Ayrılığın Başlangıcı
Ellerin deniz koksun avuçlarını içime çekerken
saçlarında fesleğen.
Şehre dökülmüş dört sarmaşık ayak izi
bana türküler söyle Egeden
Mart/2005
Gittin.
Yağmalanmış bir aşkın tam ortasında susmuş ve unutulmuş bir tek kırmızı gülü kopardım dalından ve çantamdaki şiir kitabının arasına koydum.Kurtarılmış tek bölgeydi Louis Argonun Mutlu aşk yoktur diyerek nokta koyduğu şiiri.Vardır belki olasılığı bıçak ucuyla değdi geçti yüreğime.Kanadım.Olmamasını dileyerek inancımı kuvvetlendirdim.Olmamalıydı.Kı rmızıkuru güldü bir kitabın herhangi bir sayfasında işte aşk.İki kişinin yüreklerinden söküp atamadıkları koca koca orduların yağmaladığı bir aşktan kalan kırmızı bir gül.Süngülerin ucundan damlayan kanla büyümüşkurşunlara inat tomurcuklanmışpostalların altında ezilmemiş bir gül.Evleri yıktıkkaldırımları söktükkuşları öldürdükbulutları yaktıkiklimleri küstürdükşiirleri bitirdik Şiirler bitti Oysa şiirlerin bittiği yerde koparılmalı kırmızı gül ve aşk bir şiirin dizelerinin arasında kurutulmaya bırakılmalı.
Nisan/2005
Her kadının yüreğinde gizli bir mezar.
Ellerini kanata kanata açtığıiçine büyük bir sevda gömdüğübaşında sessiz ağıtlar yaktığıkırmızı güllerle donattığı bir mezar.Kimselerin görmediği bir tümsek Bir ölüyle yaşamak ve her an dirilebilir umudunu taşımak ağır yük Doğaya aykırı
//Şimdi yağmur başladı. Güllerini çoğaltmalı toprağının ki üşümeyesin//
Mayıs/2005
aşkaslında hep gitmek ister.
Çünkü bilir en kolay tüketilen duygu olduğunu.Öyle hoyratçaiki kişi arasında çekiştirilip dururken önce ellerininsonra kollarının ve gövdesinin kopacağınıparçalanacağını bilir.Kalbini kurtarmak için gitmek ister.Hançer kalbini ikiye bölmeden gitmek ister.Bir kadının yüreğindeki gizli mezara gömülebilmek için en azındanbütün kalmak ister.Bu yüzden her aşkyağmalanmış bir kentten arta kalan kırmızı bir güldür.Bitirilmiş şiirlerin hüzün kokulu sayfalarında kurutulmuş ve yağmurdan ıslanmasın ölüler diye yüreğin gizli mezarlarına ekilmiş bir gül.
Haziran/2005
Ellerin deniz koksunavuçlarını içime çekerken
saçlarında fesleğen.
şehre dökülmüş dört sarmaşık ayak izi
bana türküler söyle Egeden
Temmuz/2005
//giderken keskin bir nane kokusu bıraktın ardında//
Camda kalan son kuş sesini sildim ve bütün pencerelerini kapattım içimin. Saçlarımı kestirdim. Son makas vuruşuyla parmak uçlarının kucağımdaki örtüye dökülüşünü gördüm. Yüreğime dokunanlar içimde kalmış olmalıydı. Kendime belli etmeden sevindim usulca. Gizlediğimi sevdim. İçimi kurtarılmış bölge ilan ettim.Çabucak nöbete dizdiğim kurşun askerlerimi sevdim.Sonra gözlerim parmaklarını topladı.On cansız parmak.Tamam.Oysa tamam olmamalıydı.En çok serçe parmağını düşlemiştim yüreğime sesini bırakırken.Kurşun askerlerim öldü.Bir yerlerde martılar vuruldu.Kırmızı bir masal anlattı Zümrüdüanka Kaf Dağı yanarken ve keskin bir nane kokusu rüzgarla dağıldı kente.
Ağustos/2005
//ve kumdan kalelerine kilitledin harflerimi//
Şiir yazmaktan vazgeçtim.Çünkü en çok şiir yazdırabildiğin için sevdim seni.İzleri bir şiirin dizelerinde kurutulabilen her aşk büyüktür işte.İzlerini şiirlerime gömdüm.Üstüne erguvanlar yağdı.Kardelenler döküldü.Bütün iklimlerin çiçekleri tutundu.Aşksaonursuzu olmaya razıydı dönüşüm.Dizelerimi ayıkladımizlerini kucaklamak için.Oradaydı yüzün.Keskin bir nane kokusu içime doldu.Aradım ve bulamadım düşlerinde kendimi.Ağladım ve adımı parmaksız avuç içlerine bıraktım .Üstünde erguvanlarkardelenler ve bütün mevsim şiirleri.Harflerimi kumdan kalelerine kilitledin .Ve deniz çok uzakta şimdi.
Eylül/2005
Her ayrılıkta kuşlar ölür/ve kelebekler solar
yapraklar yağmura düşer/küser rengine sardunyalar
kırmızı bir masal takılır Zümrüdüankanın kanadına
ve Kaf dağının eteklerine dökülür
işte bu yüzden kalanlar hep güz kokar
gidenler eylülde ölür
Ellerin deniz koksun avuçlarını içime çekerken
saçlarında fesleğen.
Şehre dökülmüş dört sarmaşık ayak izi
bana türküler söyle Egeden
Mart/2005
Gittin.
Yağmalanmış bir aşkın tam ortasında susmuş ve unutulmuş bir tek kırmızı gülü kopardım dalından ve çantamdaki şiir kitabının arasına koydum.Kurtarılmış tek bölgeydi Louis Argonun Mutlu aşk yoktur diyerek nokta koyduğu şiiri.Vardır belki olasılığı bıçak ucuyla değdi geçti yüreğime.Kanadım.Olmamasını dileyerek inancımı kuvvetlendirdim.Olmamalıydı.Kı rmızıkuru güldü bir kitabın herhangi bir sayfasında işte aşk.İki kişinin yüreklerinden söküp atamadıkları koca koca orduların yağmaladığı bir aşktan kalan kırmızı bir gül.Süngülerin ucundan damlayan kanla büyümüşkurşunlara inat tomurcuklanmışpostalların altında ezilmemiş bir gül.Evleri yıktıkkaldırımları söktükkuşları öldürdükbulutları yaktıkiklimleri küstürdükşiirleri bitirdik Şiirler bitti Oysa şiirlerin bittiği yerde koparılmalı kırmızı gül ve aşk bir şiirin dizelerinin arasında kurutulmaya bırakılmalı.
Nisan/2005
Her kadının yüreğinde gizli bir mezar.
Ellerini kanata kanata açtığıiçine büyük bir sevda gömdüğübaşında sessiz ağıtlar yaktığıkırmızı güllerle donattığı bir mezar.Kimselerin görmediği bir tümsek Bir ölüyle yaşamak ve her an dirilebilir umudunu taşımak ağır yük Doğaya aykırı
//Şimdi yağmur başladı. Güllerini çoğaltmalı toprağının ki üşümeyesin//
Mayıs/2005
aşkaslında hep gitmek ister.
Çünkü bilir en kolay tüketilen duygu olduğunu.Öyle hoyratçaiki kişi arasında çekiştirilip dururken önce ellerininsonra kollarının ve gövdesinin kopacağınıparçalanacağını bilir.Kalbini kurtarmak için gitmek ister.Hançer kalbini ikiye bölmeden gitmek ister.Bir kadının yüreğindeki gizli mezara gömülebilmek için en azındanbütün kalmak ister.Bu yüzden her aşkyağmalanmış bir kentten arta kalan kırmızı bir güldür.Bitirilmiş şiirlerin hüzün kokulu sayfalarında kurutulmuş ve yağmurdan ıslanmasın ölüler diye yüreğin gizli mezarlarına ekilmiş bir gül.
Haziran/2005
Ellerin deniz koksunavuçlarını içime çekerken
saçlarında fesleğen.
şehre dökülmüş dört sarmaşık ayak izi
bana türküler söyle Egeden
Temmuz/2005
//giderken keskin bir nane kokusu bıraktın ardında//
Camda kalan son kuş sesini sildim ve bütün pencerelerini kapattım içimin. Saçlarımı kestirdim. Son makas vuruşuyla parmak uçlarının kucağımdaki örtüye dökülüşünü gördüm. Yüreğime dokunanlar içimde kalmış olmalıydı. Kendime belli etmeden sevindim usulca. Gizlediğimi sevdim. İçimi kurtarılmış bölge ilan ettim.Çabucak nöbete dizdiğim kurşun askerlerimi sevdim.Sonra gözlerim parmaklarını topladı.On cansız parmak.Tamam.Oysa tamam olmamalıydı.En çok serçe parmağını düşlemiştim yüreğime sesini bırakırken.Kurşun askerlerim öldü.Bir yerlerde martılar vuruldu.Kırmızı bir masal anlattı Zümrüdüanka Kaf Dağı yanarken ve keskin bir nane kokusu rüzgarla dağıldı kente.
Ağustos/2005
//ve kumdan kalelerine kilitledin harflerimi//
Şiir yazmaktan vazgeçtim.Çünkü en çok şiir yazdırabildiğin için sevdim seni.İzleri bir şiirin dizelerinde kurutulabilen her aşk büyüktür işte.İzlerini şiirlerime gömdüm.Üstüne erguvanlar yağdı.Kardelenler döküldü.Bütün iklimlerin çiçekleri tutundu.Aşksaonursuzu olmaya razıydı dönüşüm.Dizelerimi ayıkladımizlerini kucaklamak için.Oradaydı yüzün.Keskin bir nane kokusu içime doldu.Aradım ve bulamadım düşlerinde kendimi.Ağladım ve adımı parmaksız avuç içlerine bıraktım .Üstünde erguvanlarkardelenler ve bütün mevsim şiirleri.Harflerimi kumdan kalelerine kilitledin .Ve deniz çok uzakta şimdi.
Eylül/2005
Her ayrılıkta kuşlar ölür/ve kelebekler solar
yapraklar yağmura düşer/küser rengine sardunyalar
kırmızı bir masal takılır Zümrüdüankanın kanadına
ve Kaf dağının eteklerine dökülür
işte bu yüzden kalanlar hep güz kokar
gidenler eylülde ölür
Son düzenleme: