Bamsı beyrek hikãyesi

LaZZkopateLLa

Bayan Üye
Bayındır Han, Oğuz Beyleriyle birlikte oturuyordu. Bir ara Pay Büre Bey, derin bir ah çekerek ağlamaya başladı. Bunun üzerine Oğuz Beylerinden Kazan Han, Pay Büre'ye yaklaştı:
- Pay Büre Bey'im niçin ağlıyorsun, diye sordu.
Pay Büre Bey:
- Nasıl ağlamayayım Kazan Han. Ne oğlum var,
ne kardeşim. Tahtımı bırakacağım kimsem yok. Ben
ağlamayayım da kimler ağlasın!
Kazan Han, Pay Büre Bey'in acısını dindirmek istedi. Durumu meclisteki Oğuz Beylerine anlattı.
Güçlü Oğuz Beyleri Pay Büre'nin dileği için ellerini göğe kaldırıp Allah'a dua ettiler, O'na yalvardılar. "Kadir Mevlamız, Pay Büre'ye bir oğul bağışla!" dediler.
Daha sonra meclisten Pay Bican Bey kalktı ayağa.
-Ey Oğuz Beyleri! Ben de Allah'tan hayırlı bir kız evlât isterim. Benim için de Allah'a niyazda bulunun, dedi.
Oğuz Beyleri hep birlikte el kaldırıp dua ettiler. "Allah sana iyilik meleği bir kız çocuk bağışlasın!" dediler.
Pay Bican duygulandı. Beylere seslendi: -Eğer Allah bana bir kız evlât verirse, onu Pay Büre'nin oğluna vereceğim, dedi.
Aradan günler, aylar geçti. Şanı Yüce Allah, Pay Büre'ye bir oğul, Pay Bican'a da bir kız çocuğu verdi.
Oğuz Beyleri haberi duyunca çok sevindiler. Pay Büre Bey sevincinden, oğluna hediye almaları için Bezirganlarını Rum iline gönderdi. Bezirganlar istanbul'a gitti. Pay Büre'nin oğlu için çok kıymetli hediyeler aldılar. Bu hediyelerin en değerlileri ak kirişli sert bir yay, bir boz aygır ve altı kanatlı bir gürz idi. Bezirganlar bu hediyelerle geri dönmek için yola çıktılar.
Bu sırada Pay Büre'nin oğlu beş yaşındaydı. Güçlü kuvvetli bir yiğit oluvermişti. Âdetlere göre; büyüyünce kahramanlık göstermeyen çocuğa isim konmazdı. Bir çocuğa isim konması için o çocuğun bunları yapması lâzımdı.
Pay Büre'nin oğlu bir gün ata bindi. Oklarını ve kılıcını aldı, ava çıktı.
Pay Büre'nin hediyelerini getiren Bezirganlar, beş yüz kâfirin saldırısına uğradı. Kâfirler malları, hediyeleri yağmaladılar. Bezirganlardan biri kurtuldu. Yolda Pay Büre'nin oğluna rast geldi. Bezirgan, Pay Büre'nin oğlu olduğunu bilmediğinden "Oğuz'un güçlü yiğitlerinden bir yiğit bu!" diye düşünerek, kırk askeriyle birlikte oturan yiğide yaklaştı:
- Ey yiğitler yiğidi! Ey beyler beyi! Sözüme kulak ver. On altı yıl önce ayrılmıştık Oğuz ülkesinden. Beylere mal getiriyorduk. Birden beş yüz kâfir bize saldırdı. Mallarımızı yağmaladılar. Bize yardım et ey yiğit!
Yiğit, askerlerini topladı. Kâfirlere kılıç çaldı, baş kaldıranı tepeledi, vuruştu. Oğuz Beylerinin mallarını kurtardı.
Bezirganlar "Sen bize yardım ettin. Mallarımızdan istediğini alabilirsin." dediler.
Yiğit; boz aygırı, ak kirişli yayı ve altı kanatlı gürzü istedi. Bezirganların beti benzi attı, dilleri titredi. Yiğit, "Çok mu istedim?" diye merakla sordu.
Bezirganlar "Neden çok olsun ki? Fakat o istediğin hediyeleri biz beyimizin oğluna götürüyorduk" dediler. Yiğit "Kimdir beyinizin oğlu?" diye sordu.
Bezirganlar "Pay Büre'nin oğlu!" dediler.
Yiğit gülümsedi, sizden almaktansa, babamdan alırım, diye düşünerek hediye almadan yola düştü. Bezirganlar buna hayran kaldı.
Pay Büre, bezirganların döndüğüne çok sevindi. Eğlence düzenlendi. Oğlunu sağ yanına oturttu. O sırada bezirganlar geldiler. Pay Büre'nin oğlunu görünce hayranlıkla onun elini öptüler. Pay Büre'nin oğlu, babasına bir şey anlatmamıştı.
Oğlunun elinin öpülmesine Pay Büre bir anlam veremedi. Hiddetlendi. "Bre namertler! Baba dururken oğul eli öpülür mü?" dedi. Bezirganlar "Senin oğlun mu bu yiğit? " diye sordular. Pay Büre "Evet" diye haykırdı. Bunun üzerine Bezirganlar oğlunun sayesinde hediyeleri getirebildiklerini Pay Büre'ye anlattılar. Pay Büre olan biteni sevinçle ve gururla dinledi. Gözleri ışıldadı, göğsü kabardı. Meydana yiğitçe seslendi:
-Bre! Bu yiğit ad konulmayı hak edecek bir kahramanlık yapmış mıdır?
-Bu yiğidin kahramanlıkları saymakla bitmez beyim, dediler.
Bunun üzerine Pay Büre Oğuz Beylerini, yiğitlerini çağırdı. Sofralar kurdurdu. Oğluna ad konulacaktı. Ad koyması için Dedem Korkut'u çağırdılar. Dede Korkut oğlanın adını verdi. Şunları söyledi:
" Sözümü duy Pay Büre Bey
Allah yiğit oğluna geçit versin
Eli kanlı kâfire dalınca
Korkusuz oğluna fırsat versin
Adı boz aygırlı Bamsı Beyrek olsun
İsmini ben verdim yaşını Allah bağışlasın!"
Güçlü Oğuz Beyleri ellerini kaldırıp dua ettiler. "Bu kutlu isim bu yiğide uğurlu olsun!" dediler.
Bamsı Beyrek ve Oğuz Yiğitleri, Alacadağ'a ava çıktılar. Bamsı Beyrek, Pay Bican Bey'in kızı Banı Çi-çek'in çadırının yakınında semiz bir geyik avladı. Geyiği, avından pay isteyen çadırdaki kızlara verdi. Usulca oradan uzaklaştı. Obanın genç kızları geyiği

Banı Çiçek'in önüne getirdiler. Banı Çiçek heyecanlandı:
-Kızlar, bu yiğit babamın beni verdiği Beyrek olmasın! Çağırın gelsin bakalım, dedi.
Seslendiler, Beyrek geldi.
Banı Çiçek yaşmaklanarak Beyrek'le konuşmaya başladı. Kendisini Beyrek'e, Banı Çiçek'in dadısı olarak tanıttı. Beyrek oraya Banı Çiçek'i görmeye geldiğini söyledi. Bunun üzerine Banı Çiçek kurnazca gülümseyerek;
-Onu görmek kolay değildir. Ben dadısıyım. Beni ok atmada, avlanmada, güreşte yenersen ancak o zaman görebilirsin Banı Çiçek'i dedi.
Bamsı Beyrek ok atmada ve avlanmada yendi Banı Çiçek'i.
Banı Çiçek yenilip nefesi kesilince aman diledi. "Aman" dedi "Banı Çiçek benim!"
Bamsı Beyrek parmağındaki altın yüzüğü çıkarıp Banı Çiçek'in parmağına geçirdi. "Düğünümüz kutlu, nişanımız uğurlu olsun!" dedi.
Ayrılıp eve döndüler. Bamsı Beyrek babasına Banı Çiçek'le evlenmek istediğini söyledi.
"İyi düşün oğul!" dedi babası. "Banı Çiçek'in De-II Karçar adında bir kardeşi var. Kız isteyeni öldürür."
"Peki ne yapacağız?" diye sordu Beyrek. Bunun üzerine babası bütün Oğuz Beylerini çağırıp onların fikirlerini aldı. Oğuz Beyleri, kız istemeye Dede Kor kut'un gönderilebileceğini söylediler. Dede Korkut geldi, söyledi:
- Bilirsiniz, Deli Karçar kardeşini isteyeni sağ ko-maz. Bana iyi koşan iki beygir getirin. Getirin ki ani bir saldırıda kaçabileyim.
Dede Korkut'a iki at getirildi. Dede Korkut birine bindi, birini yedeğe aldı. "Allahaısmarladık!" deyip
gitti.
Deli Karçar, adamlarıyla atış talimi yapıyordu. Yanında Dede Korkut'u görünce hiddetlendi:
-Ne oldu sana? Eceline mi susadın? Ne arıyorsun burada, diye bağırdı.
Dede Korkut şöyle dedi:
-Allah'ın buyruğu, Peygamberin sözüyle, dolunaydan ak kız kardeşin Banı Çiçek'i, yiğitler yiğidi Bamsı Beyrek'e istemeye geldim.
Dede Korkut sözünü bitirir bitirmez, Deli Karçar adamlarına bağırdı.
-Çabuk kara aygırla, silâhlarımı getirin bana!
Dede Korkut canının tehlikede olduğunu anlayınca, Deli Karçar atına binmeden oradan kaçmaya başladı. Deli Karçar, Dede Korkut'u kovaladı ve en sonunda yakaladı. Kılıcını hışımla kaldırdı. Dede Korkut'u ortadan ikiye ayırmak istiyordu. Dede Korkut Allah'a sığınıp "Elin kurusun!" diye beddua edince Karçar'ın eli havada asılı kaldı. Dede Korkut Allah'ın sevgili kullarından, duası makbul bir kimse idi. Keramet sahibiydi.

Deli yalvarmaya başladı. "Elimi iyileştirmek için dua edersen, kız kardeşim Banı Çiçek'i, Bamsı Beyrek'e vereceğim." Dede Korkut dua etti. Allah'ın izniyle bir müddet sonra Karçar'ın eli iyileşti. Dede Korkut'a:
-Kız kardeşimi vereceğim. Ama bin erkek deve, bin aygır, bin kuyruksuz, kulaksız köpek, bin tane de pire isterim. Eğer bunları getirirseniz kardeşimi veririm.
Dede Korkut olanları Pay Büre'ye anlattı. Pay Bü-re bin erkek deve, bin aygır, bin tane de koç hazırladı. Köpeklerle pireleri de Dede Korkut'un bulmasını istedi. Dede Korkut da pirelerle köpekleri buldu. Deli Karçar'a gitmek üzere yola koyuldu.
Deli, hediyelerle gelen Dede Korkut'u görünce çok sevindi. Koçları, develeri, aygırları çok beğendi. Köpekleri görünce bir kahkaha attı. Pireleri görmeyince: "İstediğim tamamlanmamış, pireler nerde?" diye haykırdı. Dede Korkut pirelerin kapalı bir yerde olduğunu söyledi. Beğendiklerini seçmesi için Deli'yi pirelerin olduğu ağıla soktu, kapıyı kapadı. Pireler Karçar'a saldırdılar. Deli Karçar "Ne olur kurtar beni!" diye Dede Korkut'a yalvarmaya başladı. Açtı kapıyı Dede Korkut. Deli, can havliyle dışarı fırladı. Bedeninin her tarafı pirelenmişti. Hemen kendisini suya attı, temizlendi. Dede Korkut'un ayaklarına kapandı.
Düğün hazırlıklarına başlandı.
Oğuz Beyleri düğünde eğlenmekteydi. Bamsı Beyrek de arkadaşlarıyla bir çadırda eğleniyordu. Düğün bitti, herkes uykuya daldı. Bu sırada yedi yüz kâfir, uykuda olan beye saldırdı. Çarpışma sonunda, Beyrek Hanla birlikte, otuz dokuz yiğit esir düştü.
Çünkü kâfirler Banı Çiçek'i kendi beylerine almak istiyorlardı.
Haberi alınca, Beyrek'in anne ve babasının gözlerinden yaşlar boşaldı. Feryat edip ağladılar, dövündüler. Beyrek'in yedi kız kardeşi kara elbise giyindi. "Vay kardeşim!" diye yas tuttular. Banı Çiçek kara haberi duyunca, ak kaftanını çıkarıp kara elbiseler giyindi. Hüngür hüngür ağladı. Beyrek Han'ın ne kadar dostu, arkadaşı varsa yasa bürünüp umut kesmişlerdi.
Aylar yıllar geçti. On altı yıl bitti..Beyrek'in ölüsünden dirisinden haber alınamadı.
Yalancı oğlu Yalıncık, Banı Çiçek'i kendisine almak istiyordu. Bamsı Beyrek'ten haber getirmek üzere Pay Büre Beyden izin istedi. Daha önce Bamsı Beyrek'in kendisine verdiği kara gömleği kana bu-layıp Han'a getirdi. Pay Büre Bey şaşkınlık içinde, "Bu nedir?" diye sordu Yalıncık: "Beyrek Hanı Kara Derbentte öldürmüşler bu gömlek onundur." diye cevap verdi. Pay Büre Bey ve Banı Çiçek gömleği tanıdılar. Haberi alınca çok üzülüp, yas tuttular. Oğuz Beyleri de çok üzüldüler; feryat edip ağladılar. Yalancı oğlu Yalıncık içinden seviniyordu.
Pay Büre Bey, bezirganlarını çağırdı; bütün dünyayı dolaşmalarını, Bamsı Beyrek'ten kesin bir haber getirmelerini istedi.

Bezirganlar günlerce, aylarca dolaştılar. Nihayet Bamsı Beyrek'i buldular. Bezirganlar Bamsı'yı görünce gözlerine inanamadılar. Beyrek, kopuz çalıyor ve kâfirleri eğlendiriyordu. Bamsı Beyrek, bezirganları tanıdı, onlarla konuştu, olup biteni öğrendi. Banı Çi-çek'in Yalıncık'a varacağını öğrenince deliye döndü. Kâfirlerin ellerinden kurtulmanın yollarını aramaya başladı. Kâfir beyinin kızı, Bamsı Beyrek'i çok seviyordu. Bir gün Bamsı'nın üzgün olduğunu gördü. Ona:
"Ey yiğit niye üzgünsün?" dedi.
Bamsı Beyrek, "Niye üzülmeyeyim, on altı yıldır ailemden ayrıyım, buna üzülüyorum." dedi Kâfir beyin kızı "Eğer seni kaleden aşağı urganla indirsem ailene kavuştuktan sonra benimle evlenir misin?" dedi. Beyrek yemin ederek, ailesine kavuşunca dönüp kendisini nikahlayacağını söyledi
Bamsı Beyrek kâfir kızının yardımıyla kaçmayı başardı. Ayağı toprağa değince Allah'a şükretti. Hemen yola koyuldu. Kırk kâfir, Bamsı'yı yakalamaya çalıştıysa da Bamsı ellerinden kurtulmayı başardı.
Bamsı Beyrek, Oğuz iline vardı. Obada düğün olduğunu öğrendi. Yalancı oğlu Yalıncık ile Banı Çiçek evleniyorlardı. Bamsı Bey'in yüreği cız etti. Hemen kılık değiştirdi. Ozan kılığında düğüne gitti.
Oğuz Beyler'i şenlik yapıyorlardı, eğleniyorlardı, ok atıyorlardı. Beyrek, beyler ok attığında "Elin kolun sağ olsun! Var ol!" diye bağırıyordu. Ok sırası Yalıncık'a gelince "Elin kırılsın, parmakların çürüsün!" diye sesleniyordu. Yalancı oğlu Yalıncık bunu duyunca sinirlendi.
"Hey Ozan, gel benim yayımı çek, gücünü göster!" dedi. Bamsı Beyrek, Yalıncık'ın yayını kavradı. Çekti kırdı ve parçaladı. Yalıncık çok sinirlendi: "Beyrek'in yayını getirin bana!" diye bağırdı. Yayı getirdiler. Ozana verdiler. Beyrek Oğuz Beylerine dönerek "Sizin hatırınıza yay çekip ok atacağım!" dedi. Hedef, damadın yüzüğüydü. Beyrek dikkatle yayı gerdi, oku bıraktı. Yalıncık'ın yüzüğünü paramparça etti. Oğuz Beyleri sevinip, coşkuyla alkışladılar.
Kazan Bey, Beyrek'i yanına çağırdı, tebrik etti. "Dile benden ne dilersen!" dedi.
Beyrek "Hânım, karnım aç, düğün yemeğinden yemek istiyorum!" deyince herkes şaşırdı. Kazan Bey dileği kabul etti. Beyrek, şölen sofrasına geldi. Karnını doyurdu. Daha sonra kapları kazanları devirdi. Düğün alanını darmadağın etti. Durumu Kazan Beye bildirdiler "Bu deli ozan yemekleri döktü, kabı kaçağı kırdı." dediler "Bununla da yetinmiyor kadınların meclisine girmek istiyor."
Kazan Bey "Ne isterse yapsın, bırakın!" dedi.
Beyrek, gelinin olduğu çadıra gitti. Kopuz çalıp gelini oynatmak istediğini söyledi Çadırdaki kızlar buna engel olamadılar. Banı Çiçek oynamaya başladı. Banı Çiçek bu sırada kopuz çalan ozanın par-mağındaki yüzüğü gördü. Yüzük Beyrek'in yüzüğüydü. Bamsı Beyrek'i tanıyan Banı Çiçek sevincinden havalara uçtu. Birbirlerine sarılarak ağlaştılar.

Haber Oğuz ilinde duyuldu. Oğuz Beyleri, Oğuz kızları çok sevindiler. Kazan Bey, Pay Büre Bey'e haber verdi. Pay Büre Bey ilk önce inanmadı. Ağlamaktan gözleri görmez olan Pay Büre Bey: "Serçe parmağını kanatıp bir mendile silsin, eğer gözlerime sürünce gözlerim görürse o benim oğlum Bamsı Beyrek'tir." dedi.
Beyrek, parmağını kanattı. Sildiği mendili verdi. Pay Büre Bey mendili gözlerine sürdü. Allah'ın izniyle Pay Büre'nin gözleri açıldı, görmeye başladı.
Beyrek'in annesi, babası ve kardeşleri Allah'a şükredip ağladılar.
Kazan Bey "Gel dileğini yerine getir!" dedi. Beyrek "Beni tutsak eden kâfirlerden otuz dokuz arkadaşımı kurtarmadıkça dileğime erişemem!" dedi.
Hemen askerler toplandı. Bamsı Beyrek'in esir edildiği Bayburt kalesine gittiler. Kudretli Oğuz Beyleri temiz sudan abdest aldılar. Ak alınlarını toprağa koydular. İki rekat namaz kılarak, Adı güzel Muham-med'e salavat getirdiler. Düşmanın üzerine atıldılar. Beyrek otuz dokuz yoldaşını sağ olarak kurtardı. Kâfirler bozguna uğradı.
Pay Büre'nin oğlu Beyrek, Banı Çiçek'i nikahladı. Kırk gün kırk gece düğün yapıldı, şenlikler düzenlendi. Dede Korkut geldi, gazilerin hikâyelerini anlattı, dua etti, aziz Allah'a yakardı: "Ak sakallı babanın mekânı cennet olsun. Oğul ile kardeşi ayrılmasın. Son nefesinde imandan ayırmasın. Duamıza amin diyenler, Allah'ın cemalini görsün." dedi.
 
---> Bamsı beyrek hikãyesi


Merhaba. Bu güzelliği,bu zerafeti özlemişiz.

evet nerde simdiki yazılar, nerede dede korkutun yazıları.

Dedekorkut ve benzerlerinin mekanları cennet olsun.

Elleriniz dert görmesin. + rep




 
takipçi satın al
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
vozol
antalya havalimanı transfer
Geri
Üst