Yuva, Anaokulu Fransızca creche (beşik), Almanca Kindergarten (çocuk bahçesi), Avrupada ilköğrenim öncesi çocukların bakımı ve eğitimini üstlenen kurumlar olarak çağdaş biçimleriyle 19. yüzyılda ortaya çıktılar. Fransada ilk kreşler 1850 lerde İngilterede 1860larda kuruldu. 19. yüzyılın ikinci yarısında özellikle sanayi merkezlerinden başlayarak kreşler yaygınlaştı. Anaokulları İngilterede Robert Owenın fabrika işçilerinin çocukları için 1816 da açtığı okullarla başladı.
Fransada Jean-jacques Rousseaunun etkisiyle 1779dan beri açılan okullar 1833te hükümetçe devralındı. Almanyada eğitim reformcusu Friedrich Froebel Kindergarten adıyla 1837de, İtalyada Maria Montessori yeni yöntemlerle 1907de anaokulları açtılar. Fransa, İtalya, Sovyetler Birliğinde kreşler okul sistemi içine alınmış, ABDde ise özel girişime bırakılmıştı.
Osmanlı üst sınıfları arasında yayılan, çocuğu terbiye etmesi ve ona piyano, Fransızca öğretmeni beklenen Avrupalı mürebbiye döneminden sonra, İstanbulda özel kreşler açılmaya başlandı. Bunlar çoğunlukla Yahudi ve Ermeni öğretmenlerin yönetimindeydi. İkinci Meşrutiyetten sonra eğitim üstünde özellikle duran İttihatçılar kreşlerin gayrimüslimlerin elinde olmasından rahatsız olmuşlardı. Kazım Nami Durunun 1909 yılında yaptığı Avusturya-Macaristan gezisinden sonra kreş ihtiyacı gündeme alınarak Selanikte Ravza-i sıbyan adlı kreş açıldı. Türk bayan öğretmen yokluğundan dolayı yerli kreşler yaygmlaştırılamayınca, Darülmuallimata ders konularak 1913-14te ana muallime sınıfı açıldı. 6 Ekim 1913te Tedrisat-ı iptidaiye Kanun-ı Muvakkatı çıkarılarak, 1914 bütçesiyle on kreş açılması kararlaştırıldı. 15 Mart 1915te Ana Mektepleri Nizamnamesi kabul edildikten sonra konuya gösterilen ilgi sürdürülerek 1917de İlköğretim yaşı 4-12 olarak belirlendi. 1923-24 öğrenim döneminde seksen kreş vardı. Fakat genel okuma-yazma ve okullaşma oranının düşüklüğü karşısında ilkokul öncesi çocukları için yatırım yapma zamanının henüz gelmedigi düşünüldü, hatta 1975 ve 1930da Maarif Vekaletinin kararlarıyla anaokulları kösteklendi. Kapanan anaokullarmın yerini İstanbul Belediyesi doldurmaya çalıştı. 1932den itibaren Tekele ait işletme kurumda açılan yuvalarla, çalışan annelerin ihtiyacı giderilmeye çalışıldı. Bu dönemin en gözde kreş ve çocuk yuvası, önce Ankara radyosunda çocuk programı yaparak büyük ilgi toplayan Neriman Hızırın 1946da açtığı Ayşe Abla özel yuva ve ilkokuluydu.
1953 yılında toplanan V. Milli Eğitim Şurasının teşvikiyle kız enstitüleri bünyesinde anaokulları ve resmi ve özel okullarda anasınıfları açılmaya başlandı. İstanbuldan başlayarak Ankarada ve diğer büyük şehirlerde kreş ve anaokulu ihtiyacı 1970lerden itibaren kendisini hissettirdi, özel kreşler çoğalırken devlet kurumları da kendi personeli için kreş ve yuvalar açmaya başladı. Bu dönemde kamu kurumlarının açtığı kreşler kaliteli eğitimleriyle torpille girilen yerleri oluşturuyordu. 1980lerden sonra bir yandan çalışan kadın sayısının artması, bir yandan çekirdek ailelerin yaygınlaşması çocukların varlığını sorun haline getirdiğinden, bir yandan da ilkokul öncesi eğitimin çocukların hazırlandıkları rekabet ortamı için zorunlu görülmeye başlamasından dolayı kreşler yaygınlaştı.
Devlet Memurları Kanununda gerekli görülen kamu kurumlarında kreş açılması zorunlu tutulmuş olduğu gibi, 1987de İş Kanununun ilgili maddesi gereği çıkartılan tüzükle yüz elliden fazla kadın işçi çalıştıran işyerleri için bakımevleri ve emzirme odaları kurulması, yurt işyerine 250 metreden uzaksa, işverenin taşıt sağlaması zorunluluğu getirildi. 1960lı yıllarda antikomünizm propagandası yapmak için Sovyetler Birliğinde çocukların aileden kopartılıp kreşlere verildiği ve o yaşta kendilerine Rusça öğretildiği tartışma konusu yapılırken, 1980li yıllarda kreşlerin yaygınlaşması ve velilerin ingilizce öğretilen kreşleri tercih etmesi sorun oluşturmadı. Son yıllarda yalnız yuva ve anaokulları için değil, ilk ve ortaöğrenim için de sorun oluşturan servislerin ilk biçimi, çocukları evden okula, okuldan eve götüren ve çantalarını sırığa geçirerek taşıyan bevvab ve mubassırlardı.
Fransada Jean-jacques Rousseaunun etkisiyle 1779dan beri açılan okullar 1833te hükümetçe devralındı. Almanyada eğitim reformcusu Friedrich Froebel Kindergarten adıyla 1837de, İtalyada Maria Montessori yeni yöntemlerle 1907de anaokulları açtılar. Fransa, İtalya, Sovyetler Birliğinde kreşler okul sistemi içine alınmış, ABDde ise özel girişime bırakılmıştı.
Osmanlı üst sınıfları arasında yayılan, çocuğu terbiye etmesi ve ona piyano, Fransızca öğretmeni beklenen Avrupalı mürebbiye döneminden sonra, İstanbulda özel kreşler açılmaya başlandı. Bunlar çoğunlukla Yahudi ve Ermeni öğretmenlerin yönetimindeydi. İkinci Meşrutiyetten sonra eğitim üstünde özellikle duran İttihatçılar kreşlerin gayrimüslimlerin elinde olmasından rahatsız olmuşlardı. Kazım Nami Durunun 1909 yılında yaptığı Avusturya-Macaristan gezisinden sonra kreş ihtiyacı gündeme alınarak Selanikte Ravza-i sıbyan adlı kreş açıldı. Türk bayan öğretmen yokluğundan dolayı yerli kreşler yaygmlaştırılamayınca, Darülmuallimata ders konularak 1913-14te ana muallime sınıfı açıldı. 6 Ekim 1913te Tedrisat-ı iptidaiye Kanun-ı Muvakkatı çıkarılarak, 1914 bütçesiyle on kreş açılması kararlaştırıldı. 15 Mart 1915te Ana Mektepleri Nizamnamesi kabul edildikten sonra konuya gösterilen ilgi sürdürülerek 1917de İlköğretim yaşı 4-12 olarak belirlendi. 1923-24 öğrenim döneminde seksen kreş vardı. Fakat genel okuma-yazma ve okullaşma oranının düşüklüğü karşısında ilkokul öncesi çocukları için yatırım yapma zamanının henüz gelmedigi düşünüldü, hatta 1975 ve 1930da Maarif Vekaletinin kararlarıyla anaokulları kösteklendi. Kapanan anaokullarmın yerini İstanbul Belediyesi doldurmaya çalıştı. 1932den itibaren Tekele ait işletme kurumda açılan yuvalarla, çalışan annelerin ihtiyacı giderilmeye çalışıldı. Bu dönemin en gözde kreş ve çocuk yuvası, önce Ankara radyosunda çocuk programı yaparak büyük ilgi toplayan Neriman Hızırın 1946da açtığı Ayşe Abla özel yuva ve ilkokuluydu.
1953 yılında toplanan V. Milli Eğitim Şurasının teşvikiyle kız enstitüleri bünyesinde anaokulları ve resmi ve özel okullarda anasınıfları açılmaya başlandı. İstanbuldan başlayarak Ankarada ve diğer büyük şehirlerde kreş ve anaokulu ihtiyacı 1970lerden itibaren kendisini hissettirdi, özel kreşler çoğalırken devlet kurumları da kendi personeli için kreş ve yuvalar açmaya başladı. Bu dönemde kamu kurumlarının açtığı kreşler kaliteli eğitimleriyle torpille girilen yerleri oluşturuyordu. 1980lerden sonra bir yandan çalışan kadın sayısının artması, bir yandan çekirdek ailelerin yaygınlaşması çocukların varlığını sorun haline getirdiğinden, bir yandan da ilkokul öncesi eğitimin çocukların hazırlandıkları rekabet ortamı için zorunlu görülmeye başlamasından dolayı kreşler yaygınlaştı.
Devlet Memurları Kanununda gerekli görülen kamu kurumlarında kreş açılması zorunlu tutulmuş olduğu gibi, 1987de İş Kanununun ilgili maddesi gereği çıkartılan tüzükle yüz elliden fazla kadın işçi çalıştıran işyerleri için bakımevleri ve emzirme odaları kurulması, yurt işyerine 250 metreden uzaksa, işverenin taşıt sağlaması zorunluluğu getirildi. 1960lı yıllarda antikomünizm propagandası yapmak için Sovyetler Birliğinde çocukların aileden kopartılıp kreşlere verildiği ve o yaşta kendilerine Rusça öğretildiği tartışma konusu yapılırken, 1980li yıllarda kreşlerin yaygınlaşması ve velilerin ingilizce öğretilen kreşleri tercih etmesi sorun oluşturmadı. Son yıllarda yalnız yuva ve anaokulları için değil, ilk ve ortaöğrenim için de sorun oluşturan servislerin ilk biçimi, çocukları evden okula, okuldan eve götüren ve çantalarını sırığa geçirerek taşıyan bevvab ve mubassırlardı.