Insan zekası bir takım anlamları daha güçlü anlatmanın yollarını arayıp bulmuş; bunun için benzetme (teşbih)ler yapmış, mecazlar kullanmıştı. Anlamları yalnız kelimelerle değil, bir takım işaretlerle, sembollerle de ifade etmiştir. Insanlar çok eski zamanlardan beri canlı ve cansız varlıklarda gördükleri bazı özellikleri bir takım anlamlar için sembol (remz) haline getirmişlerdir.
Sembollerin ceşitli dillere göre , aynı toplum içinde mesleklere ve konulara göre değiştiği, başka başka anlamlar için kullanıldığı da görülür. Mesela; Edebiyatımızda çok kullanılan ve uzun boylu, ince yapılı sevgiliyi sembolize eden Selvi kelimesi, dini (tasavvufi) edebiyatımızda Ahireti temsil eder. Elif harfine benzediği için de ALLAH (c.c.)ın birliğini yani Tevhidini remz için kullanılır. Aksine Cam dalları uçta Haç=salip şeklini aldığı için Hristiyanlarca cok makbul tutulur Yılbaşı ve Noel günlerinde evler tercihan o dallarla süslenir. Haçı andırdığı içinde Biz Türkler mezarlıklarımıza Çam dikmeyiz. Dini Edebiyatta Gül Pergamber Efendimizin sembolüdür. Ay ışığının en parlak olduğu ondördüncü gecesi dolunay (Bedir) da yine ALLAH (c.c.)dan aldığı vahiy nuruna aynen yansıtan Peygamber Efendimizi temsil eder. Osman Gazinin rüyasında gördüğü çınar ağacı Osmanlı Devletinin güç ve otorite sembol üdür.
Buraya kadar sembollerin manaya yükselişini fazla çoğaltmadan bir kaç örnekle anlatmaya çalıştık.
Bayrağı ve Bayraktaki sembolik manayı iyice anlayabilmek için buna ihtiyaç vardı.
Türk Bayrağı rengini şehitlerin kanından, ilhamını da kan gölüne yansıyan ay ve yıldızdan aldığını biliyoruz. Fakat bayrak hakkındaki bu bilgi, bayrağın taşıdığı kutsal anlamı, o anlamdaki sembolizmi, ondaki derinliği ve yüceliği anlatmaya yeter mi?
İnsan düşüncesi manevi anlamdaki yücelik kavramı ile maddi anlamdaki yükseklik kavramı arasında bir ilişki bir paralellik kurar. Kutsal saydığı ve saygı duyduğumanevi değeri yüce olanın mekan bakımından da yerinin yüksekte olmasını arzu eder. Onun içindir ki, işlemeli Mushaf (Kuran-i Kerim) çantasını yükseğe asarız veya kütüphanemizin en üst rafına koyarız. Ezanı yüksek bir yerden yani Minareden okuruz. Ve Bayrağı yüksek bir direğe çekeriz. Çünkü Bayrak, başta milletimizin istiklâl ve hakimiyeti olmak üzere, inandığı ve uğrunda can verdiği ne kadar kutsal değerleri varsa hepsini sembolize eder. Bu anlamda her Bayrak kendi milletine göre kutsaldır.
Bilindiği gibi, genellikle Hristiyan milletler bayraklarına Haç şeklinde semboller yer almaktadır. Müslüman milletlerde ise Hilal görünmektedir. Haçın anlamı Hazreti İsa (a.s.)nın çarmıha gerilerek haç şeklinde şehit edildiğine inandıkları için Hristiyanlar onu sembol olarak alırlar.
Peki ya Hilal? Müslümanlarca sembol olarak kabul edildiğini biliyoruz. Ancak bunun sembolik değeri nereden gelmektedir? Dolunay (Bedir) ayın ondördüncü gecesindeki haliyle daha parlak olmasına rağmen niçin ayın en az ışık verdiği yay şeklindeki zayıf şekil sembol almıştır?
İşte burda Hilalin gücü burada çıkmaktadır. Çünkü Hilal, Haç gibi doğrudan şekil olarak alınsaydı Dolunay kullanmak daha uygun olurdu. Halbuki Hilal şekli dolayısıyla değil, ismi dolayısıyla sembol olmuştur. Bu anlamı da ALLAH (c.c.) isminden almıştır.
Bilindiği gibi arapça aslında Hilal kelimesinde; 1 He, 1 Lam, 1 Elif, ve yine 1 Lam harfleri bulumaktadır. Yani 1 He, 1 Elif ve 2 tane Lam bulunmaktadır. Bu harflerin ebced hesabıyla rakam değeride:
¢ He
¢ Lam
¢ Elif
¢ Lam
¢ Toplam Olarak =99 ALLAH (c.c.) kelimeside yine bir Elif, iki Lam ve bir He ile yazılmaktadır. Bu harflerin de değeri yine ebced hesabıyla toplandığında yine 99 rakamını verir. Her iki kelimede harfler değişmediği için rakam değerleri de değişmiyor. Yani Hilal yazarken ALLAH (c.c.) isminin harflerni kullanıyoruz.
99da Esmaul Hüsnayı temsil eder
Öyleyse bu iki kelimeyi bilhassa sembolik olarak birbirinin yerine kullanmak mümkündür. O halde Bayrak üzerine ALLAH (c.c.) yazacak yerde, aynı ismin eş değerlisi olan Hilali koymak hem anlamlı, hem inançlarımıza daha uygundur. Çünkü inancımıza göre, ALLAH (c.c.)ı sembol olarak bile ifade etmek mümkün değildir. Aksi halde putperestlerin düştüğü hatayı tekrarlamış oluruz. Bu sakıncadan dolayı ALLAH (c.c.) ın zatı ve ismi tenzih edilerek, o ismin harf ve ebcedi bakımından eş değerlisi olan Hilal sembol yapılmıştır. Madem ki sembolik anlam taşıyacaktır o halde Hilal yazmaktansa Hilalin şeklini yapmak arasında hiç fark yoktur. Aksine sembol olarak Hilal şekli daha uygun, daha anlamlıdır. Böylece Hilalin sembol olarak seçilmesinde şu mantık silsilesi görülmektedir:
ALLAH (c.c.) à Hilal (isim) à Hilal (şekil)
ALLAH(c.c.)ın birliği (Tevhid) inancı ve bu inancın La ilahe İllallah (ALLAH (c.c.) tan başka Tanrı yoktur) formülüyle ifade edilen manası böylece Hilal şeklinin içinde sembol olarak ifadesini bulmuştur.
Bilindiği gibi bazı İslam ülkeleri bayrağında, özellikle Suudi Arabistan doğrudan doğruya Kelime-i Tevhidi yazarak sembole gidilmeden bayrağına koymuştur. Ancak birtakım manaların sembol ile ifadesi, sözle ifadesinden daha derin ve anlamlıdır.
Hilalin kucağındaki Yıldız, Hilalde olduğunun aksine doğrudan doğruya şeklinden alınmıştır. Ancak bu şekil yine Arapça Muhammed yazısının şeklidir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimizin ismi yazıldığı zaman Birinci mim in başı, ha harfinin dirseği, ikinci mim in kıvrımı ve dal harfinin alt ve üst kanadı beş tane çıkıntı meydana getirir. Ve tam bir yıldız şeklini alır. Zaten İslamın şartları da beş tanedir.
Hilal ALLAH (c.c.) inancını, Yıldız Peygambere bağlılığı dile getirir.
ALLAH (c.c.) inancı, amentü ile bildirilen iman şartlarının temeli olduğu için iman esaslarının hepsi bu sembolle ifadesini bulmuş olur. O zaman Hilal iman şartlarını, yıldız da İslamın şartlarını remz (sembol) olarak dile getirir ki, bayraktaki bu iki sembolle, ay ile yıldızla İslam dini bütün yönleriyle ifade edilmiş olur.
Claude Farrere dilimize Türklerin Manevi Gücü adıyla çevrilen eserinde (s.36) Hilal şekli üzerinde durarak bu şeklin Türklerin hayatında nasıl bir önem taşıdığını anlatmaya çalışır:
En mükemmel gemiler, yarım ay şeklinde amiral gemisinin etrafına sıralanmıştı. Evet yarım ay şeklinde... Ve hilal şekli gerçekten müslğman, gerçekten Türk olan herkesi heyecandan titretmeye yeter!...
diyerek Türk toplumunun hayatında örf ve geleneklerin ne kadar köklü bir yeri olduğunu anlatır.
İstiklâl marşımızda,
Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilal.
Kahraman ırkıma bir gül ne bu şiddet bu celâl?
mısralarında bayrağın ve hilalin şahsına dile gelen hitap, aslında doğrudan doğruya ALLAH (c.c.)a niyazdır. ALLAH (c.c.)dan, artık bu millete rahmet ve merhametşyle nazar etmesi istenmektedir. Zaten
Ruhumun senden ilâhî şudur ancak emeli;
mısrasında bu dilek daha açık bir dille ortaya konmaktadır.
Hilal sadece bayrağımızda değil, kandil geceleri yapılıp dağıtılan ay çöreğinde de görülür. Camide ve kışladaki ders nizamı da, Mehter Takımının nöbet vurma sırasında aldığı şekil de hep Hilal şeklidir.