Ayrılık Yasası...Aşk Yasası..Biraz Pozitif Düşünce...Çekim?

nones

Bayan Üye
Diğer taraftan devam edemedim arkadaşlar,sitede bir cümlemi,harf mi neyse işte,onun sınırı varmış,benim şu kısacık,2 satırcık,yazıcığıma ''uzun''dedi!(ne yüzsüzüm değilmi)Mecburen 2 ye bölünmüş oldu,buradan devam edeyim bari.Evet,bence de bana da pesmiş yani,hay allahım yarabbim,resmen kendimi kaybetmişim,kitap olayını filan aşmışım,ansiklobediye doğru gidiyorum sanırım,Allah okuyan gözlerin yardımcısı olsun

Sonrası mı?
 
Onu en çok mutlu eden renkte bir defter aldı kendine.Evet,günlük gibi bir şey tutacaktı.Ama bu günlüğü tutarken,''sabah kalktım yüzümü yıkadım...''la başlayan uzun şeyler yazmak yerine,gün içinde onu en çok mutlu eden keşfini,en güzel duygusunu,kendini en iyi hissettiği anı yazıyordu. Kendini keşfetmek...Hepimizin zaman zaman kurduğu bir cümledir''şunu şöyle yapabiliyormuşum ben ya! a vallahi kendime kendime hayret ettim..''İnsanın kendini keşif turunda,kurabileceği en keyifli cümelelerden biri bu olsa gerek...

''Zaman'',kabul edilse de,edilmese de çok etkili bir ilaçtır.Olayların üzerinden belirli bir süre geçmeye başlamıştı.Boşanma davası açılmıştı.Eşiyle yüzyüze görüşmüyordu ama çocuğunu babasına ve babasının ailesine göndermeye başlamıştı.Yumuşamaya başlamıştı,eskisi kadar dik çıkışları yoktu.İlgilenmek zorunda olduğu bir işi,yapması gereken şeylerin olduğunu farketmişti.Zaten böylesine ağır tramvalardan sonra,eğer ilgilenecek bir şey bulamazsanız,hayat 2 defa zor geliyor ve sizin ruhsal güçsüzlüğünüz bedensel gücünüzü bile emmeye başlıyor.Kafanızdaki soru işaretlerinden kurtulmanın tek yolu,onlarsız yaşamak istiyorum diye paralanmak yerine, nasıl oluşturmayacağınızın yolunu bulmak...

Biliyormusunuz,çok gariptir(yani bana,benim düşünceme,benim karakterime göre çok gariptir)hiçbir zaman onu sevmekten vazgeçmedi...En zorunu seçti,hep sevdi.Dönmeyebilme,adamın yeniden evlenebilme,başkasından çocuk yapabilme,ihtimallerinin var olmasına rağmen-ki karşı taraf atağa geçmişti,inat olsun diye hayatına ha bire birilerini sokuyordu,çıkarıyordu,bizimkinin duyması,görmesi içingözüne soka soka elinden geleni yapıyordu;çünkü ortak bir arkadaş çevreleri vardı-hep sevdi.Lakin artık cümlelerini kurarken,''Ben onsuz ne yaparım'' demek yerine,''Ben her şekilde yaşamak zorundayım'',ya da ''Dönmezse ne oluruz biz?'' demek yerine,''Döndüğünde ne olacaz biz?'' gibi cümleler kurmaya başlamıştı.Dikkat ederseniz cümleler hala pozitif kokular saçan net cümleler değil,lakin negatiflik zinciri kırılmaya başladığı zaman,ona eklediğiniz her zincirle halkayı daha büyütme şansına sahipsiniz.O defter de bu konuda bayağı bir işe yaradı. Yaşamınızda var olan ve sizin anımsadığınız olumlu ve güzel şeyler i arada dönüp okumak.İnsan acılarını hiç unutmuyor,ama mutluluklarını çok çabuk unutuyor.O yüzden arada dönüp okuyun ki,güzellikler sizi güzelliklere taşısın.Çünkü takılıp kaldığınız o kötü ve üzücü olaylar,aslında sizi daha fazla negatif olaylara ve acıya taşıyor.Unutmayın,sizi tüm güzelliklere de,tüm acılara da taşıyacak olan köprülerin mimarı sizsiniz.O köprüyü inşa edecek işçilerin patronu olmayı öğrendiğiniz gün,herşey bitti demektir.

Tabii bizim ''çoklu pozitif düşünce denekleri''(evet biz denektik,kendi hayatlarımızın denekleriydik,deniyorduk'' olmamızın en büyük avantajı,birbirimizin hayatlarına,-daha doğrusu- düşüncelerine müdahale edebilme şansımızın olmasıydı.Gözümüz hep birbirimizin üzerindeydi,ne zaman birimizden birimizin morali bozulsa,diğeri hemen ona müdahale ediyordu.Ben çok bilirim işimi gücümü bırakıp tuvalet köşelerine kaçıp ''derin nefes al'',''sakin ol'',''hadi şarkı söyleyelim'' dediğim o bazen komik,bazen trajikomik anları...Mesela,düşünün,şirketin ya da gittiğiniz cafenin,lokantanın,neyse işte... tuvaletine girdiniz,kadının biri(e herhalde benim o kadın,başka kim olacakki)kulağında telefon,''we are the champions'' diye ciyakıyor!Tabii karşımda o kocaman kocaman olmuş,sorgulayan gözleri görünce ben kendimi tutup patlatıyordum kahkahayı.''we are the champions'' ne alakamı?Kendimize özel şarkılar,minik hikayeler bulmuştuk.Motive gücümüzün düştüğü anlarda,hemen onu söylemeye ya da zorlayıp söylettirmeye başlıyorduk.Ya da birbirimizi güldürüp kendimize getirecek yazı,hikaye,fıkra...Hepimizin işi bilgisayar başında olduğu için,ya da evlerimizde bişgisayar sahibi olduğumuz için,mailimizi hep aççık bırakıyorduk.Gün içinde değişik saatlerde birbirimize sürekli güçlendirecek,yazılar,resimler,fıkralar yolluyorduk.

Konu aşk,aşk için yazıyorsun ama aşktan başka her konuya değiniyorsun diyorsunuz değil mi?Öyle gibi görünüyor olsa da,hayatın sadece giden sevgili/koca/karı olmadığını anlatmaya çalışıyorum size.''Allah kavramını'',''kader kavramını'' yok sayma şansımız/şansınız yok...Gelmeyebilir,dönmeyebilir,ve siz/biz bütün hayatımızı onun arkasından ağlayarak,sızlayara,dua ederek,saplantılarla manic bir halde geçiremezdik/geçiremeyiz...İstesekte,istemesek de,yaşamak zorundayız.Yeri asla doldurulmayacak insanlar anne/baba/kardeş ve çocuktur arkadaşlar,onun dışında giden her insanın boşluğu doluyor bir şekilde.Dolmaz diyenler bir ilk aşklarını hatırlasınlar,bir de şimdi arkasından ağladıklarını olanı...Onun içindeböyle gözyaşı dökmüştünüz bir zamanlar,ne oldu?

O da yaşamak zorundaydı;kimse için değilse,çocuğu için bunu yapmak zorundaydı.Bu arada da kaybettiklerini,kazandıklarını şunu bunu sorgularken,düşüncelerini olumsuzluktan olumluya çevirmişti.Bu bir oyundu,biz oyun oynuyorduk!İsterse vazgeçebilirdi,isterse gene ağlama,sızlama,karamsarlığa kapılma hakkı vardı.Seçim de,hayat da kesinlikle onunu du,teklif vardı,ısrar yok...

Onu(sevgilinizi,eşinizi) neden sevdiğinizi hiç düşündünüz mi?Çok yakışıklı/güzel!Peki..Başka?Çok iyi biri!Peki...Başka?Çok eğlenceli!Peki...Başka?Çok iyi yemek yapıyor,güzel gülüyor,güzel kokuyor(biz bu soru-cevap oyununu oynarken,bunu bile söyledi,hatta güldüm,al bir şişe parfüm,sık sık kokla,güzel kokuyor diye biri sevilir mi demiştim),zengin,güçlü...yani herkesin nedeni başka...Bunların hepsine de peki...Başka?(Elinin körü diyorsunuz dimi)Tamam,şimdi buraya kadar olan kısmına bakalım.Şu ana kadar saydığınız tüm gerekçeler,sizin pencerenizde görünen kısım;yani kişiye özel...Yakışıklılık,güzellik,zenginlik,eğl enceli olması,güleryüzlü olması,v.s,hep sizin gözünüzün gördüğü.Sizin ölüp bittiğiniz,''çok güzel/çok yakışıklı yaaaa...''diye bakarken kendinizden geçtiğiniz biri,bana çok vasat,sıradan hatta çirkin gelebilir...Gelirse gelsin kardeşim,ben seviyorum onu, sanane diyorsunuz değil mi?Sevin,vallahi billahi gözüm yok,Allah ayırmasınSevmeye sevin de,işte kendi ağzınızla kendinizi ele verdiniz,bende bu cevap için uğraşıyorum bir saattir,kilit kelime BEN SEVİYORUM...Evet,siz seviyorsunuz...Siz sevdiğiniz için de,o sizi seviyor.Yani alış-veriş!Siz onu sevdiğiniz için,onun sizi sevmesini istiyorsunuz.Siz onu sevdiğiniz için,o sizin dünyanızın merkezi oldu.Siz onu sevdiğiniz için,o sizin için vazgeçilmez...Siz onu sevdiğiniz için siz bu kadar acı çekiyorsunuz...Yani aslında onu hayatınızdan çıkarmak istemediğiniz için çıkaramıyorsunuz.İşte yine herşey döndü,dolaştı size geldi,farkında mısınız?

Farkına varıyordu yavaş yavaş,sevdiği ve istediği için yapmıştı ve yaşamıştı hayatındaki bir çok şeyi...''Sevgi'',zorla yapılamayan/yaptırılmayan tek eylemdir!Birine saygı göstermeye mecbur kalabilirsiniz belki,ama kim ne yaparsa yapsın,onu sevmezsiniz,sevemezsiniz...Onun yüzünden şu oldu...Onun yüzünden bu oldu...Hayır,sevgi/aşk/evlilik hayatınızda,başınıza gelen hiçbir olumsuz şey,onu yüzünden filan olmadı...Siz istediniz,o yüzden oldu!Sevdiniz(ya da seviyorsunuz sandınız,ki bu da gene sizin yaptığınız bir şey),ve o-doğru ya da yanlış- sevginin size getidiği ne varsa da,alıp soktunuz hayatınıza...Bu yemeği sipariş eden kimse,faturayı da o ödeyecek!Hesaba itiraz hakkınız yok,ödeyeceksiniz,ama bir daha o lokantaya gidip gitmeme,o yemeği yiyip yememe gibi haklarınız elbette var..

Bu yazının başından sonuna kadar okuduğunuz her satırı sorarak,sorgulayarak,gözlemleyerek,yaşayarak,ya� �adı(k)...Yani hiçbiri,''aman buldum kağıdı kalemi,oturup yazayım''diye yazılmadı,birebir yaşandı.Kendini tanımak,kendini keşfetmek,düşünce yapısını değiştirmek,kendindeki negatiflikleri pozitifliklere dönüştürmek için bazen ciddi anlamda can yakan çok büyük bir mücade verdi(k)...

90-100 gün bir zaman geride kalmıştı.Kendi hesaplaşmaları bittikten sonra,bir gün oturduk ve uzun bir sohbet ettik.Değişenler ve değişmeyenler üzerine saatlerce süren bir sohbet..Evet çok şeyler değişmişti,güzeldi şuydu buydu da,bu adam hala eve gelmemişti.Hatta bırak gelmemeyi,koluna harika bir rus yapımı son mpdel sarışın çıtırı takmıştı,fink atıyordu arkadaş(ya aslında ben bu yerli ya da yabancı yapım ''çıtır çerezlerle'',''yanmaya yüz tutan peksimetler'' konusunda da birşeyler yazmak için ölüp bitiyorum ama,bir araya gelen harflere bipppp filan yemez,direk kapatma verirler düşüncesiyle susuyorum!)Yoktu öyle yağma,bu adam eve gelecektiiii!!!İyi,madem kafayı bu adamla bozdun,o zaman bir çağıralım bakalım ne olacak dedik ve başladık çalışmalara..

Daualar...Esmalarla ve onların gücüyle ilk tanışmamız bu olayla oldu.Tabii o zaman bu kadar detaylı ve tüm incelikleriyle bilmiyorduk neyin olduğunu,aslında dua etmek de, çekim yasasının farklı bir uygulamasıydı.İstemek....Ama yarım ağızla,acabalarla ''istiyorum'' diyerek değil de,hedefe kilitlenerek istemek...İstediğin şeye dokunarak istemek...Bir dua reçetesi hazırladık.''Neler var bu reçetede'' diye sormayın,-aman çok gizli,veremem,falan gibi bir saçma düşüncem olduğu için değil,kesinlikle yanlış anlamayın-kendi istek şeklinize göre,kendi listenizi kendiniz yapın.Mesela bu sitede binlerce dua var,ben kendi adıma,hepsine göz atıyorum(hatta hazırlayan arkadaşlarıma da sonsuz teşekkür ederim,Allah razı olsun) ama bazı dualar okuması çok basit olsa bile,bana çok zor ve uzak geliyor,bazıları ise daha ilk göz atışta,okuduğum anda içime bir huzur veriyor.Sizde,size en yakın gelen duayı seçin ve ona başlayın.Ama 3 gün okuyup,4. gün,''cıkss,bu işe yaramıyor,hadi başkasına geçeyim'' demeyin,unutmayın,basit bir rahatsızlıkta bile,o rahatsızlık için üretilen,madde şeklinde,yani katı-sıvı ama dokunmayı becerdiğiniz,mesela bir antibiyotik bile dakikasında sizi iyileştirmiyor;ortalama 3 gün sonra işe yarıyor.Bunu göz önünde bulundurup,ona göre davranın,biz öyle yaptık.

Hatırlarsanız destanımın() içinde,taa yukarlarda bir yerlerde (tabii şimdi 1.bölümün içinde kaldı)bahsetmiştim,eşyaların yerlerini hiç değiştirmedik,onların gücünden faydalandık diye...Mesela oturduğu koltuk;o hep onun koltuğu olarak kaldı.Kahvesini içtiği kupası,yattığı yastık,kullandığı parfümün şişesinin yeri...Bunlar hep evin içindeki varlığını ve herzamanki pozisyonlarını korudu.Kabul etsenizde,etmesenizde,eşyalarında bir enerjisi var.Neden biz biri vefat ettiği zaman,hemen ölen kişinin ayakkabısını evden çıkarır ve hanenin dışına alırız?Ev ile olan ilişkisini kesmek için...İşte biz tam tersini yaptık,evi ile olan ilişkisini hiç kesmemeye çalıştık.Kahveyi çok seven bir adamdı,evde olduğu zaman zarfında,(tv izlerken,kitap okurken),mutlaka kahve tüketirdi.Mesela evde olmadığı süre boyunca,her gece içine su doldurduğu ona ait olan kahve kupasını o koltuğun önüne koydu.Çamaşır yıkarken,sanki o evdeymiş de,kullanmış ve kirlenmiş gibi düşünüp,devamlı kullandığı havlu ya da fanila gibi bir şeyini mutlaka çamaşırların arasına karıştırdı ve yıkadı.Bunun gibi basit uygulamalarla,eşinin evin içindeki enerjisini hiç sonlandırıp sıfırlanmasına müsade etmedi.Gitmişti,ama gelecekti!Madem ruhen buna inanmıştı,o zaman somut olarakta bunu sürdürecekti.

Hayal gücü...Olayı yaratıp içine girmek ve o anı yaşamak...Dünü yarına taşımak için bir geçit oluşturmak...Eğer o kişiye ait,geçmişinizde sahneler varsa,yani yaşanmışlıklarınız,anılarınız varsa,(ki bence bu en kolay olan durumlardan biri) anılardan bir kaç tanesini seçin ve kullanın.Nasıl mı?Mesela,bir akşam yemeği sahnenizi düşünün.Nasıl bir ortam?işte masanız hazır,çocuklara sesleniyorsunuz,eş geldi,içerde elini yıkıyor,siz koşturup duruyorsunuz,yemekleri tabaklara koyuyorsunuz,bir taraftan onlara sesleniyorsunuz,Ne kadar sıradan anlardı değil mi?İşte bunu alın o anıların içinden ve yanınızda taşıyın.Okuduğum kitaplarda,çoğunlukla en güzel anınız,en mutlu olduğunuz an,en şu en bu deniyordu.Yok valla,kendi adıma ben onu beceremedim,çok yordu beni.Bence olmuyor.Çünkü o sahnelerin hayatın içinde tekrarı olmadığı için,insan tam anımsamıyor ve detaylara inişler çok zor oluyor.Ben detaylar üzerinde çalıştığım ve ikili çalışmalar yaptığımız zaman da karşıdakini çok sorguladığım için,sürekli kopmalar yaşanıyor ve gerektiği şekilde,istediğim şekilde canlandırmalar yapıp çağırmalar yapamıyorum.Daha sıradan ve her zaman yaşanan anları seçip kullandım.Bir baktım ki,insanların bu sahnelere girmesi daha kolay oluyor,bu şekilde devam ettik.Sizde isterseniz böyle deneyebilirsiniz.Kendi yönteminizi kendiniz bulun.Bu şekilde ikili çalışmalara başladık.Bir sahneyi alıp,canlandırmak ve içine girip yaşamak...Eğer tek başınıza yapamıyorsanız,-ki öğreniyorsunuz zaman içinde-,ilk başlarda bir arkadaşınızla deneyin bunu.Mesela siz ona bir yemek anınızı anlatırken,o da size sorular sorup sizin tüm detayları anlatmanızı sağlasın ve sizi o olayın içine sokup çıkarsın.Sahneyi ona anlatın,Mesela siz eşinizle yemek yiyorsunuz.Şimdi o bir köşeye geçsin,sizi sorgulamaya başlasın,ne vardı üstünde?Mavi bir elbise..Peki eteği nasılsı?Dardı.Peki yırtmacı varmıydı?Evet vardı.Peki ne taraftaydı?Sağdaydı gibi...Tabii 2 kişilik )seans,terapi v.s,adının ne olduğunu bende bilmiyorum ve hiçde merak etmiyorum açıkçası )bir başladınız mı,saatler sürüyor bu canlandırmalar,öyle 3-5 dk olmuyor,kokulardan çalan müziklere,çatalın şeklinden peçetedeki desene kadar herşeyi sorgulayacak kadar detaylara inmeyi öğreneceksiniz zaman içinde...Kullandığımız teknik buydu aşşağı yukarı...

Eğer elinizde ona ait bir resim varsa,çok daha kolay oluyor herşey.Onunla konuşun,yani resmiyle...Konuşun derken,elinize alıp yüksek sesle,hayat hikayenizi anlatın demiyorum,millet ''size deli bu,kafayı yedi''gözüyle baksın da demiyorum,yanlış anlama olmasınO resmi sürekli görebileceğiniz yere/yerlere koyup,düşünce gücüyle basit gündelik konuşmalar.Mesela işyerinizde ekran koruyucunuzu onun resmi yapıniya masanızda çerçeve içinde tutun.Eskiden ne yapardı?Telefon ederdi ve siz de işinize 1 dk ara verip onunla konuşurdunuz değil mi?Nasıl başlardı konuşmaya?''Selam aşkım,nasılsın?'',''Merhaba fıstığım,ne haber?''gibi...Siz ne cevap verirdiniz?''Aşkım berbat bir gün''ya da ''Bebeğim çok kalabalık burası'' v.s..İşte o andasınız,aradı ve sizde o konuşmayı yapıyorsunuz...Onu gördüğünüzde nasıl içten bir gülümseme oluyordu yüzünüzde,işte o sıcaklıkla...Hayatınızdayken ona hissettiğiniz duyguları hala aynı sıcaklığıyla koruyorsanız,emin olun bunu,ona hissettirme şansınız var...

Size de oluyordur mutlakazaman zaman;mesela bir dosya lazım,tam siz kalkıp almaya giderken,ya arkadaşınız,ya yardımcınız,ya sekreteriniz getiriverir onu size.''Ah şimdi bende kalkıp onu alacaktım''dersiniz.Birini aramak geçer aklınızdan,ama o döner sizi arar o anlarda.Kalksamda kahve yapsam dersiniz,anneniz yapar getirir önünüze v.s..Tesadüftür sizce bunun adı değil mi?..Yok değil,işte bunun adı ''düşünce gücü'' arkadaşlar.Sizde de var,ama siz bu gücü kontrolsüz kullanıyorsunuz ve ara ara,farkında olmadan devreye sokuyorsunuz hepsi bu...İşte o gücünüzü,onun sizi düşünmesi için kullanacaksınız.O resim bunun için gerekecek.Tabii zaman içinde resime filan gerek kalmadan,kendi canlandırdığınız görüntüyü kullanacak ve daha kolaylıkla bunu başaracaksınız.(Olmaz demeyin yaa,ay sanki denedinizde olmaz diyorsunuz!Kendinizi vererek deneyin,hadi bir daha)

Şimdi ben böyle anlatıyorum size,size anlattığım gibi zaman zaman anneme de anlatıyorum.Şunu deniyoruz,bunu yapıyoruz..Bir gün mutfaktayız,annem yemek yapıyor,bende ona yardım ederken,bir taraftan da bu olayı anlatıyorum.Annem elinde kaşıkla bana döndü,kaşığı sallaya sallaya,gözlerini de kocaman açtı,''bana bak echo'' dedi,''yaptığın ve millete yapmasını söylediğin şey çok ayıp birşey,hiç yakışıyormu senin gibi birine,ayol resmen düşünce gücüyle taciz ediyorsunuz adamı,taciz suç kızım suççç,çabuk vazgeç böyle şeylerden ve milleti de suça itme...!''Annem sayesinde ''düşünce gücüyle taciz'' de bizim lugatımıza girmiş oldu...Evet aslında bir yerde haklıydı,kabaca yaptığımız şeyin adı buydu.Ama bence bunun adı,''düşünce gücüyle karşıdakine kendimizi sürekli anımsatmak ve unutturmamak''...Hani bazen deriz ya;''olmadık zamanlarda,kafamın içinde hep o var,atmaya çalışıyorum atamıyorum'',ya da biten bir ilişkinizdir ama,birden bire,bir anda siz düşünmeden onun yüzü canlanır aklınızda,ya da onunla alakalı bir düşünce oluşur,''allah allah,ben şimdi neden düşündüm bunu!'' dersiniz...Hıh işte bu anlar,onun sizi düşünüp,annemin tabiriyle ''taciz'' ettiği anlarHatta ben arkadaşımı arayıp,annem olaya böyle bir yorum yaptı dediğimde,''valla haklı,inat değil mi ya,dur ben gece-gündüz demeden,olur olmaz zamanlarda sürekli taciz edeyim,görsün gününü,şeytan azapta gerek''demişti...Vallahi etmiş...Adam eve döndükten sonra,bizimki sormuş,''beni hiç düşünüyor muydun diye''düşünmez olur muyum demiş;hatta öyle oluyor du ki,bazen gecenin 3 ünde,4 ünde birden bire aklıma sen geliyordum,uykumdan fırlıyordum.Bizimki de ''aşk hayatım aşk,demek beni çok seviyordun,uykularına bile giriyordum''diye işi şımarıklığa vurmuş. İhihhi,adam bir bilse aslında bizimki neler neler yaptı,onu dakikasında boşar,beni de vurur valla...

Bu arada da,zaman geçiyor,bizim ülkede davalar da öyle pat diye anında görülmediği için,hala evliler.5 ayı tamamladık,tabii artık iyice herşey yerine oturdu.Ama hala eşinin tarafıyla görüşmüyor,küs..Eşiyle konuşmuyor,küs..28 gün gibi bir zaman sonra da oğlanın doğum günü var.Ve çocuk bunların ikisini bir arada istiyor haklı olarak.5 yaşındaki çocuğa,neyi nasıl anlatacaksın?Mecburen bir araya geleceksin.Nasıl olacak,ne olacak derken,bunun barışmak için ideal bir fikir olduğu konusunda karara vardık.28 gün sonra dananın kuyruğu kopacak zaman az...Tabii biz ne yapabiliriz diye düşünürken,okuyup öğrendiğimiz herşeyi bir araya getirip harmanladık harmadık ve kendi sistemiz çıktı ortaya...Çağırma seasları düzenlemek...Beraberce birimizin evinde toplanıyorduk.Basit ve anlaşılır bir kısa bir metin hazırlamıştık''x ve y barışacak ve onlar mutlu bir şekilde beraberce aynı evde yaşlanacaklar.'Olay çok basit,bu cümleye yoğunlaşıp konsantre olunacak.Hııı,çok basitmiş!İşte bilmeyince,herşeyi basit,ne olacak ki,yaparım ederim diye düşünüyor insan... Aynı anda rahatlamayı,konsantre olmayı başaramazsın,tam oldu derken biri gülmeye başlar,biri çişim geldi der,biri susadım der...Tam kendini kaptırmışsın,biri ordan ''e hadi,ne zaman başlayaz'' diye sorar.(Tabii şunuda belirtmem lazım benim (arkadaşlarımda meditasyon eğitimi almış kişiler) üzerinde eğitimler aldığım ve çalışmalar yaptığım uzun süreli bir yoga,meditasyon ve reiki geçmişim var,hani sanmayın öyle 5 ay içinde hop hop hop öğrendim herşeyi,yok böyle birşey.Sadece bir zamanlar öylesine öğrenip,detaylarına inmediğim,profosyonel olma adına mücade etmediğim,sadece anlık rahatlama için kullandığım ve kulak ardına attığım bilgilere dibe vurunca daha sıkı sarılmayı öğrendim.Çekim yasası ve pozitif düşünceyi tam anlamıyla hayatıma alıp enerji çalışmaları denemeleri yapmaya başlamızın tarihi o tarihler)Tam bir komediydi..Bizde bu bir araya gelmeleri kestik ve bireysel olarak kendi evlerimizde bu enerji ve çağırma seanslarını ona yardımcı olarak uyguladık.

Doğum günü kutlamasını evde yapmaya karar verdi.Oğlununda yardımıyla başta eşi olmak üzere,küs olduğu kayınvalidesinin ve ailenin diğer fertlenininde o yemeğe katılmasını sağladı.Biz bir kaç gün öncesinde bir araya gelip,yemeklerden masa düzenine,kimin nerede oturacağından kime nasıl bakacağına kadar herşeyin bir canlandırmasını yaptık.Aslında bunu yaparken,amacımız çekim yasasını devreye sokmak değildi,o zaman bunu cidden becerebileceğimizi bilmiyordum ben,amacımız onu geceye hazırlamaktı,heyecan panik filan yapmamasını sağlamaktı.Provaydı yani,o anlardaki ve bizim hala kullandığımız adı bu...Birimiz görümcesi oldu,birimiz kayınvalidesi;onların arkadaşıma itici gelen belirli ruhsal ve fiziksel özelliklerini bile taklit yoluyla canlandırıp onu iyice sahnenin içine ittik.Amacımız hem gerçekten sinirlenmesini,ama aynı anda öfkesini kontrol etmesini sağlamaktı.Koltuğun birine,üzerine eşinin kazağını ve geçirip,yüzüne eşinin yüzünün fotoğrafını yapıştırdığımız oğlunun kocaman oyuncak ayısını oturttuk(Yok ne alaka,adama ayı demek istemedik tabii ama,eve cansız bir erkek manken falan alacak halimiz yoktu.Elimizin altında ne varsa onunla idare ettik)Ne tesadüf ki(?),eşi o gece gelirken,üzerine giydiği gömleğin rengiyle,bizim o gün ayıya geçirdiğimiz kazağın rengi aynıydı.Çocuğun velayeti sorundu.Ve arkadaşım bu konuya cidden deli oluyordu;çocuğunu kesinlikle vermek istemiyordu.Anında tepki veriyordu,sinirleniyordu.Adam velayet lafını açacak,bizimki de yaygarayı koparacak,herşeyi allak bullak edecek diye ödüm kopuyordu.Ayıyı kucağıma alıp,mutfaga gittim.Kaldırdım görüş alanına doğru,''x,velayet davasını ne yapacaz,çocuk kimde kalacak diye'' sordum.Bulaşıkları makineye yerleştiriyor,ayıya döndü''boşanmaktan vazgeçersek,ikimizde birden,yani evimizde kalabilir,istersen yaşadığımız herşeyi birkez daha gözden geçirelim,ben seni çok seviyorum ve ayrılmak istemiyorum'' dedi.Ben de ona ''bu konuyu yarın konuşalım,ben seni ararım'' dedim.

Aslında aynı zaman da çok eğlendiğimiz anlardı bunlar bizim ve bence birşeyleri hayatımıza çekmeyi başarmamızın en büyük nedeni,o anları cidden yaşıyor,yaşatıyor olmamızdı.Hatta bana görümce rolü düşmüştü o canlandırmada.Çok laf sokan,itici bir kadındır görümcesi ve bu ayrılığı yaşamalarında da başroldeydi.Daha önceden de tanıdığım için,arkadaşıma aynı onun gibi ve onun mimikleriye laf sokmaya çalışıyordum ve çok başarılı oldum.Kendini o kadar kaybetti ki,şimdi bir taraftan saydırmak istiyor,bir taraftan da kendini frenliyor,Sinirden eli titriyor,O arada bardakları toplamaya kalktı,orta sehpadan çay bardağını alırken bardak devrildi ve içindeki çay yere döküldü.Ve çok garip gelecek bazılarınıza biliyorum ama,bu sahnenin çok benzerini,o doğumgününün yaşadığıdığı gece,yemek masasında yaşıyor.Kurduğu cümle şu;''Echo,o kadar sinirlendim ki görümceme,elim ayağım titredi,o kadar dikkat etmeme rağmen,su bardaklarını toplarken,bir tanesini devirdim ve içindeki kola masaya döküldü''

Evet adam cidden gelmiş mutfağa,bulaşıkları çalkalıyormuş bizimki...Velayeti ne yapacağız demiş.Bizimki de ona dönüp''boşanmaktan vazgeçersek,ikimiz de birden,yani evimizde kalabilir,istersen yaşadığımız herşeyi birkez daha gözden geçirelim,ben seni çok seviyorum ve ayrılmak istemiyorum''demiş.Eşide ona ''bu konuyu daha sonra konuşalım,ben seni ararım demiş... Yarın demese bile,en azından bir ışık vardı.

Evet,bir kaç gün sonra ve aradı eşi.Görüştüler.Tabii zor günler geçirmediler dersem yalan olur.Çünkü ikisininde kırgınlıkları,kızgınlıkları v.s bir sürü halletmeleri gereken sorunları vardı.Ama bizimki çok değiştiği için,sorunları sorun olmaktan çıkaracak güce sahipti.Ve hal,hareketi,tavrıyla eşini çok şaşırtıyordu.Konuşarak,anlayarak,kendini doğru kelimelerle anlatarak yani en doğru şekilde iletişimi kurarak(evet gerekiyorsa boşanabiliriz,ama herzaman konuşmak zorunda kalacaz,bizim çocuğumuz var,ayrılsakta birbirimizin hayatından çıkamayız,bunun farkına varmalıyız fakat neydi bizim sorunumuz,acaba çözemezmiydik v.s)onu geri kazandı.Hatta 1 aya yakın bir süre aynı evde yaşamadılar,evliyken resmen flört ettiler..Kontrolü ele aldı ve adamı cidden süründürdü bile denebilir bazı konularda

Sonu iyi bitti evet...İlk denememizdi,ve çok keyifliydik.Allah mı yardım etti?Etti.Pozitif düşünce gücü mü?Kesinlikle...Çekim yasası var mıydı?Evet,bizce var,biz denedik oldu.Dikkat ederseniz hep aynı şeyi yineliyorum,adını ne koyduğunuzun hiç önemli yok;fasulyeden pasta da yapsanız,pilaki de yapsanız,sucuklu,etli,pastırmalıda pişirseniz,fasulye fasulye arkadaşlar!!!Siz adını ne koyarsanız koyun,kime ne?Önemli olan istemek...Önemli olan denemek...Önemli olan neyle karşılaşırsanız karşılaşın,yılmamak,kendinden vazgeçmemek...Siz çok değerlisiniz,siz çok özelsiniz,çok önemlisiniz,Şunu asla unutmayın,milyonlarca spermin içinden bir tek siz koşa koşa gidip döllediniz o yumurtayı,bu bile sizin ne kadar özel olduğunuzun göstergesi değil mi? Eğer birilerinin de sizi böyle görmesini istiyorsanız,önce kendiniz kendinizi böyle görün.Siz kendinizi sevip önemsemezseniz,karşıdakinden size bunu yapmasını bekleyemezsiniz.

Sevgiyle,çok ama çok mutlu kalın
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst