Arapların Jakarta'yı Geçmesi Ve Kaşgar'a Saldırı, İslam'ın Çin Sınırlarına Kadar Yayılması

Salvo

Kayıtlı Üye
Arapların Jakarta'yı Geçmesi Ve Kaşgar'a Saldırı; İslam'ın Çin Sınırlarına Kadar Yayılması


Müslümanların fetihleri, doğu sınırlarında da olağan üstüydü. İrak'ın genel valisi Haccac bin Yusuf 704'te, Kuteybe bin Müslim'i, Merv'i başkent yaparak Horasan valiliğine tayin etmişti. Önemli bir asker ve diplomat olan Kuteybe, atandığı günden beri, o zamana kadar hiç bilinmeyen Orta Asya'da ilerliyordu. Ordusunun çekirdeğini, 670'de Irak'tan bu uzak vilayete sürülen kabi­lelerden olan Arap kökenliler oluşturuyordu. Fakat Kuteybe, büyük çoğunluğu müslüman olan İranlılarla Türkler arasındaki eski düşmanlığı da kullanıyordu; eskiden beri İran/Turan, yani Farsça konuşanlarla, Türk­çe konuşanlar arasındaki sınırı Öküz Nehri oluşturmaktaydı. Bu yolla, bölgedeki İran halkından ordusuna önemli sayıda Mevaliyi (Arap olmayan müslüman) de katmayı başarmıştı.
Maveraünnehir, Çin ile özellikle Çin ipeği ithalinde, ya­pılan karlı ticari bağları olan, önemli bir ticaret bölgesiydi. Ayrıca toprakları da çok verimliydi. Kuteybe bir dizi başarılı Sefer başlatmış ve ırmağın (Öküz Irmağı) ötesindeki ülkede: Belh (705), Buhara (706-9) ve Semerkand ile Harezm (bugün Özbekistan'daki Kiev) (710-2) gibi şehirleri alarak, müslümanlar için ayak ba­sacak sağlam ve kalıcı bir yer edinmişti.
Maveraünnehir'in kontrolünü eline geçiren Kuteybe, Kuzey Doğu'ya doğru iyice ilerledi. Jakarta'dan (bu­günkü Sir-i Derya) sulanan verimli vadilere sahip Fergana'yı aldı (712) ve ırmağı geçerek Şeş'i (bugünkü Taşkent/Özbekistan) fethetti. Bir sonraki yıl, Çin sını­rında bir şehir olan Kaşgar'a bile saldırdı. Hatta bura­dan Çin hükümdarına bir elçi göndererek teslim olma­sını istedi, fakat elçi iyi bir felsefi espri ile geri çevrildi.
Bu Emeviler dönemindeki yayılmanın Doğudaki zirve­si oldu ve sanki Müslümanlar, coğrafi ve etnik faktör­lerin koyduğu sınırlara ulaşmışlar gibi görüldü. İspan­ya'da gerçekleşen kolay fetihe kıyasla, Orta Asya'daki savaşlar çok uzun ve şiddetli oldu. Fakat İslam'ın bu bölgede yayılmasındaki başarı kalıcı oldu. Bu savaş­lar, imparatorluğu yeni bir ırk ve yeni bir din -Moğollar ve Budizm- ile karşı karşıya getirdi. Belh, Buhara ve Semerkand şehirlerinde, fatihler tarafından yıkılan ateşperest tapınakları olduğu gibi, Budist manastırları da vardı. Özellikle Halife II. Ömer zamanında (h. 717-20), Arap olmayan müslümanlar için vergilendirme sistemi getirildiğinde, bölge halkından olan, İranlılar ve Türkler arasında İslam'ı benimseyenlerin sayısı arttı.
Bu yeni mühtediîerden büyük bir kısmı Horasan'daki Arap ordusuna katıldı ve bunlar daha sonra hem Emevİierin yıkılmasında (750), hem de İslam tarihinde önemli bir rol oynayacaklardı. Buhara ve Semerkand İslami ilim ve kültür hayatının büyük merkezlerinden olma bahtlılığına eriştiler. Daha sonraki asırlarda, İs­lam dini, bu kuvvetli merkez aracılığıyla, Çin toprakla­rında bile yayılacaktı. Bugün bile Çin'de 10 milyondan fazla müslüman olduğu tahmin edilmektedir.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
bypuff
Geri
Üst