Hiphop_girL
Bayan Üye
ATATÜRK SAMİMİ BİR DİNDARDIR
Atatürk’ümüzün İslam’ı ve dindarlığı öven sözleri; “Biz ne Bolşevikiz ne de komünist; ne biri ne diğeri olamayız. Türkler milliyetperver ve dinlerine hürmetkâr bir millettir. ”
--Biz Türk milliyetçisiyiz değil mi? Ve anti-komünistiz diyor Atatürk.
Mustafa Kemal Cumhurbaşkanı seçildikten sonra teşekkür konuşmasını şu şekilde bitirmiş: Ancak böylelikle ve Allah’ın yardımıyla bana verdiğiniz ve vereceğiniz görevleri iyi bir biçimde yapabileceğimi umarım. Milletimiz din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete sahiptir. Bu faziletleri, hiçbir kuvvet milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz da.
-- Hay maşaAllah. Türk dili ve İslamiyet gibi iki büyük güzellik değil mi? Hiçbir şekilde din ortadan kalkmayacaktır diyor değil mi? Türklük de hiçbir zaman için ortadan kalkmaz. İnşaAllah.
"Büyük bir inkılâp yaratan Hazreti Muhammed (sav)’e karşı beslenilen sevgi, ancak O'nun ortaya koyduğu fikirleri, esasları korumakla tecelli edebilir”.
--Resulullah’ın ahlakına tam tabi olalım diyor, Kuran ahlakına tam tabi olalım diyor değil mi?
Şemsettin Günaltay ülkü dergisi: Dinsiz devletlerin devamına imkân yoktur. Her fert din ve diyanetini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası mekteptir. Fakat nasıl ki her hususta yüksek mektep ve ihtisas sahipleri yetiştirmek lazımsa, dinimizin hakikatini tetkik, tetebbu ilmi ve fenni kudretine sahip olacak güzide ve hakiki ulema yetiştirecek yüksek müesseselere sahip olmalıyız.
Ezan ve Kuran’ı Türklerden başka hiçbir Müslüman millet bu kadar güzel okuyamaz.
“… Bizim dinimiz, hiçbir vakit, kadınların erkeklerden geri kalmasını istememiştir. Allah’ın emrettiği şey, Müslüman erkekle Müslüman kadının beraberce din öğrenerek eğitilmesidir. Kadın ve erkek bu ilim ve eğitimi aramak ve nerede olursa oraya gitmek ve onunla mücehhez yani donatılmış olmak zorundadır.
-- Kadın haklarının güçlenmesinde Atatürk’ümüzün çok büyük etkisi oldu.
Atatürk Hafız Yaşar`ı sever ve çok beğenirdi. Bazı zamanlar `Hafızı çağırın` derdi. Salonda Hafız Yaşar`ın makamı ile okuduğu Kuran-ı Kerim surelerini huşu ile dinlerken gözlerinden yaş aktığına şahit olunmuştur.
Atatürk bazı kereler çalışırken okuduğu tefsirlerin çok tesirinde kalırdı ve de `Hey büyük Allah’ım... Kuran`a inanmayan kâfirdir, bize nasıl yol gösteriyor? Bunları tüm dünyaya okutmalıyız` diye söylerdi. Sonra o an yanındakilere `Okurken ruhum coşuyor, size de oluyor mu? ` diye sorardı.
Uhud Savaşında Hazreti Resulullah düşmana yalnız gitti; neyine güveniyordu? Neye sığınıyordu? Allah`a değil mi? Ben de Allah`a sığınıyorum.
-- Bu mucizedir. O savaşta peygamberimize hiçbir şey olmamıştır (sav)’e. Gazi Hazretleri bu konuya dikkat çekiyor. Ve imanın bir coşkusu olarak bu güzel olayı aktarıyor.
`... Hz. Muhammed`in hayatına ait bir kitabın tercüme edilmesi için de emir verdim... ` Yakın arkadaşlarından Hafız Yaşar Okur, Atatürk`ün Peygamber Efendimiz`den her zaman büyük takdirlerle bahsettiğini ve O`nun yaşadığı yıllar için hep `Hz. Peygamber`in zaman-ı saadetlerinde... ` şeklinde saygı ifadeleri kullandığını aktarmıştır.
--Bak zaman-ı saadetlerinde. Peygambere saygıyı görüyor musun? SAV. MaşaAllah. Bir de çok centilmen ve çok kibar bir insandı Atatürk. Sofraları mükemmel, kıyafetler tertemiz. Üslup çok nezaketli, değil mi? Adap, edep, nezaket, hepsini çok mükemmel bilen bir insandı. Bak Resulullah’a hitapları da çok çok mükemmel. Dili de çok güzeldir Atatürk’ün, kullandığı dil. Çok mükemmeldir.
Cetlerimizin, Selahaddin`in idaresi altında, uğrunda Hıristiyanlarla mücadele ettikleri topraklarda yabancı hâkimiyet ve nüfuzunun tahtında bulunmasına müsaade etmeyeceğimizi beyan edecek kadar bugün, Allah'ın inayeti ile kuvvetliyiz. Avrupa bu mukaddes yerlere temellük etmek yani sahiplenmek için yapacağı ilk adımda bütün İslam âleminin ayaklanıp icraata geçeceğinden şüphemiz yoktur.
Atatürk'ün uşağı Cemal Granda anlatıyor. İnanışı samimiydi. Bence Allah'a inanıyordu. Herkes çekilip yapayalnız kalınca gökyüzüne bakar, kendi kendine "Allah" derdi.
Suudi Arabistan yönetimi Vahabi inancı gereği tüm mezarları düzenleyip yok ederken, eğer Hz. Muhammed’in mezarına dokunurlarsa askerleriyle savaşmaya geleceğini bildirmiş ve böyle tek başına Hz. Muhammed’in mezarının kalmasını sağlamıştır.
--Suudiler biliyorsunuz mezarları dümdüz yapıyorlardı. Atatürk’ümüz haber göndermiş, sakın ha, sakın. Bitti ondan sonra olay. Mezarı Resulullah’ın bugün aynı şekilde duruyor maşaAllah. Elhamdülillah.
Kuran’ın Türkçe mealini Türkiye Büyük Millet Meclisine yaptırmış Diyanet İşleri başkanlığını devlet içine yerleştirmiştir. Aydın din adamı yetişsin diye İmam Hatipler açmıştır. Anıtkabir’de sergilenen cep Kuran’ı hep üzerinde taşımıştır.
-- Elmalı Hamdi Yazır’ın Kuran tefsirini Atatürk yaptırmıştır. Bizzat yaptırmıştır, talimatla. Buhariye Şerif’i de. Buhari hadis kitabı biliyorsunuz Kütübi Sitte’de. Onu da yine Türkçeye kazandırmıştır. Millet okusun insanlar öğrensin diye. Yani hizmetleri saymayla bitmez dine İslam’a Kuran’a maşaAllah.
Döneminde Milli Eğitim bakanının getirdiği ateist fikirler işleyen bir kitabın okullarda okutulmak istenmesinden dolayı şiddetle bakanı eleştirmiş ve kitabın yazarı olan öğretmenin de meslekten uzaklaştırılmasını istemiştir.
-- Masonluğa karşı da biliyorsunuz çok kararlıydı, bir gecenin içinde aslan kükremesi gibi kükredi, bir gecenin içinde bitti masonluk. Hemen kapatıldı. Osmanlı döneminde padişahlar cesaret edemiyordu, Osmanlı padişahları. Hiç kimse cesaret edememiştir. Gece kapatın dedi, bitti, hemen kapatıldı.
Atatürk ile Fransız Gazetesi’nin röportajında gazeteci, devrimlerinin din karşıtı olduğu yönünde yorum yapınca, bu yorumu reddedip “Türk milleti daha dindar olmalıdır, bütün sadeliğiyle daha dindar olmalıdır” diye savunmuştur.
İslam dini kurallarına göre defnedilmesini vasiyet etmiştir.
-- Vasiyeti yerine getirildi biliyorsunuz. Zaten İslami kurallara göre güzel cenaze namazı inşaAllah kılındı, İslami usullere göre güzelce Gazimizi inşaAllah toprağa tevdi ettik elhamdülillah.
Hafız Yaşar Okur da Atatürk’ün Ramazan aylarındaki davranışlarını şöyle gözlemlemiştir: Ramazanların Atam için çok büyük bir önemi vardı. Beni huzurlarına çağırır, Kuran-ı Kerim’den bazı sureler okuturdu. Ben okurken gözleri bir noktaya takılır, derin bir huşu içinde dinlerdi. Ruhunun çok mütelezziz olduğu her halinden anlaşılırdı. Ramazanlarda bir ay müddetle Hacı Bayram-ı Veli ve Zincirlikuyu camilerinde şehitlerin ruhuna Hatim-i Şerif okumamı emrederlerdi
-- MaşaAllah, Bak lezzet alırdı ruhu diyor değil mi Kuran’ın tilavetinden, mevlitlerden çok zevk alıyor elhamdülillah.
Nuri Ulusu, Atatürk’ün 30 Ramazan gecelerine büyük önem verdiğini şöyle anlatmaktadır: Atatürk 30 Ramazan geceleri o devrin hafızları olan beyleri davet ederdi. Atatürk davet ettiği bu hafızlardan tek tek din hususunda bilgiler alırdı. Ayrıca çok üzerinde durduğu Türkçe Kuran-ı Kerim hakkında görüşlerini de sorardı. Yine bir Ramazan ayı gecesinde hafızlar geldiğinde hep birlikte salona girdiler. Konu yine Türkçe Kuran-ı Kerim’di. Atatürk hepsiyle ayrı ayrı ilgilendi. Kuran-ı Kerim’den okudukları duaları zevkle dinledi
Hâlbuki elhamdülillah hepimiz Müslüman’ız, hepimiz dindarız. (Atatürk’ün Söylev ve demeçleri)
Atatürk Edirne’de fırka kumandanı olarak görev yaptığı sırada Cuma namazlarını Selimiye Camiinde kılmıştır. Burada yine bir Cuma namazında tanıştığı bir hafızla arasında şöyle bir konuşma geçmiştir: Oğlum terbiye görmüş güzel bir sesin var. Okuduğun ezanı çok beğendim ve duygulandım, seni tebrik ederim. Oğlum Edirne’de kaldığımız süre içinde ben Cuma namazına hangi camiye gidersem sen de o camiye gelecek ve iç ezanı okuyacaksın.
Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı yıllarında da namaz kılacaktır. Örneğin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı 23 Nisan 1920’de Ankara’da Hacı Bayram Camiinde öğle ve Cuma namazlarını kılmış, 7 Şubat 1923’te de Balıkesir Paşa Camiinde minbere çıkıp “Allah birdir, şanı büyüktür, Hz. Muhammed onun kulu ve elçisidir” diye söze başlayarak hutbe vermiş ve cemaatle birlikte namaz kılmıştır.
-- Bakın hutbe veriyor hutbe.
Atatürk 1923 yılında Konya’da Darül Hilafet-ül Aliye medresesinde ahlak dersinin okutulduğu bir sınıfa girmiş. Hamdi zadi Hamdi adlı bir öğrenciden innallahe yemiriküm entüeddül lemaneti ila ehlila Nisa Suresi, 58 şeytandan Allah’a sığınırım; “şüphesiz Allah size emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor” ayetini yorumlamasını ve ayetten çıkan ahlak ilkelerini açıklamasını istemiştir. Öğrencilerin açıklamalarının ardından Atatürk öğretmen ve öğrencilere “bu ayet-i kerimeyi muvaffakıyetimiz için yegâne bir delil hayreylerim” diyerek duygu ve düşüncelerini açıklamıştır.
- Allah, Allah, bakın hayata uygulansın diyor. Tabi bak muvaffakıyetimiz için bu ahlakı, Kuran’ın bu emrini hayata uygulayalım diyor
Kurtuluş Savaşının en zor günlerinde Kerim Paşa, Kuran’da geçen şeytandan Allah’a sığınırım “Allah’ın eli onların üzerindedir” ayetini yorumlamış ve bu ayette belirtildiği gibi Allah’ın yardımıyla sıkıntılardan aşılacağını söylemiş. Bunun üzerine Atatürk şöyle karşılık vermiştir: Azizim yedullahi fevka eydihim, Allah’ın eli bütün ellerden üstündür, millet Allah’ın buyruğunu yerine getirecektir ve buyurduğunuz gibi milletçe elde edeceklerimiz hayırlı ve uğurlu olacaktır. Lütufkâr dualarınızın eksik edilmemesini rica ederim. Gayret bizden, yardım ve kolaylık ölümsüz Allah’tandır.
-- MaşaAllah, bakın her konuda Kuranla karar alıyor
Atatürk’ün en çok üzerinde durduğu surelerden biri Şura suresidir. Atatürk bir konuşmasında Şura suresine şöyle vurgu yapmıştır: Kuran ayetlerine ve Peygamberimizin sözlerine göre hükümetin yalnız esasları ifade edilmiştir. Onlar şunlardır: danışıp konuşma, adalet ve devlet başkanına itaat, şura muamelatı nasıl insanlara ait davranışları ifa ederken adilane ifa edilecektir çünkü adaletten mücerret yani ayrılmış olan şura Allah’ın emrettiği bir şura olamaz. Atatürk Cumhuriyet’e giden süreçte Sırpça Şura suresine göndermeler yapmıştır. Atatürk bir keresinde “Senin şanını yükseltmedik mi? ” ayetini de içeren İnşirah suresinin tefsirini yapmıştır.
Atatürk’ün kütüphanecisi Nuri Ulusu aktarıyor: Atatürk bazı kereler çalışırken okuduğu tefsirlerin çok etkisinde kalırdı ve de “Ey büyük Allah’ım, Kuran’a inanmayan kâfirdir, bize nasıl yol gösteriyor Kuran’ı tüm dünyaya okutmalıyız” derdi. Sonra o an yanındaki bizlere “Okurken ruhum coşuyor size de oluyor mu? ” diye sorardı.
Nuri Ulusu aktarıyor: Atatürk bir gece bahçede dolaştıktan sonra köşkün kapısına geldiklerinde kapının tam önündeki kayısı ağacına gözü takılıverdi. Dallarında kayısılar olmuş, öylece duruyorlardı. Şöyle bir baktı, sonra alçak olan bir daldan eliyle tutarak birkaç tane kayısı kopardı. Sonra eliyle ovalayıp yemeye başladı. Ve yerken de “Oh oh ne kadar da güzelmiş, Allah’ın hikmetine bakın, neler yaratıyor neler, inanmayanlar kâfirdir” diyerek içeri girerdi.
-- Hayatının her safhasında Allah ile beraber olduğunu görüyoruz
Mithat Cemal Kuntay ve Nuri Ulusu ayrı ayrı aktarıyorlar: Manevi kızı Nebile’ye sık sık ezanı ve Yasin suresini yüksek sesle okumasını istiyor, Nebile Yasin suresini ezbere biliyordu.
Atatürk’ün Peygamber Efendimize duyduğu hayranlık: Muhammed Mustafa peygamber olmadan evvel kavminin sevgisine, saygısına, güvenine erişti. Fahr-i âlem Efendimiz sonsuz tehlikeler içinde, tükenmez sıkıntılar ve zorluklar karşısında 20 sene çalıştı ve İslam dinini kurmaya ait Peygamberlik görevini yapmayı başardıktan sonra Cennetin en yüksek katına erişti.
Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri Cenab-ı Hakk tarafından insanlara dini gerçekleri bildirmeye memur ve elçi olmuştur. Anayasası hepimizce bilinir ki şanı büyük olan Yüce Kuran’daki naslardır. İnsanlara gelişme ve aydınlanma ışığı vermiş olan dinimiz, son dindir ve en eksiksiz dindir. 1923 yılında Balıkesir Zağanos Paşa camiinde minberden söylemiştir.
-- Hay aslanım maşaAllah.
Din insanların gıdasıdır. Dinsiz adam boş bir eve benzer. İnsana hüzün verir. Mutlaka bir şeye inanacağız. Bu dinlerin en sonuncusu, elbette en mükemmelidir. İslam dini hepsinden üstündür. Onun hak peygamber olduğundan şüphe edenler şu haritaya baksınlar ve Bedir destanını okusunlar. Hazreti Muhammed’in bir avuç imanlı Müslüman ile mahşer günü kalabalık ve alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı Bedir Meydan Muharebesinde kazandığı zafer, fani insanların karı değildir. Onun peygamberliğinin en kuvvetli delili işte bu savaştır.
Bence dinsizim diyen mutlaka dindardır. İnsanın dinsiz olmasının imkânı yoktur. Dinsiz kimse olamaz.
-- MaşaAllah bak bu çok önemli bir konudur. Buna Atatürk dikkat çekmiştir. Hakikaten mesela Darwinistim, Materyalistim dese bile bakıyorsun gene Allah’a inanıyorlar. Yani her halükarda inanıyorlar
Bütün dünyanın Müslümanları Allah’ın son peygamberi Hz. Muhammed’in gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli, tüm Müslümanlar Hz. Muhammed’i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli, İslamiyet’in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilirler. Büyük bir inkılâp yapan Hz. Muhammed (sav)’e karşı beslenilen sevgi ancak onun ortaya koyduğu fikirleri, esasları korumakla tecelli edebilir. (Şemsettin Günaltay, Ülkü Dergisi)
-- Bakın şimdi Atatürk’e laf söyleyen insanlar bu bir daha bir dinlesinler.
O Allah’ın birinci ve en büyük kuludur. Onun yüzünde, Onun izinde bu gün milyonlarca insan yürüyor. Benim senin adın silinir fakat sonuca kadar O ölümsüzdür.
Atatürk’ün İslam dini hakkındaki sözleri. Ey Millet: Allah birdir, şanı büyüktür, Allah’ın selameti, atıfeti ve hayrı üzerinize olsun. Koyduğu esas kanunlar Kuran-ı Azim-ü şandaki ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhunu vermiş olan dinimiz son dindir. Ekmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, hakikate uymamış olsaydı bununla diğer ilahi ve tabi kanunlar arasında aykırılıklar olması gerekirdi. Bütün ilahi kanunları yapan Cenab-ı Hak’tır.
--MaşaAllah, Kuran bilimle iç içedir. Bilimi farz kılar. Gazi Hazretleri buna dikkat çekmiş.
Milletimiz din gibi kuvvetli bir fazilete sahiptir. Bu fazileti hiçbir kuvvet, Milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz.
Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur.
-- Milleti dinsiz yapmaya kalkmışlardı kendilerince, çelik bir duvara çarptılar. Dünyanın en dindar milletidir Türk Milleti.
En mükemmel yaşandığı ve buna gidin her yerde gidip sorun. Fas’a gidip sorun, Cezayir’e gidip sorun hepsi onu söyleyecektir. En temiz, en düzgün, en ilimle, bilimle, derinlikle, güzellikle yaşanan yer Türkiye’dir.
-- Araplar hep Hocam kendilerine diyorlar ya işte sadece bizde yaşanıyor diye. Ama onlar Peygamberimiz (s.a.v.)’in mezarını bile koruyamadılar yani zamanında.
Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur. Türk Ulusu daha dindar olmalıdır. Yani tüm sadeliğiyle dinler olmalıdır. Dinime, bizzat gerçeğe nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum. Atatürk’ün söylev ve demeçleri.
-- Sabaha kadar okusak bitmez. Ama bu güzel günde Atatürk’ümüzü yine böyle kapsamlı şekilde yâd ettik. Onun güzel ahlakını, Müslümanlığını, milliyetçiliğini, vatanperverliğini, akılcılığını, bilime bakış açısını da bir kere daha gören gözlere de görmeyen gözlere de göstertmiş olduk.
Atatürk’ün söylev ve demeçleri
Selametle....
Atatürk’ümüzün İslam’ı ve dindarlığı öven sözleri; “Biz ne Bolşevikiz ne de komünist; ne biri ne diğeri olamayız. Türkler milliyetperver ve dinlerine hürmetkâr bir millettir. ”
--Biz Türk milliyetçisiyiz değil mi? Ve anti-komünistiz diyor Atatürk.
Mustafa Kemal Cumhurbaşkanı seçildikten sonra teşekkür konuşmasını şu şekilde bitirmiş: Ancak böylelikle ve Allah’ın yardımıyla bana verdiğiniz ve vereceğiniz görevleri iyi bir biçimde yapabileceğimi umarım. Milletimiz din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete sahiptir. Bu faziletleri, hiçbir kuvvet milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz da.
-- Hay maşaAllah. Türk dili ve İslamiyet gibi iki büyük güzellik değil mi? Hiçbir şekilde din ortadan kalkmayacaktır diyor değil mi? Türklük de hiçbir zaman için ortadan kalkmaz. İnşaAllah.
"Büyük bir inkılâp yaratan Hazreti Muhammed (sav)’e karşı beslenilen sevgi, ancak O'nun ortaya koyduğu fikirleri, esasları korumakla tecelli edebilir”.
--Resulullah’ın ahlakına tam tabi olalım diyor, Kuran ahlakına tam tabi olalım diyor değil mi?
Şemsettin Günaltay ülkü dergisi: Dinsiz devletlerin devamına imkân yoktur. Her fert din ve diyanetini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası mekteptir. Fakat nasıl ki her hususta yüksek mektep ve ihtisas sahipleri yetiştirmek lazımsa, dinimizin hakikatini tetkik, tetebbu ilmi ve fenni kudretine sahip olacak güzide ve hakiki ulema yetiştirecek yüksek müesseselere sahip olmalıyız.
Ezan ve Kuran’ı Türklerden başka hiçbir Müslüman millet bu kadar güzel okuyamaz.
“… Bizim dinimiz, hiçbir vakit, kadınların erkeklerden geri kalmasını istememiştir. Allah’ın emrettiği şey, Müslüman erkekle Müslüman kadının beraberce din öğrenerek eğitilmesidir. Kadın ve erkek bu ilim ve eğitimi aramak ve nerede olursa oraya gitmek ve onunla mücehhez yani donatılmış olmak zorundadır.
-- Kadın haklarının güçlenmesinde Atatürk’ümüzün çok büyük etkisi oldu.
Atatürk Hafız Yaşar`ı sever ve çok beğenirdi. Bazı zamanlar `Hafızı çağırın` derdi. Salonda Hafız Yaşar`ın makamı ile okuduğu Kuran-ı Kerim surelerini huşu ile dinlerken gözlerinden yaş aktığına şahit olunmuştur.
Atatürk bazı kereler çalışırken okuduğu tefsirlerin çok tesirinde kalırdı ve de `Hey büyük Allah’ım... Kuran`a inanmayan kâfirdir, bize nasıl yol gösteriyor? Bunları tüm dünyaya okutmalıyız` diye söylerdi. Sonra o an yanındakilere `Okurken ruhum coşuyor, size de oluyor mu? ` diye sorardı.
Uhud Savaşında Hazreti Resulullah düşmana yalnız gitti; neyine güveniyordu? Neye sığınıyordu? Allah`a değil mi? Ben de Allah`a sığınıyorum.
-- Bu mucizedir. O savaşta peygamberimize hiçbir şey olmamıştır (sav)’e. Gazi Hazretleri bu konuya dikkat çekiyor. Ve imanın bir coşkusu olarak bu güzel olayı aktarıyor.
`... Hz. Muhammed`in hayatına ait bir kitabın tercüme edilmesi için de emir verdim... ` Yakın arkadaşlarından Hafız Yaşar Okur, Atatürk`ün Peygamber Efendimiz`den her zaman büyük takdirlerle bahsettiğini ve O`nun yaşadığı yıllar için hep `Hz. Peygamber`in zaman-ı saadetlerinde... ` şeklinde saygı ifadeleri kullandığını aktarmıştır.
--Bak zaman-ı saadetlerinde. Peygambere saygıyı görüyor musun? SAV. MaşaAllah. Bir de çok centilmen ve çok kibar bir insandı Atatürk. Sofraları mükemmel, kıyafetler tertemiz. Üslup çok nezaketli, değil mi? Adap, edep, nezaket, hepsini çok mükemmel bilen bir insandı. Bak Resulullah’a hitapları da çok çok mükemmel. Dili de çok güzeldir Atatürk’ün, kullandığı dil. Çok mükemmeldir.
Cetlerimizin, Selahaddin`in idaresi altında, uğrunda Hıristiyanlarla mücadele ettikleri topraklarda yabancı hâkimiyet ve nüfuzunun tahtında bulunmasına müsaade etmeyeceğimizi beyan edecek kadar bugün, Allah'ın inayeti ile kuvvetliyiz. Avrupa bu mukaddes yerlere temellük etmek yani sahiplenmek için yapacağı ilk adımda bütün İslam âleminin ayaklanıp icraata geçeceğinden şüphemiz yoktur.
Atatürk'ün uşağı Cemal Granda anlatıyor. İnanışı samimiydi. Bence Allah'a inanıyordu. Herkes çekilip yapayalnız kalınca gökyüzüne bakar, kendi kendine "Allah" derdi.
Suudi Arabistan yönetimi Vahabi inancı gereği tüm mezarları düzenleyip yok ederken, eğer Hz. Muhammed’in mezarına dokunurlarsa askerleriyle savaşmaya geleceğini bildirmiş ve böyle tek başına Hz. Muhammed’in mezarının kalmasını sağlamıştır.
--Suudiler biliyorsunuz mezarları dümdüz yapıyorlardı. Atatürk’ümüz haber göndermiş, sakın ha, sakın. Bitti ondan sonra olay. Mezarı Resulullah’ın bugün aynı şekilde duruyor maşaAllah. Elhamdülillah.
Kuran’ın Türkçe mealini Türkiye Büyük Millet Meclisine yaptırmış Diyanet İşleri başkanlığını devlet içine yerleştirmiştir. Aydın din adamı yetişsin diye İmam Hatipler açmıştır. Anıtkabir’de sergilenen cep Kuran’ı hep üzerinde taşımıştır.
-- Elmalı Hamdi Yazır’ın Kuran tefsirini Atatürk yaptırmıştır. Bizzat yaptırmıştır, talimatla. Buhariye Şerif’i de. Buhari hadis kitabı biliyorsunuz Kütübi Sitte’de. Onu da yine Türkçeye kazandırmıştır. Millet okusun insanlar öğrensin diye. Yani hizmetleri saymayla bitmez dine İslam’a Kuran’a maşaAllah.
Döneminde Milli Eğitim bakanının getirdiği ateist fikirler işleyen bir kitabın okullarda okutulmak istenmesinden dolayı şiddetle bakanı eleştirmiş ve kitabın yazarı olan öğretmenin de meslekten uzaklaştırılmasını istemiştir.
-- Masonluğa karşı da biliyorsunuz çok kararlıydı, bir gecenin içinde aslan kükremesi gibi kükredi, bir gecenin içinde bitti masonluk. Hemen kapatıldı. Osmanlı döneminde padişahlar cesaret edemiyordu, Osmanlı padişahları. Hiç kimse cesaret edememiştir. Gece kapatın dedi, bitti, hemen kapatıldı.
Atatürk ile Fransız Gazetesi’nin röportajında gazeteci, devrimlerinin din karşıtı olduğu yönünde yorum yapınca, bu yorumu reddedip “Türk milleti daha dindar olmalıdır, bütün sadeliğiyle daha dindar olmalıdır” diye savunmuştur.
İslam dini kurallarına göre defnedilmesini vasiyet etmiştir.
-- Vasiyeti yerine getirildi biliyorsunuz. Zaten İslami kurallara göre güzel cenaze namazı inşaAllah kılındı, İslami usullere göre güzelce Gazimizi inşaAllah toprağa tevdi ettik elhamdülillah.
Hafız Yaşar Okur da Atatürk’ün Ramazan aylarındaki davranışlarını şöyle gözlemlemiştir: Ramazanların Atam için çok büyük bir önemi vardı. Beni huzurlarına çağırır, Kuran-ı Kerim’den bazı sureler okuturdu. Ben okurken gözleri bir noktaya takılır, derin bir huşu içinde dinlerdi. Ruhunun çok mütelezziz olduğu her halinden anlaşılırdı. Ramazanlarda bir ay müddetle Hacı Bayram-ı Veli ve Zincirlikuyu camilerinde şehitlerin ruhuna Hatim-i Şerif okumamı emrederlerdi
-- MaşaAllah, Bak lezzet alırdı ruhu diyor değil mi Kuran’ın tilavetinden, mevlitlerden çok zevk alıyor elhamdülillah.
Nuri Ulusu, Atatürk’ün 30 Ramazan gecelerine büyük önem verdiğini şöyle anlatmaktadır: Atatürk 30 Ramazan geceleri o devrin hafızları olan beyleri davet ederdi. Atatürk davet ettiği bu hafızlardan tek tek din hususunda bilgiler alırdı. Ayrıca çok üzerinde durduğu Türkçe Kuran-ı Kerim hakkında görüşlerini de sorardı. Yine bir Ramazan ayı gecesinde hafızlar geldiğinde hep birlikte salona girdiler. Konu yine Türkçe Kuran-ı Kerim’di. Atatürk hepsiyle ayrı ayrı ilgilendi. Kuran-ı Kerim’den okudukları duaları zevkle dinledi
Hâlbuki elhamdülillah hepimiz Müslüman’ız, hepimiz dindarız. (Atatürk’ün Söylev ve demeçleri)
Atatürk Edirne’de fırka kumandanı olarak görev yaptığı sırada Cuma namazlarını Selimiye Camiinde kılmıştır. Burada yine bir Cuma namazında tanıştığı bir hafızla arasında şöyle bir konuşma geçmiştir: Oğlum terbiye görmüş güzel bir sesin var. Okuduğun ezanı çok beğendim ve duygulandım, seni tebrik ederim. Oğlum Edirne’de kaldığımız süre içinde ben Cuma namazına hangi camiye gidersem sen de o camiye gelecek ve iç ezanı okuyacaksın.
Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı yıllarında da namaz kılacaktır. Örneğin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı 23 Nisan 1920’de Ankara’da Hacı Bayram Camiinde öğle ve Cuma namazlarını kılmış, 7 Şubat 1923’te de Balıkesir Paşa Camiinde minbere çıkıp “Allah birdir, şanı büyüktür, Hz. Muhammed onun kulu ve elçisidir” diye söze başlayarak hutbe vermiş ve cemaatle birlikte namaz kılmıştır.
-- Bakın hutbe veriyor hutbe.
Atatürk 1923 yılında Konya’da Darül Hilafet-ül Aliye medresesinde ahlak dersinin okutulduğu bir sınıfa girmiş. Hamdi zadi Hamdi adlı bir öğrenciden innallahe yemiriküm entüeddül lemaneti ila ehlila Nisa Suresi, 58 şeytandan Allah’a sığınırım; “şüphesiz Allah size emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor” ayetini yorumlamasını ve ayetten çıkan ahlak ilkelerini açıklamasını istemiştir. Öğrencilerin açıklamalarının ardından Atatürk öğretmen ve öğrencilere “bu ayet-i kerimeyi muvaffakıyetimiz için yegâne bir delil hayreylerim” diyerek duygu ve düşüncelerini açıklamıştır.
- Allah, Allah, bakın hayata uygulansın diyor. Tabi bak muvaffakıyetimiz için bu ahlakı, Kuran’ın bu emrini hayata uygulayalım diyor
Kurtuluş Savaşının en zor günlerinde Kerim Paşa, Kuran’da geçen şeytandan Allah’a sığınırım “Allah’ın eli onların üzerindedir” ayetini yorumlamış ve bu ayette belirtildiği gibi Allah’ın yardımıyla sıkıntılardan aşılacağını söylemiş. Bunun üzerine Atatürk şöyle karşılık vermiştir: Azizim yedullahi fevka eydihim, Allah’ın eli bütün ellerden üstündür, millet Allah’ın buyruğunu yerine getirecektir ve buyurduğunuz gibi milletçe elde edeceklerimiz hayırlı ve uğurlu olacaktır. Lütufkâr dualarınızın eksik edilmemesini rica ederim. Gayret bizden, yardım ve kolaylık ölümsüz Allah’tandır.
-- MaşaAllah, bakın her konuda Kuranla karar alıyor
Atatürk’ün en çok üzerinde durduğu surelerden biri Şura suresidir. Atatürk bir konuşmasında Şura suresine şöyle vurgu yapmıştır: Kuran ayetlerine ve Peygamberimizin sözlerine göre hükümetin yalnız esasları ifade edilmiştir. Onlar şunlardır: danışıp konuşma, adalet ve devlet başkanına itaat, şura muamelatı nasıl insanlara ait davranışları ifa ederken adilane ifa edilecektir çünkü adaletten mücerret yani ayrılmış olan şura Allah’ın emrettiği bir şura olamaz. Atatürk Cumhuriyet’e giden süreçte Sırpça Şura suresine göndermeler yapmıştır. Atatürk bir keresinde “Senin şanını yükseltmedik mi? ” ayetini de içeren İnşirah suresinin tefsirini yapmıştır.
Atatürk’ün kütüphanecisi Nuri Ulusu aktarıyor: Atatürk bazı kereler çalışırken okuduğu tefsirlerin çok etkisinde kalırdı ve de “Ey büyük Allah’ım, Kuran’a inanmayan kâfirdir, bize nasıl yol gösteriyor Kuran’ı tüm dünyaya okutmalıyız” derdi. Sonra o an yanındaki bizlere “Okurken ruhum coşuyor size de oluyor mu? ” diye sorardı.
Nuri Ulusu aktarıyor: Atatürk bir gece bahçede dolaştıktan sonra köşkün kapısına geldiklerinde kapının tam önündeki kayısı ağacına gözü takılıverdi. Dallarında kayısılar olmuş, öylece duruyorlardı. Şöyle bir baktı, sonra alçak olan bir daldan eliyle tutarak birkaç tane kayısı kopardı. Sonra eliyle ovalayıp yemeye başladı. Ve yerken de “Oh oh ne kadar da güzelmiş, Allah’ın hikmetine bakın, neler yaratıyor neler, inanmayanlar kâfirdir” diyerek içeri girerdi.
-- Hayatının her safhasında Allah ile beraber olduğunu görüyoruz
Mithat Cemal Kuntay ve Nuri Ulusu ayrı ayrı aktarıyorlar: Manevi kızı Nebile’ye sık sık ezanı ve Yasin suresini yüksek sesle okumasını istiyor, Nebile Yasin suresini ezbere biliyordu.
Atatürk’ün Peygamber Efendimize duyduğu hayranlık: Muhammed Mustafa peygamber olmadan evvel kavminin sevgisine, saygısına, güvenine erişti. Fahr-i âlem Efendimiz sonsuz tehlikeler içinde, tükenmez sıkıntılar ve zorluklar karşısında 20 sene çalıştı ve İslam dinini kurmaya ait Peygamberlik görevini yapmayı başardıktan sonra Cennetin en yüksek katına erişti.
Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri Cenab-ı Hakk tarafından insanlara dini gerçekleri bildirmeye memur ve elçi olmuştur. Anayasası hepimizce bilinir ki şanı büyük olan Yüce Kuran’daki naslardır. İnsanlara gelişme ve aydınlanma ışığı vermiş olan dinimiz, son dindir ve en eksiksiz dindir. 1923 yılında Balıkesir Zağanos Paşa camiinde minberden söylemiştir.
-- Hay aslanım maşaAllah.
Din insanların gıdasıdır. Dinsiz adam boş bir eve benzer. İnsana hüzün verir. Mutlaka bir şeye inanacağız. Bu dinlerin en sonuncusu, elbette en mükemmelidir. İslam dini hepsinden üstündür. Onun hak peygamber olduğundan şüphe edenler şu haritaya baksınlar ve Bedir destanını okusunlar. Hazreti Muhammed’in bir avuç imanlı Müslüman ile mahşer günü kalabalık ve alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı Bedir Meydan Muharebesinde kazandığı zafer, fani insanların karı değildir. Onun peygamberliğinin en kuvvetli delili işte bu savaştır.
Bence dinsizim diyen mutlaka dindardır. İnsanın dinsiz olmasının imkânı yoktur. Dinsiz kimse olamaz.
-- MaşaAllah bak bu çok önemli bir konudur. Buna Atatürk dikkat çekmiştir. Hakikaten mesela Darwinistim, Materyalistim dese bile bakıyorsun gene Allah’a inanıyorlar. Yani her halükarda inanıyorlar
Bütün dünyanın Müslümanları Allah’ın son peygamberi Hz. Muhammed’in gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli, tüm Müslümanlar Hz. Muhammed’i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli, İslamiyet’in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilirler. Büyük bir inkılâp yapan Hz. Muhammed (sav)’e karşı beslenilen sevgi ancak onun ortaya koyduğu fikirleri, esasları korumakla tecelli edebilir. (Şemsettin Günaltay, Ülkü Dergisi)
-- Bakın şimdi Atatürk’e laf söyleyen insanlar bu bir daha bir dinlesinler.
O Allah’ın birinci ve en büyük kuludur. Onun yüzünde, Onun izinde bu gün milyonlarca insan yürüyor. Benim senin adın silinir fakat sonuca kadar O ölümsüzdür.
Atatürk’ün İslam dini hakkındaki sözleri. Ey Millet: Allah birdir, şanı büyüktür, Allah’ın selameti, atıfeti ve hayrı üzerinize olsun. Koyduğu esas kanunlar Kuran-ı Azim-ü şandaki ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhunu vermiş olan dinimiz son dindir. Ekmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, hakikate uymamış olsaydı bununla diğer ilahi ve tabi kanunlar arasında aykırılıklar olması gerekirdi. Bütün ilahi kanunları yapan Cenab-ı Hak’tır.
--MaşaAllah, Kuran bilimle iç içedir. Bilimi farz kılar. Gazi Hazretleri buna dikkat çekmiş.
Milletimiz din gibi kuvvetli bir fazilete sahiptir. Bu fazileti hiçbir kuvvet, Milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz.
Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur.
-- Milleti dinsiz yapmaya kalkmışlardı kendilerince, çelik bir duvara çarptılar. Dünyanın en dindar milletidir Türk Milleti.
En mükemmel yaşandığı ve buna gidin her yerde gidip sorun. Fas’a gidip sorun, Cezayir’e gidip sorun hepsi onu söyleyecektir. En temiz, en düzgün, en ilimle, bilimle, derinlikle, güzellikle yaşanan yer Türkiye’dir.
-- Araplar hep Hocam kendilerine diyorlar ya işte sadece bizde yaşanıyor diye. Ama onlar Peygamberimiz (s.a.v.)’in mezarını bile koruyamadılar yani zamanında.
Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur. Türk Ulusu daha dindar olmalıdır. Yani tüm sadeliğiyle dinler olmalıdır. Dinime, bizzat gerçeğe nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum. Atatürk’ün söylev ve demeçleri.
-- Sabaha kadar okusak bitmez. Ama bu güzel günde Atatürk’ümüzü yine böyle kapsamlı şekilde yâd ettik. Onun güzel ahlakını, Müslümanlığını, milliyetçiliğini, vatanperverliğini, akılcılığını, bilime bakış açısını da bir kere daha gören gözlere de görmeyen gözlere de göstertmiş olduk.
Atatürk’ün söylev ve demeçleri
Selametle....