Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
müzik ve dekor sanatlarının ileri standartta birleştirilerek kullanan bir tiyatro gösterisi olarak tanımlanabilir. Asıl eleman olarak kullanılan dans aslında italyancadans anlamına gelen "ballo" ya da "balletto" sözcüğünden türetilmiştir.
Görsel sanatların en pırıltılısı olan bale
özellikle küçük kız çocuklarının düşlerini süsleyen büyülü bir dünyadır. Disiplinli
özverili
algılamadaki gelişimin temellerini atan
alabildiğine renkli ve zevkli
uzun bir süreçtir bale eğitimi...
Bale eğitiminde enstrüman "vücut"tur. Bu nedenle
çocuğun anatomik yapısı gözetilmeden verilen yüklemeci ve gösterişe dayanan eğitimin zararları
ömür boyu sürmekte ve en önemlisi balenin düşünsel ve zeka ile ilgili boyutunu da etkileyerek asıl amacından uzaklaşmaktadır.
Ağaç yaşken eğilir sözünden hareketle çocuğun anatomik gelişiminin üzerinde bir eğitim anlayışını benimsemek mümkün değildir. Her şeyin bir zamanı
her adımın ve her hareketin
çocuğun bilimsel gelişimine göre göz önünde bulundurulması gereken bir sırası vardır. Bu nedenle küçücük bedenleri eğitmek ciddi bir sorumluluk işidir.
TARİHÇE
Bale ilk olarak İtalya'da rönesans döneminden görülmektedir. Mim sanatçılarının ortaçağ ve rönesans tiyatro gösterilerinde ve geleneksel halk gösterilerindeki dans adımları bugünkü balenin temellerini oluşturur. O zamanlarda koreografik bir düzeni olmayan bale Dominic de Piacenza ve Antonio Cornazzo'nun ilk koreografik kompozisyon denemeleri ve adımlara isim vermeleriyle gelişmiş bu noktada Fransızlar çok etkilenmiş ve bunun sonucunda bugünkü balenin ilk tohumları 1581'de Catherine de Medici'nin "Beaujoyeux" adlı Le Ballet Comique de la Reine tarafından sahnelenen gösterisiyle atılmıştır.
Fransa'da Henry IV tarafından desteklenen bale tüm Avrupa'ya
oradan da 16. ve 17.yüzyılın sonlarında da Danimarka ve Isveç'e kadar yayılmıştır. Balenin altın çağı kendisi de iyi bir dansçı olan Louis XIX döneminde başlamıştır. Bu döneme kadar halk tarafından dans edilirken bir kez profesyonel dansçılar kostüm maske ve peruklar kullanarak dans etmeye başlamışlardır. 18.yüzyılda bale tamamen kendini opera sanatından soyutlayarak özgür bir sanat formuna kavuşmuştur. Bunun da tohumları George Noverre trafından atılmış ve bugün sahnede gördüğümüz bale sanatı onun koyduğu kurallar üzerine kurulmuştur.
18.yüzyılın ikinci yarısında Rusya'ya ulaşan bale St.Petersburg da Petipa ve Saint-Leon la hayat bularak gelişmiş ve bugün hale sahnelenen Uyuyan Güzel
Fındıkkıran ve Kuğu Gölü gibi tanınmış eserler buradan tüm dünyaya yayılmıştır.
Bale
kuralları belli akademik dans (danse d’école) tekniğinin
başka sanatsal öğelerle de birleştirilerek bir sahne gösterisi oluşturacak biçimde sunulmasıdır. Bale terimi
bu akademik dans tekniği için de kullanılır. Bir gösteri sanatı olarak genellikle müzik eşliğinde
dekor ve sahne giysileriyle sunulan
son derece titiz bir danstır. Bir bale
dans
müzik ve tasarımla dramatik bir öykü anlatabilir ya da hiç bir öykü olmadan yalnızca müziğin dans aracılığıyla bir yorumu biçiminde sunulabilir.
Bale
Rönesans saray gösterilerinden ve bunları izleyen Fransız ballet de cour’undan gelişti. Genellikle ilkçağ teması üzerinde müzik eşliğinde şiir okuma
dans
mim
ve şarkıyı çok zengin dekor ve giysilerle birleştiren bu oyunları kral ailesi üyeleri ve soylular sarayda kendileri oynarlardı. 17. yüzyılda görülen gerileme yıllarının ardından dansa çok meraklı olan Fransa kralı XVI. Louis (1638-1715)
“dansı yeniden kusursuzluğa kavuşturmak” amacıyla 1661’de Kraliyet Dans Akademisi’ni kurdu. Aynı yıl
dansların perde aralarına serpiştirildiği
sözleri Moliére’in
müziği Jean Baptiste Lully’nin olan ilk comédie-ballet sunuldu. Bu olay Lully’nin opera-ballet’ler yazmasına ve bunlar için gerekli profesyonel dansçıları eğitmek amacıyla Kraliyet Müzik Akademisi’ne (ya da Opera) bağlı bir okul kurulmasına yol açtı. Önceleri bu yeni profesyonel dansçılar soyluların duruş ve davranış biçimlerini taklit etmek üzere eğitiliyorlardı. Lully’nin ve bale ustası Pierre Beauchamps’ın yönlendirmesiyle giderek bir gösteri sanatına dönüştü.
Bunu izleyen yüzyılda teknik düzeyde büyük gelişmeler görülen baleye
bir sahne sanatı olarak da yeni bir ilgi doğdu. Jean- Georges Noverre’in (1720-1810) Lettres sur la danse et le ballets (1760; Dans Ve Baleler Üzerine Mektuplar) adlı yapıtı
ballet d’action (konulu bale) ya da dramatik balenin bütün Avrupada’ki gelişimnde önemli bir rol oynadı. Aynı dönemde besteci Cristoph Gluck’un müziği
opera ve baledeki dansa yepyeni bir canlılık ve oyunculuk anlayışı getirdi. Bu dönemde ayrıca
balede üç genre da (tür) ortaya çıktı. Dansçılar sérieux; demi-caractére ve comiuqe (ya da grotesque) gibi üç farklı teknikte eğitiliyordu. Böylece bale de opera gibi
büyük salonlarda oynanan görkemli bir gösteri durumuna geldi. Birçok opera
ara oyunları olarak sunulan bale divertimento’ları içeriyordu.
O dönemin balesi hala aristokrat anlayışları yansıtıyordu. Ama 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl başlarında sanayi
toplum
siyaset
ve sanat alanlarında görülen devrimler
balede büyük değişikliklere yola açtı. Özelllikle Fransa’da bale eğitiminde benimsenen üslup ancien régime’in (eski Rejim) ve o dönemdeki sosyete danslarının etkisinden çıktı. 19. yüzyıl başlarının sahne dansı
romantik balenin temsilcileri Marie Taglioni (1804-84) ve Fanny Elssler (1810-84) ile yepyeni bir sanat yönü kazandı. Ayak parmaklarının üzerinde dengeli duruş demek olan Pointe’ın dans terimleri arasına katılmasıyla balerin
kusursuz bir sahne kişisi durumuna geldi. İlk kez profesyonel yazarlar ya da liberettocular bale için senaryolar yazmaya başladılar. Bale tekniğinin Carlo Blasis (1803-78) gibi öğretmenlerce sistemleştirilmesiyle bale dansı
bugün de kabul edilen temel biçimine ulaştı.
Bununla birlikte 1830-50 arasında romantik baleye duyulan yaygın ilginin ardından bu sanat uluslararası etkileşimden uzak kaldı. Rusya ve Danimarka dışındaki ülkelerde balenin sanatsal düzeyi düştü. August Bournonville (1805-79)
Jules Perrot (1810-92) ve Marius Petipa (1818-1910) gibi bale ustaları yeni koreografiler yaptılar. Özellikle de Petipa (1818-1910) gibi bale ustaları yeni koreografiler yaptılar. Özellikle de Petipa
Petersburg’da Tchaikovksky’nin müziğiyle Uyuyan Güzel ve (asistanı Lev İvanov’la (1834-1901) birlikte) Kuğu Gölü gibi
bale repertuarında bugün hala yerlerini koruyan klasik yapıtlarını sahneleyerek akedemik baleyi yeniden doruğa yükseltti.
20.yüzyılda balenin Batı dünyasında yayılmasında ve beğenilmesinde en önemli rolü Rusya oynadı. Balerin Anna Pavlova (1881-1931) 20 yıl boyunca durmadan dünyayı dolaştı. Yaşamının son 20 yılında Avrupa’da temsil veren Serge Diaghilev’in kurduğu (1872-1929) Rus Balesi adlı toplulukta uygulanan çalışma düzeni koreograf
sahne tasarımcısı ve besteci arasındaki işbirliğini yoğunlaştırdı.
Hem sanatçıları hem de izleyicileri derinden etkileyen Diaghilev’in bale sanatına yeni bir canlılık ve yeni bir tanıtım getirme çabalarına
onun beş önemli koreografı olan Mikhail Fokine (1880-1942)
Vaslav Nijinsky (1888-1950)
Leonide Massine (1895-1979)
Bronislava Nijinska (1891-1972) ve George Balanchine (1904-83) önemli katkılarda bulundular. Uzun baleler yerlerini tek perdelik balelere bıraktı. Üstelik bale artık öyküsüz olabiliyor ya da çağdaş dünyayı konu alabiliyordu. Dans için yazılmamış müziklerle
alışılmamış ritmler ve sokak gürültüleri içeren partisyonlarla da bale sergilenebiliyordu.
Diaghilev’in ölümünden ve ardından başka Rus Baleleri’nin ortaya çıkışından sonra bale kurma yolunda Batı’da yeni adımlar atıldı. Bu sanata ulusal kimlik ve Akademik bir disiplin kazandırmayı amaçlayan yeni okullar ve topluluklar ortaya çıktı. 1931’de İngiltere’de Vic Wells
(sonradan Sadler’s Wells
daha sonra da Kraliyet Balesi) kuruldu. Ninettede Valois’nın (d: 1898) yönetici
Sir Frederick Ashton’ın da (d: 1906) sürekli koreograf olarak yer aldığı bu topluluk
kısa zamanda ülke çapında önem kazandı. ABD’de yönetici Lincoln Kirstein (d: 1907) ve koreograf Balanchine’in 1934’te kurdukları ona bağlı New York Kent Balesi de benzer bir saygınlık kazandı. II. Dünya Savaşı’ndan sonra yurtdışı turnelerine çıkan Danimarka Kraliyet Balesi ile özellikle Leningrad’ın Kirov ve Moskova’nın Bolshoy baleleri
dünya kamuoyunda çok büyük etki uyandırdılar. Bugün her kıtada ve çoğu ülkede bale toplulukları ve okulları vardır. Bale sanatı Diaglilev zamanındakinden çok daha karmaşıklaşmış ve çeşitlenmiştir. Danse d’école’e her tür dans üslubu girmiş
öteki sanatlarla bale arasında çeşitli ilişkiler oluşmuştur. Klasik müzik yerine popüler müzikten ya da sessizlikten yararlanılan
giysilerin en aza indirgendiği ya da çalışma giysilerinin kullanıldığı
dansın kendisi dışında başka bir konusu olmayan baleler
günümüzde bu sanatta görülen yeni eğilimler arasındadır.