'hayaL
Bayan Üye
Mânâ ilimleri veya tasavvufta aşk ve sevgi yalnız Hatice annemizden öğrenilebilir. İnsan ne kadar sevgiye düşerse düşsün, Hatice annemizi, onun sırrını anlamadıkça sevgiyi bulamaz. Hatice annemiz mânâ deryasında, Elest'in ışık ışık sonsuz ikrar okyanusunda Fahr-i Kainat Efendimizin güzelliğini seyrederken mutlaka şiddetli bir ceryana kapılmış olmalıydı ki, Allah yeryüzüne göndereceği sevgilisine eş olarak Hatice annemizi seçti.
Hz. Hatice Fahr-i Kainat Efendimizin sevgilisi olma şerefini kazandığı an Cenab-ı Hak bütün laboratuarlarının en ince detaylarında Hz. Hatice annemizi bir kez daha analiz etti. Ayrıca dünya zaman dilimine intikal ettirirken de belli bir süre önce intikal ettirmiştir. Neden biliyor musunuz? Dünyanın zaman dilimi içerisinde o müstesna gönlü bir kez daha seyretmek istemiştir. Taa ki, Fahr-i Kainat efendimizi görene kadar. Fahr-i Kainat Efendimiz gelmeden evvel o gönlü bir kez daha seyretmek istemiştir. Dünya laboratuarında bu mucizevi varlık adeta bir kez daha denenmiştir. Ve bundan sonra da Cenab-ı Hak Sevgilim, Habibim Muhammed Mustafa'ya bundan başkası eş olamaz demiştir.
ZERAFET, ASALET, MERHAMET
Hz. Hatice annemiz zerafeti, asaleti, duygusallığı yanında haysiyeti, merhameti ve özellikle de sehasıyla meşhur bir hanımefendiydi. Hz. Hatice annemiz bu seha sırrı dolayısıyla gönlünde beklenen aşkı o kadar iyi hissediyordu ki, çok varlıklı, fevkalade güzel olduğu halde evliliğe kapıları kapalıydı. Bunu bilmeyen yoktu. Hz. Hatice gönül kapısını kimseye açmadı. Taa ki, Fahr-i Kainat Efendimizi görene kadar.
SEVGİLİNİN ÖZLEMİYLE
Çünkü Hz. Hatice annemizin o yıllarda gönlü beklenen sevgilinin özlemiyle Mütemadiyen yoğruluyordu. İnanınız şaka değil. Yeryüzünde hiç kimse Allah'ı Fahr-i Kainat gibi sevememiştir. Fahr-i Kainat Efendimizi de hiç kimse Hz. Hatice gibi sevememiştir. Hz. Hatice annemiz Fahr-i Kainat Efendimizi ilk gördüğü andan itibaren gönlüne düşen dayanılması imkansız aşk rüzgarlarına kapılmıştır. Efendimizi kervanının başında ticarete gönderdiğinde arkasından dama çıkmış, gözyaşlarıyla uğurlamıştır. Henüz o zaman aralarında bir şey yoktu. Efendimiz kervanın müdürü olmuştu sadece.
DAMA ÇIKAR
Hatta tasavvuf aleminde derler ki Fahr-i Kainat Efendimiz, Hz. Hatice ile tanıştığı andan itibaren hangi gün vak'adan ayrı kalmışsa' yüreğinin yangını, yüreğinden akan kan, aşka tahammülsüzlük, hasretin zirvesi devamlı surette Hz. Hatice annemizin gönlünü süslemiştir. Hz. Hatice annemiz Efendimizle evlendikten sonra da Efendimiz Şam'a gittiği zaman dama çıkar ve Efendimiz dönene kadar güneşin altında beklerdi. Bu arada bir Muhammed türküsü söylerdi.
NURDAN ANNELER
Hz. Hatice Fahr-i Kainat Efendimizin sevgilisi olma şerefini kazandığı an Cenab-ı Hak bütün laboratuarlarının en ince detaylarında Hz. Hatice annemizi bir kez daha analiz etti. Ayrıca dünya zaman dilimine intikal ettirirken de belli bir süre önce intikal ettirmiştir. Neden biliyor musunuz? Dünyanın zaman dilimi içerisinde o müstesna gönlü bir kez daha seyretmek istemiştir. Taa ki, Fahr-i Kainat efendimizi görene kadar. Fahr-i Kainat Efendimiz gelmeden evvel o gönlü bir kez daha seyretmek istemiştir. Dünya laboratuarında bu mucizevi varlık adeta bir kez daha denenmiştir. Ve bundan sonra da Cenab-ı Hak Sevgilim, Habibim Muhammed Mustafa'ya bundan başkası eş olamaz demiştir.
ZERAFET, ASALET, MERHAMET
Hz. Hatice annemiz zerafeti, asaleti, duygusallığı yanında haysiyeti, merhameti ve özellikle de sehasıyla meşhur bir hanımefendiydi. Hz. Hatice annemiz bu seha sırrı dolayısıyla gönlünde beklenen aşkı o kadar iyi hissediyordu ki, çok varlıklı, fevkalade güzel olduğu halde evliliğe kapıları kapalıydı. Bunu bilmeyen yoktu. Hz. Hatice gönül kapısını kimseye açmadı. Taa ki, Fahr-i Kainat Efendimizi görene kadar.
SEVGİLİNİN ÖZLEMİYLE
Çünkü Hz. Hatice annemizin o yıllarda gönlü beklenen sevgilinin özlemiyle Mütemadiyen yoğruluyordu. İnanınız şaka değil. Yeryüzünde hiç kimse Allah'ı Fahr-i Kainat gibi sevememiştir. Fahr-i Kainat Efendimizi de hiç kimse Hz. Hatice gibi sevememiştir. Hz. Hatice annemiz Fahr-i Kainat Efendimizi ilk gördüğü andan itibaren gönlüne düşen dayanılması imkansız aşk rüzgarlarına kapılmıştır. Efendimizi kervanının başında ticarete gönderdiğinde arkasından dama çıkmış, gözyaşlarıyla uğurlamıştır. Henüz o zaman aralarında bir şey yoktu. Efendimiz kervanın müdürü olmuştu sadece.
DAMA ÇIKAR
Hatta tasavvuf aleminde derler ki Fahr-i Kainat Efendimiz, Hz. Hatice ile tanıştığı andan itibaren hangi gün vak'adan ayrı kalmışsa' yüreğinin yangını, yüreğinden akan kan, aşka tahammülsüzlük, hasretin zirvesi devamlı surette Hz. Hatice annemizin gönlünü süslemiştir. Hz. Hatice annemiz Efendimizle evlendikten sonra da Efendimiz Şam'a gittiği zaman dama çıkar ve Efendimiz dönene kadar güneşin altında beklerdi. Bu arada bir Muhammed türküsü söylerdi.
NURDAN ANNELER