Batuhan Dedde Kimdir

Heulwen

Kayıtlı Üye
Batuhan Dedde’nin ağzından

Ben Batuhan Dedde. Tamamı ile Batuhan İsmail Dede. İsmail olan kısmımı pek kullanmam, nüfusta geçer sadece. Ve Cemal Süreya’nın aksine, ben bir sessiz harf ekledim soyismime… 1987 Eylül’ünün 26. gününde sabaha karşı açtım gözlerimi, bu yüzden geceleri hiç uyuyamam. Göçmen bir ailenin çocuğuyum. Annem Bulgaristan göçmeni, babam Gürcü, memleketim Artvin, nüfusa kaydım Muş… Orhan Veli’ye çok benzetirim kendimi. Benim de iki tane gözüm var, iki tane kulağım, bir tane burnum, ekstradan çarpık dişlerim var. Hayatta pek az sevdiğim oldu, genel anlamdakiler hariç. Genel olarak herkesi çok severim, ömrümü adadığım pek azdır. Damarlarımı ruhumdan söküp alırcasına bağlı olduğum bir sevgilim var, bunu cümle aleme duyurdum, daha da duyuracağım, duyacaksınız. Allah nazarlardan uzak etsin, pek bir mutluyum, mutluyuz. Etrafta habire çakma profiller dolanıyor, gereksiz saldırılar. Neden olduğunu bilmiyorum. Sosyalizm düşmanı olarak gösteriyorlar, bir polis memurunun çocuğu olmakla suçlanıyorum. Bir polis memurunun çocuğu olmak suç olmamakla birlikte, babam, polis memuru değil, kuafördür. Annem evin işlerine bakar, ütü yapar, bulaşık yıkar, yemek yapar. 3 kardeşin ortanca olanıyım. Küçük kardeşim Lise okuyor, ablam Grafiker. Pek görüşemeyiz hiçbiriyle, evimden uzak yaşıyorum birtakım problemler yüzünden. Velhasıl, beni emek düşmanı gibi gösterenler, göstermeye çalışanlara birkaç kelam edeceğim. Ben, kendimize ait makul bir musluk markasının ürünlerini üretiyorum. Kendi işimiz. Bundan hiç de utanç duymadım. İşimi gururla yapıyorum. Yapı marketlere satıyoruz ürünlerimizi. İşlerimiz kah tıkırında kah sıkıntıda… Ben dünyanın en güzel musluklarını üretiyorum, hiçbir musluk üretim atölyesinde insanlar çalışırken caz dinlemiyorlar, blues dinlemiyorlar… Perlatür denen musluk parçasını takarken, Ray Charles’ın kulağınıza Lonely Boy’u fısıldaması, müthiş bir duygu. İşimi çok severek yapıyorum. Sevmesemde yapmak zorundayım, faturalarımı, kiramı ve birtakım giderlerimi karşılamak zorundayım. Yani yazarlık, Türkiye’de asla geçinemeyeceğiniz bir meslek… Asla ve asla demiyorum; Kitabım var ama ben Anadolu yakasının ücra bir mahallesinde musluk üretiyorum, ellerim günde 8-10 yerinden ince ince kesiliyor, ayakta duruyorum akşama kadar, soğukta. Ama büyük bir haz alıyorum üretmekten. Hem musluk üretiyorum, hem yazın… Kartuş takarken yazdığım şiirler, en çok sevdiğim şiirlerdir. Çünkü çok kel alaka durumlardan doğan şiirlerdir. Neyse… Bir açıklamada yazdıklarım hakkında yapmak istiyorum; Şiir, bir duygu patlamasıdır. O an olan yoğunluğun patlaması. Yani sürekli, intihar modunda, gözleri yaşlı bir şekilde gezmiyorum. Ben de gülüyorum arkadaşlar. Sağ da sol da “Emo kid” gibi benzetmeler yapıyorlar, gülüyorum, ağzımla değil hem de… Ve okuyucu kitlesini eleştirenler var, fotoğrafları ile yargılayanlar, kişileri dış görünüşleriyle… Öyle yapmak gerekiyorsa, boy orantısından dolayı, çok küçük bir insanlar onlar. Ve geç öğreniyor insan; kimisinin şerefi boyu kadar… Bugüne kadar hep yüzümü sakladım, sebebi, piyasa yapmamaktı, piyasa olmamaktı. Sadece işimi yapmaktı yani. Aksi ile itham edildim, “karı kız kaldırmak için yapıyor” dediler… Beyninizi avuçlarınıza alıp bir düşünün, karı kız kaldırmak isteyen bir adam, neden palyaçoyu seçsin ki? Neden yüzünü gizlesin… Beni kimse ilgilendirmiyor, isteyen karı kız kaldırır, isteyen “manitacılık” yapar… Ki, her defasında diyorum, bu kadar basit adam değilim, olmadım, olmam. Cümle aleme duyurmaya çalışıyorum Elf’i nasıl sevdiğimi sadece… Ben kimsenin karısına kızına askıntı olmadım bugüne kadar, hatta eğer bunu okuyorlarsa ve azcık yürekleri varsa, tersi olan durumlarda, ilgili bayan arkadaşlar, kendilerini nasıl bozduğumu bilirler. Maalesef, insan olduğumuz için cinsiyet ayrımı yapmadan, çürükler çıkabiliyor.



Bedenimin, ruhumun ve benliğimin Elf’e ait olduğunu bile bile… Küfür ettiklerim olmuştur, mazur görün. Şimdi burada, lise çocukları gibi size, “sizin ananıza bacınıza yapılsa hoşunuza gider miydi?” muhabbeti yapmamak isterdim ancak durumun gerçekliği bu. Benim kutsal saydığım değerlere salça olmanız durumu… Benim yerim yurdum belli, İstanbul’da varoş bir semtte yaşıyorum, Yenibosna’da… Normal insanlar gibi yaşıyorum, hatta normal insanlardan biraz daha anormallik var, elli milyon tane sıkıntıyla uğraşıyorum, hani sabahları bazen kahvaltı alacak param olmuyor cidden, öğlen karavana yemeği bekliyorum iş yerinde. Sigarasız uyuduğum gecelerde oluyor. Bu açıklamada hani, kitap çıkarttı, sattı, parayı kaldırdı diyenlereydi. (Bi’ sigara ver de yanalım koç) Fotoğrafım dolanıyor ortalıkta, Çanakkale’de çektirdiğim bir fotoğraf, başka da yok zaten. Ama ne hikmetse, insanlar altın bulsa o kadar sevinmez herhalde… Merak edecek başka şeyleriniz olmalı diye düşünüyorum. Bu eklediğim fotoğraf gibi ve buna benzer daha birçok fotoğrafım var, hatta komik olduğunu sandığım fotoğraflarım bile var… He, saldıran arkadaşlarım, eğer şahsıma sapkın düşünceleriniz var ise, geçen yıl Marmar Adasında, yani Nilgün Marmara’nın yaşadığı Ada da çekilmiş mayolu fotoğraflarım da var, -hatta bu çektirdiğim fotoğraf, adadan dönüş anında, Feribotta ikendir- diliyorlarsa onları da gönderebilirim kendilerine, bir sıkıntı yok benim için…. Dinsizlikle suçlanıyorum yazdıklarımdan dolayı, bu konuda her zaman söylüyorum, “Az biraz kendimden saygılar” adlı yazımı okuyun, ondan sonra yargılayın beni, ondan sonra öldürün isterseniz.
 
---> Batuhan Dedde Kimdir

Okumadığım çok şeyi var hâlâ, çok kafa adam zannedersem. xD
Sanırım 'Kutsal Kitap' olsa gerek, o şiiri mükemmel ötesiydi.
Düz yazı da, kafiyesi eksik olmayanlardan.
 
---> Batuhan Dedde Kimdir

Yanılmıyorsam "Rasyonel Şizofreni" onun kitabıydı.
Kitabın en çok okurken dinlenilesi kısımlarındaki müzikler ilgimi çekmişti :D :D

bilgi için sağol :)
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst