meridyen2
Kayıtlı Üye
Antikorlara Özel "Düşman Tanıma Sistemi"
İnsan vücudu, dışarıdan gelecek zararlı mikroplara ve virüslere karşı son derece hassastır. Ancak her insanın vücudunda, kişiyi zararlı maddelerden korumak için hazır bulundurulan ve güçlü silahlarla donatılmış bir savunma ordusu vardır.
Savunma sistemi hücrelerinden oluşan bu ordunun, en gelişmiş teknolojilere sahip silahlarından biri ise, bir çeşit protein olan antikorlardır.
Vücudun savunma ordusunda çok önemli bir rol oynayan antikorlar, küresel yapıya sahip proteinlerdir. Bu yüzden bu proteinler, küresel protein anlamına gelen "immün globulin" (bağışıklık globulini) olarak adlandırılır ve genelde kısaca "Ig" harfleri ile gösterilirler. Kemik iliğinde oluşan B hücreleri tarafından üretilen ve yabancı maddelere karşı kullanılan bu mucize proteinler, savunma sisteminin özel silahlarıdır. İnsan vücudu için hayati önem taşıyan bu özel silahların ilk kez karşılaştıkları düşmanlarına karşı nasıl olup da hatasızca organize oldukları ise, içinde bulunduğumuz 21. yüzyılda dahi bilim adamları tarafından hala açıklanamayan bir mucizedir.
Antikorlar Bedenimizi Yabancı Maddelerden Nasıl Korur?
1) Savunma hücreleri vücuda giren yabancı hücreleri hemen teşhis ederler. Aynı anda yabancıya karşı kullanılacak etkili silahları -uygun antikoru- da anında tespit edip üretmeye başlar.
2) Antikorlar antijenlerle birleşerek onları yok eder. Ancak burada dikkat çekici olan nokta vücut hücrelerinin düşmanlara birebir uyan silahlar üretmesidir.
3) Görüldüğü gibi antikorlar antijenlere tıpkı anahtarın kilide oturması gibi üç boyutlu bir yapıda kenetlenir ve antijeni etkisiz hale getirirler.
Plazmada (kanda alyuvarlarla akyuvarların içinde bulunduğu sıvı) bulunan proteinlerin %20'sini vücut sıvılarındaki antikorlar oluşturur. Bu proteinlerin en önemli özelliği, vücuda giren yabancı maddeleri vücudun kendisine ait olan hücrelerden ayırt edebilmeleri ve onları kısa sürede etkisiz hale getirmeleridir.
Antikorlar, vücuda giren yabancı maddeleri tanıyabilmelerinin yanı sıra, onlarla birleşebilme özelliğine de sahiptirler. Bu özellik sayesinde antikorlar, belirli moleküllerle ya da vücudun yabancı olarak tanıdığı molekül parçalarıyla yani antijenlerle kusursuz bir 3 boyutlu birleşme meydana getirirler.
Antijenler, yabancı maddelerin üzerinde bulunan ve antikor üretimini başlatan uyarıcı moleküllerdir. Vücut içinde devriye gezen savunma hücrelerinin antijeni tespit etmeleri ile savunma sistemi alarma geçer ve derhal vücuda giren yabancıya uygun antikorlar üretilmeye başlanır. Antijenle, ona uygun olarak üretilen antikor bir araya geldiğinde antijen-antikor kompleksi oluşur ve antijen etkisiz hale gelir. Antikorlar; antijenle birleştiklerinde meydana gelen reaksiyonlar beş ayrı tepki oluşturur. Bunlar şöyle özetlenebilir:
Aglutinasyon: Antikorla antijenler birleşir ve bu şekilde antijenlerin aktiviteleri engellenmiş olur.
Presipitasyon (Çökelme): Antikor ve antijenler, bir kompleks meydana getirir ve bu bileşik, çözeltiden ayrılarak çökelir.
Nötrleşme: Antikor, yabancı maddenin zehirli kısmını kapatır ve zarar vermesini önler.
Eritme: Antikor antijene bağlandıktan sonra, hücre zarının erimesine sebep olur. Hücrenin yapısı bozulduğundan antijen etkisiz hale getirilmiş olur.
Bütünleşme Sistemi: Bu sistem plazmada bulunur, ancak normalde aktif halde değildir. Antijen-antikor birleşmesi bu sistemi harekete geçirir. Sonuçta uyarılan bu sistem, bir seri reaksiyona girer. Bu sistemin enzimleri ortamdaki hastalık yapıcıları yok eder.
Diğer tüm yaratılış mucizeleri gibi, savunma sistemi de evrimcilerin çok önemli çıkmazlarından biridir. 100 milyon farklı türde antikor üretebilen bu sistem, ilk kez gördüğü bir düşmanı bile tanıyabilmekte ve ona uygun antikor üretebilmektedir. Bunun nasıl gerçekleştiği, bilim adamları için hala bir sırdır. Ancak çok açık bir gerçek vardır ki, tüm bu mükemmel yapıyı alemlerin Rabbi olan Allah yaratmaktadır.
100 Milyon Farklı Türde Üretilebilen Antikor
Vücut karşılaştığı hemen hemen her düşmana uygun bir antikor üretebilir. Üstelik üretilen antikorlar, tek bir tip değildir. Her düşman için onun yapısına uygun, onunla başa çıkabilecek bir antikor hazırlanır. Çünkü bir hastalık için üretilen antikor, başka bir hastalık için etkisizdir.
Vücutta her düşmana uygun özel antikor imal ediliyor olması gerçekten üzerinde düşünülmesi gereken, olağanüstü bir durumdur. Çünkü böyle bir olayın gerçekleşebilmesi için, B hücrelerinin karşılaştıkları her düşmanı çok iyi tanımaları, yapısını çok iyi bilmeleri gerekir. Ancak doğada milyonlarca çeşit düşman (antijen) bulunmaktadır. Bu olay, milyonlarca kilidin her birine uygun anahtarı, ilk görüşte yapabilmeye benzer. Ancak burada önemli olan nokta, anahtarı üreten kişinin kilidi eline alıp incelemeden, herhangi bir kalıp kullanmadan, imalatı ezbere yapmasıdır.
Tek bir anahtarın şeklinin bile ezbere akılda tutulması, bir insan için oldukça güçtür. Peki, milyonlarca kilidin her birini açacak milyonlarca anahtarın, üç boyutlu şekillerinin akılda tutulması bir insan için mümkün müdür?
Elbette ki hayır. Ancak gözle göremediğimiz küçüklükteki bir B hücresi, hafızasında milyonlarca bilgi tutmakta, gerektiğinde bu bilgileri doğru kombinasyonlarda adeta bilinçli bir şekilde kullanmaktadır.
Açıkça görülüyor ki, küçücük hücrelerin sergiledikleri bu fevkalade başarının sırrı, insan aklının kavrama sınırlarının ötesindedir. Kısacası bugün insan beyninin ve ileri teknolojinin gücü, hücrelerin gösterdiği mucizenin karşısında çaresiz kalmıştır.
21. Yüzyıl Teknolojisi Hücreler Karşısında İlkel Kalıyor
Bugüne kadar antikorların üretiminin nasıl gerçekleştiği, tam olarak aydınlanamamış bir noktadır. 21. yüzyılın teknolojisi, bu mükemmel üretimin metodlarını anlama aşamasında bile ilkel ve yetersiz kalmıştır. İleriki yıllarda, insana hizmet için yaratılmış olan bu küçük hücrelerin hangi yöntemleri, nasıl kullandıkları aydınlandığında, bu hücredeki mükemmellik ve sanat Allahın izniyle daha da iyi anlaşılmış olacaktır.
Karşılıklı konuşmak, anlaşmak, plan yapmak ve bu planlar doğrultusunda mükemmel bir organizasyon ile hareket etmek gibi vasıfların hücrelerden veya organlardan beklenemeyeceği açıktır. Düşünün ki burada söz konusu olan, gözle görülemeyen antikorlardır. Hiç tartışmasız, kalabalık bir insan topluluğu bile, böylesine kusursuz bir biçimde organize olarak hareket edip yapacaklarını aksatmadan, unutmadan, şaşırmadan, karmaşa çıkarmadan yerine getiremez; hele hele savunma yapmak gibi zorlu bir görevi yerine getirmeleri son derece güçtür. Ayrıca, günümüzde vücuttaki savunma sistemine benzer bir sistemin kurulabilmesi ihtimali oldukça uzaktır. Bugün bilim adamları savunma sisteminin ardındaki sırları çözmeye başladıkça, karşılaştıkları manzara karşısında hayrete düşmektedirler. Çünkü bulunan yanıtlar, başka birçok soruyu da beraberinde getirmekte, hücredeki yaratılış mucizesi gittikçe daha fazla gözler önüne serilmektedir.
Bu durumda herkesin kabul etmesi gereken çok açık bir gerçek ortaya çıkmaktadır: Tüm hücreleri yaratan ve onlara insan bedenini savunmayı ilham eden Yüce Allah'tır. Allah sonsuz güç, bilgi ve akıl sahibidir. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır:
"... O, herşeyi yaratmıştır. O, herşeyi bilendir." (Enam Suresi, 101)
(makale harun yahya)
İnsan vücudu, dışarıdan gelecek zararlı mikroplara ve virüslere karşı son derece hassastır. Ancak her insanın vücudunda, kişiyi zararlı maddelerden korumak için hazır bulundurulan ve güçlü silahlarla donatılmış bir savunma ordusu vardır.
Savunma sistemi hücrelerinden oluşan bu ordunun, en gelişmiş teknolojilere sahip silahlarından biri ise, bir çeşit protein olan antikorlardır.
Vücudun savunma ordusunda çok önemli bir rol oynayan antikorlar, küresel yapıya sahip proteinlerdir. Bu yüzden bu proteinler, küresel protein anlamına gelen "immün globulin" (bağışıklık globulini) olarak adlandırılır ve genelde kısaca "Ig" harfleri ile gösterilirler. Kemik iliğinde oluşan B hücreleri tarafından üretilen ve yabancı maddelere karşı kullanılan bu mucize proteinler, savunma sisteminin özel silahlarıdır. İnsan vücudu için hayati önem taşıyan bu özel silahların ilk kez karşılaştıkları düşmanlarına karşı nasıl olup da hatasızca organize oldukları ise, içinde bulunduğumuz 21. yüzyılda dahi bilim adamları tarafından hala açıklanamayan bir mucizedir.
Antikorlar Bedenimizi Yabancı Maddelerden Nasıl Korur?
1) Savunma hücreleri vücuda giren yabancı hücreleri hemen teşhis ederler. Aynı anda yabancıya karşı kullanılacak etkili silahları -uygun antikoru- da anında tespit edip üretmeye başlar.
2) Antikorlar antijenlerle birleşerek onları yok eder. Ancak burada dikkat çekici olan nokta vücut hücrelerinin düşmanlara birebir uyan silahlar üretmesidir.
3) Görüldüğü gibi antikorlar antijenlere tıpkı anahtarın kilide oturması gibi üç boyutlu bir yapıda kenetlenir ve antijeni etkisiz hale getirirler.
Plazmada (kanda alyuvarlarla akyuvarların içinde bulunduğu sıvı) bulunan proteinlerin %20'sini vücut sıvılarındaki antikorlar oluşturur. Bu proteinlerin en önemli özelliği, vücuda giren yabancı maddeleri vücudun kendisine ait olan hücrelerden ayırt edebilmeleri ve onları kısa sürede etkisiz hale getirmeleridir.
Antikorlar, vücuda giren yabancı maddeleri tanıyabilmelerinin yanı sıra, onlarla birleşebilme özelliğine de sahiptirler. Bu özellik sayesinde antikorlar, belirli moleküllerle ya da vücudun yabancı olarak tanıdığı molekül parçalarıyla yani antijenlerle kusursuz bir 3 boyutlu birleşme meydana getirirler.
Antijenler, yabancı maddelerin üzerinde bulunan ve antikor üretimini başlatan uyarıcı moleküllerdir. Vücut içinde devriye gezen savunma hücrelerinin antijeni tespit etmeleri ile savunma sistemi alarma geçer ve derhal vücuda giren yabancıya uygun antikorlar üretilmeye başlanır. Antijenle, ona uygun olarak üretilen antikor bir araya geldiğinde antijen-antikor kompleksi oluşur ve antijen etkisiz hale gelir. Antikorlar; antijenle birleştiklerinde meydana gelen reaksiyonlar beş ayrı tepki oluşturur. Bunlar şöyle özetlenebilir:
Aglutinasyon: Antikorla antijenler birleşir ve bu şekilde antijenlerin aktiviteleri engellenmiş olur.
Presipitasyon (Çökelme): Antikor ve antijenler, bir kompleks meydana getirir ve bu bileşik, çözeltiden ayrılarak çökelir.
Nötrleşme: Antikor, yabancı maddenin zehirli kısmını kapatır ve zarar vermesini önler.
Eritme: Antikor antijene bağlandıktan sonra, hücre zarının erimesine sebep olur. Hücrenin yapısı bozulduğundan antijen etkisiz hale getirilmiş olur.
Bütünleşme Sistemi: Bu sistem plazmada bulunur, ancak normalde aktif halde değildir. Antijen-antikor birleşmesi bu sistemi harekete geçirir. Sonuçta uyarılan bu sistem, bir seri reaksiyona girer. Bu sistemin enzimleri ortamdaki hastalık yapıcıları yok eder.
Diğer tüm yaratılış mucizeleri gibi, savunma sistemi de evrimcilerin çok önemli çıkmazlarından biridir. 100 milyon farklı türde antikor üretebilen bu sistem, ilk kez gördüğü bir düşmanı bile tanıyabilmekte ve ona uygun antikor üretebilmektedir. Bunun nasıl gerçekleştiği, bilim adamları için hala bir sırdır. Ancak çok açık bir gerçek vardır ki, tüm bu mükemmel yapıyı alemlerin Rabbi olan Allah yaratmaktadır.
100 Milyon Farklı Türde Üretilebilen Antikor
Vücut karşılaştığı hemen hemen her düşmana uygun bir antikor üretebilir. Üstelik üretilen antikorlar, tek bir tip değildir. Her düşman için onun yapısına uygun, onunla başa çıkabilecek bir antikor hazırlanır. Çünkü bir hastalık için üretilen antikor, başka bir hastalık için etkisizdir.
Vücutta her düşmana uygun özel antikor imal ediliyor olması gerçekten üzerinde düşünülmesi gereken, olağanüstü bir durumdur. Çünkü böyle bir olayın gerçekleşebilmesi için, B hücrelerinin karşılaştıkları her düşmanı çok iyi tanımaları, yapısını çok iyi bilmeleri gerekir. Ancak doğada milyonlarca çeşit düşman (antijen) bulunmaktadır. Bu olay, milyonlarca kilidin her birine uygun anahtarı, ilk görüşte yapabilmeye benzer. Ancak burada önemli olan nokta, anahtarı üreten kişinin kilidi eline alıp incelemeden, herhangi bir kalıp kullanmadan, imalatı ezbere yapmasıdır.
Tek bir anahtarın şeklinin bile ezbere akılda tutulması, bir insan için oldukça güçtür. Peki, milyonlarca kilidin her birini açacak milyonlarca anahtarın, üç boyutlu şekillerinin akılda tutulması bir insan için mümkün müdür?
Elbette ki hayır. Ancak gözle göremediğimiz küçüklükteki bir B hücresi, hafızasında milyonlarca bilgi tutmakta, gerektiğinde bu bilgileri doğru kombinasyonlarda adeta bilinçli bir şekilde kullanmaktadır.
Açıkça görülüyor ki, küçücük hücrelerin sergiledikleri bu fevkalade başarının sırrı, insan aklının kavrama sınırlarının ötesindedir. Kısacası bugün insan beyninin ve ileri teknolojinin gücü, hücrelerin gösterdiği mucizenin karşısında çaresiz kalmıştır.
21. Yüzyıl Teknolojisi Hücreler Karşısında İlkel Kalıyor
Bugüne kadar antikorların üretiminin nasıl gerçekleştiği, tam olarak aydınlanamamış bir noktadır. 21. yüzyılın teknolojisi, bu mükemmel üretimin metodlarını anlama aşamasında bile ilkel ve yetersiz kalmıştır. İleriki yıllarda, insana hizmet için yaratılmış olan bu küçük hücrelerin hangi yöntemleri, nasıl kullandıkları aydınlandığında, bu hücredeki mükemmellik ve sanat Allahın izniyle daha da iyi anlaşılmış olacaktır.
Karşılıklı konuşmak, anlaşmak, plan yapmak ve bu planlar doğrultusunda mükemmel bir organizasyon ile hareket etmek gibi vasıfların hücrelerden veya organlardan beklenemeyeceği açıktır. Düşünün ki burada söz konusu olan, gözle görülemeyen antikorlardır. Hiç tartışmasız, kalabalık bir insan topluluğu bile, böylesine kusursuz bir biçimde organize olarak hareket edip yapacaklarını aksatmadan, unutmadan, şaşırmadan, karmaşa çıkarmadan yerine getiremez; hele hele savunma yapmak gibi zorlu bir görevi yerine getirmeleri son derece güçtür. Ayrıca, günümüzde vücuttaki savunma sistemine benzer bir sistemin kurulabilmesi ihtimali oldukça uzaktır. Bugün bilim adamları savunma sisteminin ardındaki sırları çözmeye başladıkça, karşılaştıkları manzara karşısında hayrete düşmektedirler. Çünkü bulunan yanıtlar, başka birçok soruyu da beraberinde getirmekte, hücredeki yaratılış mucizesi gittikçe daha fazla gözler önüne serilmektedir.
Bu durumda herkesin kabul etmesi gereken çok açık bir gerçek ortaya çıkmaktadır: Tüm hücreleri yaratan ve onlara insan bedenini savunmayı ilham eden Yüce Allah'tır. Allah sonsuz güç, bilgi ve akıl sahibidir. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır:
"... O, herşeyi yaratmıştır. O, herşeyi bilendir." (Enam Suresi, 101)
(makale harun yahya)