Bir mikroorganizma tarafından yapılan ve başka mikroorganizmaları öldüren veya üremelerine mani olan maddelere antibiyortik adı verilmektedir. Sayıları yüzleri bulan ve çoğu ticarette kullanılmayan antibiyotiklerin bir kısmı doğal maddelerden yarı sentetik olarak imal edilmektedir. Bugün bu yarı sentetik maddeler de antibiyotik genel ismi altında kullanılmaktadır. Doğal antibiyotikler bitkilerde, özellikle küf mantarlarında bulunurlar. Antibiyotikler mikroplu hastalıklara karşı kullanılan ve yıllar öncesinden bilinen en etkili ilaçlardır. Geçmişte, insan vücudundaki bakterilerden bazıları doğal antibiyotiklerle yok edilmeye çalışılıyordu. Buna en iyi örnek, yurdumuzun doğu bölgesinde, çıbanların peynir küfü ile tedavi edilmesi gösterilmektedir.
1928 yılında, Londra’nın St. Mary’s Hastanesi’nde çalışmalarını sürdüren Prof. AIexander Fleming, tıp tarihinde devrim yaratan ilk antibiyotiği, yani “penisilin”i bir rastlantı sonucu buldu. Bir küf parçasının tesadüfen bir bakteri kültürünün içine düşmesi antibiyotiklerin keşfine yol açtı. Sir Alexander Flemming, küfün, yakınındaki bakterileri öldürdüğünü ve bu küfün çok bulunan penicillum cinsinden olduğunu gördü. Daha sonraki araştırmalarda bu küften meydana gelen kimyasal maddelerin insan vücuduna zarar vermediği ortaya çıktı. Antibiyotiklerdeki bu gelişme; zatürre, zatülcenb, frengi gibi çok önemli hastalıkların tedavisinde büyük kolaylıklar sağladı. Ancak Fleming, bu büyük keşfiyle elde ettiği maddenin uzun süre kalıcı olmasını başaramadı. Penisilinin mikrop öldürücü özellikleri, birkaç gün içinde ortadan kayboluyordu. 1940 yılında Oxford Üniversitesi’nde çalışmalarını sürdüren iki bilim adamı, Avusturya asıllı Howard Florey ve Alman asıllı Ernst Chain, penisilinin özelliklerinin kalıcı olmasını sağladılar. 1945 yılında, Fleming, Florey ve Chain, Nobel Tıp Ödülü’nü paylaştılar.
İkinci Dünya Savaşı sırasında bu araştırmalara hız verildi. Antibiyotiklerin bol ve ucuz bir şekilde elde edilmesine başlandı. Zamanla kimyasal olarak da antibiyotikler elde edildi. Mesela kloramfenikol bu şekilde elde edilen bir antibiyotiktir. Sayıları gittikçe artan antibiyotiklerin varlığına rağmen hastalık yapıcı mikroorganizmalar tamamen mağlup edilememiştir. Mikroorganizma, antibiyotiğe doğal direnç gösterebildiği gibi, bu direnci sonradan da kazanabilmektedir.
1928 yılında, Londra’nın St. Mary’s Hastanesi’nde çalışmalarını sürdüren Prof. AIexander Fleming, tıp tarihinde devrim yaratan ilk antibiyotiği, yani “penisilin”i bir rastlantı sonucu buldu. Bir küf parçasının tesadüfen bir bakteri kültürünün içine düşmesi antibiyotiklerin keşfine yol açtı. Sir Alexander Flemming, küfün, yakınındaki bakterileri öldürdüğünü ve bu küfün çok bulunan penicillum cinsinden olduğunu gördü. Daha sonraki araştırmalarda bu küften meydana gelen kimyasal maddelerin insan vücuduna zarar vermediği ortaya çıktı. Antibiyotiklerdeki bu gelişme; zatürre, zatülcenb, frengi gibi çok önemli hastalıkların tedavisinde büyük kolaylıklar sağladı. Ancak Fleming, bu büyük keşfiyle elde ettiği maddenin uzun süre kalıcı olmasını başaramadı. Penisilinin mikrop öldürücü özellikleri, birkaç gün içinde ortadan kayboluyordu. 1940 yılında Oxford Üniversitesi’nde çalışmalarını sürdüren iki bilim adamı, Avusturya asıllı Howard Florey ve Alman asıllı Ernst Chain, penisilinin özelliklerinin kalıcı olmasını sağladılar. 1945 yılında, Fleming, Florey ve Chain, Nobel Tıp Ödülü’nü paylaştılar.
İkinci Dünya Savaşı sırasında bu araştırmalara hız verildi. Antibiyotiklerin bol ve ucuz bir şekilde elde edilmesine başlandı. Zamanla kimyasal olarak da antibiyotikler elde edildi. Mesela kloramfenikol bu şekilde elde edilen bir antibiyotiktir. Sayıları gittikçe artan antibiyotiklerin varlığına rağmen hastalık yapıcı mikroorganizmalar tamamen mağlup edilememiştir. Mikroorganizma, antibiyotiğe doğal direnç gösterebildiği gibi, bu direnci sonradan da kazanabilmektedir.