' Kontes..
Bayan Üye
İpe Dizdim Gölgeleri
Tarlaların kenarından çalınmış emekti benimkisi
Toprak kokuyordu buram buram
Belki de arzulananlara adanmış bir sefillikti
Sonunda kalan
Avuç içi kadar tohuma sevdalı bakışlar
İşte o tohum kadar değerliydi
O bakışlar kadar inanılmaz
Sayıklananlar kadar çok
Ele geçenler kadar azdı
Emeğimin karşılığı
Sefilliğe alaca karanlıklar musallat oldu
Düzen böyleydi
Alaca karanlığa sıkıştıkça
Peydahlanıyordu sinsi bir korku
Titriyordu kafasına göre tenimde
Bile bile yeniden etrafın aydınlanacağını
Karanlıkta kalma korkusuydu bu
Kalıp da çıkamama korkusu
Ya geç olursa bu çıkmalar
Çıkıp da bulamama korkusu
Deprem endamıyla duvarlarımı dolaşıyordu
Depremlerden kurtulmak adına
Canhıraş yüzüme kapaklandı hep ellerim
Ve hep aynı nasır ilişti gözüme
Ve çentikledi yüzümü acımasız
Yine sana dolaşırken parmakuçlarım
Yine sana benzetim acılarımı
Yine sen oldu durdu o illet nasır
Yerine mıhlanmış
Canımı acıtan
Sökemediğim
Taşlasam da kurşunlasam da
Yine beni yakan bir nasır
Öyle ki
Benimle olalı
Zaman alabildiğine hızlı
Zaman sanki asır
Ve nedendir bilmem
Tüm telaşlı ayak seslerinde tanıdıklık vardı
Hızla yanıbaşımdan geçerken
Yüreğimi hoplatan sendin sanki
Ve hep tam semadan uçacakken yakaladığım yüreğim
Sanki kuş
Tam da bulunmazı bulduğum
Bir anka tüyüyken bana küsmüş
Kumsallarda unutulmuş kum gibi bir çokluk işte bu
Herşeyden azbiraz olan
Bendeki sana dair
Bir dalgaya cansız
Yerinde kalmak için uğraşan
Savruluşlarında can saklı
Kavruluşlarında güneş gözlerin
Vuruluşlarındaysa sözlerin
İşte yine
Tam burada
Tam önümde
Gölgelerin sesi oluyor nefes alışlarım
Hafifçe çekiyorum içime ürkütmekten korkarak
Bekleyişlerime yoldaş ediyorum
Bir bir ipe dizip gölgeleri
Tesbih tanesi gibi çekiyorum
Çektikçe çöküyorum
Çöktükçe gün doğuyor
Kaldığım yere bir damla gözyaşı bırakıp
Kurumadan geri dönüyorum
Dönüp seni yeni baştan sayıyorum
Bilemedim seni kaçıncı kez söküp
Kaçıncı kez yüreğime düğümlüyorum...
(18 09 2008)
Tarlaların kenarından çalınmış emekti benimkisi
Toprak kokuyordu buram buram
Belki de arzulananlara adanmış bir sefillikti
Sonunda kalan
Avuç içi kadar tohuma sevdalı bakışlar
İşte o tohum kadar değerliydi
O bakışlar kadar inanılmaz
Sayıklananlar kadar çok
Ele geçenler kadar azdı
Emeğimin karşılığı
Sefilliğe alaca karanlıklar musallat oldu
Düzen böyleydi
Alaca karanlığa sıkıştıkça
Peydahlanıyordu sinsi bir korku
Titriyordu kafasına göre tenimde
Bile bile yeniden etrafın aydınlanacağını
Karanlıkta kalma korkusuydu bu
Kalıp da çıkamama korkusu
Ya geç olursa bu çıkmalar
Çıkıp da bulamama korkusu
Deprem endamıyla duvarlarımı dolaşıyordu
Depremlerden kurtulmak adına
Canhıraş yüzüme kapaklandı hep ellerim
Ve hep aynı nasır ilişti gözüme
Ve çentikledi yüzümü acımasız
Yine sana dolaşırken parmakuçlarım
Yine sana benzetim acılarımı
Yine sen oldu durdu o illet nasır
Yerine mıhlanmış
Canımı acıtan
Sökemediğim
Taşlasam da kurşunlasam da
Yine beni yakan bir nasır
Öyle ki
Benimle olalı
Zaman alabildiğine hızlı
Zaman sanki asır
Ve nedendir bilmem
Tüm telaşlı ayak seslerinde tanıdıklık vardı
Hızla yanıbaşımdan geçerken
Yüreğimi hoplatan sendin sanki
Ve hep tam semadan uçacakken yakaladığım yüreğim
Sanki kuş
Tam da bulunmazı bulduğum
Bir anka tüyüyken bana küsmüş
Kumsallarda unutulmuş kum gibi bir çokluk işte bu
Herşeyden azbiraz olan
Bendeki sana dair
Bir dalgaya cansız
Yerinde kalmak için uğraşan
Savruluşlarında can saklı
Kavruluşlarında güneş gözlerin
Vuruluşlarındaysa sözlerin
İşte yine
Tam burada
Tam önümde
Gölgelerin sesi oluyor nefes alışlarım
Hafifçe çekiyorum içime ürkütmekten korkarak
Bekleyişlerime yoldaş ediyorum
Bir bir ipe dizip gölgeleri
Tesbih tanesi gibi çekiyorum
Çektikçe çöküyorum
Çöktükçe gün doğuyor
Kaldığım yere bir damla gözyaşı bırakıp
Kurumadan geri dönüyorum
Dönüp seni yeni baştan sayıyorum
Bilemedim seni kaçıncı kez söküp
Kaçıncı kez yüreğime düğümlüyorum...
(18 09 2008)
Aslı Demirel