Salvo
Kayıtlı Üye
Başarısız Bir Alevi İsyanı
Hanedanlığı yıkılışına götüren Emevi karşıtı propagandalar esnasında Abbasiler, çok çeşitli dini ve siyasi gurupları yanlarına çekebilmek için, hareketin amaçlarını bilerek çok genel ve muğlak tutmuşlardı. Kur'anî hükümlere dayalı huzur, adalet ve eşitlik dolu bir idare vaad ediyorlardı. Emevi karşıtı koalisyonun içerisindeki en büyük parti olan Şia'nın, Hz. Ali ailesi anlamında yorumladığı ve ihtilal başarılı olursa, neticede bir Alevinin halife olmasını beklediği, “Aile” kavramı çok geniş bir şekilde kullanılmıştı. Fakat Abbasiler, iktidarı alır almaz, diğer imkanları da yok ederek, seleflerinin Sünni Ortodoksluğunu pekiştirmekten başka bir şey yapmadılar.
Huzurlu bir toplum ve Alevi idaresinin kurulması konusundaki ümitleri kırılan Şiiler, şimdi kendilerini aldatılmış ve sükutu hayale uğramış hissediyorlardı. En büyük oğlu Hz. Hasan vasıtasıyla, doğrudan Hz. Ali'nin torunları olan, Muhammed ve İbrahim adlarındaki iki genç, Medine'de etkisiz ve akim kalan yeni bir ayaklanma başlattılar (762). El-Mansur'u, İslam hukukuna riayet etmeyen -aynı suçlama, Şiiler tarafından Emevileri düşürmek için de yapılmıştı- bir zalim olarak suçlayan Muhammed (“Nefsü'z-Zekiye” lakablı), çabucak Medine'yi ele geçirdi ve kardeşi İbrahim, orada da bir isyan başlatmak niyetiyle, Basra'ya doğru yola çıktı. Fakat talimli Horosan ordusu, kendilerini korumak için, 135 yıl önce Hz. Peygamberin (s.a.v.) yaptığı gibi, bir hendek kazan, askeri yönden tecrübesiz bu Medineli isyancılar gurubunu ezmekte zorlanmadı. Muhammed'in kendisi ödürüldü, fakat aslında iktidar için gerçek bir tehdit unsuru olmaktan uzak olan şehire yumuşak davranıldı; genel bir af ilan edildi. Fakat İbrahim, Basra'daki isyanıyla daha büyük bir etki bıraktı. Ahvaz'ı, hatta bir İran vilayeti olan Fars'ı ele geçirdi, fakat Kufelileri, iktidardaki halifeye karşı olma konusunda ikaz etmeyi başaramadı. Nihayet 763 Şubatında, Abbasiler, ancak Kufe'nin Kuzeyinde, Bahamra denilen bir mevkide yapılan ve savaş sırasında İbrahim'in öldürüldüğü şiddetli çarpışmadan sonra bölgenin kontrolünü tekrar alabildiler. Böylece, Şianın iktidarı ele geçirmek için yaptığı bu sonuncu teşebbüs de trajik bir şekilde sonuçlandı. İsyanda, bir Alevi ayaklanmasının belirgin işaretleri haline gelen pervasız bir kahramanlık ve siyasi kabiliyetsizlik sergilendi.
Hanedanlığı yıkılışına götüren Emevi karşıtı propagandalar esnasında Abbasiler, çok çeşitli dini ve siyasi gurupları yanlarına çekebilmek için, hareketin amaçlarını bilerek çok genel ve muğlak tutmuşlardı. Kur'anî hükümlere dayalı huzur, adalet ve eşitlik dolu bir idare vaad ediyorlardı. Emevi karşıtı koalisyonun içerisindeki en büyük parti olan Şia'nın, Hz. Ali ailesi anlamında yorumladığı ve ihtilal başarılı olursa, neticede bir Alevinin halife olmasını beklediği, “Aile” kavramı çok geniş bir şekilde kullanılmıştı. Fakat Abbasiler, iktidarı alır almaz, diğer imkanları da yok ederek, seleflerinin Sünni Ortodoksluğunu pekiştirmekten başka bir şey yapmadılar.
Huzurlu bir toplum ve Alevi idaresinin kurulması konusundaki ümitleri kırılan Şiiler, şimdi kendilerini aldatılmış ve sükutu hayale uğramış hissediyorlardı. En büyük oğlu Hz. Hasan vasıtasıyla, doğrudan Hz. Ali'nin torunları olan, Muhammed ve İbrahim adlarındaki iki genç, Medine'de etkisiz ve akim kalan yeni bir ayaklanma başlattılar (762). El-Mansur'u, İslam hukukuna riayet etmeyen -aynı suçlama, Şiiler tarafından Emevileri düşürmek için de yapılmıştı- bir zalim olarak suçlayan Muhammed (“Nefsü'z-Zekiye” lakablı), çabucak Medine'yi ele geçirdi ve kardeşi İbrahim, orada da bir isyan başlatmak niyetiyle, Basra'ya doğru yola çıktı. Fakat talimli Horosan ordusu, kendilerini korumak için, 135 yıl önce Hz. Peygamberin (s.a.v.) yaptığı gibi, bir hendek kazan, askeri yönden tecrübesiz bu Medineli isyancılar gurubunu ezmekte zorlanmadı. Muhammed'in kendisi ödürüldü, fakat aslında iktidar için gerçek bir tehdit unsuru olmaktan uzak olan şehire yumuşak davranıldı; genel bir af ilan edildi. Fakat İbrahim, Basra'daki isyanıyla daha büyük bir etki bıraktı. Ahvaz'ı, hatta bir İran vilayeti olan Fars'ı ele geçirdi, fakat Kufelileri, iktidardaki halifeye karşı olma konusunda ikaz etmeyi başaramadı. Nihayet 763 Şubatında, Abbasiler, ancak Kufe'nin Kuzeyinde, Bahamra denilen bir mevkide yapılan ve savaş sırasında İbrahim'in öldürüldüğü şiddetli çarpışmadan sonra bölgenin kontrolünü tekrar alabildiler. Böylece, Şianın iktidarı ele geçirmek için yaptığı bu sonuncu teşebbüs de trajik bir şekilde sonuçlandı. İsyanda, bir Alevi ayaklanmasının belirgin işaretleri haline gelen pervasız bir kahramanlık ve siyasi kabiliyetsizlik sergilendi.