Anton Bruckner

Buğra1

Kayıtlı Üye
Bruckner, bugün müzik tarihinde Klasik Viyana Okulu olarak bilinen bestecilerle (Beethoven, Haydn, Mozart ve Schubert) 19. yüzyıl sonu - 20. yüzyıl başı bestecilerini (Mahler. R. Strauss, Schön-berg) birbirine bağlayan bir köprüdür. Beethoven gibi 9 senfoni yazan, biçimde Klasik kalıp kullanan, armonide ve orkestralama yönteminde büyük bir zenginlik sergileyen Joseph Anton Bruckner, 4 Eylül 1824'te Kuzey Avusturya'da, Ansfelden'de dünyaya gelir. Ana ve babası birer eğitimcidir.
San Florian Manastırı'nın korosunda şarkı söylerken, keman, piyano, org çalmayı ve müzik teorisini öğrenir. Sonradan bu manastıra org öğretmeni olur. 1856'da Linz'de orgculuğa başlar, ardından. Viyana'ya gidip öğrenimini derinleştirir. 1861 yılında müzik kuramcısı ve orgcu Simon Sechter ile orkestralama çalışır. Otto Kitzler'den biçim (form) dersleri alır. Ve Kitzler ona Wagner müziğini tanıtır. 1863'te Tannhauser'i dinleyince Wagner karakterinde eserler üretmeye başlar. Otuz yaşlarına kadar yeteneğine güvenmediğinden besteleme işini ciddiye almaz. Kırk yaşına vardığında ilk senfonilerini ortaya çıkartmaya başlar.

1868'de Viyana Konservatuvarı'nda Sechter'in yerine org ve kontr-puan dersleri verir. Aynı zamanda imparatorluk kilisesinin orgcusu olur. 1869'da Fransa'da, 1871'de İngiltere'de başarılı org turneleri yapar. 1871'de profesör olur. 1873'te Bayreuth'a giderek Üçüncü Senfoni'sini Wagner'e adar ve onun müziğini iyice özümser. Bundan sonraki senfonilerine Wagner tarzında bir tuba dörtlüsü ekler. 1891'de öğretim görevinden istifa eder, köşesine çekilip, Tanrıya adadığı Dokuzuncu Senfoni'sini tamamlamaya uğraşır. Ancak bitiremeden 11 Ekim 1896 tarihinde ölür. Vasiyeti üzerine San Florian Manastırı'ndaki orgun altına gömülür.
Bruckner'in besteleme süreci içindeki en önemli esin kaynağı, Barok mimarideki San Florian Manastırı'nda geçirdiği çocukluk günlerine dayalıdır. Ruhani ortamın yüceliği hemen her yapıtına yansımıştır. Wagner ise onun için başlı başına bir esin kaynağı olmuş, besteleme sürecinde olgunluğa tırmanmasını sağlamıştır. Re Minör Missa'sı ve onu izleyen Mi Minör Missa ile Birinci Senfoni, Wagner izlerini taşır. Son büyük ve Üçüncü Missa'sı (Fa Minör), ruhsal bir bunalımın ardından Tanrıya şükran sunmak için 1868'de yazılmıştır. Kısa koro parçaları, hem dinsel hem dünyasal karakterdedir.
Tek oda müziği yapıtı, Fa Majör Yaylı Çalgılar Beşlisi'dir. Bruckner, Te Deum ve birkaç koro yapıtı dışında kendini senfoni yazmaya adamış bir bestecidir. Senfonilerinde Beethoven'in Dokuzuncu Senfoni'sini kendine temel bir taslak olarak seçer: Anıtsal, görkemli bir giriş bölümü; derin bir ağır bölüm; canlı, kamçılayıcı bir scherzo ve toparlayıcı bir son bölüm. Yine de biçim açısından Bruckner'in kendine en yakın bulduğu besteci Schubert olmuştur. Tıpkı Schubert gibi gelişme sağlamak için, yinelenen bölümleri ayrı tonlarda yazar.
Bruckner, bir türlü kendine güven kazanamadığından her zaman her türlü eleştiriyi değerlendirmiş, özellikle senfonilerinde pek çok değişiklik yapmıştır. Bazen bu eleştirilerin etkisiyle geniş soluklu yapıtlarını kesip kısaltmış, bazen de aynı senfoniyi birkaç kez ele alıp üç değişik versiyona kadar baştan yazmıştır. Yalnız önemli Viyana eleştirmenlerinin değil, küçücük öğrencilerinin bile fikrini dinlemiş, onların bile senfonilerinde değişiklik yapmasına göz yummuştur. Neyse ki özgün yazıları da koruduğundan bugünkü seslendirmeler, ilk şekline, özgün yazılara bağlı olarak yapılmaktadır.
Romantik Senfoni, dördüncü senfonisidir. 1874'te yazmış, 1880'e kadar üç kez yenilemiştir. Tüm senfonileri arasında en popüler olanıdır. İlk kez 1880 yılında Viyana'da çalınan bu senfoni büyük ilgi toplamıştır. İzlenmesi kolay melodileri, orkestra renk paletinin genişliği ve duygusal anlatımı, ilk seslendirildiği günden beri dinleyicileri etkilemiştir. Müziğin resimlediği konularla programlı bir senfoni niteliğini taşır. Örneğin, bir ortaçağ kentini, şövalyeleri, güneşin doğuşunu anlattığı ilk bölümden sonra, ikinci bölümde viyolaların çaldığı bir serenat; üçüncü, hareketli scherzo bölümünde bir turna avı ve şöleni; son bölümde kuğunun romantik ölüm şarkısı yer alır.
Bruckner'in Katolik inançlarına bağlılığı, müziksel doğasına da Kilise modlarını getirmiştir. Ayrıca, onca yıl org çalmasının ve orgun yapısını çok iyi tanımasının sonucu olarak orkestra yazısını da bloklara ayırarak bir org yapısına benzetmiştir. Bruckner'in en özgün yönü, zaman kavramında yatar. Uzun tutulan notalar, örneğin kemanlardaki tremolandolar gibi, birbirini izleyen figürlerin durmadan tekrarlanması, yapıta belli bir durgunluk getirir. Böylece Bruckner'in senfonik kurgusu devingen değil durağan bir kurgudur.
Bu uygulama ilerde Messiaen'i etkileyecektir. Temaların uzunluğu da Bruckner'e özgü zaman kavramının örneğidir. Bruckner'in senfonilerindeki heybetli ortam, ortaçağ katedrallerinin ulu yapısına benzetilmiştir. Bakır üflemeli çalgıları hemen her senfonide sözsüz koraller gibi kullanması da ayrı bir özelliğidir.

BRUCKNER'İN BAŞLICA YAPITLARI

Senfoniler: Re Minör (1864); No.1, Do Minör (1865-66); No.2, Do Minör (1871-72); No.3, Re Minör (1873-74); No.4,"Romantik" Mi Bemol Majör (1874-1880);No.5, Si Bemol Majör (1875-76); No.6, La Majör 1879-1881); No.7, Mi Majör (1881-1883); No.8, Do Minör (1884-1887); No.9 Re Minör (1891 'de başlanmış ve bitmemiştir).
Koro için besteleri: Requiem (1849); Missalar: No.1 (1864); No.2(1866); No.3 (1868); Te Deum (1884); kantata ve motetler.
Oda Müziği: Fa Majör Yaylı Çalgılar Beşlisi (1879).
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst