SuskunDervis
Kayıtlı Üye
Doğanın oyuna getiremediği kimselerin yazgıları ne güçlü ve kederli olur.
Ne acıdır görme ağacının meyvesi
Yıllar böyle geçti.Ben içtikçe susuzluğum arttı.Sahip oldukça yoksulluğum,yaklaştıkça uzağım arttı.Yedikçe açlığım,konuştukça sessizliğim,duydukça yanıtsız kalışım,sahip oldukça yoksulluğum,yaklaştıkça uzağım arttı
Başarılı oldukça yenikliğim,ünlendikçe tanınmalığım,doldukça boşluğum,sevindikçe üzgünlüğüm,tanıdıkça yabancılığım arttı
Ta ki buranın yerim olmadığını anladım.Bu dünyada yabancıyım,buraya gelmemem gerekiyordu,burası sürgün yerimdir
Beni bu yad ele atan günah neydi?Galiba burası mahkumlar ülkesi.Kendisine kızılanların ülkesi
Ama ben günah işlemedim ki.
Yoksa babamız bir günah mı işlemişti,bir hata mı etmişti?Allaha mı başkaldırmış?Ben de onun ateşi içinde yanıyorum?Onun günahı mı beni bu yazgıya attı?...Bu yazgı;beni cansızlar, bitkiler ve hayvanlarla yurttaş mı yaptı?
Ne kadar da uğraştım bu yabancı diyardan kurtulmak için;ama olmadı,sonunda yaralandım, yoruldum.
Fakat bir yol bulup kaçmadım,dışarıya açılan bir kapı olmadı.
Dışardan içeriye kimse gelmedi.İlk günden sonum acı oldu.Bu ne biçim bir diyar?!...
Her şey çıkar üzerine kurulmuş.
Ben de öyle yaptım.
Ama Böyle değildim.
Doğru söylüyorlar arifler,ruh bu beden zindanı içinde tutsak
Bu dünya ülkesinde yabancı ama ona alışmış,yüce ve soylu kökenini unutmuş.Onu unutmakla kalmamış,doğasının üstün yapısını da unutmuş.Bedene pis pis uşaklık ve yalakalık yapmaya başlamış
Artık biricik hüneri gübre üretmek olan,içi dışı artık dolu bir gübre üreticisinden öteye geçmeyen çuvala dönüşmüş.Ruh artık bedenin yalaka hizmetçisi,kulağına halka geçirilmiş kölesi haline gelmiş
Şehir köpeği gibi sokaklarda,harabelerde,çöplüklerde volta atar olmuş Şunun bunun önünde bir kemik parçası için her türlü kötülüğü yapar olmuş.Sonra da buna etkinlik,akıl, kalkınma,mutluluk,saadetin ve yaşamın adı denmiş.Ya da kuru fasulyeye düşkün birkaç zavallıya BAŞKAN-lık etme
Ceket,pantolon,etek,çanta,şapka,araba,profesör,doktor,genel müdür,general ve buna benzer ÖN-EKİ onu avutup aldatmış,o da aldanmış
Bu yüzden her sevinç,her gülünç ve her kahkahada,parmak çıtlatmada,hoşluk duygusunda kaba ahmaklıktan bir dalgadır göze çarpar.
Gel gör ki bunun gibi özelliklere,mutluluk adı verilmiş(eşeklik)
Ne büyük nimet!Herkes bu nimetten yararlandığı ölçüde mutludur.
İşte budur insanın hayat içerisindeki mutluluğunun biricik sırrı,yegane gayesi;ama yine de mutlu değiller.
Sorsan,Peki ne oluyor sana?...Ne istiyorsun?... Bilmiyoruz derler.
Ama bunların bize yetmediğini biliyoruz.
Hiç işime yaramaz demiyoruz.
Ama YETMEZ
Ne acıdır görme ağacının meyvesi
Yıllar böyle geçti.Ben içtikçe susuzluğum arttı.Sahip oldukça yoksulluğum,yaklaştıkça uzağım arttı.Yedikçe açlığım,konuştukça sessizliğim,duydukça yanıtsız kalışım,sahip oldukça yoksulluğum,yaklaştıkça uzağım arttı
Başarılı oldukça yenikliğim,ünlendikçe tanınmalığım,doldukça boşluğum,sevindikçe üzgünlüğüm,tanıdıkça yabancılığım arttı
Ta ki buranın yerim olmadığını anladım.Bu dünyada yabancıyım,buraya gelmemem gerekiyordu,burası sürgün yerimdir
Beni bu yad ele atan günah neydi?Galiba burası mahkumlar ülkesi.Kendisine kızılanların ülkesi
Ama ben günah işlemedim ki.
Yoksa babamız bir günah mı işlemişti,bir hata mı etmişti?Allaha mı başkaldırmış?Ben de onun ateşi içinde yanıyorum?Onun günahı mı beni bu yazgıya attı?...Bu yazgı;beni cansızlar, bitkiler ve hayvanlarla yurttaş mı yaptı?
Ne kadar da uğraştım bu yabancı diyardan kurtulmak için;ama olmadı,sonunda yaralandım, yoruldum.
Fakat bir yol bulup kaçmadım,dışarıya açılan bir kapı olmadı.
Dışardan içeriye kimse gelmedi.İlk günden sonum acı oldu.Bu ne biçim bir diyar?!...
Her şey çıkar üzerine kurulmuş.
Ben de öyle yaptım.
Ama Böyle değildim.
Doğru söylüyorlar arifler,ruh bu beden zindanı içinde tutsak
Bu dünya ülkesinde yabancı ama ona alışmış,yüce ve soylu kökenini unutmuş.Onu unutmakla kalmamış,doğasının üstün yapısını da unutmuş.Bedene pis pis uşaklık ve yalakalık yapmaya başlamış
Artık biricik hüneri gübre üretmek olan,içi dışı artık dolu bir gübre üreticisinden öteye geçmeyen çuvala dönüşmüş.Ruh artık bedenin yalaka hizmetçisi,kulağına halka geçirilmiş kölesi haline gelmiş
Şehir köpeği gibi sokaklarda,harabelerde,çöplüklerde volta atar olmuş Şunun bunun önünde bir kemik parçası için her türlü kötülüğü yapar olmuş.Sonra da buna etkinlik,akıl, kalkınma,mutluluk,saadetin ve yaşamın adı denmiş.Ya da kuru fasulyeye düşkün birkaç zavallıya BAŞKAN-lık etme
Ceket,pantolon,etek,çanta,şapka,araba,profesör,doktor,genel müdür,general ve buna benzer ÖN-EKİ onu avutup aldatmış,o da aldanmış
Bu yüzden her sevinç,her gülünç ve her kahkahada,parmak çıtlatmada,hoşluk duygusunda kaba ahmaklıktan bir dalgadır göze çarpar.
Gel gör ki bunun gibi özelliklere,mutluluk adı verilmiş(eşeklik)
Ne büyük nimet!Herkes bu nimetten yararlandığı ölçüde mutludur.
İşte budur insanın hayat içerisindeki mutluluğunun biricik sırrı,yegane gayesi;ama yine de mutlu değiller.
Sorsan,Peki ne oluyor sana?...Ne istiyorsun?... Bilmiyoruz derler.
Ama bunların bize yetmediğini biliyoruz.
Hiç işime yaramaz demiyoruz.
Ama YETMEZ