Kei*
Kayıtlı Üye
Buluşmalarımızın her anında,
pek fazla değil
Sanki hiç yaşanmamışçasına
kutladık.
Bu kocaman dünyada yalnızdık.
Bir kuştan daha hafif
ve daha yürekli.
Merdivenlerden aşağıda,
aptal hayalet gibi.
Beni kendi yoluna götürmek
için geldin, yağmurda demlenmiş
leylakların arasından,
Kendi hükümdarlığına,
Cam dünyana bakıyorsun.
Gece çökerken...
Ben zerafetle kutsanmıştım,
Minber kapısı açıldı,
Ve karalığın içinden parlıyordu
Ve yavaşça döndün
vücudun çıplaktı.
Uyanırken sana:
Tanrı seni korusun! dedim
Senin yürekli ve aşırı
olduğunu bilmeme rağmen
Benim dileğimle: Sen hemen
uykuya daldın,
Göz kapakların evrensel
mavi renkle kapalıydı.
Masanın üzerindeki leylaklar
süpürülmeyecek kadar güçlüydü.
Maviyle boyanmış,
göz kapakların…
Oldukça sakin ve
ellerin sıcaktı.
Ve nehirlerin kalp atışı
kristali parçalıyordu.
Dağlar dumanlı ve okyanuslar
kabarıyordu.
Küreyi avucunun içine aldın,
Kristalin; tahtında
sakin uyuyordun.
Ve, -ah aman Tanrım!-
Sadece bana göre,
Uyandın ve hemen şekil
değiştirdin.
Bu insanların dili ve düşüncesi.
Konuşma hızlanarak çınlamaya
dönüştü.
''Sen'' kelimesiyle daha çok
geliştin.
Kralın yeni anlamının
değişmesi gibi.
Ve her şey aniden değişti,
transa geçmiş gibi,
Tüm önemsiz şeyler bile,
çok sık kullanıldı ve güvenildi,
Aramızda dururken,
bizi korurken,
Su katı, katmanlıydı.
Nerede olduğunu bilmesem de,
o bizi önemsiyordu.
Bizden önce çekiliyordu,
tıpkı bir serap gibi.
Şehirler mucizevi bir şekilde eşitti.
Ayaklarımızın altına nane
yaprakları serilmişti.
Kuşlar ayak sesimizi takip ediyordu,
Balıklar nehir kıyısına geliyordu,
Ve gözlerinde gökyüzü açıktı.
Arkamızdan kader ağını örüyordu,
Elinde ustura olan delirmiş
bir adam gibi.
Andrei Arsenyevich Tarkovsky
Andrei Tarkovsky'nin 'Ayna' filminden...
pek fazla değil
Sanki hiç yaşanmamışçasına
kutladık.
Bu kocaman dünyada yalnızdık.
Bir kuştan daha hafif
ve daha yürekli.
Merdivenlerden aşağıda,
aptal hayalet gibi.
Beni kendi yoluna götürmek
için geldin, yağmurda demlenmiş
leylakların arasından,
Kendi hükümdarlığına,
Cam dünyana bakıyorsun.
Gece çökerken...
Ben zerafetle kutsanmıştım,
Minber kapısı açıldı,
Ve karalığın içinden parlıyordu
Ve yavaşça döndün
vücudun çıplaktı.
Uyanırken sana:
Tanrı seni korusun! dedim
Senin yürekli ve aşırı
olduğunu bilmeme rağmen
Benim dileğimle: Sen hemen
uykuya daldın,
Göz kapakların evrensel
mavi renkle kapalıydı.
Masanın üzerindeki leylaklar
süpürülmeyecek kadar güçlüydü.
Maviyle boyanmış,
göz kapakların…
Oldukça sakin ve
ellerin sıcaktı.
Ve nehirlerin kalp atışı
kristali parçalıyordu.
Dağlar dumanlı ve okyanuslar
kabarıyordu.
Küreyi avucunun içine aldın,
Kristalin; tahtında
sakin uyuyordun.
Ve, -ah aman Tanrım!-
Sadece bana göre,
Uyandın ve hemen şekil
değiştirdin.
Bu insanların dili ve düşüncesi.
Konuşma hızlanarak çınlamaya
dönüştü.
''Sen'' kelimesiyle daha çok
geliştin.
Kralın yeni anlamının
değişmesi gibi.
Ve her şey aniden değişti,
transa geçmiş gibi,
Tüm önemsiz şeyler bile,
çok sık kullanıldı ve güvenildi,
Aramızda dururken,
bizi korurken,
Su katı, katmanlıydı.
Nerede olduğunu bilmesem de,
o bizi önemsiyordu.
Bizden önce çekiliyordu,
tıpkı bir serap gibi.
Şehirler mucizevi bir şekilde eşitti.
Ayaklarımızın altına nane
yaprakları serilmişti.
Kuşlar ayak sesimizi takip ediyordu,
Balıklar nehir kıyısına geliyordu,
Ve gözlerinde gökyüzü açıktı.
Arkamızdan kader ağını örüyordu,
Elinde ustura olan delirmiş
bir adam gibi.
Andrei Arsenyevich Tarkovsky
Andrei Tarkovsky'nin 'Ayna' filminden...