Apartman Yöneticisinin Hizmet Nedeniyle Görevi Kötüye Kullanması

Asi Ruh

Kayıtlı Üye
Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmak suçundan sanık Mehmet Demirtaş'ın TCY. nın 510, 522, 59/2 ve 647 sayılı Yasanın 4/1, 6. maddeleri uyarınca 3.300.000 TL. ağır para cezası ile cezalandırılmasına ve cezasının ertelenmesine ilişkin Ankara 11. Asliye Ceza ,Mahkemesince verilen 27.10.1998 gün ve 717/1041 sayılı hüküm sanık vekillerinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen
Yargıtay 11. Ceza Dairesince 3.12.1999 gün ve 5711/8400 sayı ile;
"Apartman maliklerinin yönetici sanıktan 45.977.356 lira alacaklı olduğunda kuşku bulunmamakta ise de, sanığın bu meblağı suç işleme kastı ile mal edindiğine ilişkin açık ve kesin deliller gösterilip tartışılmadan mahkumiyetine hükmolunması" isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise 31.5.2000 gün ve 123/539 sayı ile:
"Sulh Hukuk Mahkemesi dosyası ve içindeki diğer delillerle, sanığın apartman maliklerine 45.977.356 TL. borçlu olduğu kuşkusuzdur. Bu meblağ kendisine emanet olarak verilmiştir, sanık kendisine tevdii edilen bu parayı usulüne uygun olarak harcayıp belgelendirmek zorundadır. Kullanması veya mal edinmesinin suç olduğunu bilmesi gereken sanık bu parayı mal edinmiştir, mal edinme emniyeti suistimal kastı dışında bir nedenle olamayacağından, sanığın eylemi sübuta ermiştir." Gerekçesiyle ilk hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de Yargıtayca incelenmesi sanık vekili tarafından istenildiğinden dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının "onama" istekli 7.9.2000 günlü tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU KARARI:
Sanığın hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmak suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanıkta suç kastının bulunup bulunmadığı, diğer bir anlatılma yüklenen suçun manevi öğesi itibariyle oluşup oluşmadığına ilişkindir.
Katılan ve sanığın da oturdukları binanın 5.6.1994 günü yapılan kat malikleri toplantısında alınan karar uyarınca, denetçi seçilen katılan Ahmet M. K'nun 1993/1994 dönemine ilişkin olarak hazırladığı 10.6.1994 tarihli denetim raporunda, apartman yöneticisi olan sanığın kat maliklerinden toplanan paralarla ilgili olarak banka hesabı açacağı yerde, paraları kişisel hesabında tuttuğu, deftere mükerrer harcamaları işlediği ve belgesiz harcama yaptığı, kırtasiye ve telefon harcamalarının fahiş olduğu, ayrıca önceki dönemlerde yöneticiye ücret tayin edilmediği halde yöneticinin kendine ücret tayin ettiği, hesaplar arasında 33.536.260 lira farkın bulunduğu belirtilmiştir.
30.1.1995 tarihinde sanığın yöneticilikten istifa etmesi üzerine, katılan denetçi Ahmet M. Kılıçoğlu'nun 4.2.1995 tarihli daveti üzerine 20.5.1995 tarihinde çoğunluk sağlanamadığından 21.5.1995 günü toplanan kat malikleri kurulunda; "eski yöneticinin kesin hesap raporu ve bankadaki durumu bildirmemiş olması nedeniyle ibranın bu durum aydınlanıncaya kadar ertelenmesi," kat maliki olmayan Muammer Çelen'in yönetici, katılanın ise denetçi seçilmesine karar verilmiş, toplantıda çoğunluğun kendisinde olduğunun savunan sanıktan vekaletname istenmesi üzerine toplantıyı terkettiği, incelenen karar defterinden anlaşılmıştır.
Sanık tarafından 21.2.1995 tarihli olağanüstü kat malikleri kurulunda alınan kararlar ve seçilen yöneticinin yaptığı işlemlerin iptali istemiyle 23.2.1995 tarihinde Sulh Hukuk Mahkemesine dava açılmış; mahkemece 28.12.1995 gün ve 279/1294 sayı ile kararın yönetici seçimine ilişkin bendinin iptaline hükmedilmiş, davalılar tarafından açılan karşılık dava da ise, eski yönetici ( sanıktan ) yöneticilik döneminden kalan 55.036.360 liranın yasal faiziyle tahsiline karar verilmesi istenilmiş, istemin 21.090.300 liralık kısmının kabulüne ilişkin hükmün Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 15.6.1996 gün ve 4225/4719 sayılı ilamı ile bozulması üzerine, bozma doğrultusunda araştırma yapılarak, 16.7.1998 gün ve 1020/738 sayılı karar ile 45.977.356 liranın 30.5.1994 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiş, olup bu hüküm kesinleşmiştir.
Sanık ilk kararla hüküm altına alınmış olan 21.090.300 lirayı faiziyle birlikte, dava lehine sonuçlandığı takdirde tahsil etmek koşuluyla 36.130.000 olarak apartman ortak hesabına yatırmıştır.
Mülkiyetin korunması amacıyla kabul edilen ve Türk Ceza Yasasının 508. maddesinde yer alan güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için, faile geri verilmek veya muayyen bir biçimde kullanılmak koşuluyla tevdi veya teslim edilen taşınır bir malın, fail tarafından, kendisi veya başkası yararına satılması, rehnedilmesi, kullanılmak suretiyle miktarı ve değerinin azaltılması, malın teslim veya tevdii edildiğinin inkarı, alınan mal yerine daha değersiz bir mal verilmesi veya bir bölümünün alınıp yerine daha değersiz bir şey katılarak aynı miktar veya hacimde geri verilmesi, failde suç kastının bulunması suçun kendisi veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla işlenmesi gerekmektedir.
Mal ya da şey, faile; meslek ve sanat, ticaret, hizmet nedeniyle ya da emanet olarak veyahut idare etmek üzere tevdi edilmişse veya teminat olarak teslim edilmişse, TCY.nın 508. maddesi ile değil suçun nitelikli halinin düzenlendiği 510. madde ile uygulama yapılacaktır.
Ceza Hukukunda cezalandırılabilir bir eylemin varlığından, başka bir söylemle "suçtan" söz edebilmek için, isnat yeteneğine sahip bir kişinin kusurlu iradesinin yarattığı icrai veya ihmali bir hareketin meydana getirdiği, yasada yazılı tipe uygun, hukuka aykırı ve yaptırım olarak bir cezanın uygulanmasını öngören bir eylem gerekmektedir, öğreti ve uygulamada; kısaca kanunilik ( tipiklik ), hukuka aykırılık, maddi ve manevi öğe olarak adlandırılan bu dört öğeden birinin eksikliği halinde suçtan bahsedilemez.
Somut olay bu belirlemeler ışığında ele alınıp değerlendirildiğinde, her ne kadar hukuk mahkemesinde sanığın apartman yönetimine 45.977.356 lira borçlu olduğuna karar verilmiş ve bu hüküm kesinleşmiş ise de; sanığın yönetici olduğu dönemde kat maliklerinden bir kısmı ile aralarında yönetim tarzı konusunda anlaşmazlıkları bulunduğu, bir kısım alacakları ancak yargı kararı ile tahsil edebildiği, bir kısım harcamaların ise belgelendirilmesinin mümkün olmadığı, sanığın apartmana borçlu olduğu saptanan miktarı kendisine haksız menfaat sağlamak için değil, borçlu olmadığı düşüncesiyle hesapta bulundurmadığı, borçlu olduğunun bildirilmesi üzerine katim veya inkar yoluna gitmeyip yasal faizi ile birlikte apartman hesabına yatırdığı anlaşılmakla olay hukuki nitelikte olup güveni kötüye kullanma suçunun yasal öğeleri itibariyle oluşmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla Özel Daire bozma ilamına uyulması gerekirken, ilk hükümde direnilmesi isabetsiz olup, direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Açıklanan nedenlerle direnme hükmünün BOZULMASINA, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, tebliğnamedeki isteme aykırı olarak oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU E. 2000/11-183 K. 2000/183 T. 10.10.2000
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst