Bir yemeğin ve pişirme işleminin, kültüre göre yaş veya kuru, sıcak veya soğuk kabul edilmesinin örneği Anadoluda ritüel değerini hâlâ koruyan aşuredir. Aşure Müslümanların ve Ermenilerin oruç yemeği iken, Rumların cenaze yemeğidir.
En yaygın inanca göre aşure, Nuhun gemisi karaya oturunca, tufandan kurtuluş sevinciyle gemide artakalmış yiyeceklerin katıldığı şükran çorbasıdır. Şii inanca göre, Kerbelada şehit edilenler anısına tutulan on günlük Muharrem orucundan sonra yasın bitip İmam Zeynelabidinin sağ kurtulmasından duyulan sevinç yemeğidir. Anadolu Alevilerinde Nuh un gemisi ile Kerbela olayı arasında bağ kurulur; gemidekiler, gemi Kerbela üstüne geldiğinde üç gün oruç tutup aşure yapmışlar, geminin tekrar ilerleyerek karaya ulaştığı on ikinci gün de oruçlarını aşureyle açmışlardır.
Aşure yapılırken yedi, on, on iki adet malzemenin, su, şeker (pekrnez), tuz, yarma buğdayın karıştırılması esastır. Pişirilmesi ve dağıtılışı törenlerle, köylerde toplu halde olur, şehirlerde de akraba ve komşulara dağıtılır. Kabın yıkanmadan iadesi gerekir. Ermenicesıyle aşura anuş-abur 6 Ocakta Noel orucunda yapılır. Ermeni anuş-aburu, sulu yemek iken, Rum kolivası kuru yemektir. Haşlanmış buğday, bal ve kuru üzüm konularak yapılan koliva kilise kapısında dağıtılır. Cenaze töreninde ortasına mum dikili bir tabak koliva mezarın üstüne konur. Koliva ölünün dirileceğini anımsatır. Rumlar kolivayı çocuğun ilk dışı çıktığında, memeden kesilmesinde, yıl dönümlerinde de yaparlar.
Osmanlı sarayı devlet ricaline ve halka aşure dağıtma âdetini sonuna kadar yaşatımış, rical, vakıflar, loncalar da bu âdete uymuştur. İstanbula özgü bir aşure adeti, saraydan başlayarak zenginlerin aşure dağıtmak için Avrupadan ağzı geniş, kapaklı ve tek kulplu porselen testiler getirtmeleridir. Yine İstanbulda Muharremin 10undan itibaren bir hafta boyunca kapı kapı dolanarak dilenen körler grubu goygoycular da aşure adetlerine eklemlenmektedir. Her biri omzunda iki ağızlı bir torba taşıyarak altışar kişi halinde dolaşan ve böylece on iki imamı hatırlatan, bir örnek giyinmiş körlere bir topal veya çolak önderlik eder. Şehzadebaşındaki vakıf Tabhane binasında yaşayan bu Anadolulu insanlar, topladıklarıyla aşure pişirirlerdi.
En yaygın inanca göre aşure, Nuhun gemisi karaya oturunca, tufandan kurtuluş sevinciyle gemide artakalmış yiyeceklerin katıldığı şükran çorbasıdır. Şii inanca göre, Kerbelada şehit edilenler anısına tutulan on günlük Muharrem orucundan sonra yasın bitip İmam Zeynelabidinin sağ kurtulmasından duyulan sevinç yemeğidir. Anadolu Alevilerinde Nuh un gemisi ile Kerbela olayı arasında bağ kurulur; gemidekiler, gemi Kerbela üstüne geldiğinde üç gün oruç tutup aşure yapmışlar, geminin tekrar ilerleyerek karaya ulaştığı on ikinci gün de oruçlarını aşureyle açmışlardır.
Aşure yapılırken yedi, on, on iki adet malzemenin, su, şeker (pekrnez), tuz, yarma buğdayın karıştırılması esastır. Pişirilmesi ve dağıtılışı törenlerle, köylerde toplu halde olur, şehirlerde de akraba ve komşulara dağıtılır. Kabın yıkanmadan iadesi gerekir. Ermenicesıyle aşura anuş-abur 6 Ocakta Noel orucunda yapılır. Ermeni anuş-aburu, sulu yemek iken, Rum kolivası kuru yemektir. Haşlanmış buğday, bal ve kuru üzüm konularak yapılan koliva kilise kapısında dağıtılır. Cenaze töreninde ortasına mum dikili bir tabak koliva mezarın üstüne konur. Koliva ölünün dirileceğini anımsatır. Rumlar kolivayı çocuğun ilk dışı çıktığında, memeden kesilmesinde, yıl dönümlerinde de yaparlar.
Osmanlı sarayı devlet ricaline ve halka aşure dağıtma âdetini sonuna kadar yaşatımış, rical, vakıflar, loncalar da bu âdete uymuştur. İstanbula özgü bir aşure adeti, saraydan başlayarak zenginlerin aşure dağıtmak için Avrupadan ağzı geniş, kapaklı ve tek kulplu porselen testiler getirtmeleridir. Yine İstanbulda Muharremin 10undan itibaren bir hafta boyunca kapı kapı dolanarak dilenen körler grubu goygoycular da aşure adetlerine eklemlenmektedir. Her biri omzunda iki ağızlı bir torba taşıyarak altışar kişi halinde dolaşan ve böylece on iki imamı hatırlatan, bir örnek giyinmiş körlere bir topal veya çolak önderlik eder. Şehzadebaşındaki vakıf Tabhane binasında yaşayan bu Anadolulu insanlar, topladıklarıyla aşure pişirirlerdi.