SuskunDervis
Kayıtlı Üye
Arkadaş,bak benim iyi dün gecem yine geri döndü
Ali(as)nin acısını bilen tek değerli dostum!...
Gözü yaşlıların sevdiği Gecem!
Bu aşağılık utanmaz gündüzün sözlerinden o da bıkmış,gizlensin diye gelmiş
Gündüz benim ne işime yarar?Gündüzler bugünlük iyi adamlar içindir dercesine
Bir şeyler söylemek istiyor yine bana
Haklısın ey Gecem!
Bu yerli tavuklar ve horozlar gündüzü hep çıkar dövüşüyle geçirirler Gece ise uyurlar bu anlamsız dövüşten sonra Hem de mışıl,mışıl.Tatlı bir uykuyla horultuları her tarafa yayılır gecenin bağrında
Ölümün yakıp geçirdiği zamandan habersizce
Bugün Gecem daha tanışık,daha güzel,daha acı geliyor bana
Galiba o da gündüzden çok incinmiş gibi üzgün ve suskun.
Sevecen Gecem yine benimle karanlık odamda Oturmuş,pencerem sanki mezarlığa açılan bir kapı olmuş.
Ne ilginç gecedir bu gece!Ne büyük sevinçlerle dolu!Ne büyük mutluluklar saklı onda!...
Yaşam dopdolu,sımsıcak özlemler ve coşkularla dolup taşıyor.
Gecem o denli derin ki anlamı gizemli mi gizemli çok ilginç;acı üstüne acı yağdırıyor, üzüntüleri gözyaşlarına karıştırıyor.
Yok,yok;sevinç de yatıyor,hem de çok,çok Ancak az bir azınlık için,ne güzel bir hikmet bu
Ne oluyor bana,gövdem sıkışıyor,ruhum yine dar geliyor gövdeme?Biraz baygın,biraz şaşkın,bir şeyler beni mi övüyor ne?...Gökyüzündeki bütün yıldızlar bu gece benim çok mutlu olduğumu görmekten mutlu olmuş gibi.
Gecemle bana bakıyorlar yine Bu karanlık,sessiz-ıssız saatlerde böyle gördükleri olmamıştı.Ne oluyor bana?Neden sürekli perişan,karamsar ve dalgınım böyle?Halbuki Tanrı her şeyi benim için yaratmışken
Aa bütün melekler sarmış beni okşuyorlar.
Melekut aleminde miyim yoksa Her yeri ışıkla doldurmuş olan Tanrımsı bir öpücük ve Tanrının dizelerine baş koymuşum gibi
Bilmiyorum,yoksa bilmek mi istemiyorum?Ne oluyor bana?...
Ah tatlı tapınak güzel Gecem!Sen söyle,ne oluyor?Ne güzel bir üçleme!...Ne mucizelerle dolu bir gece!
Kentler,duvarlar tümden ölmüş;varlık yok gibi hepten gitmiş.Artık ne gece var ne de gündüz
Ne gökyüzü var,ne yeryüzü;bu üçlemeden başka bir şey kalmamış
Sanki emanetin ağır yükü yalnızca benim omuzlarıma yüklenmiş.Bu üzüntü dolu yad elin sürgününden olduğumu bir kez daha görürcesine.
Gözyaşlarımda Ruh ile Tanrı buluşur gibi bekliyorum beni kurtaracak bir elin özlemiyle
Bekleyişe açılmış kucağım gözyaşlarıyla yolunu gözlemekte onun
Yanık çölün sonsuz enginliğinde suskun ama dik başlı.İşim hep onunla uğraşmak.Dinim hep ona tapmak.Onun olduğu bir elin hasretiyle bekleyiş
Çünkü ben bir ehl-i hakkım,Alinin talebesiyim,benim dosdoğru yol gösterenim o.
Tarihin acılarının kurbangahtaki Arslanı
Hurmalıkların yalnız ve üzgün Ruhu
Tanrı Elçisinin omuzlarına çıkarak putları deviren,cahiliye küfrünün ve şirkinin izlerini silen,putlarını kıran,onların kökünü kazıyan Ali arzularımdaki bekleyişim
Ey Tanrı tapınağında doğan!...
İçimde akıp duran susamış yüreğimin tek tesellisi!
Beni kim teselli eder ki senden başka?!...
Aşk içtenliktir:İbrahim Tanrı tapınağına İsmailini kurban etmekten kaçtı mı?..
Bir yaşam boyu acılarla,umutlarla büyüttüğü yavrusunu kendi elleriyle adak diye Tanrıya sunmadı mı?...
Gönülsüz,acısız yarı aydınlar da tutturmuş Adak da ne oluyor? diye.Çok ilginç!...
Neden anlamıyorlar?
Kan isteyen,adak isteyen o değil Sevendir.
Göstermek istiyor:Ben İsmailimi bile kurban ederim;yeter ki sen iste,gözümü kırpmadan dercesine
Yaratıcısını ne denli sevdiğini göstermek istiyor ya da:
Ey Aşk!Senin hiçbir ortağın yok.Birsin sen Ortaksızsın,eşsizsin,her şey sensin;ben de yokum,bir şeyim yok,istemiyorum
Ben dünya eri değilim.Ben kadın,altın,makam eri değilim.Ben bu mundar sofralara muhtaç değilim,bu acı sulara susamış değilim Aşkımı bulaştırmam sulara,karıştırmam dünyayla.
İşte İbrahim:Bütün içtenliği ile o biliyor,nedenli acıysa,o denli tatlı olur Aşk
Öyleyse aşk susuyor;kan vermek gerek.
Şimdi Kurban Bayramıdır İbrahime
Ya Tanrının yeryüzündeki insanlık misali Tanrının Evinde doğan Ali?...
O neyi kurban etmeli?
Neyini kurban etmedi ki?...
Ne acı gecedir bu gece!Bu uçsuz bucaksız,belirsiz gecenin içinde kalmışım da kendimi yeryüzünde yine yalnız buldum
Kim bilir ne acılar çekiyordu o büyük Ruh!...Bu büyükçe baş gecenin altında,bu göğün tavanı altında kendi çığlıklarının yankılarından başka,Rabbinin eteğine sarılıp şöyle derken: Bu kapkara gecelerin neresine saklasam şu feryat dolu sırlarımı?Ey Gece,söyle kimse duymasın,kimse bilmesin
Arkadaşım,biliyorum dertlerimle seni de sıktım Elimde değil.Ama bu dertler yalnız benim değil,seninde yüreğinde.
Bu korku dolu ıssızlık içinde yalnız ağır ağır giden bu geceyle tutuşmuşum ben
Dostum!Hey insanlar uyanın deme kesinlike!...Bırak uyusunlar.Ben bu gece içindeki tufanda yalnız da kalsam,yardıma çağırmam kimseyi
Ne gürültülü bir gecedir bu gece!Keşke tan yeri erken ağarsa,gelse beni bu gecenin elinden kurtarsa,bu milyonları da tatlı uykularından uyandırsa!...
Az daha unutuyordum,yarın Kurban Bayramı değil mi?...
Ey kurbanlık deve!Ben Kabilin oğlu değilim,Habilin oğluyum,unutma
Ben de kurbangaha Ali gibi varlığımı getirdim Ben onun hassas büyütülmesi için neler çektim,nelere göz yumdum,ne acılar çektim,onun uğruna yaşlandım,ne güçlüklerle onu büyüttüm!
Kıtlık yılları ve kuraklık yılları içinde susuz çöllerden geçirdim Sabrettim;kendim açtım, susuzdum.Çoğu gece yemek yemeden yastığa baş koydum.Karlar,fırtınalar içinde dondum. Örtüsüz kaldım,titredim.Fakat benliğimin gücüyle onu yedirdim Ciğerimin kanlarıyla ona su içirdim Yaşamın yollarını lokma lokma ona yutturdum.
Şimdi hazırdır kurban olmaya.Habilin kurbanıdır,unutma?...
Kurban Bayramında,aşkın bayramında,asıl benliğin yalancı benlikten kurtulup özgürlüğe kavuştuğu bu bayramda
Çünkü bugün Musayım,Karun değilim
İbrahimim,Nemrut değilim
Ey benim İsmailim!Sen de İsmail gibi sabırla can ver.
Ey İsmailim,kutlu adağım!Mihraba doğru dur,kan pınarın günahlarımı belki yıkar da yanlışlıklarımın,sayısız hatalarımın telafisi olur belki
Yavaş yavaş gecenin tatlı düşünden uyandım.Gözlerimi açtım Yine boş boş dönüp dolaşan utanmaz alaca gün gecemi almaya geldi benden
Ne olmuştu,neler gördüm?
Tanrım!Yüreğim ağrıyor,ciğerim yanıyor.
Ali(as)nin acısını bilen tek değerli dostum!...
Gözü yaşlıların sevdiği Gecem!
Bu aşağılık utanmaz gündüzün sözlerinden o da bıkmış,gizlensin diye gelmiş
Gündüz benim ne işime yarar?Gündüzler bugünlük iyi adamlar içindir dercesine
Bir şeyler söylemek istiyor yine bana
Haklısın ey Gecem!
Bu yerli tavuklar ve horozlar gündüzü hep çıkar dövüşüyle geçirirler Gece ise uyurlar bu anlamsız dövüşten sonra Hem de mışıl,mışıl.Tatlı bir uykuyla horultuları her tarafa yayılır gecenin bağrında
Ölümün yakıp geçirdiği zamandan habersizce
Bugün Gecem daha tanışık,daha güzel,daha acı geliyor bana
Galiba o da gündüzden çok incinmiş gibi üzgün ve suskun.
Sevecen Gecem yine benimle karanlık odamda Oturmuş,pencerem sanki mezarlığa açılan bir kapı olmuş.
Ne ilginç gecedir bu gece!Ne büyük sevinçlerle dolu!Ne büyük mutluluklar saklı onda!...
Yaşam dopdolu,sımsıcak özlemler ve coşkularla dolup taşıyor.
Gecem o denli derin ki anlamı gizemli mi gizemli çok ilginç;acı üstüne acı yağdırıyor, üzüntüleri gözyaşlarına karıştırıyor.
Yok,yok;sevinç de yatıyor,hem de çok,çok Ancak az bir azınlık için,ne güzel bir hikmet bu
Ne oluyor bana,gövdem sıkışıyor,ruhum yine dar geliyor gövdeme?Biraz baygın,biraz şaşkın,bir şeyler beni mi övüyor ne?...Gökyüzündeki bütün yıldızlar bu gece benim çok mutlu olduğumu görmekten mutlu olmuş gibi.
Gecemle bana bakıyorlar yine Bu karanlık,sessiz-ıssız saatlerde böyle gördükleri olmamıştı.Ne oluyor bana?Neden sürekli perişan,karamsar ve dalgınım böyle?Halbuki Tanrı her şeyi benim için yaratmışken
Aa bütün melekler sarmış beni okşuyorlar.
Melekut aleminde miyim yoksa Her yeri ışıkla doldurmuş olan Tanrımsı bir öpücük ve Tanrının dizelerine baş koymuşum gibi
Bilmiyorum,yoksa bilmek mi istemiyorum?Ne oluyor bana?...
Ah tatlı tapınak güzel Gecem!Sen söyle,ne oluyor?Ne güzel bir üçleme!...Ne mucizelerle dolu bir gece!
Kentler,duvarlar tümden ölmüş;varlık yok gibi hepten gitmiş.Artık ne gece var ne de gündüz
Ne gökyüzü var,ne yeryüzü;bu üçlemeden başka bir şey kalmamış
Sanki emanetin ağır yükü yalnızca benim omuzlarıma yüklenmiş.Bu üzüntü dolu yad elin sürgününden olduğumu bir kez daha görürcesine.
Gözyaşlarımda Ruh ile Tanrı buluşur gibi bekliyorum beni kurtaracak bir elin özlemiyle
Bekleyişe açılmış kucağım gözyaşlarıyla yolunu gözlemekte onun
Yanık çölün sonsuz enginliğinde suskun ama dik başlı.İşim hep onunla uğraşmak.Dinim hep ona tapmak.Onun olduğu bir elin hasretiyle bekleyiş
Çünkü ben bir ehl-i hakkım,Alinin talebesiyim,benim dosdoğru yol gösterenim o.
Tarihin acılarının kurbangahtaki Arslanı
Hurmalıkların yalnız ve üzgün Ruhu
Tanrı Elçisinin omuzlarına çıkarak putları deviren,cahiliye küfrünün ve şirkinin izlerini silen,putlarını kıran,onların kökünü kazıyan Ali arzularımdaki bekleyişim
Ey Tanrı tapınağında doğan!...
İçimde akıp duran susamış yüreğimin tek tesellisi!
Beni kim teselli eder ki senden başka?!...
Aşk içtenliktir:İbrahim Tanrı tapınağına İsmailini kurban etmekten kaçtı mı?..
Bir yaşam boyu acılarla,umutlarla büyüttüğü yavrusunu kendi elleriyle adak diye Tanrıya sunmadı mı?...
Gönülsüz,acısız yarı aydınlar da tutturmuş Adak da ne oluyor? diye.Çok ilginç!...
Neden anlamıyorlar?
Kan isteyen,adak isteyen o değil Sevendir.
Göstermek istiyor:Ben İsmailimi bile kurban ederim;yeter ki sen iste,gözümü kırpmadan dercesine
Yaratıcısını ne denli sevdiğini göstermek istiyor ya da:
Ey Aşk!Senin hiçbir ortağın yok.Birsin sen Ortaksızsın,eşsizsin,her şey sensin;ben de yokum,bir şeyim yok,istemiyorum
Ben dünya eri değilim.Ben kadın,altın,makam eri değilim.Ben bu mundar sofralara muhtaç değilim,bu acı sulara susamış değilim Aşkımı bulaştırmam sulara,karıştırmam dünyayla.
İşte İbrahim:Bütün içtenliği ile o biliyor,nedenli acıysa,o denli tatlı olur Aşk
Öyleyse aşk susuyor;kan vermek gerek.
Şimdi Kurban Bayramıdır İbrahime
Ya Tanrının yeryüzündeki insanlık misali Tanrının Evinde doğan Ali?...
O neyi kurban etmeli?
Neyini kurban etmedi ki?...
Ne acı gecedir bu gece!Bu uçsuz bucaksız,belirsiz gecenin içinde kalmışım da kendimi yeryüzünde yine yalnız buldum
Kim bilir ne acılar çekiyordu o büyük Ruh!...Bu büyükçe baş gecenin altında,bu göğün tavanı altında kendi çığlıklarının yankılarından başka,Rabbinin eteğine sarılıp şöyle derken: Bu kapkara gecelerin neresine saklasam şu feryat dolu sırlarımı?Ey Gece,söyle kimse duymasın,kimse bilmesin
Arkadaşım,biliyorum dertlerimle seni de sıktım Elimde değil.Ama bu dertler yalnız benim değil,seninde yüreğinde.
Bu korku dolu ıssızlık içinde yalnız ağır ağır giden bu geceyle tutuşmuşum ben
Dostum!Hey insanlar uyanın deme kesinlike!...Bırak uyusunlar.Ben bu gece içindeki tufanda yalnız da kalsam,yardıma çağırmam kimseyi
Ne gürültülü bir gecedir bu gece!Keşke tan yeri erken ağarsa,gelse beni bu gecenin elinden kurtarsa,bu milyonları da tatlı uykularından uyandırsa!...
Az daha unutuyordum,yarın Kurban Bayramı değil mi?...
Ey kurbanlık deve!Ben Kabilin oğlu değilim,Habilin oğluyum,unutma
Ben de kurbangaha Ali gibi varlığımı getirdim Ben onun hassas büyütülmesi için neler çektim,nelere göz yumdum,ne acılar çektim,onun uğruna yaşlandım,ne güçlüklerle onu büyüttüm!
Kıtlık yılları ve kuraklık yılları içinde susuz çöllerden geçirdim Sabrettim;kendim açtım, susuzdum.Çoğu gece yemek yemeden yastığa baş koydum.Karlar,fırtınalar içinde dondum. Örtüsüz kaldım,titredim.Fakat benliğimin gücüyle onu yedirdim Ciğerimin kanlarıyla ona su içirdim Yaşamın yollarını lokma lokma ona yutturdum.
Şimdi hazırdır kurban olmaya.Habilin kurbanıdır,unutma?...
Kurban Bayramında,aşkın bayramında,asıl benliğin yalancı benlikten kurtulup özgürlüğe kavuştuğu bu bayramda
Çünkü bugün Musayım,Karun değilim
İbrahimim,Nemrut değilim
Ey benim İsmailim!Sen de İsmail gibi sabırla can ver.
Ey İsmailim,kutlu adağım!Mihraba doğru dur,kan pınarın günahlarımı belki yıkar da yanlışlıklarımın,sayısız hatalarımın telafisi olur belki
Yavaş yavaş gecenin tatlı düşünden uyandım.Gözlerimi açtım Yine boş boş dönüp dolaşan utanmaz alaca gün gecemi almaya geldi benden
Ne olmuştu,neler gördüm?
Tanrım!Yüreğim ağrıyor,ciğerim yanıyor.