Aşk / Her (14 Şubat 2014)

Silencio

Kayıtlı Üye
her_xlg.jpg


Bir SPIKE JONZE Filmi !

- Aşk / Her (2014) -

Vizyon Tarihi : 14 Şubat 2014
Yapımı : 2013 - ABD
Tür : Dram , Komedi , Romantik
Süre: 126 Dak.
Yönetmen : Spike Jonze
Oyuncular : Scarlett Johansson , Amy Adams , Olivia Wilde , Joaquin Phoenix , Rooney Mara
Seslendirenler : Scarlett Johansson , Kristen Wiig , Spike Jonze
Senaryo : Spike Jonze
Yapımcı : Daniel Lupi , Chelsea Barnard

Theodore Twombly hayatını, yakın gelecekte nadir bulunan bir şeye dönüşecek olan el yazımı mektupları yazarak kazanmaktadır. Ve bugünlerde artık insanların işlerini bilgisayar programları yerine getirmektedir. Theodore, karısından boşandıktan sonra bir apartman dairesinde tek başına yaşamaya başlar ve bir gün karşılaştığı bir teknoloji reklamıyla birlikte hayatı değişir. Kusursuz bir yapay zeka sistemi sunan yeni bir telefon modeli, onu son derece çekici bir kadın olan Samantha ile tanıştırır. Sanal bir varlık olan Samantha, Theodore'u dünya ve hayat üzerine sorduğu sorularla bambaşka bir gerçeklikle tanıştırır. Ağır bir depresyonun içerisinde olan Theodore, yavaş yavaş hayatın keyifli yanlarını fark etmeye başlarken yapay zeka programıyla arasındaki ilişki de gitgide tuhaflaşır.

1999'da Being John Malkovich filmiyle Oscar adaylığı kazanan çok yönlü sinemacı Spike Jonze'un son uzun metrajlı filmi, yalnızlık ve yaratıcılık sıkıntısı çeken bir yazarın dram ve komediyle yoğrulan öyküsünü beyazperdeye taşıyor. Filmin başrolünde Joaquin Phoenix yer alırken, Scarlett Johansson da gizemli bilgisayar uygulamasına sesiyle hayat veriyor.

 
---> Aşk / Her (14 Şubat 2014)

Hollywood’un eleştirilecek yönü çok, bunu özellikle ödül sezonunun en yoğun yaşandığı dönemlerde dile getirmek ise oldukça doğal. Fakat bu lider sinema sektörünün dünyanın diğer köşelerinde çok sık rastlayamadığımız özel ve önemli bir yönü de var: Metot oyunculuğu. Amerikanlar ucuz ve basit sinemacılar yetiştirdiği kadar on yıllardır sanatın varlığını kutlayan yetenekli performans sanatçılarını da kültür tarihine katmış bulunmakta. Ülkenin doğusunda ve batısında, çok ince ve özenli eğitimler veren metot akademileri mevcut ve buralardan yolu geçmiş isimler çoğu zaman haksız/olumsuz eleştiriye açık olmayı gerektirmeyecek kadar değerli. O isimlerden biri de Joaquin Phoenix’in ta kendisi. Oyunculuğa verdiği aranın ardından geçtiğimiz sene Paul Thomas Anderson başyapıtı The Master’da küllerinden doğan Phoenix, arayı çok açmadan bir diğer güçlü yönetmen olan Spike Jonze’un türler arası yolculuk yapan son eseri Her’de karşımıza çıkıyor. Zehir gibi bir Phoenix ile en büyük başarısı Nicolas Cage’e Oscar adaylığı kazandırmak olan Spike Jonze’un (ironiyi anlamayan nesillere alışkın olmadığımızı hatırlatalım) bir araya gelmesinden doğacak işin herhangi bir filmden hallice olacağını düşünenler yanılıyor; fakat böyle birliktelikler her zaman tozpembe değildir.

Dedim ya, Nicolas Cage gibi kendisi dahi hangi kulvarda yer aldığını çözememiş, varlığı ya da yokluğu sinema zevkimizden bir şeyler eksiltip ona katkı sağlamayacak bir isme Oscar ödülünü kazandıran Spike Jonze’un yedinci sanata katkılara hatırı sayılır derecede fazla. Parlak bir kariyeri olan ve sinemayı sevdiği her halinden belli bir yönetmen olduğu aşikar Jonze, son filmi Her’de yakın gelecekte geçen romantik bir öyküyü ele alıyor. Bilim kurgu, komedi, romantik ve dram türlerinin olabilecek en naif harmanlarından biri olan Her’de işi başkaları için aşk mektupları yazmak olan Theodore’un sanal bir karakterle yaşadığı aşka odaklanıyoruz. Mutlu bir evliliğin ardından eşiyle boşanmaya hazırlanan Theodore, tuhaf bir kişiliği ve hayattan zevk almadığını gözümüze sokan günleri olan bir karakter. Edebi yönünün güçlü olması, yaptığı iş gereği yazdığı mektuplardan çok iyi geribildirimler almasını sağlıyor. Bir gün yolda yürürken gördüğü bir reklamda dünyanın ilk yapay zekaya sahip işletim sisteminin tanıtıldığına şahitlik ediyor ve yalnızlığını gidermesi umuduyla bilgisayarına bu sistemi kuruyor. Samantha isimli yapay zeka ürünü karakter, Theodore’un düşündüğünden çok daha fazlası çıkıyor. Öyle ki genç adam, asla dokunamayacağı bu sanal karaktere sırılsıklam aşık oluyor.

Jonze’un senaryosu, ilk bakışta geçtiğimiz sene seyrettiğimiz Ruby Sparks’ı andırıyor. Zoe Kazan’ın kaleme aldığı Ruby Sparks’ta da bir öykü yazarı, uyandığı bir gün kendi yarattığı harika kadını kanlı canlı olarak karşısında görüyor ve onunla masalsı bir aşk yaşıyordu. Her ise Ruby Sparks’a göre hem duygusal yoğunluğu daha fazla hem de bir karakter filmi olması dolayısıyla daha özel. Karakter filmi kavramını kullanmamın sebebi, Jonze’un tüm filmi esas erkek Theodore’un üzerinden yürütüyor olması. Amy Adams ve Rooney Mara gibi yıldızları da barındıran filmin gidişatı, bir takım eleştirmenlerin seslendirmesine dahi ödüller yağdırdığı Scarlett Johansson’ı dahi geri plana itiyor. Theodore’un aşk yaşadığı bu sanal karakter, biraz düşününce filmin hikayesini oluşturmak dışında pek de bir etkinliğe sahip değil. İnsanların bedenen var olmayan fakat etkileyici bir ses tonuyla varlık gösteren Samantha karakteri için paha biçiyor oluşu tamamen filmin duygusal yapısı ve yönetmenin senaryo tekniğinin bir oyunu. Jonze, sözüm ona Samantha’yı Theodore’un kaburga kemiğinden yaratıyor ve esas erkeğin bir parçası olarak önümüze koyuyor. Johansson’ın sesiyle var ettiği bu karakter, Phoenix’in güçlü performansını destekleyen ince bir ayrıntıdan öteye gidemiyor. Zaten belli ki Jonze da çok güçlü bir karakteri kullanarak unutulmaz bir eser yapma yoluna gitmeye çalışmış. O karakter de ne yazık ki Samantha değil, Theodore. Tüm filmi tek başına sırtında taşıyan Phoenix, metot oyunculuğunu konuşturarak ruhen ve bedenen zihinlerimize işliyor. Kariyerindeki herhangi bir performanstan ne eksik ne de fazla bir şey sunuyor -ki kendisi gibi tekniğe dayanarak işini yapan başarılı aktörlerin kariyerlerini saygın yapan da budur.

her-joaquin-phoenix-31.jpg


Her için karakter filmi tabirini kullanmamız gerektiğinin sebebi özetle bu iken, Jonze’un yarattığı yeni dünyadan da bahsetmek gerekir. Abartıdan uzak, yakın geleceğe ait olduğunu bildiğimiz bir evrende geçen Her, teknolojinin gösterişli yanlarını kullanmaktansa insancıl tarafını ön plana çıkarıyor (üstelik film geleceğe ait olmasına rağmen kostümleriyle retro havası yakalıyor -ki bu durum filme harika bir atmosfer katıyor). Yönetmen, aynı zamanda kaleme aldığı senaryosunda -yine- karakter odaklı bir teknoloji üzerinde duruyor. Uçan arabalar, kalabalık yapılarla ve ışıklarla süslenmiş şehirler göstermek yerine insan özelliği kazandırılmış teknolojik devrimleri öne çıkarıyor: Konsol oyunlarının karakterlerine yapay zeka katıyor, bilişsel işleri gerçekleştirmek için insan zihni modelinde yazılımlar yaratıyor, gerçek bir insanı kendisine aşık edecek sanal karakterleri var ediyor… Kısaca Jonze, gösterişten uzak, tüm okları Theodore’a ve duygulanımlarına yönlendirecek bir evrenle sinemaseverleri baş başa bırakıyor. Böylelikle bir olay öyküsünden ziyade aslında bir durum öyküsünü anlatmış oluyor: Theodore’u film başlarken nasıl aldıysak, filmi bitirirken de o haliyle teslim ediyoruz.

Sonuç olarak Her, Jonze’un gösterişten uzak ve kişisel olduğuna inandığım başarılı bir senarist ve yönetmen işi. Abartısız olduğu kadar, abartılmaktan da uzak olmasına inandığım bu filmi yaklaşık yirmi dakika süren bir kısa metraj olarak seyretmiş olsam benim için çok daha özel ve unutulmaz olacağından adım gibi eminim. Fakat Joaquin Phoenix’in, Jonze’un bedenine bürünerek bir şeyler anlatıyor oluşunu izlemek şikayet edilebilecek bir durum olmadığı için iki saate de hayır dememek gerekir.

2q1f21v.png


- Burak Hazine -
 
---> Aşk / Her (14 Şubat 2014)

John Malkovich Olmak ile yaratıcılıkta sınır tanımaz bir yönetmen olduğunu gösteren Spike Jonze, ilk filminin üzerinden geçen 14 yılın ardından beklenen çıkışı yapıyor. Yönetmenin yaratıcı yazar Charlie Kaufman olmadan da özgün ürünler verebileceğini kanıtladığı dördüncü uzun metrajı Her (Aşk), gelişen teknolojiyle birlikte çağımızın yalnızlaşan bireylerine ve değişen ilişkilerine sahici bir bakış atarak irdeleyen sarsıcı bir bilimkurgu başyapıtı…

Yeni bir ilişki formu resmediliyor

Teknolojik atılımlar insanoğluna daha kolay bir hayat sunarken, pek çok şeyi de değiştiriyor. Günümüzün modern insanı artık vaktinin büyük bir kısmını sosyal ağlarda hiç tanışmadığı insanlarla geçiriyor ve asosyalleşiyor. Gerçek hayattan kopan insan yalnızlığıyla baş başa kalıyor. Spike Jonze da merkezine Theodor adlı yalnız bir adamı yerleştirdiği yeni filmi Her’de bugünün sanal arkadaşlıklarını ve ilişkilerini yapay zekâ ile değiştirerek, yeni bir ilişki formunu resmediyor. Jonze, bir karakter üzerinden gidip hayatın her alanında mükemmeli arayan insanoğluna, olası bir yakın geleceğe ve o geleceğin ilişkilerine ayna tutarken, bugün imkânsız görünen bir aşkı olabildiğince inandırıcı ve samimi bir şekilde anlatmayı başarıyor.

Oğlan kıza rastlamıyor!

Romantik filmlerin oğlan kıza rastlar ve hikâye gelişir formülünü, bir şirkette romantik mektuplar yazarak hayatını kazanan, evliliğini sürdürememiş ve yalnızlığa mahkûm olmuş sıradan biri olan Theodore’un bir gün yeni bir deneyim sunan bir reklamı görmesi biçiminde hayata geçiren Jonze; melankolik bir adamla, kendisini sürekli yenileyen, gelişen ve değişen yapay zekaya sahip bir işletim sisteminin aşkını anlatmaya koyuluyor. Theodor, ihtiyaçlarını karşılaması için kurduğu yeni işletim sistemi Samantha ile önce arkadaş, sonra âşık oluyor. İşin tuhafı bunun karşılıklı bir aşk olması. Hayatın kendisi gibi ilişkiler de sürekli bir değişim geçiriyor ama form değişse de her ilişkinin geçirdiği klasik süreç tekrarlanıyor. Bir farkla… Theodor ve Samantha’nın aşkı bir bedene daha ihtiyaç duyuyor. Samantha cephesinden baktığımızda insan olmanın hayalini kurduğunu ve Theodor’a daha iyi bir eş olabilme çabası içine girdiğini görüyoruz. Theodor ise yalnızlığına son veren Samantha ile hayatının geri kalanını geçirmeye hazır ve onun cisimlenip gerçek bir kadın olmasını arzuluyor. Ama ne var ki, bir süre sonra birbirlerini oldukları gibi kabul etmeleri gerektiği gerçeğini kabul edeceklerdir.

her-filmloverss-1.jpg


Aşkın rengi kırmızı

Aşkın rengi kırmızı derler, Spike Jonze da öyle düşünüyor olmalı ki, hem ana karakterimiz Theodore’un romantik yönünü vurgulamak hem de kadraja sık sık kırmızı ve tonlarını yerleştirebilmek için çoğunlukla Theodor’un kıyafetlerini kullanmış. Bir sahnede kendisine yarı erkek yarı kadın yakıştırması yapıldığında Theodor’un tepkisi teşekkür etmek oluyor. Jonze’un karakteri için seçtiği renkleri düşündüğümüzde bu diyaloğun önemi de artıyor. Kırılgan Theodor ile dünyayı yeni keşfeden bir çocuktan farksız ve hayat dolu olan Samantha’nın aşkı, Jonze’un renk, müzik ve oyuncu seçimleriyle birleştiğinde filmin duygusu örneğine pek rastlamadığımız bir şekilde seyircinin kalbine işliyor.

Varoluş meselesi

Tüm insani duyguları yaşayabilen Samantha, hızlı değişen bir varlık. Her yeni tecrübe onu başka bir şeye dönüştürüyor. Theodor’la yaşadığı aşk, duygularının gerçek mi yoksa programının bir parçası mı olduğunu sorgulamasına neden oluyor. Başlangıçta bir bedene sahip olmayı düşleyen Samantha, daha sonra ölüp gidecek bir vücudu olmadığı ve zaman – mekan kavramlarıyla sınırlı bir varlık olmadığı için mutlu oluyor. Varoluşunu sorgulayan Samantha’nın vardığı sonuç da oldukça basit aslında. Jonze, yapay zekaya dişillik gibi özellikler atfedip, hepimiz aynı maddeden yapıldık ve aynı yaştayız söylemleriyle de özümüze dikkat çekiyor. Diğer bir konu ise Theodor ve Samanta’nın birbirleri için tanrısal bir konuma sahip olmaları. Samantha’nın varoluşunu mümkün kılan Theodor’un bu deneyimi yaşamak istemesi ve bir nevi “ol” demesi. Tabi sadece başlangıçta… Theodor için de Samantha tanrısal bir konuma sahip. Aynı anda her yerde olabildiği gibi hiçbir yerde bulunmaması iyi bir örnek.

her-filmloverss-2.jpg


Akrabalık bağları

2001: A Space Odyssey’in yaratıcısına baş kaldıran, insani duygulara sahip bilgisayarı Hal 9000, yapay zeka bilimkurgularını beslemeye devam ediyor. Aradan geçen 45 yıl yapay zeka kavramında büyük değişimlere gebe oldu. 2001: A Space Odyssey’le başlayan insanın kendi yarattığı yapay zeka ile karşı karşıya gelmesi durumu son 15 yılda tersine döndü. Bicentennial Man ve Artificial Intelligence’ın insanlara derin bir sevgi ile bağlanan yapay zekaya sahip robotlarıyla başlayan süreç, Wall-e gibi dokunaklı aşk hikâyelerine kadar uzandı. Bicentennial Man’de gün geçtikçe insanlaşan ve tek amacı insan olmak olan bir robotun, Artificial Intelligence’da insanları sevmeye programlanan ve koşulsuz bir sevgiyle annesine bağlanan başka bir robotun öyküsüne tanık olmuştuk. Wall-e’de ise birbirini seven iki robottu. Bu noktada bahsettiğimiz filmlerle ortak temalara sahip olan Her’e dönersek eksik halkayı tamamladığını söyleyebiliriz. Şöyle ki; Her, bir insanın da yapay zekâya âşık olabileceğini ve böyle bir aşkın mümkün olabileceğinin altını çiziyor. Ama elbette bunu mümkün kılan Hal 9000’den beri süre gelen insanlaşan makine düşüncesi. Zira, Samantha’ya baktığımızda insana dair ne varsa onda da var. Toparlarsak; Her’ün insanlaşan makine düşüncesini, insanlaşan yapay zeka biçiminde gerçekçi bir yakın gelecek portresi içerisinde hayata geçirirken, odağına aşkı alan örneklere de farklı bir yaklaşım getirdiğini belirtmek gerekiyor.

Modern bir klasiğe doğru…

2000’li yıllar aşk merkezli bilimkurguların parladığı dönem oldu. Eternal Sunshine of the Spotless Mind, The Fountain, Vanishing Waves ve Her gibi filmlerin birçoğunda bilim, aşkı mümkün kılabildiği gibi çıkmaza da sokabiliyor. Kesin olan bir şey varsa o da science fiction\romance olarak nitelendirdiğimiz filmlerin; günümüzün ayağa düşen, sıradanlaşan ve seyircinin kalbine dokunamayan aşklarının aksine izleyeni varolabileceğine inanmak istediği gerçek aşkı, romantik film kalıplarının dışına çıkabilen güçlü bir anlatı eşliğinde sunabilmesidir. Her, kağıt üzerinde gülünç durabilecek bir aşkı soluyabileceğimiz bir dünya yaratıyor. Eternal Sunshine of the Spotless Mind, nasıl kısa zamanda klasiğe dönüştüyse, Her de onun izinden gidecektir.

- Serdar Durdu -​
 
---> Aşk / Her (14 Şubat 2014)

- Oscar (Akademi) Ödülü Adaylıkları -

"En İyi Film" - "En İyi Özgün Senaryo" - "En İyi Yapım Tasarımı"

EN İYİ ÖZGÜN SENARYO : " HER / AŞK "
 
---> Aşk / Her (14 Şubat 2014)

İleri teknoloji bir işletim sistemine aşık olan, onunla yaşayan, sevişen, dertleşen bir adamın hikayesi. Oldukça özgün bir senaryo. Oscarı hak etmiş. Ama genel olarak bakarsak ben pek beğenmedim.
 
---> Aşk / Her (14 Şubat 2014)

- Oscar (Akademi) Ödülü Adaylıkları -

"En İyi Film" - "En İyi Özgün Senaryo" - "En İyi Yapım Tasarımı"

EN İYİ ÖZGÜN SENARYO : " HER / AŞK "

İleri teknoloji bir işletim sistemine aşık olan, onunla yaşayan, sevişen, dertleşen bir adamın hikayesi. Oldukça özgün bir senaryo. Oscarı hak etmiş. Ama genel olarak bakarsak ben pek beğenmedim.

Fikrim sanırım son izleyişimden osnra değişmiş. :D Oscarı dibine kadar hak ediyor. Başarılı bir film. İzledikçe sevdim hahaha
 
---> Aşk / Her (14 Şubat 2014)

Fikrim sanırım son izleyişimden osnra değişmiş. :D Oscarı dibine kadar hak ediyor. Başarılı bir film. İzledikçe sevdim hahaha

Kendinle çelişmişsin. xD

~

Senaryo oldukça ilgimi çekmişti.
Adamın içinde bulunduğu çıkmaz, kaldığı ikilem, yaşadığı hayal kırıklığı oldukça iyi işlenmiş.
Sonu beklediğim gibi bitmese de genel anlamda filmi başarılı buldum.
 
---> Aşk / Her (14 Şubat 2014)

Kendinle çelişmişsin. xD

~

Senaryo oldukça ilgimi çekmişti.
Adamın içinde bulunduğu çıkmaz, kaldığı ikilem, yaşadığı hayal kırıklığı oldukça iyi işlenmiş.
Sonu beklediğim gibi bitmese de genel anlamda filmi başarılı buldum.

Çok izledim bu filmi. İlk izlediğimde ruh halimden olsa gerek beğenmemişim :D
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
bypuff
Geri
Üst