meridyen2
Kayıtlı Üye
Allah'ın Rızasını Kazanan İnsan Dünyadaki En Büyük Zevki Kazanmıştır
Herkesin çok yakından bildiği güzel duyguları sürekli olarak yaşamak mümkün müdür?
Mutluluğun sürekli olması için ne yapmak gerekir?
Yüce Allahın kullarına bah-şettiği en güzel duygular arasında mutluluk ve zevk almak gelir.
Hani İmranın karısı: Rabbim, karnımda olanı, her türlü bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturulmuş olarak Sana adadım, benden kabul et. Şüphesiz işiten bilen Sensin Sen demişti. (Ali imran Suresi, 35) ayetinde haber verildiği gibi Allahın salih kulları olan müminler için, Allahın rızası hayatlarının asıl amacı ve en büyük zevkidir.
Müminler, kendilerini yoktan var edip, istedikleri herşeyi kendilerine verenin, herşeyin gerçek sahibinin ve tek hakiminin Allah olduğunu, tüm olayların Onun dilemesiyle gerçekleştiğini, Onun hem rahmet hem de azap sahibi olduğunu çok iyi bilen insanlardır. Bu yüzden müminlerin Allaha olan bağlılıkları, tevekkülleri ve sevgileri çok güçlüdür.
Müminler hayatları boyunca yalnızca Allaha ibadet eder, yalnızca Ondan yardım dilerler (Fatiha Suresi, 4) ve Ondan başka hiç kimseden korkmazlar. Allaha karşı duydukları bu güçlü sevgi ve bağlılıklarından dolayı Allaha karşı daima şükredici bir tavır içerisinde olur ve Ona kullukta asla gevşeklik göstermezler. Allahın rızasını kazanmak için çok şevkli ve titiz davranırlar. İman etmeyen insanların uğruna hayatlarını adadıkları tüm dünya menfaatlerinden ve değerlerinden, Allahın rızasına ve cennetine kavuşmak için vazgeçebilirler. Bundan dolayı da içlerinde hiçbir sıkıntı ve huzursuzluk hissetmezler. Çünkü onlar ayette bildirildiği üzere Allahın rızasını arayıp kazanmak amacıyla nefislerini satın alanlar(Bakara Suresi, 207) ve Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allahındır (Enam Suresi, 162) diyerek Allah yolunda dosdoğru bir istikamet tutturanlardır.
Müminler İçin Dünya Hayatının Metaı Allahın Rızasını Kazanmak İçin Bir Araçtır
Yüce Allah Kuranda dünyadaki pek çok nimetin bazı insanlar için tutku haline geldiğini şöyle haber vermektedir:
Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara süslü ve çekici kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah Katında olandır. (Al-i İmran Suresi, 14)
İman etmeyen bir insan için amaç haline gelmiş olan bu nimetler, müminler için sadece Allahın rızasını kazanmak için kullanılacak birer araçtır. Bu nedenle müminler bunların hiçbirini tutku haline getirmez ve bunlara hırsla bağlanmazlar. Müminler için malca çoğalıp, zenginleşmek ya da makamca ilerlemek hiçbir zaman için bir amaç değildir. Onlar Allahın kendilerine verdiği herşeyin bir nimet olduğunu ve Ona şükretmeleri gerektiğini bilirler. Hiçbir zaman küçük ve geçici dünyevi menfaatler için Allahın rızasını gözardı etmezler. İnsan eğer elindeki tüm imkanları ve olanakları Allahın rızasını kazanmak için kullanacak olursa, Allahın ...Kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 97) ayetiyle bildirdiği gibi, dünyada da ahirette de güzel bir karşılık bulacaktır.
Bir insanın en önemli sorumluluğu, kendisini yoktan var eden Rabbimizin rızasını kazanmak, Allahın sevgisine ve rahmetine layık olmaya çalışmaktır. Allahın rızasını kazanmak ahiret hayatını kazanmak için bir vesile olduğu gibi, aynı zamanda insana mutluluk ve huzur verecek yegane yoldur. Allahın şanını gerektiği gibi tanıyıp takdir edemeyerek insanların rızasını arayanlar ya da benzeri boş hedeflere kapılanlar, gerçek anlamda hiçbir zaman tatmin bulamaz ve mutlu olamazlar. Oysa Allahın rızası, bir insanın kalbinin tatmin bulacağı en büyük sevinç ve mutluluktur.
Kuran ayetlerinde şu şekilde bildirilir:
(Allah) Kendisine katıksızca yöneleni dosdoğru yola yöneltip-iletir. Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allahın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allahın zikriyle mutmain olur. (Rad Suresi, 27-28)
Müminler Allah Rızasını Kazanmak İçin Özel Yaratılan Zorluk Anlarından Büyük Zevk Alırlar
Müminlerin mutluluğu zorluk ve sıkıntı anlarında göstermiş oldukları Kuran ahlakı ile daha da kalıcı bir hale gelir. Müminler, hep Allahın rızasını düşündükleri, akıllarını ve vicdanlarını hep bu yönde kullandıkları için, olumsuz durumlardan asla inkar edenler gibi negatif yönde etkilenmezler. Aksine zorluk ve sıkıntı anlarında gösterecekleri güzel ve teslimiyetli tavırlarla Allahın rızasını kazanabileceklerini umdukları için, böyle bir anda bile Allahın izniyle mutluluklarından hiçbir şey eksilmez.
Müminler Allahın beğenmeyeceği bir tavır göstermektense, Allahın rızasına uygun hareket edebilmek için, gerektiğinde bile bile zorluk içerisine girmekten de çekinmezler. Bu üstün ahlakın en güzel örneklerinden birini Hz. Yusuf (a.s.)ın tavrında görürüz. Kardeşleri Hz. Yusuf (a.s.)a bir tuzak kurmuş ve onu bir kuyuya bırakmışlardır. Daha sonra burada onu bulan bir yolcu kafilesi onu Mısırlı bir azize satmıştır. Allah, Hz. Yusuf (a.s.)ı Mısırda yerleşik kılmış, ona sözlerin yorumundan bir bilgiyi öğretmiş ve ona hüküm ve hikmet vermiştir.
Allah burada Hz. Yusuf (a.s.)ı önemli bir denemeden geçirmiştir. Hz. Yusuf (a.s.)ın yanında kaldığı vezirin karısı ondan murat almak istemiş, Hz.Yusuf (a.s.) ise onun bu tavrından Allaha sığınmıştır. Kadının kendisine kurduğu hileli düzenden kaçınmak ve Allahın rızasına uygun bir tavır gösterebilmek için zindan gibi bir yere girmeyi, ayette bildirildiği üzere daha sevimli bulmuştur. Yüce Allah, Hz. Yusuf (a.s.)ın kendisini kurulan bu tuzaktan kurtarması için Allaha ettiği duayı, Kuranın Yusuf Suresinde şöyle bildirmektedir:
(Yusuf) Dedi ki: Rabbim, zindan, bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir. Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan, onlara (korkarım) eğilim gösterir, (böylece) cahillerden olurum. Böylece Rabbi, duasını kabul etti ve onların hileli düzenlerini kendisinden uzaklaştırdı. Çünkü O, işitendir, bilendir. Sonra onlarda (Yusufun iffetine ilişkin) delilleri görmelerinin ardından, mutlaka onu belli bir vakte kadar zindana atmak (görüşü) ağır bastı. (Yusuf Suresi, 33-35)
Hz. Yusuf (a.s.) üstün bir ahlak örneği göstermiş ve Allahın rızasına uygun hareket edebilmek için zindana girmeyi tercih etmiştir. Hz. Yusuf (a.s.)ın zindan gibi bir yeri sevimli bulması, Allahın rızasına uygun bir tavır göstermiş olmasının verdiği mutluluğun ve rahatlığın bir ifadesidir. Hz. Yusuf (a.s.)ın, Allahın rızasını kazanmadaki bu kararlılığı ve şevki tüm müminler için önemli bir örnektir. Her samimi mümin, tıpkı Hz. Yusuf (a.s.)ın yaptığı gibi, eğer Allahın rızasını ve sevgisini kazandıracaksa zorluğu ve sıkıntıyı seve seve tercih eder.
İnsan Allah Rızasını Kazanmak İçin Çaba Harcamaktan Zevk Alacak Bir Fıtratta Yaratılmıştır
Allahın rızasına uygun hareket etmek, Onun sevgisini, dostluğunu ve yakınlığını ummanın verdiği derin heyecan bir insanın alabileceği en büyük zevktir. Bu, bazı insanların hayatları boyunca hiç farkına varamadıkları ve hiç tatmadıkları çok derin bir duygudur. Çünkü bir insanın en yakın dostu, yegane yardımcısı ve destekçisi, asıl sevdiği ve tüm hayatını rızasını kazanmaya adadığı Rabbimiz Allahtır.
İman eden bir insan, uyandığı andan itibaren tüm vaktini Allahın beğeneceği bir ahlak gösterebilmek, Onun sevgisini kazanabileceği davranışlarda bulunmak için geçirir. Allahın hoşnut olacağını umduğu bir tavır gösterebildiği her an, iman eden bir insan için büyük bir heyecan kaynağı ve büyük bir sevinç vesilesi olur. Allah üstün güç sahibidir. Onun kudreti karşısında her insanın yapması gereken kulluk görevlerini eksiksiz olarak yerine getirmektir. Bu iman sahibi bir insanın ibadetlerine gösterdiği titizlikle kendini belli eder.
Aynı şekilde Allahın rızasına uygun olmayan bir tavırdan, Ona olan sevgisinden dolayı sakınması, Ona olan sadakatinden ve bağlılığından taviz vermemiş olması da yine iman eden bir kimsenin kalbinde derin bir mutluluk hissi oluşmasına neden olur. Salih bir mümin tüm hayatı boyunca, insanlar arasında Allahın en sevdiği, en çok hoşnut olduğu, Allaha en yakın kişi olabilmek için çabalar. Bu çabanın ruha verdiği haz, dünyadaki hiçbir nimetten alınacak zevkle kıyaslanamaz. Tüm bu zevkler müminlerin ahirette de sonsuza dek tadacakları nimetlerdendir. Allah, iman eden kulları için ahirette de rahmetinin, rızasının ve cennetinin olduğunu müjdelemektedir:
De ki: Size bundan daha hayırlısını bildireyim mi? Korkup sakınanlar için Rablerinin Katında, içinde temelli kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler, tertemiz eşler ve Allahın rızası vardır. Allah, kulları hakkıyla görendir. (Al-i İmran Suresi, 15)
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 87. sayı (Eylül 2011) 50. sayfada yayınlanmıştır.
Herkesin çok yakından bildiği güzel duyguları sürekli olarak yaşamak mümkün müdür?
Mutluluğun sürekli olması için ne yapmak gerekir?
Yüce Allahın kullarına bah-şettiği en güzel duygular arasında mutluluk ve zevk almak gelir.
Hani İmranın karısı: Rabbim, karnımda olanı, her türlü bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturulmuş olarak Sana adadım, benden kabul et. Şüphesiz işiten bilen Sensin Sen demişti. (Ali imran Suresi, 35) ayetinde haber verildiği gibi Allahın salih kulları olan müminler için, Allahın rızası hayatlarının asıl amacı ve en büyük zevkidir.
Müminler, kendilerini yoktan var edip, istedikleri herşeyi kendilerine verenin, herşeyin gerçek sahibinin ve tek hakiminin Allah olduğunu, tüm olayların Onun dilemesiyle gerçekleştiğini, Onun hem rahmet hem de azap sahibi olduğunu çok iyi bilen insanlardır. Bu yüzden müminlerin Allaha olan bağlılıkları, tevekkülleri ve sevgileri çok güçlüdür.
Müminler hayatları boyunca yalnızca Allaha ibadet eder, yalnızca Ondan yardım dilerler (Fatiha Suresi, 4) ve Ondan başka hiç kimseden korkmazlar. Allaha karşı duydukları bu güçlü sevgi ve bağlılıklarından dolayı Allaha karşı daima şükredici bir tavır içerisinde olur ve Ona kullukta asla gevşeklik göstermezler. Allahın rızasını kazanmak için çok şevkli ve titiz davranırlar. İman etmeyen insanların uğruna hayatlarını adadıkları tüm dünya menfaatlerinden ve değerlerinden, Allahın rızasına ve cennetine kavuşmak için vazgeçebilirler. Bundan dolayı da içlerinde hiçbir sıkıntı ve huzursuzluk hissetmezler. Çünkü onlar ayette bildirildiği üzere Allahın rızasını arayıp kazanmak amacıyla nefislerini satın alanlar(Bakara Suresi, 207) ve Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allahındır (Enam Suresi, 162) diyerek Allah yolunda dosdoğru bir istikamet tutturanlardır.
Müminler İçin Dünya Hayatının Metaı Allahın Rızasını Kazanmak İçin Bir Araçtır
Yüce Allah Kuranda dünyadaki pek çok nimetin bazı insanlar için tutku haline geldiğini şöyle haber vermektedir:
Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara süslü ve çekici kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah Katında olandır. (Al-i İmran Suresi, 14)
İman etmeyen bir insan için amaç haline gelmiş olan bu nimetler, müminler için sadece Allahın rızasını kazanmak için kullanılacak birer araçtır. Bu nedenle müminler bunların hiçbirini tutku haline getirmez ve bunlara hırsla bağlanmazlar. Müminler için malca çoğalıp, zenginleşmek ya da makamca ilerlemek hiçbir zaman için bir amaç değildir. Onlar Allahın kendilerine verdiği herşeyin bir nimet olduğunu ve Ona şükretmeleri gerektiğini bilirler. Hiçbir zaman küçük ve geçici dünyevi menfaatler için Allahın rızasını gözardı etmezler. İnsan eğer elindeki tüm imkanları ve olanakları Allahın rızasını kazanmak için kullanacak olursa, Allahın ...Kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 97) ayetiyle bildirdiği gibi, dünyada da ahirette de güzel bir karşılık bulacaktır.
Bir insanın en önemli sorumluluğu, kendisini yoktan var eden Rabbimizin rızasını kazanmak, Allahın sevgisine ve rahmetine layık olmaya çalışmaktır. Allahın rızasını kazanmak ahiret hayatını kazanmak için bir vesile olduğu gibi, aynı zamanda insana mutluluk ve huzur verecek yegane yoldur. Allahın şanını gerektiği gibi tanıyıp takdir edemeyerek insanların rızasını arayanlar ya da benzeri boş hedeflere kapılanlar, gerçek anlamda hiçbir zaman tatmin bulamaz ve mutlu olamazlar. Oysa Allahın rızası, bir insanın kalbinin tatmin bulacağı en büyük sevinç ve mutluluktur.
Kuran ayetlerinde şu şekilde bildirilir:
(Allah) Kendisine katıksızca yöneleni dosdoğru yola yöneltip-iletir. Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allahın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allahın zikriyle mutmain olur. (Rad Suresi, 27-28)
Müminler Allah Rızasını Kazanmak İçin Özel Yaratılan Zorluk Anlarından Büyük Zevk Alırlar
Müminlerin mutluluğu zorluk ve sıkıntı anlarında göstermiş oldukları Kuran ahlakı ile daha da kalıcı bir hale gelir. Müminler, hep Allahın rızasını düşündükleri, akıllarını ve vicdanlarını hep bu yönde kullandıkları için, olumsuz durumlardan asla inkar edenler gibi negatif yönde etkilenmezler. Aksine zorluk ve sıkıntı anlarında gösterecekleri güzel ve teslimiyetli tavırlarla Allahın rızasını kazanabileceklerini umdukları için, böyle bir anda bile Allahın izniyle mutluluklarından hiçbir şey eksilmez.
Müminler Allahın beğenmeyeceği bir tavır göstermektense, Allahın rızasına uygun hareket edebilmek için, gerektiğinde bile bile zorluk içerisine girmekten de çekinmezler. Bu üstün ahlakın en güzel örneklerinden birini Hz. Yusuf (a.s.)ın tavrında görürüz. Kardeşleri Hz. Yusuf (a.s.)a bir tuzak kurmuş ve onu bir kuyuya bırakmışlardır. Daha sonra burada onu bulan bir yolcu kafilesi onu Mısırlı bir azize satmıştır. Allah, Hz. Yusuf (a.s.)ı Mısırda yerleşik kılmış, ona sözlerin yorumundan bir bilgiyi öğretmiş ve ona hüküm ve hikmet vermiştir.
Allah burada Hz. Yusuf (a.s.)ı önemli bir denemeden geçirmiştir. Hz. Yusuf (a.s.)ın yanında kaldığı vezirin karısı ondan murat almak istemiş, Hz.Yusuf (a.s.) ise onun bu tavrından Allaha sığınmıştır. Kadının kendisine kurduğu hileli düzenden kaçınmak ve Allahın rızasına uygun bir tavır gösterebilmek için zindan gibi bir yere girmeyi, ayette bildirildiği üzere daha sevimli bulmuştur. Yüce Allah, Hz. Yusuf (a.s.)ın kendisini kurulan bu tuzaktan kurtarması için Allaha ettiği duayı, Kuranın Yusuf Suresinde şöyle bildirmektedir:
(Yusuf) Dedi ki: Rabbim, zindan, bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir. Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan, onlara (korkarım) eğilim gösterir, (böylece) cahillerden olurum. Böylece Rabbi, duasını kabul etti ve onların hileli düzenlerini kendisinden uzaklaştırdı. Çünkü O, işitendir, bilendir. Sonra onlarda (Yusufun iffetine ilişkin) delilleri görmelerinin ardından, mutlaka onu belli bir vakte kadar zindana atmak (görüşü) ağır bastı. (Yusuf Suresi, 33-35)
Hz. Yusuf (a.s.) üstün bir ahlak örneği göstermiş ve Allahın rızasına uygun hareket edebilmek için zindana girmeyi tercih etmiştir. Hz. Yusuf (a.s.)ın zindan gibi bir yeri sevimli bulması, Allahın rızasına uygun bir tavır göstermiş olmasının verdiği mutluluğun ve rahatlığın bir ifadesidir. Hz. Yusuf (a.s.)ın, Allahın rızasını kazanmadaki bu kararlılığı ve şevki tüm müminler için önemli bir örnektir. Her samimi mümin, tıpkı Hz. Yusuf (a.s.)ın yaptığı gibi, eğer Allahın rızasını ve sevgisini kazandıracaksa zorluğu ve sıkıntıyı seve seve tercih eder.
İnsan Allah Rızasını Kazanmak İçin Çaba Harcamaktan Zevk Alacak Bir Fıtratta Yaratılmıştır
Allahın rızasına uygun hareket etmek, Onun sevgisini, dostluğunu ve yakınlığını ummanın verdiği derin heyecan bir insanın alabileceği en büyük zevktir. Bu, bazı insanların hayatları boyunca hiç farkına varamadıkları ve hiç tatmadıkları çok derin bir duygudur. Çünkü bir insanın en yakın dostu, yegane yardımcısı ve destekçisi, asıl sevdiği ve tüm hayatını rızasını kazanmaya adadığı Rabbimiz Allahtır.
İman eden bir insan, uyandığı andan itibaren tüm vaktini Allahın beğeneceği bir ahlak gösterebilmek, Onun sevgisini kazanabileceği davranışlarda bulunmak için geçirir. Allahın hoşnut olacağını umduğu bir tavır gösterebildiği her an, iman eden bir insan için büyük bir heyecan kaynağı ve büyük bir sevinç vesilesi olur. Allah üstün güç sahibidir. Onun kudreti karşısında her insanın yapması gereken kulluk görevlerini eksiksiz olarak yerine getirmektir. Bu iman sahibi bir insanın ibadetlerine gösterdiği titizlikle kendini belli eder.
Aynı şekilde Allahın rızasına uygun olmayan bir tavırdan, Ona olan sevgisinden dolayı sakınması, Ona olan sadakatinden ve bağlılığından taviz vermemiş olması da yine iman eden bir kimsenin kalbinde derin bir mutluluk hissi oluşmasına neden olur. Salih bir mümin tüm hayatı boyunca, insanlar arasında Allahın en sevdiği, en çok hoşnut olduğu, Allaha en yakın kişi olabilmek için çabalar. Bu çabanın ruha verdiği haz, dünyadaki hiçbir nimetten alınacak zevkle kıyaslanamaz. Tüm bu zevkler müminlerin ahirette de sonsuza dek tadacakları nimetlerdendir. Allah, iman eden kulları için ahirette de rahmetinin, rızasının ve cennetinin olduğunu müjdelemektedir:
De ki: Size bundan daha hayırlısını bildireyim mi? Korkup sakınanlar için Rablerinin Katında, içinde temelli kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler, tertemiz eşler ve Allahın rızası vardır. Allah, kulları hakkıyla görendir. (Al-i İmran Suresi, 15)
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 87. sayı (Eylül 2011) 50. sayfada yayınlanmıştır.