Başkalarının mutsuzluğu ile mutlu olmak...
Marie Claire Şubat 2010
Scha.den.freu.de isim: başkalarının mutsuzluğu ile mutlu olmak... Bu tanım; günümüzün rekabet ortamında sıklıkla yaşanan bir ruh halini de özetliyor. Özellikle sıkıntıda olan arkadaşların, başarısızlığa uğrayan meslektaşların, iflas eden zenginlerin ya da trajedi yaşayan ünlülerin düştükleri durumdan keyif alanların varlığı düşünülecek olursa!
Merve, iş yerinde dolanan dedikoduları ilk kez duyduğunda ne hissedeceğini tam olarak bilemiyor... Arkadaşı Zeynep'in işten çıkarılacağına dair söylentilere kulak kabarttığında bunlara inanıp inanmamakta kararsız kalıyor. Eğer duydukları sadece söylentiden ibaretse hayal kırıklığına uğrayacağını biliyor! Merve "Asıl mutluluğu dedikoduları duyduğumda değil; Zeynep'in kesin olarak işten kovulduğunu öğrendiğimde yaşadım" diyor. Dokuz ay önce 34 yaşındaki gazeteci Merve, yakın arkadaşı Zeynep'in çalıştığı şirkete iş başvurusunda bulunuyor ve arkadaşının da referansıyla işi kapıyor! Zeynep'ten daha tecrübesiz olduğu için düşük bir pozisyona getiriliyor. İlerleyen günlerde Merve, arkadaşı Zeynep'in başarılarını kıskançlıkla izliyor. Kendini sürekli onunla kıyaslıyor. Merve "O, bu şirkette benden daha eski olabilir. Ama ben de en az Zeynep kadar donanımlıyım" diyerek kıskançlığını dizginlemeye çalışıyor. Aylar sonra Zeynep'in yöneticisi ile tartışarak haksız yere işten çıkarılması iş yerindeki arkadaşlarının üzülmesine sebep olurken Merve'yi çok mutlu ediyor. Arkadaşının sayesinde iş sahibi olan Merve, "Zeynep zamanında bana yardım ettiği için işten çıkarılmasına bu kadar sevinmem doğru değil. Ama elimde değil, onun mutsuzluğu şu anda beni mutlu ediyor. Artık kendimi onunla kıyaslamak zorunda kalmayacağım için huzurlu ve rahatlamış hissediyorum" diyor.
Merve'nin içinde bulunduğu ruh halini tanımlayan tek bir kelime var o da 'schadenfreude!' Bu Almanca kelime, Türkçe de dâhil hemen hemen her dile yerleşmiş durumda. Schaden; 'zarar', freude ise 'mutluluk' anl***** geliyor. Kısaca; başkalarının başarısızlığından ya da mutsuzluğundan duyulan mutluluk demek. Şöyle de düşünebilirsiniz; schadenfreude kıskançlığın tam tersi! Bir arkadaşımızın başarısını kıskandığımızda kendimizi kötü ve mutsuz hissediyoruz. Bir arkadaşımızın başarısızlığından mutlu olduğumuz zaman ise schadenfreude ruhumuzu ele geçiriyor!
Schadenfreude Altın Çağında
Günümüz modern toplumlarında bireyselleşme ile birlikte ortaya çıkan rekabet çılgınlığı her geçen gün artıyor. Rekabetle birlikte schadenfreude de altın çağını yaşıyor! Dostoyevski'nin de yazdığı gibi insanlar en yakınlarının mutsuzluklarından bile kendilerine ufak da olsa bir mutluluk payı çıkarıyorlar. İş arkadaşlarının başarısızlığı, akrabaların zor duruma düşmesi, arkadaşların biten evlilikleri, iş adamlarının iflası ya da ünlülerin başlarına gelen trajediler; schadenfreude'yi tetikliyor. Sosyolog Sevim Erkol; "Günümüz tüketim toplumu, sürekli mücadeleyi, fırsatçılığı ve rekabeti gerektiriyor. İnsanlar artık birbirlerine destek olmayı ve kolektif yaşamayı değil; çevresindekileri kendilerine rakip görerek bireysel olarak öne çıkmayı tercih ediyorlar. Başkalarının mutsuz ve başarısız olmasından zevk alan kişiler, kendilerini bir savaşın galibi ya da bir yarışın finalisti olarak görerek zafer sevinci yaşıyorlar. Özellikle toplumdaki sosyoekonomik farklılıklar arasında uçurumların olduğu ülkemizde yokluk çeken bir kişi, çok zengin bir iş adamının iflas haberini aldığında kendini iyi hissedebiliyor. İşsizliğin gitgide arttığı bu dönemde, işsiz kalan bir kişi arkadaşının işten çıkarıldığını öğrendiğinde içten içe mutlu olabiliyor. Evliliğinde kriz yaşayan ve boşanan birini, istikrarlı bir evliliği olan arkadaşının kendi haline şükrederek mutlu olmasına sebep olabiliyor" diyor.
Yarış Psikolojisi
Psikolog Aylin Kalansoy ise schadenfreude'nin küçüklüğünden beri başkalarıyla karşılaştırılarak yetiştirilen bireylerde daha fazla ortaya çıktığını belirtiyor. Yarış psikolojisi, özgüven eksikliği, kendine olan saygının azalması, schadenfreude'ye sebep olan insan psikolojisinin kusurlu yönleri. Kalansoy; "Anne ve babaların diğerleri ile kıyaslayarak ve yarıştırarak yetiştirdiği çocuklar, ileride başkalarının mutsuzluğu ve başarısızlığından zevk alan yetişkinlere dönüşüyorlar. 'Sınıftaki arkadaşın senden daha yüksek notlar alıyor, o daha başarılı', 'Bak, komşunun çocuğu senden daha uslu' ya da 'Kardeşinin İngilizcesi seninkine on basar' gibi güdülemelerle çocuklar, yetişkin olduklarında çevresindekileri birer rakip olarak görüyor ve onların en ufak hatalarından mutluluk duyuyorlar. Schadenfreude'nin daha ileri aşamalarında ise kişinin karakterinde sadist eğilimler oluşabiliyor. Kalabalık içerisinde karşısındakini aşağılamak, başkalarının fiziksel ya da psikolojik olarak acı çekmesinden zevk almak, çevresindekilere zarar vermek için yalan söylemek, tehdit etmek ya da iftira atmak bunlardan bazıları" diyor.
Ünlülerin Trajedisi Mutluluk Kaynağı
Çevremizdekiler kadar ünlülerin de başına gelen trajik olaylardan mutlu olmak, schadenfreude'nin popüler kültürden beslenen yönünü ortaya koyuyor. Virginia Üniversitesi'nden Profesör John Portmann; "Ünlülerin hatalarını ve yaşadıkları kötü olayları takip etmek zaman zaman bazılarımızı mutlu ediyor. Kusursuz gibi görünen yaşamların da trajedi barındırdığı gerçeği, çoğu kişiyi rahatlatıyor. Göz önünde olan kişilere karşı hem hayranlık besliyoruz hem de onlardan içten içe nefret ediyoruz. Gwyneth Paltrow'un evliliğinde yaşadığı sorunlar, Paris Hilton'ın hapse girmesi ya da Britney Spears'in büyük bir düşüş yaşaması bazılarımızın kendilerini daha iyi hissetmesini sağlıyor."
Araştırmalara göre kıskandığımız bir kişi başarısızlığa uğradığı zaman beynimizin duygusal davranışları yöneten bölümü dopamin hormonu salgılıyor. Cambridge Üniversitesi'nden Nörolog Profesör Dean Mobbs; "Uyuşturucu aldığınızda, güldüğünüzde ya da seks yaptığınızda da aynı hormon salgılanıyor. Schadenfreude; kendi kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlayarak bir anlamda psikolojik bağışıklık sistemimizi güçlendiriyor" diyor.
Hayat Bir Yarış Değil!
Her konuda rekabet olduğu için daha fazla çabalamak yerine başkalarının tökezlemesini ummak günümüzün ilişkilerinde son trend! Psikolog Ayin Kalansoy, hayatın bir yarış olmadığını ve schadenfreude'nin son derece kötü bir davranış şekli olduğunu anlatıyor; "Sevgi, güven, saygı ve takdir etme duygusundan yoksun olmak insanı sonu gelmeyen bir boşluğa sürükler. Sürekli kendini başkalarıyla kıyaslayan, onların başarısızlığından keyif alan ve içinde dinmek bilmeyen çatışmalar yaşayan bireyler, hem kendilerine hem de etrafındaki insanlara zarar verirler. İç huzur, kendine güven ve istikrarlı sosyal ilişkilerden uzak olmak mutsuzluğu da beraberinde getirir. Schadenfreude'yi kişinin bir an önce kurtulması gereken rahatsızlık verici bir davranış şekli olarak değerlendiriyorum. Çünkü hayat, rakipleri atlatmak için sürekli mücadele verilen bir yarış değil, keyif alınması ve dolu dolu yaşanması gereken uzun bir yolculuktur..."
Marie Claire Şubat 2010
Scha.den.freu.de isim: başkalarının mutsuzluğu ile mutlu olmak... Bu tanım; günümüzün rekabet ortamında sıklıkla yaşanan bir ruh halini de özetliyor. Özellikle sıkıntıda olan arkadaşların, başarısızlığa uğrayan meslektaşların, iflas eden zenginlerin ya da trajedi yaşayan ünlülerin düştükleri durumdan keyif alanların varlığı düşünülecek olursa!
Merve, iş yerinde dolanan dedikoduları ilk kez duyduğunda ne hissedeceğini tam olarak bilemiyor... Arkadaşı Zeynep'in işten çıkarılacağına dair söylentilere kulak kabarttığında bunlara inanıp inanmamakta kararsız kalıyor. Eğer duydukları sadece söylentiden ibaretse hayal kırıklığına uğrayacağını biliyor! Merve "Asıl mutluluğu dedikoduları duyduğumda değil; Zeynep'in kesin olarak işten kovulduğunu öğrendiğimde yaşadım" diyor. Dokuz ay önce 34 yaşındaki gazeteci Merve, yakın arkadaşı Zeynep'in çalıştığı şirkete iş başvurusunda bulunuyor ve arkadaşının da referansıyla işi kapıyor! Zeynep'ten daha tecrübesiz olduğu için düşük bir pozisyona getiriliyor. İlerleyen günlerde Merve, arkadaşı Zeynep'in başarılarını kıskançlıkla izliyor. Kendini sürekli onunla kıyaslıyor. Merve "O, bu şirkette benden daha eski olabilir. Ama ben de en az Zeynep kadar donanımlıyım" diyerek kıskançlığını dizginlemeye çalışıyor. Aylar sonra Zeynep'in yöneticisi ile tartışarak haksız yere işten çıkarılması iş yerindeki arkadaşlarının üzülmesine sebep olurken Merve'yi çok mutlu ediyor. Arkadaşının sayesinde iş sahibi olan Merve, "Zeynep zamanında bana yardım ettiği için işten çıkarılmasına bu kadar sevinmem doğru değil. Ama elimde değil, onun mutsuzluğu şu anda beni mutlu ediyor. Artık kendimi onunla kıyaslamak zorunda kalmayacağım için huzurlu ve rahatlamış hissediyorum" diyor.
Merve'nin içinde bulunduğu ruh halini tanımlayan tek bir kelime var o da 'schadenfreude!' Bu Almanca kelime, Türkçe de dâhil hemen hemen her dile yerleşmiş durumda. Schaden; 'zarar', freude ise 'mutluluk' anl***** geliyor. Kısaca; başkalarının başarısızlığından ya da mutsuzluğundan duyulan mutluluk demek. Şöyle de düşünebilirsiniz; schadenfreude kıskançlığın tam tersi! Bir arkadaşımızın başarısını kıskandığımızda kendimizi kötü ve mutsuz hissediyoruz. Bir arkadaşımızın başarısızlığından mutlu olduğumuz zaman ise schadenfreude ruhumuzu ele geçiriyor!
Schadenfreude Altın Çağında
Günümüz modern toplumlarında bireyselleşme ile birlikte ortaya çıkan rekabet çılgınlığı her geçen gün artıyor. Rekabetle birlikte schadenfreude de altın çağını yaşıyor! Dostoyevski'nin de yazdığı gibi insanlar en yakınlarının mutsuzluklarından bile kendilerine ufak da olsa bir mutluluk payı çıkarıyorlar. İş arkadaşlarının başarısızlığı, akrabaların zor duruma düşmesi, arkadaşların biten evlilikleri, iş adamlarının iflası ya da ünlülerin başlarına gelen trajediler; schadenfreude'yi tetikliyor. Sosyolog Sevim Erkol; "Günümüz tüketim toplumu, sürekli mücadeleyi, fırsatçılığı ve rekabeti gerektiriyor. İnsanlar artık birbirlerine destek olmayı ve kolektif yaşamayı değil; çevresindekileri kendilerine rakip görerek bireysel olarak öne çıkmayı tercih ediyorlar. Başkalarının mutsuz ve başarısız olmasından zevk alan kişiler, kendilerini bir savaşın galibi ya da bir yarışın finalisti olarak görerek zafer sevinci yaşıyorlar. Özellikle toplumdaki sosyoekonomik farklılıklar arasında uçurumların olduğu ülkemizde yokluk çeken bir kişi, çok zengin bir iş adamının iflas haberini aldığında kendini iyi hissedebiliyor. İşsizliğin gitgide arttığı bu dönemde, işsiz kalan bir kişi arkadaşının işten çıkarıldığını öğrendiğinde içten içe mutlu olabiliyor. Evliliğinde kriz yaşayan ve boşanan birini, istikrarlı bir evliliği olan arkadaşının kendi haline şükrederek mutlu olmasına sebep olabiliyor" diyor.
Yarış Psikolojisi
Psikolog Aylin Kalansoy ise schadenfreude'nin küçüklüğünden beri başkalarıyla karşılaştırılarak yetiştirilen bireylerde daha fazla ortaya çıktığını belirtiyor. Yarış psikolojisi, özgüven eksikliği, kendine olan saygının azalması, schadenfreude'ye sebep olan insan psikolojisinin kusurlu yönleri. Kalansoy; "Anne ve babaların diğerleri ile kıyaslayarak ve yarıştırarak yetiştirdiği çocuklar, ileride başkalarının mutsuzluğu ve başarısızlığından zevk alan yetişkinlere dönüşüyorlar. 'Sınıftaki arkadaşın senden daha yüksek notlar alıyor, o daha başarılı', 'Bak, komşunun çocuğu senden daha uslu' ya da 'Kardeşinin İngilizcesi seninkine on basar' gibi güdülemelerle çocuklar, yetişkin olduklarında çevresindekileri birer rakip olarak görüyor ve onların en ufak hatalarından mutluluk duyuyorlar. Schadenfreude'nin daha ileri aşamalarında ise kişinin karakterinde sadist eğilimler oluşabiliyor. Kalabalık içerisinde karşısındakini aşağılamak, başkalarının fiziksel ya da psikolojik olarak acı çekmesinden zevk almak, çevresindekilere zarar vermek için yalan söylemek, tehdit etmek ya da iftira atmak bunlardan bazıları" diyor.
Ünlülerin Trajedisi Mutluluk Kaynağı
Çevremizdekiler kadar ünlülerin de başına gelen trajik olaylardan mutlu olmak, schadenfreude'nin popüler kültürden beslenen yönünü ortaya koyuyor. Virginia Üniversitesi'nden Profesör John Portmann; "Ünlülerin hatalarını ve yaşadıkları kötü olayları takip etmek zaman zaman bazılarımızı mutlu ediyor. Kusursuz gibi görünen yaşamların da trajedi barındırdığı gerçeği, çoğu kişiyi rahatlatıyor. Göz önünde olan kişilere karşı hem hayranlık besliyoruz hem de onlardan içten içe nefret ediyoruz. Gwyneth Paltrow'un evliliğinde yaşadığı sorunlar, Paris Hilton'ın hapse girmesi ya da Britney Spears'in büyük bir düşüş yaşaması bazılarımızın kendilerini daha iyi hissetmesini sağlıyor."
Araştırmalara göre kıskandığımız bir kişi başarısızlığa uğradığı zaman beynimizin duygusal davranışları yöneten bölümü dopamin hormonu salgılıyor. Cambridge Üniversitesi'nden Nörolog Profesör Dean Mobbs; "Uyuşturucu aldığınızda, güldüğünüzde ya da seks yaptığınızda da aynı hormon salgılanıyor. Schadenfreude; kendi kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlayarak bir anlamda psikolojik bağışıklık sistemimizi güçlendiriyor" diyor.
Hayat Bir Yarış Değil!
Her konuda rekabet olduğu için daha fazla çabalamak yerine başkalarının tökezlemesini ummak günümüzün ilişkilerinde son trend! Psikolog Ayin Kalansoy, hayatın bir yarış olmadığını ve schadenfreude'nin son derece kötü bir davranış şekli olduğunu anlatıyor; "Sevgi, güven, saygı ve takdir etme duygusundan yoksun olmak insanı sonu gelmeyen bir boşluğa sürükler. Sürekli kendini başkalarıyla kıyaslayan, onların başarısızlığından keyif alan ve içinde dinmek bilmeyen çatışmalar yaşayan bireyler, hem kendilerine hem de etrafındaki insanlara zarar verirler. İç huzur, kendine güven ve istikrarlı sosyal ilişkilerden uzak olmak mutsuzluğu da beraberinde getirir. Schadenfreude'yi kişinin bir an önce kurtulması gereken rahatsızlık verici bir davranış şekli olarak değerlendiriyorum. Çünkü hayat, rakipleri atlatmak için sürekli mücadele verilen bir yarış değil, keyif alınması ve dolu dolu yaşanması gereken uzun bir yolculuktur..."