sensiz olmaz
Kayıtlı Üye
Abdullah b. Cedhan ilk günlerinde çok gaddar biri idi. Bunun için bir çok cinayetler işlemiş, hatta babası ve akrabaları kendisine kızarak evden kovmuşlar ve bir daha evlerine almayacaklarına yemin etmişlerdi.
Bunun üzerine Abdullah, mahzun ve mukedder olarak Mekke vadilerine çıkar, ölümünü temenni eder.
Bir gün vadide yürürken, dağda bir yarık görüp, belki bir yılan veya yırtıcı hayvan bulunur da, beni bu ızdıraplı hayattan kurtarır düşüncesiyle, oraya girer. Mağaraya girdiğinde, gözleri lamba gibi ışıldayan büyük bir yılan görür. Yılan kendisine doğru yönelince korkusundan kaçar. Yılan kıvrılıp durur, Abdullah tekrar ona döner. Yılan bu sefer ona bakar, fakat Abdullah kaçmaz. Yılana yaklaşıp durur. Bir de bakar ki, o gümüşten yapılmış, gözleri yakuttan olan gözleri alır. Ordan ayrılırken bir de bakar ki, onun arkasında ev gibi bir yer olup, içinde uzun bir kemik yığını bulunuyor, başuçlarında da, üzerinde tarihleri yazılı olan ve kendilerinin de Cürhüm kabilesinden ve onların krallarından olduğunu bildiren levha vardır.
Sonra az ilerde Yakut, lülü zeberced ve altından büyük bir yığın gördü. Alabildiği kadar ondan da aldı ve kapısını kapayıp, işaretledi.
Babasının rızasını almak için, bu mücevherlerden bir kısmını ona gönderdi. Sonra aşiretinin başına geçerek, onların idaresinde bulundu. İnsanlara yedirir ve içirirdi. Bu hazineden daima iyilik yapardı. Hatta Peygamber Aleyhisselam şöyle buyurmuşlardır:
- "Abdullah b. Cedanın büyük gölgeliğinin altında, öğleden sonranın şiddetli sıcağında gölgelenirdim."
Hazreti Aişe validemiz (r.a.) Peygamber Aleyhisselama:
- "Onun iyilikleri kendisine hiçbir fayda sağladı mı?" diye sorunca Peygamber Aleyhisselam:
- "Hayır sağlamadı. Çünkü o, bir gün olsun
- "Ey Rabbim, kıyamet günü benim günahımı bağışla, demedi" buyurdu.