ashli
Bayan Üye
Rasyonalizm
Rasyonalizm;felsefede dogmatik bir akılcılık olarak tanımlanırken;günlük dilde,önyargılardan ve duygusal saplantılardan arınmış bir akıl yürütme olarak tanımlanır. Rasyonalizme göre;” genel-geçer bir bilgi vardır ve kaynağı akıl ve düşünmedir.Akıl doğuştandır.” İlkçağdaki başlıca Rasyonalistler şunlardır, Platon,Aristoteles,
Platon:
Platon’a göre İdealar ve görünenler(fenomenler) evreni olmak üzere iki türlü evren vardır. İdealar evreni;doğmadan önce içinde bulunduğumuz ve her şeyin gerçeğinin bulunduğu evrendir.Ancak akılla kavra6nır. Görünenler (f6enomenl6er) evreni;halen içinde yaşadığımız nesneler evrenidir. Görünenler evreni idealar evreninin bir kopyası,gölgesi (yansımasıdır.).Görünüşler dünyası olan bu evrenin bilgisi duyu organları ile elde edildiği için doxa (sanı) dır, aldatıcıdır.Çünkü duyu verileri kişiden kişiye değişen aldatıcı,göreceli bilgilerdir.Bu nedenle doğru bilginin kaynağı duyular olamaz.İdealar evreninin bilgisi akılla elde edildiği için doğru genel-geçer bilgidir.Akılla idealar evreni hakkında kesin bilgi elde edilebilir.Bu nedenle doğru bilginin kaynağı akıldır.Platon’a göre bilmek ideaları hatırlamaktır.
Aristoteles
Hocası Platon’un birbirinden ayırdığı,biri duyularla diğeri akılla(düşünceyle)kavranan iki evreni bir araya getirmek ister.O’na göre idealar nesnelerden bağımsız değildir,İdealar tek tek nesnelerin özünde tümel kavramlar olarak vardır.Bilginin amacı tekil yani bireysel olanı bilmektir.Ancak tekilin bilgisine genelin(tümel)in bilgisinden hareketle ulaşılır.Gerçek bilgi ise,tümel yargılara dayanan önermelerdir. Aristoteles’e göre gerçekte var olanlar tek tek şeylerdir.Şu anda görmediğimiz idealar değildir.Tümel önermeler içinde tekiller(tek tek nesne ve olaylar) olduğundan,yapılacak iş tekilleri tümellerden üretmektir. Örneğin:Bütün insanlar ölümlüdür.
Aristo’da insandır. O halde Aristo’da ölümlüdür. Sokrates’e göre bilgi edinme yetisi (meleke)akıldır. Akıl;edilgin (pasif)akıl ve etkin (aktif)akıl olmak üzere ikiye ayrılır.Etkin akıl duyularımızı saptayarak bilgimizin içeriğini sağlar.Aktif akıl ise pasif aklın sağladığı bu duyuları işleyerek,biçimlendirerek akli hakikatleri sağlar.
Aristoteles bir rasyonalist olmasına rağmen O’nu kendisinden önceki rasyonalistlerden ayıran en önemli özellik bilgilerimizin doğuştan olmadığını savunmasıdır.O’na göre bilgilerimiz duyu organlarınca elde edilir (pasif akıl)ve işlenerek (aktif akıl)tümel kavramlar oluşturulur.Akıl bilgi üretme gücüne sahiptir.
Örneğin:Bir armut tohumu armudu çekirdeğin içinde güç halinde bulundurmaktadır.Buğday tanesi unu,ekmeği güç halinde taşımaktadır.İşte bu güç tecrübeyle temas haline gelince fiile dönüşür ve buğday ekmek haline gelir
SOKRATES
M.Ö. 469-399 yılları arasında yaşamış olan ünlü Yunanlı düşünür. Platon'un hocası olan Sokrates, yazılı hiçbir şey bırakmamış, tüm zamanını özellikle gençlerle felsefe tartışarak geçirmiştir. Görüşleri, tartışmaları yeni iktidarın temsilcileri tarafından beğenilmeyen Sokrates, 'yeni tanrılar icad ettiği, görüş ve tartışmalarıyla, gençleri baştan çikardigi' gerekçesiyle ölüme mahkum edilmiştir.
Sokrates'in felsefedeki ve felsefe tarihindeki önemi, onun bilinçli ve ahlaki kişiliğin bulunduğu yer olarak ruh kavramını bulmuş olmasından kaynaklanır; felsefenin merkezine insanı geçiren, insanın kendisiyle, evrenle ve toplumla olan ilişkisinin ne olduğunu ve ne olması gerektiğini araştıran, insan yaşamının kişisel, toplumsal ve ahlaki boyutunu ön plana çikaran Sokrates, insanlara özsel bileşenlerinin ruh olduğunu, onların ruhlarına özen göstermeleri gerektiğini anlatmaya çalismis, bu düşüncesini ifade etmek, onu eylemleriyle somutlaştırmak için de, yaz kış çiplak ayakla ve ince bir entariyle dolaşmıştır.
Fiziği itibariyle çirkin biri olan Sokrates, insanların yüzlerini ve fiziki yapılarını değiştiremeyeceklerini, fakat ruhlarını ve karakterlerini değiştirip geliştirebileceklerini belirtmiştir. Buna göre, Sokrates, felsefesinde herşeyden önce, insanın doğası, ihtiyaçları, amaçları ve değerleri üzerinde durmuş, neyin onu tamamlayacağını araştırmıştır.
O, aynı çerçeve içinde, dilin doğasıyla ilgilenmiş ve düşünme, anlam, mantık ve tanım konusunu ele almıştır. Yaşadığı dönemde yoğun bir kavram kargaşasının hüküm sürdüğünü, bunun ahlak alanını da kapsadığını düşünen Sokrates, bilgeliğin, adaletin, cesaretin, v.b. anlamının ne olduğu bilinmedikçe, bilgece, adil ya da cesurca eylemekten söz edilemeyeceğini iddia etmiştir. Çünkü aynı sözcükleri ya da kavramları kullanan insanlar, bu sözcük ya da kavramlarla farklı şeyleri kastediyorlarsa eğer, Sokrates'e göre, bu, insanların anlaştıklarını sanarak anlaşmadan konuştukları anlamına gelir ve sonuç, kargaşadan başka hiçbir şey olmaz. Kargaşa, Sokrates'e göre, hem entelektüel ve hem de ahlaki yönden olur. Ona göre, entelektüel olarak sözcük ve kavramları, sizin kullandığınız anlamdan farklı bir anlamda kullanan biriyle tartışarak, bir kavga dışında, hiçbir yere varamazsanız ve ahlaki olarak da, söz konusu sözcükler ahlaki fikirlere karşilık geldiği zaman, sonuç bir anarşiden başka bir şey olmaz. Sokrates işte bu kargaşayı sona erdirmek, insanlara ahlaki gelişmelerinde yol göstermek için, bir tartışma ve ögretim yöntemiyle, bir tanım yöntemi geliştirmiş ve tartışmalarıyla, evrensel değerlerin özünü ve gerçek anlamını ortaya koymaya çalismistir
Farlı bir bakış açısı ile rasyonalizm;
RASYONALİZM (AKILCILIK)
Bilgide ana etken olarak akıl yürütme ve düşünce üzerinde duran görüşe akılcılık diyoruz. Filozofların bilginin kaynağının ne olduğu konusunda ortaya koydukları farklı görüşlerden biridir akılcılık.
Soruyu şöyle sorarsak: Acaba zihin, deney ortaya çıkmadan önce, herhangi bir biçimde bazı yetilerle donatılmış mıdır?
Bilginin kaynağının akıl olduğunu veya gerçek bilginin ancak akılla elde edilebileceğini öne süren akılcıların bu soruya olumlu yanıt verecekleri açıktır.
Akılcı Gerekçeler
• En eski zamanlardan bu yana duyularımızın bizi aldatıyor olmasını bilmemiz, bu konuda bizi daha güvenilir bir bilgi kaynağı arayışına götürür ki bu akıldır.
• Duyularımız bize ancak bireysel varlıklar ve olayların bilgisini verirler. Üstelik bu bireysel varlıklar da sürekli bir değişme halindedirler. Gerçek bilgi ise her zaman ve her yerde geçerli olanın bilgisidir. Duyularımız bize hiçbir zaman “bütün taşlar düşer” türünden bir bilgi vermez.
• Matematiğin önermeleri bize kesin ve değişmez bilgiyi verirler. Matematik, tamamen akla dayalı bir bilimdir.
Akılcılar hiç kuşkusuz, duyularımızın bazı bilgiler verdiğinin farkındadırlar. Akılcıların çoğu ayrıca, deneyin bilginin hareket noktası olduğunu da kabul eder. Onlara göre duyusal algılar, zihne harekete geçmesi için ilk kıvılcımı çakmaktan ileriye gitmezler. Bilgi, duyumdan ilk uyarımını alır.
Akılcılığın çeşitli derece ve türleri olmakla beraber hemen hemen bütün akılcılarda ortak olan görüşleri özetleyebiliriz.
• Duyularımıza bir bilgi kaynağı olarak güvenemeyiz
• Duyularımız bize genel- geçer olanın bilgisini vermez
• Zihin, doğuştan getirdiği bilgilere sahiptir.
• Bilgi, sağlam ve sarsılmaz bir temele dayanmalıdır. Bu yüzden de matematikteki gibi kesin, sağlam ve inandırıcı olmalıdır.
• Böyle bir bilgi ancak ve ancak matematiğin de yöntemi olan sezgi ve tümdengelim yoluyla elde edilebilir.
Alıntıdır ..
Rasyonalizm;felsefede dogmatik bir akılcılık olarak tanımlanırken;günlük dilde,önyargılardan ve duygusal saplantılardan arınmış bir akıl yürütme olarak tanımlanır. Rasyonalizme göre;” genel-geçer bir bilgi vardır ve kaynağı akıl ve düşünmedir.Akıl doğuştandır.” İlkçağdaki başlıca Rasyonalistler şunlardır, Platon,Aristoteles,
Platon:
Platon’a göre İdealar ve görünenler(fenomenler) evreni olmak üzere iki türlü evren vardır. İdealar evreni;doğmadan önce içinde bulunduğumuz ve her şeyin gerçeğinin bulunduğu evrendir.Ancak akılla kavra6nır. Görünenler (f6enomenl6er) evreni;halen içinde yaşadığımız nesneler evrenidir. Görünenler evreni idealar evreninin bir kopyası,gölgesi (yansımasıdır.).Görünüşler dünyası olan bu evrenin bilgisi duyu organları ile elde edildiği için doxa (sanı) dır, aldatıcıdır.Çünkü duyu verileri kişiden kişiye değişen aldatıcı,göreceli bilgilerdir.Bu nedenle doğru bilginin kaynağı duyular olamaz.İdealar evreninin bilgisi akılla elde edildiği için doğru genel-geçer bilgidir.Akılla idealar evreni hakkında kesin bilgi elde edilebilir.Bu nedenle doğru bilginin kaynağı akıldır.Platon’a göre bilmek ideaları hatırlamaktır.
Aristoteles
Hocası Platon’un birbirinden ayırdığı,biri duyularla diğeri akılla(düşünceyle)kavranan iki evreni bir araya getirmek ister.O’na göre idealar nesnelerden bağımsız değildir,İdealar tek tek nesnelerin özünde tümel kavramlar olarak vardır.Bilginin amacı tekil yani bireysel olanı bilmektir.Ancak tekilin bilgisine genelin(tümel)in bilgisinden hareketle ulaşılır.Gerçek bilgi ise,tümel yargılara dayanan önermelerdir. Aristoteles’e göre gerçekte var olanlar tek tek şeylerdir.Şu anda görmediğimiz idealar değildir.Tümel önermeler içinde tekiller(tek tek nesne ve olaylar) olduğundan,yapılacak iş tekilleri tümellerden üretmektir. Örneğin:Bütün insanlar ölümlüdür.
Aristo’da insandır. O halde Aristo’da ölümlüdür. Sokrates’e göre bilgi edinme yetisi (meleke)akıldır. Akıl;edilgin (pasif)akıl ve etkin (aktif)akıl olmak üzere ikiye ayrılır.Etkin akıl duyularımızı saptayarak bilgimizin içeriğini sağlar.Aktif akıl ise pasif aklın sağladığı bu duyuları işleyerek,biçimlendirerek akli hakikatleri sağlar.
Aristoteles bir rasyonalist olmasına rağmen O’nu kendisinden önceki rasyonalistlerden ayıran en önemli özellik bilgilerimizin doğuştan olmadığını savunmasıdır.O’na göre bilgilerimiz duyu organlarınca elde edilir (pasif akıl)ve işlenerek (aktif akıl)tümel kavramlar oluşturulur.Akıl bilgi üretme gücüne sahiptir.
Örneğin:Bir armut tohumu armudu çekirdeğin içinde güç halinde bulundurmaktadır.Buğday tanesi unu,ekmeği güç halinde taşımaktadır.İşte bu güç tecrübeyle temas haline gelince fiile dönüşür ve buğday ekmek haline gelir
SOKRATES
M.Ö. 469-399 yılları arasında yaşamış olan ünlü Yunanlı düşünür. Platon'un hocası olan Sokrates, yazılı hiçbir şey bırakmamış, tüm zamanını özellikle gençlerle felsefe tartışarak geçirmiştir. Görüşleri, tartışmaları yeni iktidarın temsilcileri tarafından beğenilmeyen Sokrates, 'yeni tanrılar icad ettiği, görüş ve tartışmalarıyla, gençleri baştan çikardigi' gerekçesiyle ölüme mahkum edilmiştir.
Sokrates'in felsefedeki ve felsefe tarihindeki önemi, onun bilinçli ve ahlaki kişiliğin bulunduğu yer olarak ruh kavramını bulmuş olmasından kaynaklanır; felsefenin merkezine insanı geçiren, insanın kendisiyle, evrenle ve toplumla olan ilişkisinin ne olduğunu ve ne olması gerektiğini araştıran, insan yaşamının kişisel, toplumsal ve ahlaki boyutunu ön plana çikaran Sokrates, insanlara özsel bileşenlerinin ruh olduğunu, onların ruhlarına özen göstermeleri gerektiğini anlatmaya çalismis, bu düşüncesini ifade etmek, onu eylemleriyle somutlaştırmak için de, yaz kış çiplak ayakla ve ince bir entariyle dolaşmıştır.
Fiziği itibariyle çirkin biri olan Sokrates, insanların yüzlerini ve fiziki yapılarını değiştiremeyeceklerini, fakat ruhlarını ve karakterlerini değiştirip geliştirebileceklerini belirtmiştir. Buna göre, Sokrates, felsefesinde herşeyden önce, insanın doğası, ihtiyaçları, amaçları ve değerleri üzerinde durmuş, neyin onu tamamlayacağını araştırmıştır.
O, aynı çerçeve içinde, dilin doğasıyla ilgilenmiş ve düşünme, anlam, mantık ve tanım konusunu ele almıştır. Yaşadığı dönemde yoğun bir kavram kargaşasının hüküm sürdüğünü, bunun ahlak alanını da kapsadığını düşünen Sokrates, bilgeliğin, adaletin, cesaretin, v.b. anlamının ne olduğu bilinmedikçe, bilgece, adil ya da cesurca eylemekten söz edilemeyeceğini iddia etmiştir. Çünkü aynı sözcükleri ya da kavramları kullanan insanlar, bu sözcük ya da kavramlarla farklı şeyleri kastediyorlarsa eğer, Sokrates'e göre, bu, insanların anlaştıklarını sanarak anlaşmadan konuştukları anlamına gelir ve sonuç, kargaşadan başka hiçbir şey olmaz. Kargaşa, Sokrates'e göre, hem entelektüel ve hem de ahlaki yönden olur. Ona göre, entelektüel olarak sözcük ve kavramları, sizin kullandığınız anlamdan farklı bir anlamda kullanan biriyle tartışarak, bir kavga dışında, hiçbir yere varamazsanız ve ahlaki olarak da, söz konusu sözcükler ahlaki fikirlere karşilık geldiği zaman, sonuç bir anarşiden başka bir şey olmaz. Sokrates işte bu kargaşayı sona erdirmek, insanlara ahlaki gelişmelerinde yol göstermek için, bir tartışma ve ögretim yöntemiyle, bir tanım yöntemi geliştirmiş ve tartışmalarıyla, evrensel değerlerin özünü ve gerçek anlamını ortaya koymaya çalismistir
Farlı bir bakış açısı ile rasyonalizm;
RASYONALİZM (AKILCILIK)
Bilgide ana etken olarak akıl yürütme ve düşünce üzerinde duran görüşe akılcılık diyoruz. Filozofların bilginin kaynağının ne olduğu konusunda ortaya koydukları farklı görüşlerden biridir akılcılık.
Soruyu şöyle sorarsak: Acaba zihin, deney ortaya çıkmadan önce, herhangi bir biçimde bazı yetilerle donatılmış mıdır?
Bilginin kaynağının akıl olduğunu veya gerçek bilginin ancak akılla elde edilebileceğini öne süren akılcıların bu soruya olumlu yanıt verecekleri açıktır.
Akılcı Gerekçeler
• En eski zamanlardan bu yana duyularımızın bizi aldatıyor olmasını bilmemiz, bu konuda bizi daha güvenilir bir bilgi kaynağı arayışına götürür ki bu akıldır.
• Duyularımız bize ancak bireysel varlıklar ve olayların bilgisini verirler. Üstelik bu bireysel varlıklar da sürekli bir değişme halindedirler. Gerçek bilgi ise her zaman ve her yerde geçerli olanın bilgisidir. Duyularımız bize hiçbir zaman “bütün taşlar düşer” türünden bir bilgi vermez.
• Matematiğin önermeleri bize kesin ve değişmez bilgiyi verirler. Matematik, tamamen akla dayalı bir bilimdir.
Akılcılar hiç kuşkusuz, duyularımızın bazı bilgiler verdiğinin farkındadırlar. Akılcıların çoğu ayrıca, deneyin bilginin hareket noktası olduğunu da kabul eder. Onlara göre duyusal algılar, zihne harekete geçmesi için ilk kıvılcımı çakmaktan ileriye gitmezler. Bilgi, duyumdan ilk uyarımını alır.
Akılcılığın çeşitli derece ve türleri olmakla beraber hemen hemen bütün akılcılarda ortak olan görüşleri özetleyebiliriz.
• Duyularımıza bir bilgi kaynağı olarak güvenemeyiz
• Duyularımız bize genel- geçer olanın bilgisini vermez
• Zihin, doğuştan getirdiği bilgilere sahiptir.
• Bilgi, sağlam ve sarsılmaz bir temele dayanmalıdır. Bu yüzden de matematikteki gibi kesin, sağlam ve inandırıcı olmalıdır.
• Böyle bir bilgi ancak ve ancak matematiğin de yöntemi olan sezgi ve tümdengelim yoluyla elde edilebilir.
Alıntıdır ..