Bakanlar ve Görenler/ İsmet Özel

Efsunkar

Bayan Üye
Batı medeniyeti bize insanca yaşamanın hedeflerini gösteriyor. Bu hedefler hem yaşama biçimi olarak belirlenmiş, hem de bir düşünme biçimi olarak. Bu yüzden ikisinden birine paçamızı kaptırdık mı önümüze sürekli bir biçimde "insanca yaşama mecburiyeti" çıkıyor. Batı medeniyetinin bize hedef olarak gösterdiği şey, aynı zamanda elimizden aldığı bir şey aslında.
6b078407f426dcb458f3e4ec3a85f7fd.jpg

Hedef insanca yaşamak olarak belirlendiği halde bu hedefe varmak için kullanılacak araçlar ya bazı insanların elinden alınmış veya elinde tutanların o araçları kullanamayacağı (yani insanîleştiremeyeceği) şekle sokulmuş. Batı medeniyeti bir yarışma medeniyetidir. Yarıştan kazançlı çıkmak için hasmının kayıplarına karşı duyarsız kalmak zorunludur. Eğer yarışı kaybetmiş iseniz noksanınızı kabul edip bir uyruk olarak yaşayacaksımz. Yarışı kazanma gücünü gösterdikten sonra ise artık hemcinsleriniz için herhangi bir hayırhah tutum gösterecek gücünüz kalmamıştır.

Böylece bu medeniyete mahkum edilmiş olan insanlar kendileri için çekilmiş iki çizgi arasında yalpalayıp duruyorlar.

Müslüman olarak belki bizim görevimiz arasında insanca yaşamanın gerekli olup olmadığını araştırmak da var. İnsanca yaşamak diye gösterilen hedef İslâmi tutum açısından özenilmeye değer mi? Müslüman bir kafa yapısı için makbul mü? Daha doğrusu insanca yaşamak İslâmca yaşamakla eşdeğer mi?

Hayvanca yaşamak içgüdüler (sevk-i tabiiler) seviyesinde yaşamak olarak anlaşılabilinir. İçgüdüler doğuştan getirilen davranış kalıpları ve seçme yetenekleridir. İçgüdülerine uyarak bir buzağı doğar doğmaz anasının memesine yapışır. İnsan yavrusu ise doğduğu zaman hiçbir meselesini içgüdüleri yardımıyla çözüme kavuşturamaz. İçgüdüden mahrum insan yavrusunun yalnızca güdüleri (drives) vardır. Güdü insanın doğrudan doğruya seçmeler yapmasını sağlayamaz. İnsan kendisine öğretilmediği taktirde dostunu, düşmanını tabii olarak ayıramaz. Besleneceği şeyleri tanıyamaz, tehlikelerden korunamaz. Bunları yapabilmesi için tabiî bir donatımı yoktur.

İnsanın üç temel güdüsü vardır: Açlık, cinsiyet ve toplu yaşama. Bütün bu güdüler insanda bir yönelim olarak vardır, ama neye yöneleceği belirlenmemiştir. Yani insan ihtiyaçlarının nasıl giderileceğine dair doğuştan bir bilgi getirmez. Sahibi olduğu güdülerin hepsi bir potansiyelin belirtisidir. İnsan güdülerinin nasıl biçim alacağını sonradan, hayat içinde aldıklarıyla belirler. Nasıl doyacağına, cinsi tatmini nasıl sağlayacağına, hangi tip toplum teşkilâtlanması içinde olacağına karar verir. Bu kararına içinde bulunduğu şartlar tesir eder, ama seçme yine insana kalmıştır.

İşte insanca yaşamak insan güdülerinin en makul ölçülerde, görünürdeki haliyle insana en az zorluk verecek en çok faydayı sağlayacak biçimde düzene sokulmasıdır. İyi ama, "makûl" olan nasıl tespit edilecek?

Bu haliyle insanın yaşama tarzını, insanın ahlaki ölçülerini koyan yine insanın keyfi seçmeleri olmayacak mı? Bu noktada insanca yaşamakla, İslâmca yaşamak arasındaki fark belirginleşir. İnsanın kendi hayatını keyfi seçmelerine göre yürütmesi "insanca" fakat kendini yaratan kaynağa dönerek "öğrenmesi" İslâmca yaşamak olacaktır. İnsanca yaşamak insanın yaşarken yaptığı seçmelerde o güne kadar sahip olduğu şartlanmalar doğrultusunda hayatını sürdürmesidir. İnsanca yaşamak insanın kendi güdülerinin doğrultusunda ve mantıki şemalar çerçevesinde serbest bırakılmasıdır.

Hümanist kültür insanın sahip olduğu bazı becerileri ve yaşama imkânlarını insanın elinin ve beyninin ürünü, uzantısı olarak görür. İslâm anlayışı ise yaratmanın Allah'a mahsus olduğunu belirtmekle kalmaz, hayvanların ehlileştirilmesinden, gemilerin yüzdürülmesine kadar bütün yaşama imkânlarının ancak Allah'tan gelen bilgiyle mümkün olduğunu ifade eder.

İnsanca yaşamak kültür ve medeniyet verimlerinin esas sayılması suretiyle hayatın insan kararlarına bağlı seçmelerle düzenlenmesidir. Nitekim,çalışma şartları, dinlenme imkânları, sigorta esasları, ticaret yolları gibi hayat unsurları insanca yaşamanın içine girer. Günümüzde insanca yaşamak denilince ister istemez biz "refah seviye-si"ni anlıyoruz. İslâmca yaşamanın ise midesini doldurmak, sıcak odasında gerinmek, ameliyat salonlarında heyecan çekmekle tarif edilebileceğini sanmıyorum. Bu yüzden de insanca yaşamak karşısında büyük bir sıkıntı duyuyorum.


HALİD ASLAN
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
bypuff
Geri
Üst