meridyen2
Kayıtlı Üye
Allah'ın Dinini Yaşama Konusunda Hayat Boyu Devam Eden Kararlılık
İmanın çeşitli dereceleri vardır. Allah ayetlerinde güçlü bir imana sahip olan Müslümanların vasıflarına dikkat çekmiş, onların ihlasla ahirete yönelmiş, mütevekkil yapılarını, zorluklar karşısındaki sabırlı tutumlarını, insanlara karşı hoşgörülü, affedici, bağışlayıcı olmalarını ve daha pek çok yönlerini övmüştür. Ne var ki Allahtan çok korkan, Onu çok seven, hayatlarının her anını Onun için yaşayan ve Onun emrettiği güzel ahlakın gereklerini eksiksiz olarak yerine getiren bu takva Müslümanların yanı sıra, vicdanlarını gereği gibi kullanmayan, dinsizliğe karşı Allah yolunda fikri mücadele vermekten hiçbir özrü olmadığı halde geri kalan ya da örneğin öfkelenme, olaylar karşısında hüzne ya da paniğe kapılma gibi Allahın insanları men ettiği kötü ahlak özelliklerini zaman zaman üzerinde barındırabilen, ama tüm bunlara rağmen iman ettiklerini söyleyen insanlar da vardır. Bu durum, Kuranda işaret edilen iman derecelerine örnek teşkil ederler.
Elbette ki Allah iman eden herkese cennetini vaad etmiştir. Örneğin bir ayette Allah, hiçbir özürleri olmadığı halde Kendi yolunda fikri mücadeleye katılmayan bazı kişilere de cenneti vaad ettiğini şöyle belirtmektedir:
Mü'minlerden, özür olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cehd edenleri (çaba gösterenleri) oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (cenneti) va'detmiştir; ancak Allah, cehd edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır. (Nisa Suresi, 95)
Ayette de bildirildiği gibi, Allah, bütün müminlere cenneti vaad ettiğini, ancak Kendi yolunda mallarını ve canlarını ortaya koyarak dinsizliğe karşı fikri mücadele verenlerin daha üstün bir ecre sahip olacaklarını belirtmiştir. Bu da, bir Müslüman için, Allah rızasının en çoğunun, Allah yolunda fikri mücadele söz konusu olduğunda bu mücadeleye vargücüyle destek olmak, bu ilmi mücadelenin içinde yer almak olduğunu göstermektedir. Böyle bir mücadele varken, haklı bir sebebi olmadan daha az mücadele etmenin veya geri durmanın ise Allah Katında değerinin daha az olduğu görülmektedir.
Gerçek iman, Allaha kayıtsız şartsız teslim olmayı, Onun emir ve tavsiyelerine kesin bir şekilde riayet etmeyi, Allahın emirlerini yerine getirirken şeytanın sinsi tuzaklarına ve nefsinin bencil oyunlarına hiçbir şekilde boyun eğmemeyi, Allahın dinini yaşama konusunda hayat boyu devam eden sağlam bir kararlılık göstermeyi de beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla şeytanın aldatıcı oyunlarına karşı Allah yolunda gereken kararlılığı gösteremeyen, zayıf davranabilen, Allahın emir ve tavsiyelerine uyma konusunda zaman zaman taviz verebilen insanların bu durumlarını bir an önce düzeltmeye çalışmaları, imanlarını hiç zaman geçirmeden takviye etmeleri, Allah korkularını ve Allah sevgilerini arttırmaları, Allaha teslim olarak ve ahirete yönelerek sadece Allah rızası için yaşamaya başlamaları Allahın rızasına en uygun, en doğru davranış olacaktır.
(makale harun yahya)
İmanın çeşitli dereceleri vardır. Allah ayetlerinde güçlü bir imana sahip olan Müslümanların vasıflarına dikkat çekmiş, onların ihlasla ahirete yönelmiş, mütevekkil yapılarını, zorluklar karşısındaki sabırlı tutumlarını, insanlara karşı hoşgörülü, affedici, bağışlayıcı olmalarını ve daha pek çok yönlerini övmüştür. Ne var ki Allahtan çok korkan, Onu çok seven, hayatlarının her anını Onun için yaşayan ve Onun emrettiği güzel ahlakın gereklerini eksiksiz olarak yerine getiren bu takva Müslümanların yanı sıra, vicdanlarını gereği gibi kullanmayan, dinsizliğe karşı Allah yolunda fikri mücadele vermekten hiçbir özrü olmadığı halde geri kalan ya da örneğin öfkelenme, olaylar karşısında hüzne ya da paniğe kapılma gibi Allahın insanları men ettiği kötü ahlak özelliklerini zaman zaman üzerinde barındırabilen, ama tüm bunlara rağmen iman ettiklerini söyleyen insanlar da vardır. Bu durum, Kuranda işaret edilen iman derecelerine örnek teşkil ederler.
Elbette ki Allah iman eden herkese cennetini vaad etmiştir. Örneğin bir ayette Allah, hiçbir özürleri olmadığı halde Kendi yolunda fikri mücadeleye katılmayan bazı kişilere de cenneti vaad ettiğini şöyle belirtmektedir:
Mü'minlerden, özür olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cehd edenleri (çaba gösterenleri) oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (cenneti) va'detmiştir; ancak Allah, cehd edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır. (Nisa Suresi, 95)
Ayette de bildirildiği gibi, Allah, bütün müminlere cenneti vaad ettiğini, ancak Kendi yolunda mallarını ve canlarını ortaya koyarak dinsizliğe karşı fikri mücadele verenlerin daha üstün bir ecre sahip olacaklarını belirtmiştir. Bu da, bir Müslüman için, Allah rızasının en çoğunun, Allah yolunda fikri mücadele söz konusu olduğunda bu mücadeleye vargücüyle destek olmak, bu ilmi mücadelenin içinde yer almak olduğunu göstermektedir. Böyle bir mücadele varken, haklı bir sebebi olmadan daha az mücadele etmenin veya geri durmanın ise Allah Katında değerinin daha az olduğu görülmektedir.
Gerçek iman, Allaha kayıtsız şartsız teslim olmayı, Onun emir ve tavsiyelerine kesin bir şekilde riayet etmeyi, Allahın emirlerini yerine getirirken şeytanın sinsi tuzaklarına ve nefsinin bencil oyunlarına hiçbir şekilde boyun eğmemeyi, Allahın dinini yaşama konusunda hayat boyu devam eden sağlam bir kararlılık göstermeyi de beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla şeytanın aldatıcı oyunlarına karşı Allah yolunda gereken kararlılığı gösteremeyen, zayıf davranabilen, Allahın emir ve tavsiyelerine uyma konusunda zaman zaman taviz verebilen insanların bu durumlarını bir an önce düzeltmeye çalışmaları, imanlarını hiç zaman geçirmeden takviye etmeleri, Allah korkularını ve Allah sevgilerini arttırmaları, Allaha teslim olarak ve ahirete yönelerek sadece Allah rızası için yaşamaya başlamaları Allahın rızasına en uygun, en doğru davranış olacaktır.
(makale harun yahya)