Başarıyı İstemek

InnoCence

ÜLKÜ & UMAY
Webmaster
Prenses
553555_10150760612855199_495051026_n.jpg

Cherie Carter-Scott
İlk arzu kıvılcımını hissettiğinizde, başarı oyununu başlatırsınız.

Başarı, içeriden başlayan bir süreçtir. Bir umut ışığı olarak başlar ve gelecek vaat eden tohumu gönlünüze eken bir düşünce şeklinde evrilir. İlk adımı içsel dürtüyle atılan bir yolculuktur. Düşlediğiniz şey ne olursa olsun, onu gerçekleştirmeden önce, hayalinizin bir arzuya dönüşerek harekete geçirilmesi gerekir. Bir başka deyişle, başarıya ulaşmayı umuyorsanız, ilk önce bunu etkin biçimde istemelisiniz.

Başarının bu kuralı öylesine temeldir ki, vurgulamaya ne gerek var, diye merak ediyor olabilirsiniz. Sonuçta, hangimiz hayatta başarılı olmayı istemez ki? Şöyle bir durup, çabalarının verdiği meyvelerin tadını çıkararak oynadığı oyunun doruğunda mı, yoksa orta yerde ya da altlarda mı bulunmak istediğini sorma gereğini duyacak biri var mıdır?

Kendinize şu soruyu sorun: Başarmayı herkes istiyorsa, neden herkes başarılı değil? Çünkü yalnızca cesarete ve "onu istiyorum" deme kararlılığına sahip olanların başarıya erişebileceği gerçeğini herkes tam olarak kavrayamıyor.

Diyelim ki teknelere büyük bir merakınız var. Ne zaman arabayla deniz kenarından geçseniz ya da bir limanda yemek yeseniz, 'bir teknem olsaydı ne iyi olurdu' diye düşünüyorsunuz. Hatta bunun ne tür bir tekne bir katamaran, güçlü bir sürat teknesi, ya da lüks bir yat olacağı hakkında fanteziler kurup masmavi sularda gezinerek ve tuzlu serin havayı soluyarak deniz üzerinde geçireceğiniz keyifli zamanı hayal edebiliyorsunuz. Belki de zaman zaman eşinize ya da arkadaşlarınıza hevesle, bir tekne edinmenin çok iyi olacağını belirtiyorsunuz.

Bu senaryo göz önüne alındığında, yakın gelecekte bir tekne sahibi olmanız düşük bir olasılıktır, tabii bir tanesi gizemli bir biçimde önünüze çıkmadıkça. Neden mi? Çünkü "iyi olurdu", "onu istiyorum"la aynı şey değildir. Aynı yoğunluğu, dürtüyü ya da nedenselliği taşımaz.

"İyi olurdu" edilgen, belirsiz bir dilektir; "onu istiyorum" ise arzunuza sahip çıkmanızı sağlar ve sizi tablonun içine yerleştirir. "İyi olurdu", arzunuzu dışarıda bırakır ve sizi ondan uzaklaştırır; "onu istiyorum" ise erişim alanınızın içine sokar. Somut, maddileştirilmiş arzu sizi sürücü koltuğuna oturturken, belirsiz dilekler kendi arka koltuğunuzda sizi tutsak eder. Arzunuza sahip çıkmak, başarı motorunu çalıştıran anahtardır.

Her şey istemekle başlar. Şu anki koşullarınızdan farklı bir şey istemek, bağlanma anıdır. Yapmak istediğiniz değişiklikleri saptayarak ivmeyi başlatır ve başarı sürecini harekete geçirirsiniz. İstediğinizi her zaman elde edemeyebilirsiniz; ama "istek" denen ilk tohumu atarak işe başlamazsanız, hedeflerinize asla ulaşmayacağınızdan emin olabilirsiniz.

İstemenin Gücü

İstekli bir yürek için bu dünyada hiçbir şey olanaksız değildir.

—Abraham Lincoln

Futbol tarihinde hiçbir takım kupayı "ne iyi olurdu" diye düşünerek kazanmamıştır. Takımın oyuncuları kazanmayı muhtemelen, yeri göğü yerinden oynatacak kadar derin ve şiddetli bir biçimde istemişlerdir. Onları başarıya götüren azimlerinin yakıtı, bu yoğun arzu olmuştur.

Aynı şey bireyler için de geçerlidir. Bir şeyi istediğinizde gerçekten istediğinizde içinizde "evet" diye patlayan bir tepkime oluşur. Bu dürtü, beş yaşında bir oyuncağa uzanırken ne kadar güçlüyse, elli yaşında düşlediğiniz eve erişmeye heveslenirken de o kadar güçlüdür. O arzu anında serbest bırakılan enerji, evrendeki en güçlü ve mıknatıslı kuvvetlerden birini yaratır.

Yirmi bir yaşındayken, kocam ve ben, üniversiteden mezun olduktan sonra sırt çantalarımızla Hawaii Adaları'nı dolaşmak istediğimizi biliyorduk. Bu geziye çıkmayı, Hawaii'de hiçbir tur otobüsünün ulaşamayacağı şaşırtıcı diyarları keşfetmeyi ikimiz de çok istiyorduk. Sırtımızda taşıyabileceğimiz kadarıyla yetinerek, doğanın engin dünyasıyla bağlantı kurma fırsatını kendimize tanımak istiyorduk. Gerçek yaşam gözümüzü korkutuyordu; dikkatimizi kariyerlerimize ve kuracağımız yeni hayata vermeden önce durup, böyle bir deneyim yaşamak için kendimize bir süre tanımak istiyorduk.

Bu serüveni öyle çok istiyordum ki, onu gerçekleştirmek için neredeyse her şeyi yapabilirdim. Paramızın kısıtlı olmasına ve bazı aile üyelerinin dudak büküp karşı çıkmasına karşın, Bili ve ben sırt çantalarımızı yüklenip yola koyulduk. Gizli mağaraları araştırarak, yerli halkla tanışarak, eski adetleri öğrenerek, kendi ellerimizle topladığımız meyveleri yiyerek ve gözden ırak küçük koylarda yüzerek geçirdiğimiz üç ay, hala en değerli anılarım arasında yer alıyor. O gezinin gerçekleşmesi, bugüne dek yaşadığım en tatlı başarılardan biriydi. Ancak, "Sırt çantasıyla Hawaii Adaları'nda dolaşmak ne iyi olurdu, değil mi?" hissiyle hareket etseydik, bunun gerçekleşmiş olacağından kuşkuluyum.

Hayatınızda, bir şeyi istediğinizi tüm varlığınızla bildiğiniz bir anı düşünün. Bu, özel bir gezi, belirli bir ilişki, hatta büyük ********n ünlü keklerinden bir dilim bile olabilir. İsteğinize ulaşmak için yeri göğü yerinden oynatmış mıydınız?

İstek, içinizden yayılan derin bir arzudur. Aklı, mantığı ve akılcı düşünceyi reddeder. Yadsınmaz bir his, neler olabileceğini gösteren bir pırıltıdır. İtici güç ister banyonuzu yeniden dekore etmek, ister bir geziye çıkmak ya da bir anlaşmayı sonuca bağlamak olsun, "istekler" içsel hakikat anlarıdır. Onlar gönlün sırlarıdır.

İstekler kaçak fısıltılardır. Bir istek, görünmez hale getirilen söylenmeyecek sırrı, gizli bir yerden açığa vurur. Arzu pırıltıları ters etki yaratabilir, çünkü "istek" sizi riske sokar. İçinde rahat ettiğiniz alandan çıkıp farklı bir şey yapmaya zorlar. Yeni serüvenlerin bileti olan istekler, elbette ki hem zorluk getirecek hem de değişikliğe neden olacaktır.


İhtiyaç / İstek

Arkadaşım Adrienne, bir seferinde tükenmez kalemimin ne kadar hoşuna gittiğini belirtti. Elle yazmayı daha rahat hale getiren ergonomik tasarımlı ve sıradan kalemlerden biraz daha pahalı bir tükenmezdi bu. Bir gazeteci olarak sık sık el yazısı yazdığı için Adrienne'e bir tane edinmesini önerdiğimde, bana tuhaf tuhaf bakarak, "Ama ihtiyacım yok ki," dedi.

"Evet," dedim, "ama istiyor musun? İhtiyacın olmadığını biliyorum, ama benim sorum istemekle ilgili. İsteklerine ne oldu senin?"

Adrienne, hayatı boyunca vermeye programlanmış olduğu cevap dışında bir karşılık bulamadı: Bir şeye ihtiyacı yoksa, ona sahip olamazdı. "İstekleri" yabancı, gereksiz ve boş şeyler olarak bir kenara atılıyordu.

Pek çok kişi, tıpkı Adrienne gibi, ihtiyaçtan yola çıkarak hareket eder. İsteklerin değil de ihtiyaçların karşılanmasının gerekli olduğu, ruhlarına çok erken bir yaşta işlenir. Bir noktada, istemenin bencilce, gereksiz ve saçma olduğuna dair belli belirsiz ama zararlı bir mesaj almışlardır. Sonuç olarak da, hayatlarını yalnızca ihtiyaç duydukları şeylerle doldurmaları gerektiğine inanırlar. Onlara göre "istek", hak etmediklerine inandıkları yüzeysel bir lüks olduğu için, ne zaman arzularını tatmin etme olanağını kendilerine tanısalar, yoğun bir suçluluk hissine kapılırlar. Bunun sonucunda ise, istek duyduklarında suçluluk hissinden kaçınmak amacıyla ya kendilerini mahrum bırakır ya da istedikleri şeye gerçekten ihtiyaçları olduğuna kendilerini ikna ederler. İsteklerini rasyonelleştirip, elde etmeyi haklı çıkarabilmek için onu bir ihtiyaca dönüştürürler.

İstekle ihtiyaç arasındaki temel fark, isteğin bir yeterlilik alanından, ihtiyacın ise bir yetersizlik alanından kaynaklanmasıdır. Bir şeye ihtiyacımız olduğunda, apaçık bir eksiklik söz konusudur. Bir şeyi istediğimizde ise, zaten sahip olduğumuz şeyi çoğaltacak ya da tamamlayacak olana doğru uzanırız. Hayatta kalabilmek için, ihtiyaçların kuşkusuz karşılanması gerekir. Ancak mutluluk getirecekse, istekler de karşılanmalıdır.

Ne istediğinizi bildiğinizde ve ona sahip olma olanağını kendinize tanıdığınızda, insan olarak sizi onaylayan bir tılsım ve güç serbest bırakılır. Bu onaylama özgüveninizi, sezginizi, kendinize olan temel inancınızı pekiştirir. Bu pekiştirme ise kimliğinizi, içsel olarak bildiklerinizi ve gerçekliğinizi doğrular. Söz konusu döngü ortaya çıktıkça, gerçek özünüze güç katar.

Bu, sırf bir şeyi "istediğiniz" için ahlaksızca, bencilce ya da meşru olmayan biçimlerde davranma özgürlüğüne sahip olduğunuz anlamına gelmez. Arzularınızın hiç denetlenmeden, dengeler ya da sonuçlar gözetilmeden serbest bırakılabileceği anlamına da gelmez. Arzularınızın size ya da bir başkasına zararı dokunmuyorsa ve yasal sistemle kültürel göreneklerin parametreleri ve iyi niyet sınırları içinde kalıyorsa, bir şeyi isteme hissini yadsımanız ya da ortaya çıkıp onu elde etme fırsatını kendinizden esirgemeniz için hiçbir neden yoktur.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst