Silencio
Kayıtlı Üye
İnternet tarihi dönüm noktalarından tutun uyuyan kedi görüntülerine kadar her şeyi ölümsüz hale getirmeden önce hiçbir şekilde tekrarlanamayacak ve geçmişte kalmış bazı anlar yaşandı. Bunların çoğu tarihin tozlu sayfalarında kaybolmaya mahkum kaldı. En çok etkilenen ise elbette sanatın kendisiydi -bizim için önemli olan kısmıysa sanatın yedinci dalgası olan filmlerdi elbette. Aşağıda göreceğiniz filmler, ne yazık ki modern zamanlarda seyretme şansına erişemediğimiz/erişemeyeceğimiz yapımlardan oluşuyor. En azından biraz fikir sahibi olabiliriz.
10. Muhteşem Gatsby (1926)
Muhteşem Gatsbynin pek çok uyarlaması var fakat zamanda ne kadar geriye gidersek o uyarlamaların izlenebilirliği azalıyor. Tüm uyarlamalara bakıldığında ise bu durumun tersine işlemesi gerektiğini anlıyorsunuz. Scott Fitzgeraldın dünyaca ünlü romanının 1949 senesindeki uyarlaması neredeyse kayıpken 1926 yılında çekilen sessiz formattaki uyarlaması tamamen kaybolmuş durumda. Geriye sadece bir fragmanı kalmış.
9. London After Midnight (1927)
Elbette London After Midnight derken gotik rock grubundan bahsetmiyoruz. Bahsettiğimiz şey başrol oyuncusu Lon Chaneyin keskin dişlerine takılmış kayıp bir vampir filmi. Her ne kadar tarihçiler bunun çok da iyi bir film olmadığını söylese de (gerçi nereden bildikleri de meçhul) filmin Chaneyin kariyerindeki en başarılı hitlerden biri olduğunu söylemek mümkün. 1967 yılında MGMin 7 numaralı deposu yandığında filmin orijinal kopyası da kül olmuştu. Bugüne kadar pek çok yalancı versiyonu ortaya atılsa da henüz özgün bir kopyası bulunmuş değil. Yukarıdaki videoda ise ancak filmin yapım aşamasında çekilen birkaç şeyin bir araya getirilmiş bir versiyonunu seyredebiliyoruz.
8. Chikara to Onna no To no Naka (1932)
Gücün ve Kadının Dünyası anlamına gelen film, sessiz olmayan ilk Japon animesi olması dolayısıyla önem arz ediyor. The Jazz Singerın başarısının ardından Japon şirket Shochiku tarafından yapılan animeyi tarihin ilk hareketli animesini yapan Kenzo Masaoka planlayıp yönetmiş. Tarihi bir önem arz etmesine rağmen filmin hikayesi biraz alışılmışın dışında: Akira ya da bildiğimiz diğer animelerden farklı olarak bir adamın şişman karısına karşı hislerini anlatıyor.
7. The Day The Clown Cried (1972)
Listede yer alan filmlerden farklı olarak Palyaçonun Ağladığı Günün ortalıktan kaybolmasının sebebi yönetmeni Jerry Lewisin filmin izlenemeyecek kadar utanç verici olduğu yönündeki inanışıydı. Naziler tarafından tutsak edilen bir palyaçonun Yahudi çocuklarla birlikte ölüme gitmesini anlatan filmin konusu da zaten yönetmenin bu fikrini doğrular nitelikte diyebiliriz.
6. Power Of Love (1922)
Hayır, bu sefer de Geleceğe Dönüş filminin soundtrack albümünde yer alan parçadan bahsetmiyoruz. Bahsettiğimiz şey bir cinayeti, bir aşkı ve de bir hırsızlığı anlatan 1922 yapımı sessiz bir film. Özelliği ise seyirci karşısında gösterilen ilk 3 boyutlu film olması. Los Angeles Ambassador Otelinde gösterilen filmden 30 sene sonra üçüncü boyut teknolojisinin tekrar kullanıldığını da eklemek gerekir. 1920′lerde yaşayan sinemacılar şimdikilerden daha akıllıymış diye düşünüyor insan.
5. The Story Of The Kelly Gang (1906)
Yirminci yüzyılın başlangıcından yalnızca altı yıl sonrasında çekilen bir filmin koca bir asrı nasıl etkileyebileceğini kimse kolay kolay tahmin edemez. O dönemlerde çekilen filmlerin yaklaşık 10 katı uzunlukta (70 dakika) olan Avustralya yapımı Kelly Gangin Hikayesi çekildiği zaman da kimse tarihin ilk uzun metraj filmini koruyup kollamayı aklına getirememiş anlaşılan. Gerçek bir cinayette ilham kaynağı olduğu için bu film çekildikten bir yıl kadar sonra yasaklanmış. 1940′lı yıllarda tarihten silindiği resmi olarak açıklanan Kelly Gangin Hikayesinin bazı parçaları yıllar geçtikçe bir araya getirilip özgün versiyonundan çok daha kısa hali oluşturulmuş. Haliyle tüm zamanların ilk uzun metraj yapımı böylece gün geçtikçe kısa metraj bir film haline gelmiş.
4. Cleopatra (1917)
Birkaç çıplak sahne dolayısıyla 1917 yılında müstehcen bulunup yasaklanan Kleopatranın, daha sonra Fox şirketi ve Modern Sanat Müzesinin yaptığı açıklamalar doğrultusunda iki farklı kopyasının hala var olduğu anlaşıldı. Femme fatale karakterlere hayat verip Charlie Chaplin kadar ünlenen aktris Theda Bara filmde başrol oynamıştı.
3. Humor Risk (1921)
Marx kardeşlerin oynadığı ilk filmle karşınızdayız. Daha sonra Its A Wonderful Life ve Gone With the Wind filmlerinin senaristliğini de üstlenecek Jo Swerlingin yazdığı ilk film olan Humor Risk yalnızca bir kez gösterilmişti. Marx kardeşlerden filmde kötü karakteri oynayan Groucho, daha sonra bu film için pek de olumlu şeyler düşünmediğini itiraf etmişti. Peki filme ne oldu? Bazılarına göre kaza eseri projektörün içinde kalıp yanlışlıkla çöpe atıldı, bazılarına göreyse Groucho filmi bizzat kendisi yaktı. Bir kısım ise hayaletleri suçlamaya devam ediyor.
2. The Mountain Eagle (1927)
Hazır olun, karşınızda Alfred Hitchcockın kayıp olan tek uzun metraj filmi var! Filmin gerçekliğini kanıtlayan yalnızca 30 kare bugüne kadar ulaşmış durumda ve film, İngiliz Film Enstitüsü tarafından en çok aranılan kayıp filmler listesinde bir numarada yer alıyor! Yönetmen Hitchcocka göre film pek de güzel değildi ve kendisi kaybolmasından da oldukça memnundu. Kısaca filmin içinde bulunduğu durum, tüm sanat topluluklarının sizin lise sonda yazdığınız berbat bir şiirin peşinden koşması gibi bir şey.
1. Georges Meliesin Filmlerinin Çoğu (1896-1913)
Eğer George Melies gibi bir sinemacıyı Martin Scorsese gibi bir ustadan öğrenmek istiyorsanız yapacağınız şey belli: 5 Oscar ödüllü Hugoyu seyretmek (gerçi yüzyıl önce işin içinde sevimli yetimlerin olmadığına bahse girerim). 500′den fazla film yaptığı bilinen bu efsane sinemacının filmlerinin çoğunun askerlerin çizmelerine topuk yapılabilmek için ordu tarafından yakıldığını bilmek çok acı. Kendisinin seyredebildiğimiz ikonik filmlerinden öte kaybolmuş yüzlerce filmini göremiyor olmanın verdiği hüznü sinema tarihinde daha başka ne verebilir ki?
10. Muhteşem Gatsby (1926)
Muhteşem Gatsbynin pek çok uyarlaması var fakat zamanda ne kadar geriye gidersek o uyarlamaların izlenebilirliği azalıyor. Tüm uyarlamalara bakıldığında ise bu durumun tersine işlemesi gerektiğini anlıyorsunuz. Scott Fitzgeraldın dünyaca ünlü romanının 1949 senesindeki uyarlaması neredeyse kayıpken 1926 yılında çekilen sessiz formattaki uyarlaması tamamen kaybolmuş durumda. Geriye sadece bir fragmanı kalmış.
9. London After Midnight (1927)
Elbette London After Midnight derken gotik rock grubundan bahsetmiyoruz. Bahsettiğimiz şey başrol oyuncusu Lon Chaneyin keskin dişlerine takılmış kayıp bir vampir filmi. Her ne kadar tarihçiler bunun çok da iyi bir film olmadığını söylese de (gerçi nereden bildikleri de meçhul) filmin Chaneyin kariyerindeki en başarılı hitlerden biri olduğunu söylemek mümkün. 1967 yılında MGMin 7 numaralı deposu yandığında filmin orijinal kopyası da kül olmuştu. Bugüne kadar pek çok yalancı versiyonu ortaya atılsa da henüz özgün bir kopyası bulunmuş değil. Yukarıdaki videoda ise ancak filmin yapım aşamasında çekilen birkaç şeyin bir araya getirilmiş bir versiyonunu seyredebiliyoruz.
8. Chikara to Onna no To no Naka (1932)
Gücün ve Kadının Dünyası anlamına gelen film, sessiz olmayan ilk Japon animesi olması dolayısıyla önem arz ediyor. The Jazz Singerın başarısının ardından Japon şirket Shochiku tarafından yapılan animeyi tarihin ilk hareketli animesini yapan Kenzo Masaoka planlayıp yönetmiş. Tarihi bir önem arz etmesine rağmen filmin hikayesi biraz alışılmışın dışında: Akira ya da bildiğimiz diğer animelerden farklı olarak bir adamın şişman karısına karşı hislerini anlatıyor.
7. The Day The Clown Cried (1972)
Listede yer alan filmlerden farklı olarak Palyaçonun Ağladığı Günün ortalıktan kaybolmasının sebebi yönetmeni Jerry Lewisin filmin izlenemeyecek kadar utanç verici olduğu yönündeki inanışıydı. Naziler tarafından tutsak edilen bir palyaçonun Yahudi çocuklarla birlikte ölüme gitmesini anlatan filmin konusu da zaten yönetmenin bu fikrini doğrular nitelikte diyebiliriz.
6. Power Of Love (1922)
Hayır, bu sefer de Geleceğe Dönüş filminin soundtrack albümünde yer alan parçadan bahsetmiyoruz. Bahsettiğimiz şey bir cinayeti, bir aşkı ve de bir hırsızlığı anlatan 1922 yapımı sessiz bir film. Özelliği ise seyirci karşısında gösterilen ilk 3 boyutlu film olması. Los Angeles Ambassador Otelinde gösterilen filmden 30 sene sonra üçüncü boyut teknolojisinin tekrar kullanıldığını da eklemek gerekir. 1920′lerde yaşayan sinemacılar şimdikilerden daha akıllıymış diye düşünüyor insan.
5. The Story Of The Kelly Gang (1906)
Yirminci yüzyılın başlangıcından yalnızca altı yıl sonrasında çekilen bir filmin koca bir asrı nasıl etkileyebileceğini kimse kolay kolay tahmin edemez. O dönemlerde çekilen filmlerin yaklaşık 10 katı uzunlukta (70 dakika) olan Avustralya yapımı Kelly Gangin Hikayesi çekildiği zaman da kimse tarihin ilk uzun metraj filmini koruyup kollamayı aklına getirememiş anlaşılan. Gerçek bir cinayette ilham kaynağı olduğu için bu film çekildikten bir yıl kadar sonra yasaklanmış. 1940′lı yıllarda tarihten silindiği resmi olarak açıklanan Kelly Gangin Hikayesinin bazı parçaları yıllar geçtikçe bir araya getirilip özgün versiyonundan çok daha kısa hali oluşturulmuş. Haliyle tüm zamanların ilk uzun metraj yapımı böylece gün geçtikçe kısa metraj bir film haline gelmiş.
4. Cleopatra (1917)
Birkaç çıplak sahne dolayısıyla 1917 yılında müstehcen bulunup yasaklanan Kleopatranın, daha sonra Fox şirketi ve Modern Sanat Müzesinin yaptığı açıklamalar doğrultusunda iki farklı kopyasının hala var olduğu anlaşıldı. Femme fatale karakterlere hayat verip Charlie Chaplin kadar ünlenen aktris Theda Bara filmde başrol oynamıştı.
3. Humor Risk (1921)
Marx kardeşlerin oynadığı ilk filmle karşınızdayız. Daha sonra Its A Wonderful Life ve Gone With the Wind filmlerinin senaristliğini de üstlenecek Jo Swerlingin yazdığı ilk film olan Humor Risk yalnızca bir kez gösterilmişti. Marx kardeşlerden filmde kötü karakteri oynayan Groucho, daha sonra bu film için pek de olumlu şeyler düşünmediğini itiraf etmişti. Peki filme ne oldu? Bazılarına göre kaza eseri projektörün içinde kalıp yanlışlıkla çöpe atıldı, bazılarına göreyse Groucho filmi bizzat kendisi yaktı. Bir kısım ise hayaletleri suçlamaya devam ediyor.
2. The Mountain Eagle (1927)
Hazır olun, karşınızda Alfred Hitchcockın kayıp olan tek uzun metraj filmi var! Filmin gerçekliğini kanıtlayan yalnızca 30 kare bugüne kadar ulaşmış durumda ve film, İngiliz Film Enstitüsü tarafından en çok aranılan kayıp filmler listesinde bir numarada yer alıyor! Yönetmen Hitchcocka göre film pek de güzel değildi ve kendisi kaybolmasından da oldukça memnundu. Kısaca filmin içinde bulunduğu durum, tüm sanat topluluklarının sizin lise sonda yazdığınız berbat bir şiirin peşinden koşması gibi bir şey.
1. Georges Meliesin Filmlerinin Çoğu (1896-1913)
Eğer George Melies gibi bir sinemacıyı Martin Scorsese gibi bir ustadan öğrenmek istiyorsanız yapacağınız şey belli: 5 Oscar ödüllü Hugoyu seyretmek (gerçi yüzyıl önce işin içinde sevimli yetimlerin olmadığına bahse girerim). 500′den fazla film yaptığı bilinen bu efsane sinemacının filmlerinin çoğunun askerlerin çizmelerine topuk yapılabilmek için ordu tarafından yakıldığını bilmek çok acı. Kendisinin seyredebildiğimiz ikonik filmlerinden öte kaybolmuş yüzlerce filmini göremiyor olmanın verdiği hüznü sinema tarihinde daha başka ne verebilir ki?