Efsunkar
Bayan Üye
Adem ,insan türünün tezahürüdür.İnsanın biyolojik anlamda değil felsefi anlamda insanın türsel bir gerçeğidir.Kuran,insandanbiyolojik anlamda söz ettiğinde,tam olarak bilimlerin diliyle konuşur.Nufteden,pıhtıdan,ceninden vb.söz eder.Fakat Ademin yaratılışında ise anlam,gizem ve felsefe dolu bir müteşabihin dili vardır.İnsanın yaratılışının,türsel niteliklerinin Ademin yaratılışında bir formülü vardır.
Allahın ruhu+kokuşmuş balçık=İnsan
İki şifreve iki sembolik işarettir.İnsan,gerçekte ne kokuşmuş balçıktan yapılmıştır,ne de Allahın ruhundan.Tersine birincisi,mutlak aşağılığı,yerinde saymayı ve duraklamayı göstermektedir.Ötekisi ise sonsuz ilerlemeyi ve bitimsiz yüceliği anlatmakta olup insan dilinde bu anlamı tam olarak ortaya koymak için Allahın ruhundan daha iyi bir bileşim bulunamaz.
Kurandan anlaşıldığına göre insan,iki çelişik kutup olan Allah-şeytan kutupları arasında bir konumda bulunan bağımsız ve sorumlu bir iradedir.Bu iki çelişiğin bir araya gelmesi-ki onun hem yazgısını hem deinsanın özünde ve yaşayışında çelişik iki kutup arasındaki sürekli savaşını yaratır.
İkili ve çelişik Tanrı-Şeytan ya da Ruh-balçıkbileşimi (ki insan bu ikisinin toplamıdır).Elbetteki iki zıddın birleşmesi olanaksızdır.Yine iki çelişiğin birleşmesinin ve ortadan kaldırılmasıolanaksızdır.Bu zihinselvemantıkla ilgili bir olaydır.Zihin dünyasında,tek bir nesne aynı anda,sıcakken soğuk olamaz,aynı biçimde büyük olduğu aynı anda küçük olamaz Bunun doğada olanaksızlığı bir yana bu esas olarak böyledir.Akıl,diri bir varlığın aynı durumda ölü olabileceğini düşünemez.Çünkü ölüm ve hayat,birbirinin çelişiğidir.Bir paranın iki yüzü gibidir ölüm ve hayat.Ağaç,hayvan,insan,toplumsal düzen,annelik şefkati,aşk vb.yaşadıkları ve olgunlaştıkları sırada aynı zamanda kendi yaşlılık ve ölümlerini de yaratırlar.Hz.Ali Bir insanın aldığı soluklar,onun ölüme doğru attığı adımlardır.Hayat soluğu,ölümün adımıdır.
Allahın ruhu ki,mutlak ve sonsuz
temizlik,yücelik,güzellik,görkem,güç,yaratıcılık,bilinç,görme,bilme,sevgi,rahmet,irade,özgürlük,bağımsızlık,egemenlik ve ölümsüzlüktür.İnsanda onu doruğa doğru çeken,göğün görkemine,görsel miraca,Allahın ahlakıyladonanmaya sürükleyen bir yeti ve çekimdir.Oraya kadar ki insan,doğanın bütün gözlerinin bilincinde olacak bir bilgiye ulaşır,maddi ve manevi bütün güçlerin,yerin ve göğün,güneşin ve ayın,hatta Allahın meleklerinin Allaha en yakın meleklerde dahil onun karşısında teslim bayrağını çekerek yere kapandıkları,dünya saltanatına dayalı bir varlıktır.Bilinçli,gören,yargılayan,bilen,hikmetli,medebbir,temiz ve yüce bir iradedir.Yeryüzünde Allahın emanetçisi,cennetteyse ölümsüz bir yaratık olan bir iradedir o.
İnsanın Balçık yönü
ise,çökeltileşmeye,donuklaşmaya,duraklamaya,ölüme,aşağılığa,çirkinliğe ve kokuşmaya çekmek ister.Böylece,tanrısal bir ruh taşıyan ve sel gibi çağlayıp coşarak akan,önündeki pislikleri süpüren,kırıp döken ve yolunda yeşillikler,mutluluklar,bahçeler ve güzellikler filizlendiren,tüm bunları,denize,mutlak saf ebediliğe ulaşmak için yapan insanın,sel suyunun dibine çöken,dibe oturup kalan,pekişip sertleşen,yarılan,testicilerin çamuru gibi (salsal kel-fahhar) yeri kaplayan,kaynakların tıkayan,tohumları altına alan,yeşilliklerin üzerine çöken ve üzerinde hiçbir ot bitmeyen lığ gibi,devinimlerden geri durmasını,durağanlaşmasını,hareket yerine duraklama,hayat yerine bataklık olmasını sağlamaya çabalar.
Allahın ruhu ile kokuşmuş balçık arasında iki sonsuz arasındaki kadar vardır.İnsan ise bu ikisi arasında seçim yapması gereken bir ikircik,bir sallantı,bir özgür iradedir.Balçığın içinde,sertleşmiş lığların altında ruhu,Allahın ruhunu seçmek ne kadar da zor ve ağırdır.O yanda,üstünün en üstünü,hayal edilebilenden daha yüce ve büyük olan sonsuz ve mutlak yetkinlik,güzellik,gerçek,güç,bilinç ve irade bulunmaktadır.(ahiret).Bu yanda da aşağının en aşağısı,mutlak ve sonsuz eksiklik,çirkinlik,yanlışlık,güçsüzlük,bilgisizlik ve tutsaklık,hayal edilebilenden daha aşağı,daha çirkin,daha bencildir(dünya)
Bunun böyle olduğunu görüyoruz.Ruhun görkemi,yücelik,güzellik,bilinç,iyilik,temizlik,inanç,fedakarlık ve yaratılış saflığı bakımından insan zihnini şaşkınlığı düşüren,hiçbir maddi ve gaybi varlığın,melek ve perinin sahip olamadığı,yerlere yükselmiş,insanlar tanıyoruz.Pislikte,alçaklıkta,zaafta,çirkinlikte,korkaklıkta,canilikte,hiçbir canlının,hiçbir mikrobun ve hiçbir şeytanın,tozlarına bile yetişemeyeceği insanlar görüyoruz.Çünkü pislikte,çirkinlikte ve kötülükte de insan,yetkinlik,özgürlük ve güzellikte olduğu gibi bitimsizlik sahibidir.Şu anlamdaki bir ucu Tanrıdır,bir ucu şeytan.İki aksi (uç) da iki mutlak olanak insan sonsuz sayıda aşağı ile sonsuz yücenin bulunabileceği bir caddedir.Bu cadde,varlık alanında çekilmiş bir çizgidir.Her şeyin içinden geçmektedir.İnsan ise sorumlu bağımsız iradedir.O,hem seçmek durumunda olan irade,hem de seçilmek durumunda olan muradtır.Kendi balçıksal benlikinden,tanrısal benlikine doğru sürekli bir hicret içindedir insan.Yoksa dünya,mutlak ve rakipsiz saltanat Allahındır.Dünyada hep aydınlık,iyilik ve güzellik vardır.Orada hayır ve şer çatışması yoktur.Orada şeytanın yeri yoktur.Kötüyü ve iyiyi ortaya koyan insandır.Allahın ruhuna ya da balçık kısmı şekillendiren şeytanimsi duygulara sahip olan yine insanın kendisidir.
Biz Allahtan geldikve Ona dönücüleriz
Bu ayette ölüm ve kabir şeklinde bir anlam çıkarırlar tefsirler.Sanki kabre düştüğümüz andan başlayarak Allahın iradesi altında olmaktayız ve Allahın memurları biri bu dünyadan ki,bizim malımızdır alıp nakletmektedirler.Ayrıca vaat et-i vücutçuların verdiği şu anlamı da vermiyoruz.İnsan,Allahın öz zatına hulül etmekte (geçmekte) ve denizde bulunan ve dağıldığında deniz haline gelen köpük gibi kendinde fani ve Allahta baki olmaktadır.Bu ayette fih (onda) değil ileyh(ona) denildiğini görüyoruz.Yani onda değil,ona doğru döneriz.İnsanın evrim yönünden,yani sonsuz olgunluktan söz edilmektedir.
İnsan,bu diyalektik olgu,sahip olduğu çelişik ikili yapı nedeniyle zorunlu olarak hareket konumundadır,çelişme ve savaşın alanı insan kendisidir.İki güç arasındaki bu savaşın,ondaki sürekli evrimi gerçekleştirir.
Bu hareket,balçıktan Allaha doğrudur.Allah neresidir?Nereye kadardır?sonsuzluktadır.Sonuçta insan hiçbir durağa varamaz.Allahta yerleşmez.Bu toprak Allah mesafesi,insanın olgunluğunun evrimsel uzanımıdır.Ama,ona doğru,onun yönünde evrim ve devinim halindedir sürekli.Yani sonu O olan yüceliş uçuşundadır insan.Ne var ki sonu olmayan bir yüceliştir bu.O ise sonsuz,sınırsız ve uçsuz bucaksızdır.Bu da insanın,sonsuz aşağılıktan sonsuz yüceliğe dek uzanan hareket ve devinim çizgisini ve aynı zamanda da onun evriminin (tekamül) nereye değin olduğunu gösterir.Allaha değin,Allahın ruhuna değindir,yani sonsuza değindir,yani dur durak bilmez onun evrimi.
Sabit standartların burada ne rezilliklere düştüklerini görüyoruz!Ne değişmez standarttırlar ya?Kim sabit bir standart ortaya koyabilir?İnsan,bir seçimdir.savaşım,çaba ve tanımadır,bir sürekli olmadır sonsuz bir hicrettir,kendinde hicrettir;balçıktan ,Allaha değin hicrettir insan.
Alıntı(Seyfettin Budak)
Allahın ruhu+kokuşmuş balçık=İnsan

İki şifreve iki sembolik işarettir.İnsan,gerçekte ne kokuşmuş balçıktan yapılmıştır,ne de Allahın ruhundan.Tersine birincisi,mutlak aşağılığı,yerinde saymayı ve duraklamayı göstermektedir.Ötekisi ise sonsuz ilerlemeyi ve bitimsiz yüceliği anlatmakta olup insan dilinde bu anlamı tam olarak ortaya koymak için Allahın ruhundan daha iyi bir bileşim bulunamaz.
Kurandan anlaşıldığına göre insan,iki çelişik kutup olan Allah-şeytan kutupları arasında bir konumda bulunan bağımsız ve sorumlu bir iradedir.Bu iki çelişiğin bir araya gelmesi-ki onun hem yazgısını hem deinsanın özünde ve yaşayışında çelişik iki kutup arasındaki sürekli savaşını yaratır.
İkili ve çelişik Tanrı-Şeytan ya da Ruh-balçıkbileşimi (ki insan bu ikisinin toplamıdır).Elbetteki iki zıddın birleşmesi olanaksızdır.Yine iki çelişiğin birleşmesinin ve ortadan kaldırılmasıolanaksızdır.Bu zihinselvemantıkla ilgili bir olaydır.Zihin dünyasında,tek bir nesne aynı anda,sıcakken soğuk olamaz,aynı biçimde büyük olduğu aynı anda küçük olamaz Bunun doğada olanaksızlığı bir yana bu esas olarak böyledir.Akıl,diri bir varlığın aynı durumda ölü olabileceğini düşünemez.Çünkü ölüm ve hayat,birbirinin çelişiğidir.Bir paranın iki yüzü gibidir ölüm ve hayat.Ağaç,hayvan,insan,toplumsal düzen,annelik şefkati,aşk vb.yaşadıkları ve olgunlaştıkları sırada aynı zamanda kendi yaşlılık ve ölümlerini de yaratırlar.Hz.Ali Bir insanın aldığı soluklar,onun ölüme doğru attığı adımlardır.Hayat soluğu,ölümün adımıdır.
Allahın ruhu ki,mutlak ve sonsuz
temizlik,yücelik,güzellik,görkem,güç,yaratıcılık,bilinç,görme,bilme,sevgi,rahmet,irade,özgürlük,bağımsızlık,egemenlik ve ölümsüzlüktür.İnsanda onu doruğa doğru çeken,göğün görkemine,görsel miraca,Allahın ahlakıyladonanmaya sürükleyen bir yeti ve çekimdir.Oraya kadar ki insan,doğanın bütün gözlerinin bilincinde olacak bir bilgiye ulaşır,maddi ve manevi bütün güçlerin,yerin ve göğün,güneşin ve ayın,hatta Allahın meleklerinin Allaha en yakın meleklerde dahil onun karşısında teslim bayrağını çekerek yere kapandıkları,dünya saltanatına dayalı bir varlıktır.Bilinçli,gören,yargılayan,bilen,hikmetli,medebbir,temiz ve yüce bir iradedir.Yeryüzünde Allahın emanetçisi,cennetteyse ölümsüz bir yaratık olan bir iradedir o.
İnsanın Balçık yönü
ise,çökeltileşmeye,donuklaşmaya,duraklamaya,ölüme,aşağılığa,çirkinliğe ve kokuşmaya çekmek ister.Böylece,tanrısal bir ruh taşıyan ve sel gibi çağlayıp coşarak akan,önündeki pislikleri süpüren,kırıp döken ve yolunda yeşillikler,mutluluklar,bahçeler ve güzellikler filizlendiren,tüm bunları,denize,mutlak saf ebediliğe ulaşmak için yapan insanın,sel suyunun dibine çöken,dibe oturup kalan,pekişip sertleşen,yarılan,testicilerin çamuru gibi (salsal kel-fahhar) yeri kaplayan,kaynakların tıkayan,tohumları altına alan,yeşilliklerin üzerine çöken ve üzerinde hiçbir ot bitmeyen lığ gibi,devinimlerden geri durmasını,durağanlaşmasını,hareket yerine duraklama,hayat yerine bataklık olmasını sağlamaya çabalar.
Allahın ruhu ile kokuşmuş balçık arasında iki sonsuz arasındaki kadar vardır.İnsan ise bu ikisi arasında seçim yapması gereken bir ikircik,bir sallantı,bir özgür iradedir.Balçığın içinde,sertleşmiş lığların altında ruhu,Allahın ruhunu seçmek ne kadar da zor ve ağırdır.O yanda,üstünün en üstünü,hayal edilebilenden daha yüce ve büyük olan sonsuz ve mutlak yetkinlik,güzellik,gerçek,güç,bilinç ve irade bulunmaktadır.(ahiret).Bu yanda da aşağının en aşağısı,mutlak ve sonsuz eksiklik,çirkinlik,yanlışlık,güçsüzlük,bilgisizlik ve tutsaklık,hayal edilebilenden daha aşağı,daha çirkin,daha bencildir(dünya)
Bunun böyle olduğunu görüyoruz.Ruhun görkemi,yücelik,güzellik,bilinç,iyilik,temizlik,inanç,fedakarlık ve yaratılış saflığı bakımından insan zihnini şaşkınlığı düşüren,hiçbir maddi ve gaybi varlığın,melek ve perinin sahip olamadığı,yerlere yükselmiş,insanlar tanıyoruz.Pislikte,alçaklıkta,zaafta,çirkinlikte,korkaklıkta,canilikte,hiçbir canlının,hiçbir mikrobun ve hiçbir şeytanın,tozlarına bile yetişemeyeceği insanlar görüyoruz.Çünkü pislikte,çirkinlikte ve kötülükte de insan,yetkinlik,özgürlük ve güzellikte olduğu gibi bitimsizlik sahibidir.Şu anlamdaki bir ucu Tanrıdır,bir ucu şeytan.İki aksi (uç) da iki mutlak olanak insan sonsuz sayıda aşağı ile sonsuz yücenin bulunabileceği bir caddedir.Bu cadde,varlık alanında çekilmiş bir çizgidir.Her şeyin içinden geçmektedir.İnsan ise sorumlu bağımsız iradedir.O,hem seçmek durumunda olan irade,hem de seçilmek durumunda olan muradtır.Kendi balçıksal benlikinden,tanrısal benlikine doğru sürekli bir hicret içindedir insan.Yoksa dünya,mutlak ve rakipsiz saltanat Allahındır.Dünyada hep aydınlık,iyilik ve güzellik vardır.Orada hayır ve şer çatışması yoktur.Orada şeytanın yeri yoktur.Kötüyü ve iyiyi ortaya koyan insandır.Allahın ruhuna ya da balçık kısmı şekillendiren şeytanimsi duygulara sahip olan yine insanın kendisidir.
Biz Allahtan geldikve Ona dönücüleriz
Bu ayette ölüm ve kabir şeklinde bir anlam çıkarırlar tefsirler.Sanki kabre düştüğümüz andan başlayarak Allahın iradesi altında olmaktayız ve Allahın memurları biri bu dünyadan ki,bizim malımızdır alıp nakletmektedirler.Ayrıca vaat et-i vücutçuların verdiği şu anlamı da vermiyoruz.İnsan,Allahın öz zatına hulül etmekte (geçmekte) ve denizde bulunan ve dağıldığında deniz haline gelen köpük gibi kendinde fani ve Allahta baki olmaktadır.Bu ayette fih (onda) değil ileyh(ona) denildiğini görüyoruz.Yani onda değil,ona doğru döneriz.İnsanın evrim yönünden,yani sonsuz olgunluktan söz edilmektedir.
İnsan,bu diyalektik olgu,sahip olduğu çelişik ikili yapı nedeniyle zorunlu olarak hareket konumundadır,çelişme ve savaşın alanı insan kendisidir.İki güç arasındaki bu savaşın,ondaki sürekli evrimi gerçekleştirir.
Bu hareket,balçıktan Allaha doğrudur.Allah neresidir?Nereye kadardır?sonsuzluktadır.Sonuçta insan hiçbir durağa varamaz.Allahta yerleşmez.Bu toprak Allah mesafesi,insanın olgunluğunun evrimsel uzanımıdır.Ama,ona doğru,onun yönünde evrim ve devinim halindedir sürekli.Yani sonu O olan yüceliş uçuşundadır insan.Ne var ki sonu olmayan bir yüceliştir bu.O ise sonsuz,sınırsız ve uçsuz bucaksızdır.Bu da insanın,sonsuz aşağılıktan sonsuz yüceliğe dek uzanan hareket ve devinim çizgisini ve aynı zamanda da onun evriminin (tekamül) nereye değin olduğunu gösterir.Allaha değin,Allahın ruhuna değindir,yani sonsuza değindir,yani dur durak bilmez onun evrimi.
Sabit standartların burada ne rezilliklere düştüklerini görüyoruz!Ne değişmez standarttırlar ya?Kim sabit bir standart ortaya koyabilir?İnsan,bir seçimdir.savaşım,çaba ve tanımadır,bir sürekli olmadır sonsuz bir hicrettir,kendinde hicrettir;balçıktan ,Allaha değin hicrettir insan.
Alıntı(Seyfettin Budak)