ParadokS
Kayıtlı Üye
Ankaragücü Kulübü'nün resmi internet sitesinde yer alan açıklama şöyle:
İSTANBULDA DOĞDU ANKARALI OLDU
31 Ağustos günüydü doğum tarihi.. Yıllardan 1910...
Ve Ankaragücü, İstanbulda doğdu o gün...
İstanbulda doğup, Kurtuluş Savaşında Ankaralı oldu.
İlk rengi, sarı yeşil idi. Tıpkı kavun ile üzüm gibi.
Tatlı, keyif veren ve gösterişli...
Aslında kuruluşu, sıkı bir çekişmenin ürünüydü.. Aynı tarihte yani 31 Ağustos 1910da kurulan Altınörs İdmanyurdu ile Turan Sanatkarangücünün yine aynı gün içinde birleşmesiyle futbol sahnesine çıktı, Ankaragücü...
Anlayacağınız sancılı doğdu...
Sancısı, o günden bugüne hiç bitmedi.
İlk günden yaşanan çekişmelerle yaşadığımız günlere geldi.
Hep popülerdi, popüler kaldı.
Kurtuluş Savaşı sırasında şehit veren iki takımdan birisiydi Ankaragücü, Millî Mücadele yıllarında ülkeye yaptığı hizmetlerle ön plana çıktı.
Mermi üretti, savaş için askeri mühimmat yaptı, bunları İstanbuldan Ankaraya; oradan da tüm Anadoluya taşıdı.
Yılmadan, korkmadan, bıkmadan, usanmadan... Yazılan şanlı Türk tarihinin mürekkebi oldu...
Gurur duyulacak işler yaparken, kötü günler de yaşadı.
Küme düştü, parasız kaldı, başarısızlıkları sevenine kabus oldu.
Ama hiç sahipsiz kalmadı. Yere düşmedi, başı eğilmedi.
Mermi gibi dik, hızlı ve sert idi her zaman.
İyi gününde, kötü gününde hep seveni vardı...
ATATÜRKÜN RENGİNİ VERDİĞİ TAKIM
Sarı lacivert renklerini, Büyük Kurtarıcı Mustafa Kemal Atatürk verdi.
Kavunun sarısı, Ankara üzümünün laciverdi olsun dedi Büyük Türk.
Renk Babası oldu Ankaragücünün...
Belli ki içten içe sevdi, yüreğinden destekledi...
Bakmayın siz, birilerinin sıkça tekrarladığı Atatürk bizdendi palavralarına...
Hiçbir takıma söylemediğini, Ankaragücüne de söylemedi.
Fenerbahçeliyim, Galatasaraylıyım, Beşiktaşlıyım demediği gibi Ben Ankaragüçlüyüm diye de bir laf etmedi.
Ama Ankaragücüne rengini verdi Mustafa Kemal Atatürk...
O da yeterdi, Başkent yaptığı Ankaralılara...
AŞKIN SARI LACİVERT HALİ
Sevgi dedik ya... İnsanlar da sevdi Ankaragücünü...
Yüzler, binler, onbinleri ve hatta yüzbinler gönlünü verdi.
Bir karşılık beklemeden sevdi.
Aşkın sarı lacivert haliydi Ankaragüçlülerin yaşadığı...
Karşılıksız aşkın, dayanılmaz ağırlığını yaşadılar yıllarca...
Hepsi hepsi, iki Türkiye Kupası, bir de Devlet Başkanlığı Kupasıydı 102 yıllık hasılatı...
Sadece bu kadarı için verilen sevginin bir tanımı olabilir miydi?
1959da başlayan resmi 1. Ligde şampiyonluk görmediler.
Aslında göremeyeceklerini bile bile sevdiler Ankaragücünü...
Umudun bile karşılığı olmadığını bilerek...
Bu, öylesine bir sevda idi.
Dünyada eşi olmayan bir garip tutkuydu, Ankaragüçlünün yaşadığı...
İYİ Kİ DOĞDUN ANKARAGÜCÜ
Bu tutkuydu, insanları tribünde, sokakta bir araya getiren.
Bu sevgiydi, tribünde ilk kez karşılaşanların, 40 yıllık dost gibi sarılmasına neden olan.
Galibiyette pembe bulutlara çıkarıp, yenilgide karalara büründüren işte bu tutkuydu...
100, 101, 102 fark etmeden yaş gününü kendi halinde kutlayan bu insanlardı.
Ankaragücü ile yatıp, Ankaragücü ile kalkanların ebedi tutkusuydu...
Babadan evlada geçen, bitip tükenmeyecek bir sevdaydı Ankaragücü...
Dün olan, bugüne kalan, yarına devrolan...
İyi ki doğdun Ankaragücü, iyi ki varsın...
Ve her zaman olacaksın...
Sayın Meriç Enercan tarafından kaleme alınmıştır..."
İSTANBULDA DOĞDU ANKARALI OLDU
31 Ağustos günüydü doğum tarihi.. Yıllardan 1910...
Ve Ankaragücü, İstanbulda doğdu o gün...
İstanbulda doğup, Kurtuluş Savaşında Ankaralı oldu.
İlk rengi, sarı yeşil idi. Tıpkı kavun ile üzüm gibi.
Tatlı, keyif veren ve gösterişli...
Aslında kuruluşu, sıkı bir çekişmenin ürünüydü.. Aynı tarihte yani 31 Ağustos 1910da kurulan Altınörs İdmanyurdu ile Turan Sanatkarangücünün yine aynı gün içinde birleşmesiyle futbol sahnesine çıktı, Ankaragücü...
Anlayacağınız sancılı doğdu...
Sancısı, o günden bugüne hiç bitmedi.
İlk günden yaşanan çekişmelerle yaşadığımız günlere geldi.
Hep popülerdi, popüler kaldı.
Kurtuluş Savaşı sırasında şehit veren iki takımdan birisiydi Ankaragücü, Millî Mücadele yıllarında ülkeye yaptığı hizmetlerle ön plana çıktı.
Mermi üretti, savaş için askeri mühimmat yaptı, bunları İstanbuldan Ankaraya; oradan da tüm Anadoluya taşıdı.
Yılmadan, korkmadan, bıkmadan, usanmadan... Yazılan şanlı Türk tarihinin mürekkebi oldu...
Gurur duyulacak işler yaparken, kötü günler de yaşadı.
Küme düştü, parasız kaldı, başarısızlıkları sevenine kabus oldu.
Ama hiç sahipsiz kalmadı. Yere düşmedi, başı eğilmedi.
Mermi gibi dik, hızlı ve sert idi her zaman.
İyi gününde, kötü gününde hep seveni vardı...
ATATÜRKÜN RENGİNİ VERDİĞİ TAKIM
Sarı lacivert renklerini, Büyük Kurtarıcı Mustafa Kemal Atatürk verdi.
Kavunun sarısı, Ankara üzümünün laciverdi olsun dedi Büyük Türk.
Renk Babası oldu Ankaragücünün...
Belli ki içten içe sevdi, yüreğinden destekledi...
Bakmayın siz, birilerinin sıkça tekrarladığı Atatürk bizdendi palavralarına...
Hiçbir takıma söylemediğini, Ankaragücüne de söylemedi.
Fenerbahçeliyim, Galatasaraylıyım, Beşiktaşlıyım demediği gibi Ben Ankaragüçlüyüm diye de bir laf etmedi.
Ama Ankaragücüne rengini verdi Mustafa Kemal Atatürk...
O da yeterdi, Başkent yaptığı Ankaralılara...
AŞKIN SARI LACİVERT HALİ
Sevgi dedik ya... İnsanlar da sevdi Ankaragücünü...
Yüzler, binler, onbinleri ve hatta yüzbinler gönlünü verdi.
Bir karşılık beklemeden sevdi.
Aşkın sarı lacivert haliydi Ankaragüçlülerin yaşadığı...
Karşılıksız aşkın, dayanılmaz ağırlığını yaşadılar yıllarca...
Hepsi hepsi, iki Türkiye Kupası, bir de Devlet Başkanlığı Kupasıydı 102 yıllık hasılatı...
Sadece bu kadarı için verilen sevginin bir tanımı olabilir miydi?
1959da başlayan resmi 1. Ligde şampiyonluk görmediler.
Aslında göremeyeceklerini bile bile sevdiler Ankaragücünü...
Umudun bile karşılığı olmadığını bilerek...
Bu, öylesine bir sevda idi.
Dünyada eşi olmayan bir garip tutkuydu, Ankaragüçlünün yaşadığı...
İYİ Kİ DOĞDUN ANKARAGÜCÜ
Bu tutkuydu, insanları tribünde, sokakta bir araya getiren.
Bu sevgiydi, tribünde ilk kez karşılaşanların, 40 yıllık dost gibi sarılmasına neden olan.
Galibiyette pembe bulutlara çıkarıp, yenilgide karalara büründüren işte bu tutkuydu...
100, 101, 102 fark etmeden yaş gününü kendi halinde kutlayan bu insanlardı.
Ankaragücü ile yatıp, Ankaragücü ile kalkanların ebedi tutkusuydu...
Babadan evlada geçen, bitip tükenmeyecek bir sevdaydı Ankaragücü...
Dün olan, bugüne kalan, yarına devrolan...
İyi ki doğdun Ankaragücü, iyi ki varsın...
Ve her zaman olacaksın...
Sayın Meriç Enercan tarafından kaleme alınmıştır..."