadır.
Rivayet edilir ki, Rebia'nın oğulları Utbe ve Şeybe ile Utbe'nin oğlu Velid müşriklerin safları arasından öne çıkıp Müslümanları teke tek vuruşmaya davet ederler. Bunların karşısına önce Afra'nın oğulları Avf ve Muavviz ile birlikte Abdullah b. Revaha çıkar. Bunların üçü de ensara mensuptular. "Kimsiniz?" derler. Derler ki: "Biz ensardan Müslümanlarız." Derler ki: "Bize denk saygı değer insanlarsınız; ama bizim sizinle bir işimiz yok. Biz kavmimizden bize denk insanlar istiyoruz."
Peygamber (s.a.a) amcası Hamza'ya, Ubeyde b. Haris'e ve Ali'ye onlarla teke tek vuruşmalarını emreder. Ubeyde b. Haris Utbe'nin, Hamza Şeybe'nin, Ali de Velid'in karşısına çıkar. Hamza vakit kaybetmeden Şeybe'yi öldürür. Ali de Velid'i öldürür. Ubeyde ve Utbe ise karşılıklı olarak birbirlerine birer darbe indirip birbirlerine yaralarlar. Hamza ve Ali Utbe'ye saldırarak onu öldürürler.(2)
Ardından, askerî açıdan denk olmayan iki taraf arasında göğüs göğse çarpışmalar başlar. Bir yanda, sayıları üç yüz on üç kişiden ibaret olan, iman ve akide uğruna savaşan, hakkı savunan ve hakka uymaya davet eden Müslümanlar cephesi, öbür yanda cahiliye asabiyeti ve hamiyetiyle savaşan dokuz yüz elli kişilik Kureyş cephesi. Bu noktada savaşın gidişatına başka unsurların müdahalesi söz konusu oluyor. Bu unsurları Peygamberimizin (s.a.a) duası, sebatı, Hamza'nın kahramanlığı ve Ali'nin (a.s) gücü şeklinde sıralayabiliriz. Ali, Hamza ve Müslümanların kahramanları Kureyş'in ortasına daldılar. Bunlar kendilerini ve düşmanlarının sayısal çokluğunu unutmuşlardı. Gövdelerinden koparılmış başlar etrafta uçuşuyordu. Allah Müslümanları kuvvet, kararlılık ve direnç vererek desteklemişti. Müslümanlar kaçamayan müşrikleri esir alıyorlardı. Esir alınanların sayısı yetmişi bulmuştu. Öldürülen müşriklerin sayısı ise yetmiş iki idi.
Rivayetler, bunların büyük bir kısmını Ali'nin (a.s) öldürdüğünü belirtir. En düşük tahmine göre Ali (a.s) en az yirmi dört kişiyi öldürmüştü. On sekiz kişinin de öldürülmesine yardımcı olmuştu. Öyle anlaşılıyor ki, Ali'nin (a.s) öldürdüğü kişiler Kureyş'in kahramanları ve büyükleriydi.(3)
Bu önemli savaşta Ali, savaşın sonucu üzerinde belirleyici bir etkinlik gerçekleştirmesinin yanı sıra Peygamber'in (s.a.a) bayraktarlığını da yapıyordu.(4)
Rivayet edilir ki, Kinaneoğulları'ndan bir adam Muaviye b. Ebu Süfyan'ın yanına girer. Muaviye ona der ki: "Bedir Savaşı'nı gördün mü?" "Evet." der. Der ki: "Gördüğün ve gözlerinin önünde meydana gelen olayları bana anlat."
Der ki: "Biz, sanki orada yoktuk. Gördüklerimiz yaşananların yanında bir anlam ifade etmez." Der ki: "Ne gördüysen onu anlat."
Şöyle der: "Ali b. Ebu Talib'i gördüm. Genç bir adamdı. Etrafına dehşet saçan bir arslan gibiydi. Safları yara yara ilerliyordu. Önüne çıkan herkesi öldürüyordu. Vurduğunu deviriyordu. İnsanlar içinde ona denk olabilecek, onun taşıdığını taşıyacak ve onun çevikliğiyle hareket edecek birine hiç rastlamadım. Savaşta kurnaz bir tilki gibiydi. Sanki ensesinde de iki gözü vardı. Sıçradığı zaman yabani hayvanların çevikliği ve çabukluğuyla sıçrardı."(5 )
Hidayet Önderleri 2 (Hz. Ali (a.s)
Bedir savaşı Kuranı Kerimde şöyle geçer: Yemin olsun ki, ezik-boynu bükük olduğunuz bir sırada Allah size Bedirde de yardım etmişti. O halde Allahtan korkun ki, şükredebilesiniz. (Al-i İmran 123.)
--------------------------------------------------------------------
1- Bu savaşa, Büyük Bedir Savaşı denir. Hicretin ikinci senesinde ramazan ayının on yedisinde meydana gelmiştir. Bazılarına göre, ramazan ayının on dokuzunda meydana gelmiştir.
2- el-Kâmil Fi't-Tarih, 2 / 134-135; Tarih'ut-Taberî, 3 / 35
3- el-İrşad, Şeyh Müfid, s.64 böl.19, bab: 2; Keşf'ul-Gumme, 1 / 182
4 el-İstîab, İbn-i Abdulbirr Malikî, 3 / 33; Tarih-u Dimaşk, İbn-i Asakir, 1 / 142
5- Hilyet'ul-Evliya, Ebu Nuaym, 9 / 145