Gürer Aykal, Oda TV üzerinden yaptığı yazılı açıklamada, “Fazıl Say çabalarının değersizleştirilmesini en ağır şekilde yaşayan sanatçılarımız başında geliyor. Tüm üretkenliğine, dünya çapındaki saygınlığına rağmen amansızca eleştiriliyor, yerden yere vuruluyor” diyerek Say’ın yalnız bırakılmaması gerektiğini vurguladı.
Türkiye’de çok sesli müziğin gelişmesi için yapılan çalışmaların yetersiz kaldığını, bu yüzden de Avrupa’nın Rönesans hareketiyle başlayan ilerleme düzeyini Türkiye’nin yakalayamadığını belirten Aykal “Opera-arya gibi sanat türleri alay konusu oldu. Kemanlar yalnızca düğünlerde insanları coşturan bir enstrüman olarak kaldı. Piyano baş ağrıtan bir tıngırtı olarak yüksek sosyeteye mal edildi.
Fazıl Say’ın da yerden göğe kadar haklı olduğu uyuşturucu bir müzik türü yaygınlaştırıldı. Müzik Türkiye’de kaderciliğin, razı olmanın, sinikleşmenin, alın yazısının simgesi oldu. Elbette arabesk müzik insanın beynini uyuşturmakta, zihni yavaşlatmakta, mücadele azmini yok etmektedir. Bunu idrak etmek için deha falan olmaya, müzikten anlamaya da gerek yoktur” diye konuştu.
Öte yandan Aykal, sanatçıların sadece besteleri ve icralarıyla kendilerini gösterebilecekleri şeklinde bir anlayışın söz konusu olduğunu dile getirdi: “Sanatlarını özgürce icra edebilirler, kendi havuzlarında oynayabilirler. Başka konularda konuşmamalıdırlar. Görüş bildirmemelidirler.
Buna aykırı davrandığınızda, kendi sınırlarını çizmiş sanatçı kesim bundan rahatsız olacaktır. Nitekim oluyor da. Geldiğimiz nokta; tüm sanat kollarıyla birlikte, arabesk kültürün tam ortasındadır. Bundan en çabuk etkilenen müzik sanatı olmuştur. Şimdi artık bu arabesk anlayış, bir ahtapotun kolları gibi tüm toplumu sarmaktadır.”
Türkiye’de çok sesli müziğin gelişmesi için yapılan çalışmaların yetersiz kaldığını, bu yüzden de Avrupa’nın Rönesans hareketiyle başlayan ilerleme düzeyini Türkiye’nin yakalayamadığını belirten Aykal “Opera-arya gibi sanat türleri alay konusu oldu. Kemanlar yalnızca düğünlerde insanları coşturan bir enstrüman olarak kaldı. Piyano baş ağrıtan bir tıngırtı olarak yüksek sosyeteye mal edildi.
Fazıl Say’ın da yerden göğe kadar haklı olduğu uyuşturucu bir müzik türü yaygınlaştırıldı. Müzik Türkiye’de kaderciliğin, razı olmanın, sinikleşmenin, alın yazısının simgesi oldu. Elbette arabesk müzik insanın beynini uyuşturmakta, zihni yavaşlatmakta, mücadele azmini yok etmektedir. Bunu idrak etmek için deha falan olmaya, müzikten anlamaya da gerek yoktur” diye konuştu.
Öte yandan Aykal, sanatçıların sadece besteleri ve icralarıyla kendilerini gösterebilecekleri şeklinde bir anlayışın söz konusu olduğunu dile getirdi: “Sanatlarını özgürce icra edebilirler, kendi havuzlarında oynayabilirler. Başka konularda konuşmamalıdırlar. Görüş bildirmemelidirler.
Buna aykırı davrandığınızda, kendi sınırlarını çizmiş sanatçı kesim bundan rahatsız olacaktır. Nitekim oluyor da. Geldiğimiz nokta; tüm sanat kollarıyla birlikte, arabesk kültürün tam ortasındadır. Bundan en çabuk etkilenen müzik sanatı olmuştur. Şimdi artık bu arabesk anlayış, bir ahtapotun kolları gibi tüm toplumu sarmaktadır.”