ashli
Bayan Üye
...Bayan Tempy'yi Bekleyenler...
(Miss Tempy's Watchers)
Aylardan Nisan’dı, yer, tren yollarına çok uzakta, New Hampshire’da küçük bir çiftçi kasabasıydı. Bayan Tempy Dent’in evinin yakınındaki irili ufaklı tüm evlerin ışıkları söndü, fakat komşuları son bir kez kapıdan baktıklarından, gözleri içgüdüsel olarak bir lambanın sürekli yandığı eski eve baktılar, biraz iç çektiler, sevdiği ahbaplarının çoğu “zavallı bayan Tempy!” dedi çünkü kadın kuzeye bakan odasında, ölmüştü, yanan ışık da ölüyü bekleyenlerin yaktığı ışıktı. Cenaze ertesi gün saat bir’de kaldırılacaktı.
Cenazeyi bekleyenler en yaşlı dostlarından ikisiydi, bayan Crowe ve Sarah Ann Binson. Kullanılmayan en güzel odada beklemek yerine daha az ürkütücü buldukları mutfakta bekliyorlardı ve uzun saatleri sadece konuşarak geçirdiler. İnsan konuların da, fikirlerin de uzun ilkbahar akşamına yetmeyeceğini düşünür fakat orada, o gün belli bir heyecan vardı ve iki kadın da alışılmamış bir güven ve anlatım seviyesine çıkmışlardı. Her biri de diğerine kadının sır olarak kalmasını istediği birden fazla gerçeği çoktan anlatmıştı. Tekrar , tekrar, ikisi de gündüz olunca imkansız bulacakları şeyleri söylemenin cazibesine kapılıyorlardı. Bayan Crowe kocasına mavi bir yün çorap örüyordu, topuğu o kadar uzun olmuştu ki, zamanında daraltmayı unutmuş gibiydi. Yine de bayan Crowe ne yaptığını biliyordu, beyhude yere bir şeyler dikmeye çalışan ama sohbet koyulaşınca dikişini hemen kucağına bırakan bayan Binson’dan daha soğukkanlı bir karakteri vardı.
Yüzleri ilgi çekiciydi, - sert, açık göz, akıllı New England tipi, saçları arkada topuz yapılmıştı. Bayan Crowe dalgın ve müşfik görünümlüydü, Bayan Binson ise sert mizaçlıya benziyordu fakat herkes biliyordu ki öyle olmak zorundaydı. Çünkü kendine bakamayan dul bir kız kardeşi ve kafasının dikine giden, adam olmayacakları belli, kız ve erkek yeğenlerinin sorumluluğunu üstlenmek gibi bir yük taşıyordu.
Sonunda büyük oğlanı iş öğrensin diye iyi bir tüccarın yanına vermişlerdi, tüm o sert, endişeli mizacına rağmen, kız kardeşi mızmızlanıp, huysuzluk yaptığında alttan aldı, asla savunmaya geçmedi. Hayatı boyunca her hafta babaları yaşasaydı zavallı çocukların parmaklarını bile oynatmak zorunda kalmayacakları hikayesini dinlemişti. Şimdi sebatkar bir biçimde küçük çiftliği idare ediyor ve sabırla gençlere faydalı bir sürü şey öğretiyordu, öyle ki, herkesin söylediği üzere kadına teşekkür etmeliydiler. Dışarıdan bakıldığında hayatı ne kadar keyifsiz gözükse de, kendisi büyük zevk alıyordu.
Tersine, Bayan Crowe ise kocası zengin bir çiftçi ve kalender bir adam olduğundan hali vakti yerindeydi. Nazik gözükmesine rağmen, cimri bir kadındı ve birisine bir şey verdiğinde veya birisine yardım etmek için parmağını kımıldattığında büyük bir lütufta bulunmuş veya kompliman yapmış gibi kabul edilirdi ve yardımı alan kişi daha yoksul birinden gelen hediyeden iki misli şükranla kabul ederdi. Sosyal olarak bayan Binson’dan çok daha üst konumdaydı. İkisi de eski okul arkadaşı ve Temperance Dent’in dostuydular. Kadın ölmeden kısa bir süre önce, ikisine de öldükten sonra birlikte gelip, eve göz kulak olmalarını ve gereken şeyleri düzenlemelerini rica etmişti. Bu süre boyunca, ikisinin daha yakın arkadaş olacaklarını ve zengin kadının yoksulların halini daha iyi anlayacağını ümit etmişti. Kadınlar eve bir önceki gün gelmemişlerdi çünkü her şeyin bittiği son ana kadar yaşlı dostlarını bırakmamış ve ona bakmaktan yorgun düşmüşlerdi.
Evin hemen yakınındaki tepeden bir dere akıyordu ve sesi her zamankinden daha gür çıkıyordu, mutfak sessiz olduğunda, derenin asi sesinde sanki ölüyü bekleyenlere geçmişten bir şeyleri anlatan tuhaf bir ısrar vardı.
Bayan Crowe, “Tempty için yas tutmaya başlamaya hazır değilim, huzur bulduğu için memnunum” diye fısıldadı. “Burada onsuz oturmak tuhaf fakat onun gittiğini kabul edemiyorum, sanki uyuyor ve onu uyandırmaya korkuyorum.”
Sarah Ann “evet” dedi. “sanki öyle, değil mi? Fakat ne diyorum biliyor musun, onu düşündüğümüzden daha çok özleyeceğiz. Bana pek çok konuda yardım etmişti ve böyle söyleyen tek kişi ben değilim.”
Bu sözler sanki Bayan Crowe’un yanında üçüncü bir kişi daha varmış da, dinliyormuş gibi söylenmişti. Bekleyenler, gözetlendikleri hissini içlerinden atamıyorlardı. Bahar rüzgarı pencerenin kenarından ıslık çalıyor ve küçük evin kapısını tanıdık biri gibi ara ara vuruyordu. Yine de sessiz bir geceydi ve bekleyenler yarı fısıltıyla konuşuyorlardı.
Bayan Crowe kararlı bir şekilde “Tanıdığım en gönlübol insanlardan biriydi” dedi. “ durumuna rağmen, herkesten çok vericiydi ki, ona bunun doğru olmadığını söylerdim,gerçekten çok fazla bırakmadan gitmesinden korkuyordum çünkü kendimize karşı da görevlerimiz var.