meridyen2
Kayıtlı Üye
Baskı ve zulümle karşılaşan Sahabe-i Kiram'ın Şerefli yaşamları
Peygamber Efendimiz (sav)in mübarek zatını tanıyan, onunla birlikte yaşama şerefine erişmiş müminlerden oluşan Sahabe-i Kiramın yaşamları ve ahlakları, İslam tarihi boyunca yaşamış tüm Müslümanlar için büyük şevk kaynağı olmuştur. Hanım ya da erkek fark etmeden, cesaretleri, azim ve kararlılıkları, iman kuvvetleri, gördükleri tüm baskı ve zulme karşın Allaha ve Resulü (sav)'ne olan sadakatleri ve Resulullah (sav)ın nefsini kendi nefislerinden üstün tutmaları, yüzyıllardır İslam tarihinde şerefle anılmaktadır.
Yüce Allah, Sahabe-i Kiramın ihlaslı tavırlarını tarih boyunca yaşamış olan tüm Müslümanlar için bir örnek kılmıştır. Onların o dönemin çok zor şartları altında verdikleri halisane mücadele, yaşadıkları derin iman coşkusu ve sadakat, Allaha olan sevgileri, Peygamberimiz (sav)e olan düşkünlükleri Allahın izniyle İslamiyetin kısa sürede tüm dünyaya yayılmasına ve insanların geniş kitleler halinde hak din ahlakına yönelmesine vesile olmuştur.
Allah yolunda verdikleri bu kutlu mücadeleleri boyunca baskı, eziyet ve zulme maruz kalan değerli Sahabeler gibi, Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? (Bakara Suresi, 214) ayetinin bir tecellisi olarak tarih boyunca diğer müminlerin de başından benzer olaylar geçmiştir. Ancak tüm bu görünürdeki olumsuz koşullara ve engellemelere sabır ve kararlılık gösterip direnen müminler, Allahın izniyle çok şerefli bir hayat yaşayarak bugün tüm Müslümanların büyük bir saygıyla andıkları birer şevk kaynağı olmuşlardır.
Ümmü Gülsüm Binti Ukbe (ra)
Mekkeli olan Ümmü Gülsüm Binti Ukbe, Kureyş kabilesine mensup bir hanım sahabedir. Allah ve Resulüne (sav) hicret etmek için Mekkedeki evini terk edip Medineye tek başına hicret etme cesaretini ve kararlılığını göstermiş bir muhacir hanım olan Ümmü Gülsüm Binti Ukbe, Hz. Osmanın -anne bir- kız kardeşidir. Babası ise Peygamber Efendimiz (sav)e ve İslam ahlakına kin ve düşmanlık duyan Ukbe bin Ebî Muayttır.
Ümmü Gülsüm Binti Ukbe, Mekkede Müslüman olarak Resulullah (sav)a biat ettiği andan itibaren, diğer Müslümanlar gibi işkenceye maruz kalmıştı. Din ahlakını terk etmesi için başta babası olmak üzere müşriklerden zulüm ve baskı görmüş ancak yapılan tüm zalimliklere rağmen Allaha ve Resulüne olan sevgi ve bağlılığından ve din ahlakından asla taviz vermeyerek tüm müminlere örnek bir ahlak sergilemiştir. Ailesinden gördüğü baskı nedeniyle Peygamberimiz (sav) ve mümin kardeşleri ile birlikte Medineye göç edemeyip, yedi yıl boyunca Mekkede müşriklerin arasında tek başına yaşamak mecburiyetinde kalmıştır. Yedi yılın sonunda tüm tehlike ve engellere rağmen büyük bir kararlılıkla Medineye Peygamber Efendimiz (sav)in ve mümin kardeşlerinin yanına tek başına hicret etmiştir. Medineye vardığında Beni müşriklere geri çevirmeyin diyerek Hz. Muhammed (sav)e sığınmıştır.
Ümmü Gülsüm Binti Ukde, Yüce Allahın takdir ettiği kadere her ortam ve şartta rıza gösteren imanlı bir hanımdı. Yedi yıl boyunca ailesinin baskısıyla Mekke müşriklerinin arasında yaşadığı özel imtihan ortamında Allaha sığınarak, Ona dua ederek güç bulmuş en sonunda da Medineye hicret ederek Peygamberimiz (sav)in yanında feraha ve huzura kavuşmuştur. Tüm zorluklara rağmen tek başına yaptığı hicret yolculuğu tüm müminlere örnek olması gereken imani heyecanının, gayretinin ve fedakarlığının açık birer delilidir.
Fatıma Zehra (ra)
Fatimeh El Zehra veya Ez Zehra olarak da bilinen Hz. Fatıma, Hz. Muhammed (sav)in ve ilk hanımı Hz. Haticenın kızı, dördüncü İslam halifesi Hz. Alinin eşi ve seyyidlerin validesidir. Değerli Peygamberimiz (sav)in soyu Hz. Fatıma vesilesi ile devam etmiştir. Hz. Fatıma ve Hz. Alinin 2 oğlu (Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin) ve 2 kızı (Hz. Zeynep ve Hz. Umm Kulthum) olmuştur.
Peygamberimiz (sav)in en küçük kızı olan Hz. Fatıma, hicretten on üç sene önce Mekkede doğmuştur. Ona Fatıma ismini veren Peygamberimiz (sav) bir hadislerinde Hz. Fatımanın ismiyle ilgili şöyle buyurmuşlardır:
Deylemi Ebû Hureyre (ra)'den rivayet etmiştir:
"Onu sevenleri, Allah'ın Cehennem'den uzaklaştıracağı için kızıma Fâtıma adını verdim." 1
Kendisine güzel ahlakı nedeniyle ak yüzlü, nur, beyaz, parlak, ve aydınlık yüzlü anl***** gelen Zehra ve dünyevi heveslerden uzak, ibadet için kendisini Allah'a yönelten, iffetli ve namuslu anl***** gelen Betül lakapları yakıştırılmıştır. Çok küçük yaşlarda dahi örnek bir ahlaka sahip olan Hz. Fatıma, son derece mütevazı, söz ve davranışlarında vakur bir hanımdı. Daima hikmetli, az ve öz konuşurdu.
Küçük yaşına rağmen İslam ahlakına tabi olmanın verdiği imani güç ile Peygamber Efendimiz (sav)e yardım etmiş ve babasının yanından ayrılmayarak Kureyş kafirlerinin işkencelerine karşı büyük bir dirayet göstermiştir. Mekkede Müslümanlara yapılan baskı ve zulmün arttığı bir dönemde Rabbimizin Peygamberimiz (sav)e verdiği hicret izni üzerine, babası ile birlikte Medineye göç etmiştir.
Peygamber Efendimiz (sav)in vefatından altı ay sonra vefat etmiş, genç yaşında gösterdiği imani kararlılık ve şevk ile tüm müminlere örnek bir yaşam sürmüştür.
Zeynep Bint-i Ali b. Ebu Tâlib (ra)
Hz. Zeynep (ra), Peygamberimiz (sav)in torunu ve Hz. Fatıma (ra)nın sevgili kızıdır. Resullullah (sav)ın vefatından beş yıl önce dünyaya gelen Hz. Zeynep, aklı selim, zeki, düzgün ve edebi konuşan bir hanımdı. Annesi Fatımatü'z-Zehrâ'dan ve Esmâ binti Umeys'ten hadis rivayet etmiştir.
Emevi halifesi Muaviyenin oğlu olan Yezidin çıkardığı Kerbela olayında tüm müminlere örnek bir cesaret göstererek kardeşi Hz. Hüseyinin yanında bulunmuştur. Hz. Hüseyin ve yanında bulunan yaklaşık 72 kişi şehit edildikten sonra esir alınan Hz. Zeynep bu esareti sırasında da her türlü baskıya rağmen Yüce Allaha olan sevgisini ve İslam ahlakının güzelliklerini tebliğ etmekten vazgeçmemiştir. Kardeşinin ve diğer müminlerin şehadetinden sonra esaret altındayken kendisine manevi baskı yapan Ubeydullah b. Ziyada verdiği Bizleri Muhammed (sav) ile şereflendiren ve tertemiz yapan Allaha hamdolsun! Onların üzerine ölüm yazılmıştı. Onlar da öldürülecekleri yere geldiler. Allah onlar ve seni bir araya getirecek ve sizler karşılıklı olarak Onun huzurunda muhakemeleşeceksiniz. yanıtı mümin kardeşlerine olan sevgisinin ve Allaha olan güçlü tevekkülünün açık bir delilidir. Yezidin mahkemesine çıkarıldığında Hz. Zeynep büyük bir cesaret örneği daha göstererek Yezidin halifeliğinin geçersiz olduğunu ilan etmiştir. 2
Hz. Zeynep, H. 65 (684-85) yılı civarında Mısırda vefat etmiş ve Kanâtırüs-Sibâ denilen yerde defnedilmiştir.3
Hamne Binti Cahş (ra)
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)in halasının kızı ve hanımlarından Zeynep binti Cahş (ra)ın da kardeşidir. Bu vesile ile Peygamber Efendimiz (sav)e yakın akraba olma şerefini elde etmiştir.
Hz. Hamne, Resullullah (sav)e ilk biat eden, İslamla ilk şereflenen hanımlardandır. Bütün kalbiyle Yüce Allaha ve Resul (sav)üne teslim olmuş, Peygamberimiz (sav)in bildirdiği emir ve yasaklara gönülden itaat etmiş bir hanımdır. O dönemde müşriklerin yaptıkları tüm baskı ve zulümlere imani bir olgunlukla direnmiş ve imanından taviz vermemiştir. Kendisi gibi değerli bir sahabe olan eşi Musab İbni Umeyr (ra) ile birlikte İslam ahlakını yaşamak amacıyla müşriklere karşı imani bir mücadele sürdürmüş ve bundan taviz vermemişlerdir. Mekkede zulümler artınca Peygamberimiz (sav) ile birlikte hareket ederek Medineye göç eden ilk hanım sahabelerden olmuştur.
Musab İbni Umeyr (ra)
Mekkenin zengin ailelerinden birine mensup olan Musab İbni Umeyr (ra), İslamiyeti kabul eden ilk Müslüman hanımlardan olan Hamne Binti Cahşın da eşidir. O günün şartlarına göre zenginlik ve ihtişam içinde yaşayan Hz. Musab, Peygamber Efendimiz (sav)in insanları İslam ahlakına davet ettiğini öğrendiğinde vakit kaybetmeden Hz. Muhammed (sav)e tabi olarak Müslüman olmuştur. Peygamber Efendimiz (sav) bu değerli sahabemiz hakkında şöyle buyurmuştur:
"Mekke'de Mus'ab b. Umeyr'den daha güzel giyinen, daha yakışıklı ve nimetler içinde yüzen başka bir genç görmedim"4
O dönemde Mekkede Müslümanlara yoğun bir baskı uygulandığı için Müslüman olduğunu ailesinden gizlemek zorunda kalsa da Peygamberimiz (sav)i gizlice ziyaret etmeyi sürdürmüştür. Gizlice namaz kıldığı, ailesi tarafından öğrenildiğinde akrabaları tarafından yakalanıp hapsedilmiş ve Habeşistana hicret imkanı çıkınca ilk kafile ile birlikte din ahlakını daha rahat bir şekilde yaşayabilmek için Habeşistana hicret etmiştir. Ailesinin sunduğu ihtişamlı yaşamı hiç düşünmeden geri çeviren ve tüm baskılara rağmen İslam ahlakına tabi olmayı seçen Hz. Musabı Habeşistan dönüşünde ailesi tekrar hapsetmek istese de karşılarında kalbi İslam ve imanla dolu, güçlü bir genç görünce yaptıkları baskıyı hafifletmek zorunda kalmışlardır.
Bu sırada Medinede İslamiyeti kabul etmiş olan bir grup Müslüman, Hz. Muhammed (sav)den kendilerine İslam ahlakını anlatacak ve İslamiyeti diğer insanlara da tebliğ edecek bir öğretici isteyince Resullullah (sav) Hz. Musabı Medineye gitmek üzere görevlendirmiştir. Bu vesile ile Medineye ilk göç eden sahabe olmuş ve nezaketi, muhabbeti, tevazu ve merhametiyle Medinelilerin gönüllerini İslam ahlakına ısındırmıştır. Onun insanlara güler yüzle, samimi ve içten yaklaşması, sıcak ve yakın alakası, gönülleri Sevgili Peygamberimiz (sav)e ve İslam ahlakına ısındırmıştı. Bir yıl sonra Hac zamanında Mekkeye gelen Hz. Musab, İslamın Medinedeki hızlı yayılışını Sevgili Peygamberimiz (sav)e İslâm'ın girmediği ve konuşulmadığı ev kalmadı 5 sözleriyle müjdelemiştir.
Musab İbni Umeyr (r.a)ın İslam ahlakını tebliğdeki heyecanı, aşkı, muhabbeti ve hassasiyeti örnek alınacak en güzel davranışlar olarak bizlere kadar ulaşmıştır. O, yumuşak başlı, merhametli ve tevazu sahibi bir Kuran öğreticisi olduğu kadar, savaş meydanlarında da yalnızca Allahtan korkan bir mümindi. Bedir Savaşında da Uhud Savaşında da sancağı taşıdığı için Resulullah (sav)in Bayraktarı olarak anılma şerefine erişmiş ve Uhud Savaşında şehit olmuştur.
Afrâ Hatun (ra)
Medineli olan Afrâ Hatun, Neccar oğullarına mensuptur. İslamiyeti Medinede tanımış, hiç tereddüt etmeden Peygamber Efendimiz (sav)e biat etmiştir. Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler (Haşr Suresi, 9) ayetinin bir tecellisi olarak hicret ederek Medineye gelen Mekkeli muhacir kardeşlerine hizmet etmeyi şeref bilmiş bir hanım sahabemizdir. Yüce Allahın rızasını kazanmak için muhacir kardeşlerinin yardımına koşmuş, elinden gelen hizmeti esirgememiştir.
Neccar oğullarından Hâris İbni Rıfâa ile yaptığı evliliğinden Muâz, Muavviz ve Avf isimlerinde üç oğlu bulunan Afrâ Hatun, tüm oğullarını Allahın izniyle İslam ahlakına uygun olarak yetiştirmiştir. Cesaret sahibi yiğit bir Müslüman hanım olan Afrâ Hatun, bu üç oğlunu Bedir Savaşına katılması için teşvik etmiş Allah yolunda mücadele etmiştir. Rabbimiz ve Resulü (sav) yolunda sebat etmiş, genç oğullarının Allah ve Resulü (sav) yolunda şehadetlerine örnek bir sabır göstermiştir.
Ümm-i Ümare Nesibe binti Kab (ra)
Ümm-i Ümare Nesibe binti Kab, Peygamberimiz (sav) döneminde ihlas, cesaret ve fedakarlıklarıyla öne çıkan saliha mümin kadınlardan biri olmuştur. Gazilere su dağıtmak ve yaralarını sarmak göreviyle katıldığı Uhud Savaşının şiddetli bir anında, Resulullah (sav)a saldıran bir kimseye karşı fedakarane bir mücadele vermiştir.
Kendilerini ve çocuklarını korudukları gibi Allah Resulü'nü de koruyacaklarına dair Akabede Allahın Resulü'ne biat eden Nesibe binti Kab, savaşın bir anda Müslümanların görünürde aleyhine dönüştüğünü ve düşmanların Allahın Resulünün (sav) etrafında yoğunlaştığını görmüş ve kılıca sarılarak Peygamberimiz (sav)i korumaya çalışmıştır. Diğer sahabelerle birlikte Peygamberimiz (sav)in etrafını çevirerek vücutlarını ona kalkan yapan kişilerden biri olan Nesibe binti Kab, pek çok yerinden yaralanmıştır.6 Hz. Ömer Peygamber Efendimiz (sav)den naklettiği bir hadiste Hz. Ümm-i Ümarenin Allah yolundaki şevkli mücadelesini şöyle aktarmıştır:
Savaşta ne tarafa baktımsa, hep Ümm-i Ümare, hep Ümm-i Ümareyi gördüm. 7
Fâtıma Binti Hattab (ra)
Mekkede doğan ve Kureyşin Mahzumi koluna mensup olan Fatıma Binti Hattabın seçkin bir kabilesi vardı. Eşi Saîd İbni Zeyd, Mekkede meşhur kılıç ustası Habbab İbni Eretin vesilesi ile Resulullah (sav) ile tanışmış ve İslamiyeti kabul etmişti. Fatıma Binti Hattab da eşinin tebliği ile İslamiyeti ve son peygamber olan Hz. Muhammed (sav)i öğrenmiş ve hiç tereddüt etmeden Müslüman olarak şereflenmiştir. Ancak Hz. Said ve Hz. Fatıma, ilk dönemler Müslüman olduklarını gizli tutmuşlardır. Mekkeli müşriklerden baskı ve zulüm görmemek ve ibadetlerini yerine getirirken engellenmemek adına böyle bir tedbir almışlardı.
Aynı zamanda İslam halifesi olan Hz. Ömer (ra)in de kardeşi olan Hz. Fatıma, imani kuvveti, İslam ahlakı konusunda taviz vermeyen duruşu, sabır ve kararlılığı ile Hz. Ömerin de İslamiyeti kabul etmesine vesile olmuş değerli bir hanım sahabemizdir.
Eşi ile birlikte Medineye hicret eden Fâtıma binti Hattab, ömrünün sonuna kadar faziletli, örnek davranışlar sergileyerek hayatını devam ettirdi. Kardeşi Hz. Ömer (ra)in adaletle hüküm sürdüğü Asr-ı Saadet dönemini gördü. Onun halifeliği döneminde de vefat etti.
İkrime bin Ebu Cehil (ra)
İkrime bin Ebu Cehil, kendisinden, aşiretinden, akrabalarından önce daima Peygamberimiz (sav)'in güvenliğini düşünen örnek Müslümanlardan biridir. Müslümanlara olan kin ve düşmanlığıyla bilinen Ebu Cehilin oğlu olan İkrime bin Ebu Cehil, Hz. Ebubekirin hilafeti döneminde Bizanslılara karşı yapılan Yermük Savaşı'na katılmıştır. Zaferle neticelenen savaşın sonunda ağır yaralanan El Haris İbni Hişam, Süheyl b. Amr ve İkrime İbni Ebu Cehilin birbirlerine gösterdikleri fedakar tavır şöyle rivayet edilmektedir:
Yermük Savaşı'nda, Haris b. Hişam, İkrime b. Ebu Cehil ve Süheyl b. Amr ağır yaralar alarak yere düştüler. Haris b. Hişam içmek için su istedi. Askerlerden biri ona su götürdü. İkrime'nin kendisine baktığını görünce, "Bu suyu İkrime'ye götür" dedi. İkrime suyu alırken, Süheyl'in kendine baktığını gördü, suyu içmeyerek, "Bunu götür Süheyl'e ver" dedi. Fakat su Süheyl'e yetişmeden Süheyl öldü. Bunun üzerine sucu İkrime'ye koştu. Fakat İkrime de ölmüştü. Hemen Haris'in yanına koştu. Haris de ölmüştü. 8
Görüldüğü gibi sahabeler ölmek üzereyken ve belki de yardıma en muhtaç oldukları anda bile, kendilerinin değil Müslüman kardeşlerinin nefsine öncelik vermişlerdir. Kuşkusuz böylesine fedakar bir ahlakı yaşayabilmeleri Allaha ve ahirete kesin bilgiyle inanmalarından, Allaha gönülden teslim olmuş olmalarından kaynaklanmaktadır.
Seleme Bin Hişam (ra)
Hz. Seleme Yüce Allaha ve Peygamberimiz (sav)e iman ettiği için ailesi tarafından uzun bir zaman gördüğü işkencelere dirayetli ahlakı, güçlü imanı ile sabretmiş bir sahabedir. Hz. Seleme ile kardeşi Haris iman ederek Peygamberimiz (sav)e tabi olsa da diğer üç kardeşleri Ebû Cehil, Âs ve Hâlid Allahın bildirdiği din ahlakından yüz çevirmiş ve iman eden kardeşlerine düşman olmuşlardır. Kardeşleri Hz. Selemenin din ahlakından vazgeçmesi için her türlü yola başvurdukları için Hz. Seleme sonunda can güvenliğini sağlamak ve İslam ahlakını engellenmeden yaşayabilmek için Habeşistana hicret etmiştir. Orada mümin kardeşleriyle yaşadığı üç ay sonunda kendilerine tüm Mekkelilerin iman ettiklerine dair aktarılan yanlış haber sonucu Mekkeye dönmüştür. Mekkedeki durumun kendilerine aktarılandan farklı olduğunu gören Hz. Seleme ve diğer bazı Müslümanlar, Mekkeye gizliden girerek uzun müddet geldiklerini sezdirmemişlerdir. Fakat bir süre gizlendilerse de müşrikler tarafından yakalanmışlardır. Seleme bin Hişâm, Velîd bin Velîd, Hişâm bin Âs, Abdullah bin Süheyl ve daha birkaç sahabe tutulup hapsedilen Müslümanlardandı.
Uzun müddet en yakınları tarafından işkenceye tâbi tutulan ve zulmün her türlüsüne mâruz kalan Hz. Seleme, Medine'ye hicret emri çıkınca bile esaretten kurtulamadı. Hattâ bu yüzden Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarına da katılamadı.
Öz kardeşi Ebu Cehil tarafından belki din ahlakından yüz çevirir diye türlü işkencelere uğratılan Hz. Seleme bin Hişam, kuvvetli imanı ve Allah ve Resulüne olan sevgisi ile bu işkencelere dayanarak hiç tereddüt etmeden büyük bir sabır gösterdi. Uzun yıllar sonunda Hz. Vezid, Allahın izni ve Hz. Muhammed (sav)in bilgisi ile, bir gece Hz. Seleme ve beraberinde bulunan mümin kardeşi Hz. İyaş (ra)ı Mekkede bulundukları yerden kurtararak Medineye getirdi.9 İki seçkin sahabenin kurtulduğunu öğrenen Peygamberimiz (sav) bu habere çok sevinmişti.
Peygamber Efendimiz (sav)in vefatına kadar Medinede kalan Hz. Seleme, Hz. Ebu Bekir (ra)in hilafetinde Suriye seferine katılan mücahitler arasında yer aldı. Hz. Ömerin halifeliği sırasında gerçekleşen Mercu's-Sufr savaşında şehit düştü.
Artık 'kötülüğü örgütleyip düzenleyenler', Allah'ın, kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya şuuruna varamayacakları yerden azabın gelmeyeceğinden emin midirler? Ya da onlar, dönüp-dolaşmaktalarken, onları yakalayıvermesinden (mi emindirler?) Ki onlar (bu konuda Allah'ı) aciz bırakacak değildirler.
(Nahl Suresi, 45-46)
Allah Herşeyden Haberdar Olandır
İnkarcılar, geçmişte olduğu gibi, bugün ve gelecekte de iman edenlere iftira atmaya, onlara karşı baskı ve hatta zulüm uygulamaya devam edeceklerdir. Ancak onların iftira ve eziyet verici sözleri, baskı ve zulümleri geçmişte olduğu gibi bugün ve gelecekte de iman edenleri üzmeyecek ve onlara bir zarar veremeyecektir.
Çünkü, müminler çok önemli bir gerçeği bilen ve bütün hayatlarını bu gerçeği bilerek yaşayan insanlardır. Bu gerçek şudur: Allah herşeyi gören, bilen ve işitendir. Allah'ın dilemesi dışında hiçbir insan başka bir insana en küçük bir zarar vermeye dahi asla muktedir değildir.
İnkar edenler, aralarında düzenler kurarlarken de, eziyet ve baskı planları yaparlarken de, Allah onları görmekte ve işitmektedir. En acımasız iftira sözlerini söylerken de, müminlerin tabi oldukları din ahlakından artık geri döneceklerini zannederlerken de, Allah onların akıllarından geçenleri bilmektedir. Sonsuz kudret sahibi Allah bu gerçeği Kuran'da şöyle bildirir:
Yoksa onlar; gerçekten Bizim, sır tuttuklarını ve aralarındaki fısıldaşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır, (işitiyoruz) ve onların yanlarındaki elçilerimiz de (herşeyi) yazıyorlar. (Zuhruf Suresi, 80)
İnkarcıların söyledikleri tüm isyankar sözlerin, asılsız iftiraların, sahip oldukları tüm kötü düşüncelerin, yaptıkları tüm zulümlerin karşılığı hesap günü kendilerine geri dönecektir.
Herşeyin hakimi ve tek sahibi olan Allah ise, müminlerin dostu ve vekilidir. Müminler, sonsuz merhamet ve şefkat sahibi olan Rabbimizin, her zaman herşeyi en güzel, en hayırlı, en adil, en hikmetli şekliyle yarattığını bilir ve sadece O'na dayanıp güvenirler. Allah'ın dışında hiçbir varlıktan korkmazlar. Hiçbir iftira, saldırı, tehdit, alay, canlarına ve mallarına kastedilmesi onları imanın güzelliğini ve Kuran ahlakını yaşamaktan vazgeçirmeye güç yetiremez. Rabbimiz Kuran'da Müslümanların bu kararlılığını ve Allah Katında alacakları karşılığı şöyle müjdelemiştir:
Mü'minlerden öyle erkek-adamlar vardır ki- Allah ile yaptıkları ahide sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi, kimi beklemektedir. Onlar hiçbir değiştirme ile (sözlerini) değiştirmediler. Çünkü Allah, (sözüne bağlı kalıp doğru olan) sadıkları sadakatlerinden dolayı mükafaatlandıracak, münafıkları da dilerse azablandıracak veya tevbe (nasib edip tevbe)lerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. Allah, inkar edenleri kin ve öfkeleriyle geri çevirdi, onlar hiçbir hayra varamadılar. (Ahzab Suresi, 23-25)
(alıntı harun yahya)
Kaynaklar:
1 biriz.biz/sahabiler/peykiz4.htm
2 tr.wikipedia.org/wiki/Kerbela_Sava%C5%9F%C4%B1
3 Şamil İslam Ansiklopedisi
4 İbn Sa'd, et-Tabakâtü'l-Kübrâ, Beyrut 1960, III, 116
5 mecelle.com/hayatus-sahabe/hz-musab-ibni-umeyr.html
6 Ziyad Ebu Ğanime, Mevakıfu Batule min sun'I I-İslam -Asrı Saadetten Günümüze İslam Kahramanları, İstanbul, 1993
7 turk.ch/islam/eshab/ummiumarenesibehstun.html
8 Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatü's Sahabe, Hz. Muhammed ve Ashabının Yaşadığı İslami Hayat, Cilt 1, Sentez Neşriyat, Temel Eserler Serisi: 2/1
Peygamber Efendimiz (sav)in mübarek zatını tanıyan, onunla birlikte yaşama şerefine erişmiş müminlerden oluşan Sahabe-i Kiramın yaşamları ve ahlakları, İslam tarihi boyunca yaşamış tüm Müslümanlar için büyük şevk kaynağı olmuştur. Hanım ya da erkek fark etmeden, cesaretleri, azim ve kararlılıkları, iman kuvvetleri, gördükleri tüm baskı ve zulme karşın Allaha ve Resulü (sav)'ne olan sadakatleri ve Resulullah (sav)ın nefsini kendi nefislerinden üstün tutmaları, yüzyıllardır İslam tarihinde şerefle anılmaktadır.
Yüce Allah, Sahabe-i Kiramın ihlaslı tavırlarını tarih boyunca yaşamış olan tüm Müslümanlar için bir örnek kılmıştır. Onların o dönemin çok zor şartları altında verdikleri halisane mücadele, yaşadıkları derin iman coşkusu ve sadakat, Allaha olan sevgileri, Peygamberimiz (sav)e olan düşkünlükleri Allahın izniyle İslamiyetin kısa sürede tüm dünyaya yayılmasına ve insanların geniş kitleler halinde hak din ahlakına yönelmesine vesile olmuştur.
Allah yolunda verdikleri bu kutlu mücadeleleri boyunca baskı, eziyet ve zulme maruz kalan değerli Sahabeler gibi, Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? (Bakara Suresi, 214) ayetinin bir tecellisi olarak tarih boyunca diğer müminlerin de başından benzer olaylar geçmiştir. Ancak tüm bu görünürdeki olumsuz koşullara ve engellemelere sabır ve kararlılık gösterip direnen müminler, Allahın izniyle çok şerefli bir hayat yaşayarak bugün tüm Müslümanların büyük bir saygıyla andıkları birer şevk kaynağı olmuşlardır.

Ümmü Gülsüm Binti Ukbe (ra)
Mekkeli olan Ümmü Gülsüm Binti Ukbe, Kureyş kabilesine mensup bir hanım sahabedir. Allah ve Resulüne (sav) hicret etmek için Mekkedeki evini terk edip Medineye tek başına hicret etme cesaretini ve kararlılığını göstermiş bir muhacir hanım olan Ümmü Gülsüm Binti Ukbe, Hz. Osmanın -anne bir- kız kardeşidir. Babası ise Peygamber Efendimiz (sav)e ve İslam ahlakına kin ve düşmanlık duyan Ukbe bin Ebî Muayttır.
Ümmü Gülsüm Binti Ukbe, Mekkede Müslüman olarak Resulullah (sav)a biat ettiği andan itibaren, diğer Müslümanlar gibi işkenceye maruz kalmıştı. Din ahlakını terk etmesi için başta babası olmak üzere müşriklerden zulüm ve baskı görmüş ancak yapılan tüm zalimliklere rağmen Allaha ve Resulüne olan sevgi ve bağlılığından ve din ahlakından asla taviz vermeyerek tüm müminlere örnek bir ahlak sergilemiştir. Ailesinden gördüğü baskı nedeniyle Peygamberimiz (sav) ve mümin kardeşleri ile birlikte Medineye göç edemeyip, yedi yıl boyunca Mekkede müşriklerin arasında tek başına yaşamak mecburiyetinde kalmıştır. Yedi yılın sonunda tüm tehlike ve engellere rağmen büyük bir kararlılıkla Medineye Peygamber Efendimiz (sav)in ve mümin kardeşlerinin yanına tek başına hicret etmiştir. Medineye vardığında Beni müşriklere geri çevirmeyin diyerek Hz. Muhammed (sav)e sığınmıştır.
Ümmü Gülsüm Binti Ukde, Yüce Allahın takdir ettiği kadere her ortam ve şartta rıza gösteren imanlı bir hanımdı. Yedi yıl boyunca ailesinin baskısıyla Mekke müşriklerinin arasında yaşadığı özel imtihan ortamında Allaha sığınarak, Ona dua ederek güç bulmuş en sonunda da Medineye hicret ederek Peygamberimiz (sav)in yanında feraha ve huzura kavuşmuştur. Tüm zorluklara rağmen tek başına yaptığı hicret yolculuğu tüm müminlere örnek olması gereken imani heyecanının, gayretinin ve fedakarlığının açık birer delilidir.
Fatıma Zehra (ra)
Fatimeh El Zehra veya Ez Zehra olarak da bilinen Hz. Fatıma, Hz. Muhammed (sav)in ve ilk hanımı Hz. Haticenın kızı, dördüncü İslam halifesi Hz. Alinin eşi ve seyyidlerin validesidir. Değerli Peygamberimiz (sav)in soyu Hz. Fatıma vesilesi ile devam etmiştir. Hz. Fatıma ve Hz. Alinin 2 oğlu (Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin) ve 2 kızı (Hz. Zeynep ve Hz. Umm Kulthum) olmuştur.
Peygamberimiz (sav)in en küçük kızı olan Hz. Fatıma, hicretten on üç sene önce Mekkede doğmuştur. Ona Fatıma ismini veren Peygamberimiz (sav) bir hadislerinde Hz. Fatımanın ismiyle ilgili şöyle buyurmuşlardır:
Deylemi Ebû Hureyre (ra)'den rivayet etmiştir:
"Onu sevenleri, Allah'ın Cehennem'den uzaklaştıracağı için kızıma Fâtıma adını verdim." 1
Kendisine güzel ahlakı nedeniyle ak yüzlü, nur, beyaz, parlak, ve aydınlık yüzlü anl***** gelen Zehra ve dünyevi heveslerden uzak, ibadet için kendisini Allah'a yönelten, iffetli ve namuslu anl***** gelen Betül lakapları yakıştırılmıştır. Çok küçük yaşlarda dahi örnek bir ahlaka sahip olan Hz. Fatıma, son derece mütevazı, söz ve davranışlarında vakur bir hanımdı. Daima hikmetli, az ve öz konuşurdu.
Küçük yaşına rağmen İslam ahlakına tabi olmanın verdiği imani güç ile Peygamber Efendimiz (sav)e yardım etmiş ve babasının yanından ayrılmayarak Kureyş kafirlerinin işkencelerine karşı büyük bir dirayet göstermiştir. Mekkede Müslümanlara yapılan baskı ve zulmün arttığı bir dönemde Rabbimizin Peygamberimiz (sav)e verdiği hicret izni üzerine, babası ile birlikte Medineye göç etmiştir.
Peygamber Efendimiz (sav)in vefatından altı ay sonra vefat etmiş, genç yaşında gösterdiği imani kararlılık ve şevk ile tüm müminlere örnek bir yaşam sürmüştür.
Zeynep Bint-i Ali b. Ebu Tâlib (ra)

Hz. Zeynep (ra), Peygamberimiz (sav)in torunu ve Hz. Fatıma (ra)nın sevgili kızıdır. Resullullah (sav)ın vefatından beş yıl önce dünyaya gelen Hz. Zeynep, aklı selim, zeki, düzgün ve edebi konuşan bir hanımdı. Annesi Fatımatü'z-Zehrâ'dan ve Esmâ binti Umeys'ten hadis rivayet etmiştir.
Emevi halifesi Muaviyenin oğlu olan Yezidin çıkardığı Kerbela olayında tüm müminlere örnek bir cesaret göstererek kardeşi Hz. Hüseyinin yanında bulunmuştur. Hz. Hüseyin ve yanında bulunan yaklaşık 72 kişi şehit edildikten sonra esir alınan Hz. Zeynep bu esareti sırasında da her türlü baskıya rağmen Yüce Allaha olan sevgisini ve İslam ahlakının güzelliklerini tebliğ etmekten vazgeçmemiştir. Kardeşinin ve diğer müminlerin şehadetinden sonra esaret altındayken kendisine manevi baskı yapan Ubeydullah b. Ziyada verdiği Bizleri Muhammed (sav) ile şereflendiren ve tertemiz yapan Allaha hamdolsun! Onların üzerine ölüm yazılmıştı. Onlar da öldürülecekleri yere geldiler. Allah onlar ve seni bir araya getirecek ve sizler karşılıklı olarak Onun huzurunda muhakemeleşeceksiniz. yanıtı mümin kardeşlerine olan sevgisinin ve Allaha olan güçlü tevekkülünün açık bir delilidir. Yezidin mahkemesine çıkarıldığında Hz. Zeynep büyük bir cesaret örneği daha göstererek Yezidin halifeliğinin geçersiz olduğunu ilan etmiştir. 2
Hz. Zeynep, H. 65 (684-85) yılı civarında Mısırda vefat etmiş ve Kanâtırüs-Sibâ denilen yerde defnedilmiştir.3
Hamne Binti Cahş (ra)
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)in halasının kızı ve hanımlarından Zeynep binti Cahş (ra)ın da kardeşidir. Bu vesile ile Peygamber Efendimiz (sav)e yakın akraba olma şerefini elde etmiştir.
Hz. Hamne, Resullullah (sav)e ilk biat eden, İslamla ilk şereflenen hanımlardandır. Bütün kalbiyle Yüce Allaha ve Resul (sav)üne teslim olmuş, Peygamberimiz (sav)in bildirdiği emir ve yasaklara gönülden itaat etmiş bir hanımdır. O dönemde müşriklerin yaptıkları tüm baskı ve zulümlere imani bir olgunlukla direnmiş ve imanından taviz vermemiştir. Kendisi gibi değerli bir sahabe olan eşi Musab İbni Umeyr (ra) ile birlikte İslam ahlakını yaşamak amacıyla müşriklere karşı imani bir mücadele sürdürmüş ve bundan taviz vermemişlerdir. Mekkede zulümler artınca Peygamberimiz (sav) ile birlikte hareket ederek Medineye göç eden ilk hanım sahabelerden olmuştur.
Musab İbni Umeyr (ra)
Mekkenin zengin ailelerinden birine mensup olan Musab İbni Umeyr (ra), İslamiyeti kabul eden ilk Müslüman hanımlardan olan Hamne Binti Cahşın da eşidir. O günün şartlarına göre zenginlik ve ihtişam içinde yaşayan Hz. Musab, Peygamber Efendimiz (sav)in insanları İslam ahlakına davet ettiğini öğrendiğinde vakit kaybetmeden Hz. Muhammed (sav)e tabi olarak Müslüman olmuştur. Peygamber Efendimiz (sav) bu değerli sahabemiz hakkında şöyle buyurmuştur:
"Mekke'de Mus'ab b. Umeyr'den daha güzel giyinen, daha yakışıklı ve nimetler içinde yüzen başka bir genç görmedim"4

O dönemde Mekkede Müslümanlara yoğun bir baskı uygulandığı için Müslüman olduğunu ailesinden gizlemek zorunda kalsa da Peygamberimiz (sav)i gizlice ziyaret etmeyi sürdürmüştür. Gizlice namaz kıldığı, ailesi tarafından öğrenildiğinde akrabaları tarafından yakalanıp hapsedilmiş ve Habeşistana hicret imkanı çıkınca ilk kafile ile birlikte din ahlakını daha rahat bir şekilde yaşayabilmek için Habeşistana hicret etmiştir. Ailesinin sunduğu ihtişamlı yaşamı hiç düşünmeden geri çeviren ve tüm baskılara rağmen İslam ahlakına tabi olmayı seçen Hz. Musabı Habeşistan dönüşünde ailesi tekrar hapsetmek istese de karşılarında kalbi İslam ve imanla dolu, güçlü bir genç görünce yaptıkları baskıyı hafifletmek zorunda kalmışlardır.
Bu sırada Medinede İslamiyeti kabul etmiş olan bir grup Müslüman, Hz. Muhammed (sav)den kendilerine İslam ahlakını anlatacak ve İslamiyeti diğer insanlara da tebliğ edecek bir öğretici isteyince Resullullah (sav) Hz. Musabı Medineye gitmek üzere görevlendirmiştir. Bu vesile ile Medineye ilk göç eden sahabe olmuş ve nezaketi, muhabbeti, tevazu ve merhametiyle Medinelilerin gönüllerini İslam ahlakına ısındırmıştır. Onun insanlara güler yüzle, samimi ve içten yaklaşması, sıcak ve yakın alakası, gönülleri Sevgili Peygamberimiz (sav)e ve İslam ahlakına ısındırmıştı. Bir yıl sonra Hac zamanında Mekkeye gelen Hz. Musab, İslamın Medinedeki hızlı yayılışını Sevgili Peygamberimiz (sav)e İslâm'ın girmediği ve konuşulmadığı ev kalmadı 5 sözleriyle müjdelemiştir.
Musab İbni Umeyr (r.a)ın İslam ahlakını tebliğdeki heyecanı, aşkı, muhabbeti ve hassasiyeti örnek alınacak en güzel davranışlar olarak bizlere kadar ulaşmıştır. O, yumuşak başlı, merhametli ve tevazu sahibi bir Kuran öğreticisi olduğu kadar, savaş meydanlarında da yalnızca Allahtan korkan bir mümindi. Bedir Savaşında da Uhud Savaşında da sancağı taşıdığı için Resulullah (sav)in Bayraktarı olarak anılma şerefine erişmiş ve Uhud Savaşında şehit olmuştur.
Afrâ Hatun (ra)
Medineli olan Afrâ Hatun, Neccar oğullarına mensuptur. İslamiyeti Medinede tanımış, hiç tereddüt etmeden Peygamber Efendimiz (sav)e biat etmiştir. Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler (Haşr Suresi, 9) ayetinin bir tecellisi olarak hicret ederek Medineye gelen Mekkeli muhacir kardeşlerine hizmet etmeyi şeref bilmiş bir hanım sahabemizdir. Yüce Allahın rızasını kazanmak için muhacir kardeşlerinin yardımına koşmuş, elinden gelen hizmeti esirgememiştir.
Neccar oğullarından Hâris İbni Rıfâa ile yaptığı evliliğinden Muâz, Muavviz ve Avf isimlerinde üç oğlu bulunan Afrâ Hatun, tüm oğullarını Allahın izniyle İslam ahlakına uygun olarak yetiştirmiştir. Cesaret sahibi yiğit bir Müslüman hanım olan Afrâ Hatun, bu üç oğlunu Bedir Savaşına katılması için teşvik etmiş Allah yolunda mücadele etmiştir. Rabbimiz ve Resulü (sav) yolunda sebat etmiş, genç oğullarının Allah ve Resulü (sav) yolunda şehadetlerine örnek bir sabır göstermiştir.
Ümm-i Ümare Nesibe binti Kab (ra)
Ümm-i Ümare Nesibe binti Kab, Peygamberimiz (sav) döneminde ihlas, cesaret ve fedakarlıklarıyla öne çıkan saliha mümin kadınlardan biri olmuştur. Gazilere su dağıtmak ve yaralarını sarmak göreviyle katıldığı Uhud Savaşının şiddetli bir anında, Resulullah (sav)a saldıran bir kimseye karşı fedakarane bir mücadele vermiştir.
Kendilerini ve çocuklarını korudukları gibi Allah Resulü'nü de koruyacaklarına dair Akabede Allahın Resulü'ne biat eden Nesibe binti Kab, savaşın bir anda Müslümanların görünürde aleyhine dönüştüğünü ve düşmanların Allahın Resulünün (sav) etrafında yoğunlaştığını görmüş ve kılıca sarılarak Peygamberimiz (sav)i korumaya çalışmıştır. Diğer sahabelerle birlikte Peygamberimiz (sav)in etrafını çevirerek vücutlarını ona kalkan yapan kişilerden biri olan Nesibe binti Kab, pek çok yerinden yaralanmıştır.6 Hz. Ömer Peygamber Efendimiz (sav)den naklettiği bir hadiste Hz. Ümm-i Ümarenin Allah yolundaki şevkli mücadelesini şöyle aktarmıştır:
Savaşta ne tarafa baktımsa, hep Ümm-i Ümare, hep Ümm-i Ümareyi gördüm. 7
Fâtıma Binti Hattab (ra)
Mekkede doğan ve Kureyşin Mahzumi koluna mensup olan Fatıma Binti Hattabın seçkin bir kabilesi vardı. Eşi Saîd İbni Zeyd, Mekkede meşhur kılıç ustası Habbab İbni Eretin vesilesi ile Resulullah (sav) ile tanışmış ve İslamiyeti kabul etmişti. Fatıma Binti Hattab da eşinin tebliği ile İslamiyeti ve son peygamber olan Hz. Muhammed (sav)i öğrenmiş ve hiç tereddüt etmeden Müslüman olarak şereflenmiştir. Ancak Hz. Said ve Hz. Fatıma, ilk dönemler Müslüman olduklarını gizli tutmuşlardır. Mekkeli müşriklerden baskı ve zulüm görmemek ve ibadetlerini yerine getirirken engellenmemek adına böyle bir tedbir almışlardı.
Aynı zamanda İslam halifesi olan Hz. Ömer (ra)in de kardeşi olan Hz. Fatıma, imani kuvveti, İslam ahlakı konusunda taviz vermeyen duruşu, sabır ve kararlılığı ile Hz. Ömerin de İslamiyeti kabul etmesine vesile olmuş değerli bir hanım sahabemizdir.
Eşi ile birlikte Medineye hicret eden Fâtıma binti Hattab, ömrünün sonuna kadar faziletli, örnek davranışlar sergileyerek hayatını devam ettirdi. Kardeşi Hz. Ömer (ra)in adaletle hüküm sürdüğü Asr-ı Saadet dönemini gördü. Onun halifeliği döneminde de vefat etti.
İkrime bin Ebu Cehil (ra)
İkrime bin Ebu Cehil, kendisinden, aşiretinden, akrabalarından önce daima Peygamberimiz (sav)'in güvenliğini düşünen örnek Müslümanlardan biridir. Müslümanlara olan kin ve düşmanlığıyla bilinen Ebu Cehilin oğlu olan İkrime bin Ebu Cehil, Hz. Ebubekirin hilafeti döneminde Bizanslılara karşı yapılan Yermük Savaşı'na katılmıştır. Zaferle neticelenen savaşın sonunda ağır yaralanan El Haris İbni Hişam, Süheyl b. Amr ve İkrime İbni Ebu Cehilin birbirlerine gösterdikleri fedakar tavır şöyle rivayet edilmektedir:
Yermük Savaşı'nda, Haris b. Hişam, İkrime b. Ebu Cehil ve Süheyl b. Amr ağır yaralar alarak yere düştüler. Haris b. Hişam içmek için su istedi. Askerlerden biri ona su götürdü. İkrime'nin kendisine baktığını görünce, "Bu suyu İkrime'ye götür" dedi. İkrime suyu alırken, Süheyl'in kendine baktığını gördü, suyu içmeyerek, "Bunu götür Süheyl'e ver" dedi. Fakat su Süheyl'e yetişmeden Süheyl öldü. Bunun üzerine sucu İkrime'ye koştu. Fakat İkrime de ölmüştü. Hemen Haris'in yanına koştu. Haris de ölmüştü. 8
Görüldüğü gibi sahabeler ölmek üzereyken ve belki de yardıma en muhtaç oldukları anda bile, kendilerinin değil Müslüman kardeşlerinin nefsine öncelik vermişlerdir. Kuşkusuz böylesine fedakar bir ahlakı yaşayabilmeleri Allaha ve ahirete kesin bilgiyle inanmalarından, Allaha gönülden teslim olmuş olmalarından kaynaklanmaktadır.
Seleme Bin Hişam (ra)
Hz. Seleme Yüce Allaha ve Peygamberimiz (sav)e iman ettiği için ailesi tarafından uzun bir zaman gördüğü işkencelere dirayetli ahlakı, güçlü imanı ile sabretmiş bir sahabedir. Hz. Seleme ile kardeşi Haris iman ederek Peygamberimiz (sav)e tabi olsa da diğer üç kardeşleri Ebû Cehil, Âs ve Hâlid Allahın bildirdiği din ahlakından yüz çevirmiş ve iman eden kardeşlerine düşman olmuşlardır. Kardeşleri Hz. Selemenin din ahlakından vazgeçmesi için her türlü yola başvurdukları için Hz. Seleme sonunda can güvenliğini sağlamak ve İslam ahlakını engellenmeden yaşayabilmek için Habeşistana hicret etmiştir. Orada mümin kardeşleriyle yaşadığı üç ay sonunda kendilerine tüm Mekkelilerin iman ettiklerine dair aktarılan yanlış haber sonucu Mekkeye dönmüştür. Mekkedeki durumun kendilerine aktarılandan farklı olduğunu gören Hz. Seleme ve diğer bazı Müslümanlar, Mekkeye gizliden girerek uzun müddet geldiklerini sezdirmemişlerdir. Fakat bir süre gizlendilerse de müşrikler tarafından yakalanmışlardır. Seleme bin Hişâm, Velîd bin Velîd, Hişâm bin Âs, Abdullah bin Süheyl ve daha birkaç sahabe tutulup hapsedilen Müslümanlardandı.
Uzun müddet en yakınları tarafından işkenceye tâbi tutulan ve zulmün her türlüsüne mâruz kalan Hz. Seleme, Medine'ye hicret emri çıkınca bile esaretten kurtulamadı. Hattâ bu yüzden Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarına da katılamadı.
Öz kardeşi Ebu Cehil tarafından belki din ahlakından yüz çevirir diye türlü işkencelere uğratılan Hz. Seleme bin Hişam, kuvvetli imanı ve Allah ve Resulüne olan sevgisi ile bu işkencelere dayanarak hiç tereddüt etmeden büyük bir sabır gösterdi. Uzun yıllar sonunda Hz. Vezid, Allahın izni ve Hz. Muhammed (sav)in bilgisi ile, bir gece Hz. Seleme ve beraberinde bulunan mümin kardeşi Hz. İyaş (ra)ı Mekkede bulundukları yerden kurtararak Medineye getirdi.9 İki seçkin sahabenin kurtulduğunu öğrenen Peygamberimiz (sav) bu habere çok sevinmişti.
Peygamber Efendimiz (sav)in vefatına kadar Medinede kalan Hz. Seleme, Hz. Ebu Bekir (ra)in hilafetinde Suriye seferine katılan mücahitler arasında yer aldı. Hz. Ömerin halifeliği sırasında gerçekleşen Mercu's-Sufr savaşında şehit düştü.
Artık 'kötülüğü örgütleyip düzenleyenler', Allah'ın, kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya şuuruna varamayacakları yerden azabın gelmeyeceğinden emin midirler? Ya da onlar, dönüp-dolaşmaktalarken, onları yakalayıvermesinden (mi emindirler?) Ki onlar (bu konuda Allah'ı) aciz bırakacak değildirler.
(Nahl Suresi, 45-46)
Allah Herşeyden Haberdar Olandır

İnkarcılar, geçmişte olduğu gibi, bugün ve gelecekte de iman edenlere iftira atmaya, onlara karşı baskı ve hatta zulüm uygulamaya devam edeceklerdir. Ancak onların iftira ve eziyet verici sözleri, baskı ve zulümleri geçmişte olduğu gibi bugün ve gelecekte de iman edenleri üzmeyecek ve onlara bir zarar veremeyecektir.
Çünkü, müminler çok önemli bir gerçeği bilen ve bütün hayatlarını bu gerçeği bilerek yaşayan insanlardır. Bu gerçek şudur: Allah herşeyi gören, bilen ve işitendir. Allah'ın dilemesi dışında hiçbir insan başka bir insana en küçük bir zarar vermeye dahi asla muktedir değildir.
İnkar edenler, aralarında düzenler kurarlarken de, eziyet ve baskı planları yaparlarken de, Allah onları görmekte ve işitmektedir. En acımasız iftira sözlerini söylerken de, müminlerin tabi oldukları din ahlakından artık geri döneceklerini zannederlerken de, Allah onların akıllarından geçenleri bilmektedir. Sonsuz kudret sahibi Allah bu gerçeği Kuran'da şöyle bildirir:
Yoksa onlar; gerçekten Bizim, sır tuttuklarını ve aralarındaki fısıldaşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır, (işitiyoruz) ve onların yanlarındaki elçilerimiz de (herşeyi) yazıyorlar. (Zuhruf Suresi, 80)
İnkarcıların söyledikleri tüm isyankar sözlerin, asılsız iftiraların, sahip oldukları tüm kötü düşüncelerin, yaptıkları tüm zulümlerin karşılığı hesap günü kendilerine geri dönecektir.
Herşeyin hakimi ve tek sahibi olan Allah ise, müminlerin dostu ve vekilidir. Müminler, sonsuz merhamet ve şefkat sahibi olan Rabbimizin, her zaman herşeyi en güzel, en hayırlı, en adil, en hikmetli şekliyle yarattığını bilir ve sadece O'na dayanıp güvenirler. Allah'ın dışında hiçbir varlıktan korkmazlar. Hiçbir iftira, saldırı, tehdit, alay, canlarına ve mallarına kastedilmesi onları imanın güzelliğini ve Kuran ahlakını yaşamaktan vazgeçirmeye güç yetiremez. Rabbimiz Kuran'da Müslümanların bu kararlılığını ve Allah Katında alacakları karşılığı şöyle müjdelemiştir:
Mü'minlerden öyle erkek-adamlar vardır ki- Allah ile yaptıkları ahide sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi, kimi beklemektedir. Onlar hiçbir değiştirme ile (sözlerini) değiştirmediler. Çünkü Allah, (sözüne bağlı kalıp doğru olan) sadıkları sadakatlerinden dolayı mükafaatlandıracak, münafıkları da dilerse azablandıracak veya tevbe (nasib edip tevbe)lerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. Allah, inkar edenleri kin ve öfkeleriyle geri çevirdi, onlar hiçbir hayra varamadılar. (Ahzab Suresi, 23-25)
(alıntı harun yahya)
Kaynaklar:
1 biriz.biz/sahabiler/peykiz4.htm
2 tr.wikipedia.org/wiki/Kerbela_Sava%C5%9F%C4%B1
3 Şamil İslam Ansiklopedisi
4 İbn Sa'd, et-Tabakâtü'l-Kübrâ, Beyrut 1960, III, 116
5 mecelle.com/hayatus-sahabe/hz-musab-ibni-umeyr.html
6 Ziyad Ebu Ğanime, Mevakıfu Batule min sun'I I-İslam -Asrı Saadetten Günümüze İslam Kahramanları, İstanbul, 1993
7 turk.ch/islam/eshab/ummiumarenesibehstun.html
8 Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatü's Sahabe, Hz. Muhammed ve Ashabının Yaşadığı İslami Hayat, Cilt 1, Sentez Neşriyat, Temel Eserler Serisi: 2/1