'hayaL
Bayan Üye
.....
nereye gidiyor bu insanlar?
yüreğimi adımladıkları arş kadar geniş sanırdım sevdiklerimin ayakları altında!
nereye gidiyor bu insanlar?
yürüdükleri alem aşkı anlatırken;
aşkı gerilerde bırakıp
.
kelimenin dile dokunuşu gibi insanların yüreğe yakınlaşması. içi dolu olanlar ve içini doldurmaya çalışanlar yüreğin kıyısında huzur buluyor; içinin boşluğunun farkında olamayanlar da oyalanıyor zevk denizinin kıyısında.
kelimenin dile dokunması kadar manidâr insanın yüreğine yürümesi ve kelimenin sükuta teslim oluşu kadar edebli kâlin hâle yansiması kadar onurlu insanın ahvalinin yüreğini yansıtması; için dışa aksi kadar cazibeli. bir âyinenin sırrı gibidir yüreğin berraklığı aslında; el değmemiş bir sayfanın beyazlığında; bir bebeğin masûmiyetinde; bir suyun azizliğinde
heyhât! yüreğin âhiri ruhun yaradılışı kadar izzetli; ruhun bezm-i elestteki vefâsı kadar vâfî! yüreğin âhirindeki duruşu asaletin imgesidir; çünkü evvelinde yâre yakınlığı en ziyade olandır yürek. evveli aşk olan!
ve yüreğin âhirdeki ahvâli!
bir nutfenin öze teslim oluşu kadar itaatkârdır yüreğin aşka teslim oluşu. bir nutfenin cana kavuşması kadar ibretli.akleden bir toplum için suyun azizliğini fısıldar yüreğin cana kab oluşu.nutfenin üç karanlıktan geçip aydınlık bir nesli imar etmesi akledeni hayret makamında yaşatır; akledenin hasretini artırır. her varolanda varedenin nakşı var iken yüreğin kıvrımlarında hiç canın dokunuşu hissedilmez mi?
ve yüreğin âhirdeki ahvâli!
baştan sona aşkın hikayesi; baştan sona yaradılışın gayesi!
işte kalem aciz kalır evveli aşk olanın âhirini anlatmayı dilediğinde; başı sonu tek hece; üç harf beş nokta!
elifin dimâğı kadar berrak bir duyguyla başlıyorum alfabeme ve susuyorum; aşkı bürünüp kanımın donduğu noktada üşümediğimi iddia ediyorum.
bam teline dokunuyorum yüreğimin ve kulak kesiliyorum âlemin fısıltısına.
her şeyin nabzı esmânın imar ettiği hece ile atar; a ş k!
nereye gidiyor bu insanlar?
yüreğimi adımladıkları arş kadar geniş sanırdım sevdiklerimin ayakları altında!
nereye gidiyor bu insanlar?
yürüdükleri alem aşkı anlatırken;
aşkı gerilerde bırakıp
.
kelimenin dile dokunuşu gibi insanların yüreğe yakınlaşması. içi dolu olanlar ve içini doldurmaya çalışanlar yüreğin kıyısında huzur buluyor; içinin boşluğunun farkında olamayanlar da oyalanıyor zevk denizinin kıyısında.
kelimenin dile dokunması kadar manidâr insanın yüreğine yürümesi ve kelimenin sükuta teslim oluşu kadar edebli kâlin hâle yansiması kadar onurlu insanın ahvalinin yüreğini yansıtması; için dışa aksi kadar cazibeli. bir âyinenin sırrı gibidir yüreğin berraklığı aslında; el değmemiş bir sayfanın beyazlığında; bir bebeğin masûmiyetinde; bir suyun azizliğinde
heyhât! yüreğin âhiri ruhun yaradılışı kadar izzetli; ruhun bezm-i elestteki vefâsı kadar vâfî! yüreğin âhirindeki duruşu asaletin imgesidir; çünkü evvelinde yâre yakınlığı en ziyade olandır yürek. evveli aşk olan!
ve yüreğin âhirdeki ahvâli!
bir nutfenin öze teslim oluşu kadar itaatkârdır yüreğin aşka teslim oluşu. bir nutfenin cana kavuşması kadar ibretli.akleden bir toplum için suyun azizliğini fısıldar yüreğin cana kab oluşu.nutfenin üç karanlıktan geçip aydınlık bir nesli imar etmesi akledeni hayret makamında yaşatır; akledenin hasretini artırır. her varolanda varedenin nakşı var iken yüreğin kıvrımlarında hiç canın dokunuşu hissedilmez mi?
ve yüreğin âhirdeki ahvâli!
baştan sona aşkın hikayesi; baştan sona yaradılışın gayesi!
işte kalem aciz kalır evveli aşk olanın âhirini anlatmayı dilediğinde; başı sonu tek hece; üç harf beş nokta!
elifin dimâğı kadar berrak bir duyguyla başlıyorum alfabeme ve susuyorum; aşkı bürünüp kanımın donduğu noktada üşümediğimi iddia ediyorum.
bam teline dokunuyorum yüreğimin ve kulak kesiliyorum âlemin fısıltısına.
her şeyin nabzı esmânın imar ettiği hece ile atar; a ş k!