Anksiyete (Kaygı) Bozuklukları

` nazLı ..

Bayan Üye
Fiziksel kaynaklı olduğu düşünülen rahatsızlıkların psikolojik nedenlere dayanması oldukça sık görülen bir olgudur. İnsanın hayatını mutlu bir şekilde sürdürebilmesi için ruh sağlığına da önem vermesi gerekir. Alman Hastanesi, Psikiyatri Departmanı bünyesinde, uzmanlarımız hayatınızı en iyi şekilde sürdürebilmeniz için hizmet vermektedir.
ANKSİYETE (KAYGI) BOZUKLUKLARI

-“Sıkıntı geliyor, tıkanıyorum. Bunalıyorum ve boğulacak gibi oluyorum”.
-“Telefon ya da kapı çalsa hemen çok heyecanlanıyorum ve kalbim hızla çarpmaya başlıyor. Çocuklarımın ya da yakınlarımın başına kötü bir şey gelmiş olabileceği düşüncesi ile çok endişeleniyorum”.
-“Nedensiz yere kalbim kötü kötü çarpıyor. Hemen aklıma kötü hastalıklar geliyor ve bende de mutlaka bir kalp hastalığı var diye düşünüyorum. Hastanelere kaç kez gidip çeşitli tetkikler yaptırdım. Doktorlar bir şeyim olmadığını söyledikleri halde aynı belirtiler tekrar tekrar oluyor. Tıbba inancım kalmadı”.
-“Öyle şiddetli sıkıntı basıyor ki öleceğim, çıldıracağım ya da aklımı kaybedeceğim diye çok korkuyorum. Yerimde duramıyorum. Nefesim daralıyor, titriyorum, üşüme-ürperme geliyor, başım dönüyor. Bu nedenlerle acil servislere koşturduğum oluyor”.
Yukarıdaki belirtiler sizde ya da bir yakınınızda olabilir. Tüm bunların nedeninin psikolojik olabileceğini aklınızda bulundurun.
Psikiyatride anksiyete dediğimiz duygulanım hali, tüm bu belirtilere neden olabilir.

Anksiyete nedir?

Kaygı, bunaltı ya da sıkıntı olarak da adlandırabileceğimiz anksiyete, herkes tarafından zaman zaman yaşanan korkuya benzer bir duygudur. Duygulanımda kaygı yönünde artış olduğunu ifade eder. Kişi bunu sanki kötü bir şey olacakmış gibi nedeni belirsiz bir endişe olarak algılar. Korku, dışarıdan gelebilecek kaynağı belli gerçek bir tehlike karşısında ruhsal ve bedensel olarak verilen bir tepki biçimidir. Böyle gerçek bir tehlike ile karşılaşan her insan şiddetli bir korku duygusuyla beraber bedensel tepkiler de gösterir. Örneğin kalbi hızla çarpmaya başlar, titrer, terler, gözbebekleri büyür, ürperir, tüyleri diken diken olur vb. Anksiyete, nedeni bilincimizde olmayan yani nedeni hakkında net bir bilgimizin olmadığı, içsel bir tehlike ya da tehdit karşısında gösterilen ruhsal bir tepkidir ve korkuda olduğu gibi bedensel belirtilerin eşlik ettiği bir durumdur .Anksiyete, çok hafif bir tedirginlik ve gerginlik duygusundan panik derecesine kadar varan değişHeves.net yoğunluklarda yaşanabilir.


Anksiyete Bozukluğu nedir?

Anksiyete, herkes tarafından zaman zaman hissedilen bir duygulanımdır. Bu duygulanımla tanışmamış kimse yoktur. İnsanın yaşamını sürdürebilmesi, çevreye uyum gösterebilmesi ve belirli görevleri yerine getirmesinde itici güç rolü oynaması bakımından bir dereceye kadar sağlıklı olan anksiyete, kişinin işlevselliğini bozmaya başladığı noktadan itibaren sorun olmaya başlar.
• Kişinin mesleki ve ailevi yaşantısını etkilemeye başlamışsa
• Kişilerarası ilişkilerinde zorluklar oluşturuyorsa
• Gün içinde çok sık karşısına çıkıyor ve gününün büyük bir bölümünü kapsıyorsa
• Bu duygulanımını kontrol edemiyor ve başa çıkamıyorsa
• En az 6 aydır bu durumu yaşıyorsa
Sorunun psikiyatrik (Anksiyete Bozukluğu) olma olasılığı yüksektir.

Önemli Not: Unutulmaması gereken şey Anksiyete Bozuklukları teriminin, psikiyatride sadece belirli bir grup rahatsızlığı tanımlamak için kullanılan bir tanı grubunu belirttiğidir. Psikiyatride bunun gibi birçok tanı grubu vardır. Ve bazen yakınma ve belirtiler birbirine çok yakın olduğundan başka tür rahatsızlıklarda da benzer belirtiler görülebilir. Ayırım ancak bir psikiyatri uzmanı tarafından yapılabilir.

Başka ne gibi belirtiler görülür?

• Huzursuzluk, gerginlik, tedirginlik
• Sıkıntı, daralma
• Çabuk yorulma
• Dikkatini toplayamama ve bir konu üzerine yoğunlaşamama
• Uyku bozuklukları
• Kolay irkilme, tetikte olma
Ayrıca:
• Baş ağrısı, baş dönmesi, başta uyuşma ve sersemlik hissi
• Kulaklarda uğuldama, çınlama
• Görme bulanıklıkları
• Ağız kuruması
• Kalp çarpıntısı
• Nefes darlığı, sık soluk alıp verme ihtiyacı
• Göğüste basınç, ağrı duyumları
• Kaslarda sızlama ve ağrılar
• Midede şişkinlik, hazımsızlık, yanma ve ağrılar, bulantı ve kusmalar
• Barsak hareketlerinde düzensizlik, aşırı gaz
• Sık idrara çıkma

Çeşitleri var mıdır?

Psikiyatride, temel belirtisinin anksiyete olduğu bir grup rahatsızlık Anksiyete Bozuklukları tanı kümesi altında toplanmıştır (Ayrıca bkz: Önemli Not) . Bu rahatsızlıklar:
Panik Bozukluğu (Agorafobi ile birlikte- Agorafobi olmadan)
Panik Bozukluğu Öyküsü Olmadan Agorafobi
Özgül Fobi
Sosyal Fobi
Obsesif-Kompulsif (Takıntılı-Zorlantılı) Bozukluk
Travma (Örselenme) Sonrası Stres Bozukluğu
Akut Stres Bozukluğu
Yaygın Anksiyete Bozukluğu’dur.

Anksiyete Bozuklukları kimlerde görülür?

Anksiyete Bozuklukları, her 100 kişinin yaklaşık 30’unda yaşamlarının bir döneminde ortaya çıkabilir.
Kadınlarda erkeklere oranla iki kat fazla görülür.
Her yaşta ortaya çıkabilir.

Ne yapmalı?

Fiziksel belirtilerin yoğun olarak görülmesi sonucu, kişilerin ilk başvurdukları yerler genellikle acil servisler ya da dahiliye poliklinikleri olmaktadır. Anksiyete Bozukluğu olan birçok kişi yaşadığı fiziksel belirtilerin tedavisi için çoğunlukla dahiliye uzmanlarına, kardiyologlara, gastroenterologlara, göğüs hastalıkları uzmanlarına, nörologlara vb. başvurmaktadırlar.

Elbette birçok fiziksel / organik hastalık anksiyeteye ya da anksiyeteye benzer belirtilere neden olabilir. Bu nedenle diğer tıbbi nedenlerin ayrıntılı bir şekilde incelenmesi gerekir. Ayrıca çok sık ve fazla kullanılan alkol ve bağımlılık yapıcı maddelerin de benzer bir duruma yol açtığı bilinmektedir.
Gerekli tetkikler yapılıp fiziksel / organik bir neden bulunmadığında, soruna anksiyetenin neden olabileceği unutulmamalıdır. Yapılan tetkiklerin sonucunda belirgin bir tıbbi hastalık bulunmamasına ve doktorların belirtmelerine karşın kişileri, bazen yaşadıklarının psikolojik bir nedene dayandığına ikna etmek oldukça zordur.
Belirtilerin anksiyeteyle ilişkisi olduğu gözlemlendiğinde ve sorunun psikolojik olabileceği düşünüldüğünde yapılması gereken şey bir psikiyatri uzmanına başvurmaktır.
Anksiyete bozuklukları psikoterapi ve / ya da ilaç tedavisi ile düzelebilir.
İlaç tedavisi, en az 6 ay ya da daha uzun sürebilecek bir tedavidir.

DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI

Duygudurum Bozuklukları, psikiyatride belirli bir tanı grubunu belirten bir terimdir. Bu başlık altında çeşitli duygudurum bozukluğu tanıları tanımlanmıştır. En sık görülenlerinden biri major depresyondur.

Depresyon nedir?

Depresif duygular sağlıklı insanlarda istenmeyen ya da hayal kırıklığına neden olan yaşamsal olaylar karşısında ortaya çıkan, sıkıntı, üzüntü ve keder içeren duygusal tepkiler olup, yaşamın normal bir parçası olarak kabul edilebilir. Ancak psikiyatride ruhsal bir rahatsızlık olarak kabul edilen depresyon duygusal bir tepkiden çok daha şiddetli ve kişinin yaşamını olumsuz olarak etkileyen, hatta onun tüm yaşamsal işlevlerini bozan, belirli belirti kümelerinden oluşan bir durumdur. Temel özellikleri arasında kederli ve karamsar bir duygu hali, kötümser düşünceler, gelecek hakkında umutsuzluk, hayattan zevk alamama, enerji azlığı, psikomotor yavaşlama, iştah ve uyku düzensizlikleri bulunur.

Kimler depresyon için daha fazla risk altındadır?

Depresyon daha çok orta yaş hastalığıdır. 20-45 yaş arası sıklıkla görülür. Kadınlar erkeklere göre iki kat daha fazla risk altındadır. Özellikle yakın zamanda boşanmış, eşinden ayrılmış veya eşini kaybetmiş olanlarda oran daha yüksektir.

Olumsuz yaşam olayları, kişinin alışılmış davranışlarını etkileyen ve kişinin iyilik halini bozan değişimler, depresyona yatkın olan bireylerde bu rahatsızlığı başlatabilir. Önemli yaşam olayları için şunlar sayılabilir:

• Evlilik yaşamıyla ilgili çatışmalar
• Eşinden ayrılma ya da eşin ölümü
• Yeni bir işe geçme ya da çalışma şartlarının değişmesi
• Ağır fiziksel hastalık ya da diğer aile bireylerinde beliren hastalıklar
• Aile bireylerinden birinin ya da beraber yaşanan kişilerin ayrılması

Depresyonda tanı

Tanı bir çok belirtinin aynı dönemde eşzamanlı olarak kişide izlenmesiyle konulur. Bu belirtiler şunlardır:

• Çökkün ve kederli duygudurum ve/veya zevk alamama
• Arkadaşlar ve aileden uzaklaşma
• Dikkat dağınıklığı, konsantrasyon güçlüğü
• Değersizlik, suçluluk düşünceleri
• İlgi ve istek kaybı
• Enerji azlığı, halsizlik, yorgunluk
• Cinsel istekte azalma
• İştahsızlık kilo kaybı veya aşırı kilo alma
• Adet düzensizlikleri
• Uykusuzluk veya aşırı uyku uyuma
• Hazımsızlık, vücut ağrıları
Tüm bu belirtiler kişinin mesleki ve ailevi yaşantısını etkilemeye başlamış, ilişkilerini bozuyor, gününün büyük bir kısmını kaplıyor, kontrol edilemez ve başa çıkılamaz durumda ve en az 2 haftadan beri sürüyorsa sorunun depresyon olması muhtemeldir.

Maskeli depresyon ne demektir?

Kısaca depresyon belirtilerinin arka planda olduğu veya hiç görülmediği, kişiler arası ilişkilerde bozulmanın olmadığı depresyon çeşididir. Hastalar sıklıkla psikolojik belirtileri ve yaşamsal sorunlarını inkar ederler ya da olduğundan daha az gösterirler. Bunlar yerine hekime; bedensel belirtiler, alkol-madde kullanımı ya da cinsel işlev bozuklukları ile başvururlar. Genellikle 35-45 yaş arası kadınlarda iki kat daha fazla görülür. Hastalarda sıklıkla ilgi ve istek kaybı, uyku bozuklukları izlenir ve sosyal uyumlarında ve ilişkilerinde kısmen bozulma yoktur.

Tedavi

Erken dönemde bir psikiyatri uzmanına başvurmak tedavinin başlatılması ve kronikleşmeyi önlemek açısından önemlidir.

Depresyon büyük oranda başarı ile tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır. Çeşitli ilaç tedavileri ve beraberinde uygulanan psikoterapi bir çok hastada yüz güldürücü sonuçlar vermektedir.



CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARI

Cinsel işlev bozuklukları, biyolojik sorunların bir belirtisi olabildiği gibi, ruhsal ve kişilerarası problemler nedeniyle, ya da her ikisinin birarada bulunması sonucu görülebilir. Cinsel işlev herhangi bir stres, emosyonel bozukluklar ya da cinsel işlev ve fizyolojinin iyi bilinmemesi ile olumsuz olarak etkilenebilir.
İşlev bozuklukları ömür boyu görülebileği gibi, normal işlevin bulunduğu bir dönemin ardından gelişen, yani sonradan oluşmuş olabilir. Ya da yaygın tip olabileceği gibi, bir özel durumla ya da cinsel partnerle sınırlı olan durumsal tip olabilir. Psikolojik etkenlerden dolayı ortaya çıkabildiği gibi, bileşHeves.net etkenler sonucu da ortaya çıkabilir.

CİNSEL İSTEK BOZUKLUKLARI

Hipoaktif (azalmış) cinsel istek bozukluğu
Cinsel eylem için, cinsel fantezi ve isteğin yokluğu ya da yetmezliği söz konusudur.
Cinsel tiksinti bozukluğu
Bir cinsel partner ile cinsel ilişkiden kaçınma veya iğrenme ile karakterizedir.
Cinsel istek sorunu olan hastalar, cinsellik hakkındaki bilinçdışı korkularına karşı korunma amacıyla savunma olarak cinsel isteğin engellenmesini kullanabilirler. Cinsel isteğin kaybı kronik anksiyete, depresyon, merkezi sinir sistemini bastıran ilaç kullanımı ile de görülebilir. Cinsel istek kaybı evli çiftler arasında, kadınlarda daha fazla görülmektedir.


CİNSEL UYARILMA BOZUKLUKLARI

Kadında Cinsel Uyarılma Bozukluğu

Sürekli ya da tekrarlayıcı biçimde, cinsel uyarılmanın olmaması ya da uyarılmanın cinsel eylem bitinceye kadar sürdürülememesi durumudur. Bozukluk, önemli sıkıntı ve kişilerarası ilişkilerde güçlüklere yol açar.

Kadın cinsel uyarılma bozukluğunun yaygınlığı tam olarak bilinmemektedir. Kendilerini mutlu hisseden evli çiftlerde yapılan bir araştırmada bile, kadınların üçte birinin cinsel uyarılma sorunları olduğu gösterilmiştir. Cinsel uyarılmayı sürdürmede güçlük kadınlarda anksiyete, suçluluk ve korku gibi psikolojik çatışmaların sonucu olabilir. Testesteron, östrojen, prolaktin hormonlarının düzeylerindeki değişmeler cinsel uyarılma sorunlarına yol açabilir.

Erkekte Cinsel Uyarılma Bozukluğu (Erektil disfonksiyon: sertleşme bozukluğu)

Genç erkeklerde yaygınlığı %8 bulunmuştur. Yaşamın daha sonraki dönemlerinde de ortaya çıkabilir.Sürekli ya da tekrarlayıcı bir biçimde, yeterli bir ereksiyon (sertleşme) sağlayamama ya da cinsel etkinlik bitene kadar sürdürememe durumudur. Sertleşme bozukluğunun organik kökenli olup olmadığını ayırdetme konusunda birçok yöntem vardır. Genellikle ürolojik bir inceleme olan nokturnal penil tümesans (NPT)’in varlığı (uykuda sertleşme), sertleşme bozukluğunun organik kökenli olmayıp psikolojik olduğunun göstergesidir. Sertleşme bozukluğunun psikolojik nedenleri arasında çözümlenmemiş bilinçdışı çatışmalar önde gelir. Bu durumda cezalandırıcı ve sert ahlaki değerler, güvensizlik veya yetersizlik duyguları söz konusudur. Erektil bozukluk cinsel eşler arasındaki anlaşmazlıklar sonucu da ortaya çıkabilir.

ORGAZMLA İLGİLİ BOZUKLUKLAR

Kadında Orgazm Bozukluğu (İnhibe Kadın Orgazmı)

Normal bir cinsel uyarılma fazını takiben orgazmın sürekli ve tekrarlayıcı olarak gecikmesi veya olmaması halidir. 35 yaşını geçmiş evli kadınların %5’inin yaşamlarında hiç orgazm olmadıkları bilinmektedir. İnhibe kadın orgazmının genel yaygınlığı ise %30’dur. Bu oranların ülkemizde çok daha yüksek olması beklenir. Kadında orgazm bozukluğunda cinsel partneri tarafından reddedilme, gebe kalma korkusu, erkeklere karşı düşmanlık hisleri, cinsel dürtüleri hakkında suçlıuluk duyguları ya da evlilik çatışmaları psikolojik etkenler olarak sayılabilir.

Erkekte Orgazm Bozukluğu (İnhibe Erkek Orgazmı)

Burada, cinsel birleşme sırasında çok büyük güçlükle ejakulasyona (boşalma) ulaşma ya da hiç ulaşama söz konusudur. Yaşamboyu inhibe erkek orgazmı genellikle çok şiddetli psikopatolojinin işaretidir. Eğer bozukluk sonradan gelişmişse, sıklıkla kişilerası ilişkilerdeki güçlüklerin yansıtılması söz konusudur.

Prematür Ejakülasyon (Erken Boşalma)

Tedavi edilen cinsel işlev bozukluklarının %35-40’ının ana yakınması erken boşalmadır. Sürekli veya tekrarlayıcı olarak erkeğin isteğinden önce ejakülasyon ve orgazma ulaşmasıdır. Genç ve yeni cinsel partnerli erkeklerde yaygındır. Prematür ejakülasyon vajina (kadın cinsel organı) hakkında bilinçdışı bir korku ile birlikte olabilir. Gençlik döneminin ilk cinsel deneyimlerindeki olumsuzluklardan gelişebilir. Stresli evlilikler bu sorunu artırır.

CİNSEL AĞRI BOZUKLUKLARI

Vaginismus

Vajinanın üçtebirlik dış kısmının cinsel birleşme esnasında penisin girişine izin vermeyecek ölçüde kasılması durumudur. Bu tanının konması için bozukluğun ya sürekli ya da yineleyici bir biçimde görülmesi gerekir. Daha çok yüksek sosyoekonomik gruptan kadınlarda görüldüğü bildirilmiştir. Bir seksüel travma, cinsel tecavüz ve çocuklukta cinsel kötüye kullanım bu rahatsızlığı ortaya çıkarabilir. Psikoseksüel çatışmaları olan bir kadın penisi bir silah olarak algılayabilir. Cinselliği bir günah olarak gören sıkı dinsel eğitim alan kadınlarda daha sık görüldüğü vurgulanmaktadır.

Ülkemiz kadınlarında, gene sıkı cinsel eğitime bağlı olarak özellikle yeni evlilerde sık görüldüğü ve bazen yıllarca devam ettiği izlenmektedir.


Disparoni

Disparoni cinsel birleşme öncesinde, sırasında veya sonrasında görülen cinsel bölge ile ilgili ağrıları tanımlar. Sürekli ve yineleyici bir biçimde görülmesi ile karakterizedir. Gene bu tanının konabilmesi için özellikle kadınlarda endometriosis, vaginitis gibi cinsel organla ilgili bedensel hastalıklar dışlanmalıdır. Başka deyişle bu ağrılar bedensel bir bozukluk sonucu ortaya çıkmamış olmalıdır. Cinsel tecavüze ya da çocukluğunda cinsel kötüye kullanıma maruz kalmış kadınlarda kronik pelvis ağrısı yaygındır. Ağrılı cinsel birleşme gerginlik ve anksiyete sonucu ortaya çıkabilir. Disparoni erkeklerde nadir görülür ve genellikle organik bir durumla ilgilidir.

TEDAVİ
Bir çok uzmanlık dalının incelemesi sonucu psikojenik kaynaklı olduğuna karar verilen cinsel işlev bozukluklarının tedavisi psikiyatri ve psikoloji alanı içindedir. Zaman zaman eşlerin beraber katıldıkları bilişsel davranışçı temelli psikoterapi uygulamaları ve gereken hallerde ilaç kullanımı tedavinin esasını oluşturur. Burada da akılda tutulması gereken şey tedavinin uzun süreyi kapsayabileceğidir.

PSİKOTERAPİ

Ruhsal rahatsızlıkların tedavisinde psikoterapi tedavinin önemli bir bileşenidir. Her tür rahatsızlıkta ilaç tedavisinin (farmakoterapi) yanısıra psikoterapinin mutlaka bir yeri vardır. Hatta bazı rahatsızlıklarda sadece psikoterapi uygulaması oldukça olumlu sonuçlar vermektedir.

En genel anlamıyla psikoterapi, tıbbi tedavi dışında kalan ruhsal tedavi yöntemi olarak tanımlanabilir. Uygulama ve teknik açısından birbirinden farklı psikoterapi türleri vardır: psikanalitik, bilişsel-davranışçı, destekleyici psikoterapiler gibi. Burada sayılmamış başka bireysel psikoterapi türleri olduğu gibi grup psikoterapileri ve grup psikoterapi çeşitleri de vardır.

Psikoterapi uygulayacak kişinin, hangi tür psikoterapi uygulayacaksa bu konuda kuramsal ve uygulamalı eğitim almış olması şarttır.

Psikiyatri'de başvuran kişiyi anlamak ve onun kendi rahatsızlığını anlamlandırabilmesi için kişiye ayrılan süre çok önemlidir. Bu süre kişinin kendini ifade edebilmesi için yeterli uzunlukta olmalı ve elbette psikoterapötik yaklaşımı içermelidir.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst